Sayın Emine Şenlikoğlu Hanımefendiyle Röportaj

Kıymetli Hocam, öncelikle bize zaman ayırdığınız için Davet Mektebi adına teşekkür ederiz.

Bugün gelinen noktada başörtüsünün içeriği ile ilgili bir yozlaşmadan bahsediliyor. Başörtüsüne ne oldu? Bugün “90’lı yılların şuurlu kadını” neler yapıyor? Tesettür deyince nasıl bir fert/kadın akla gelmelidir?

Bu başörtü konusu üzerinde çok fazla duruluyor. Öyle ki, İslâm eşittir başörtüsü gibi bir şey olacak yakında. Sanki din başörtüsünden ibaret… Bu kadar başörtüsü üzerinde durulmasından son derece rahatsızım. Eğer kadınlarda örtüde bir bozulma varsa, aynı oranda erkekte de bozulma vardır. Ama erkek tesettürü, kadınlardaki gibi olmadığı için görünmüyor. Erkek de namazını aksatmıştır, göz zinasından sakınmıyordur, internette her türlü nahoş tavırları sergileyebiliyordur. Fakat erkek hiç gündemde yok. Devamlı surette kadının başörtüsü gündemde. Şimdi bu kadar gündemde olursa, çoluk çocuk gençlik İslâm’ı başörtüsünden ibaret sayacaktır. O yüzden başörtüsü üzerinde çok fazla durulmaması gereklidir.

Eğer başörtüsünde bir zayıflık söz konusu ise bu iman zayıflığındandır. Bir insan namazını aksatıyorsa, namus yönünde bir bozulmaya uğradıysa iman zayıflığındandır. Dolayısıyla hataların düzelmesi için imanın beslenmesi gerekiyor. O yüzden iman üzerinde durulması lazım. Bugün İslâm’ı ne kadar tanıyor toplum, ne kadar iman ediyor, bunun üzerinde durulması lazım. Ha tesettürü soruyorsanız: Bol, uzun, içi göstermeyen, kumaştan yapılan kıyafettir. Baş ve boyun kısmından da gözükmüyorsa bu tesettürdür. İçindeki de elbette tesettüre uygun olmalı.

Tesettür hakkıyla yapılırsa bir makamın adıdır. Tesettür bir kalitedir, manevi bir kariyerdir. Her kapalı kadın tesettürlü değildir. Şimdi bunu insanlar imanına göre ayarlar. İmanı güzelse güzel kapanır, imanı ve teslimiyeti güzel değilse güzel kapanmaz. Onun için toplumun ortak sorunu bu. Bakın benim üniversitelere yönelik bir araştırmam var. Tam kapalı ve tam açık kızlar var. Açık kızlar, kapalı kızlardan daha çok evlenme teklifi alıyor. Bu, o erkeğin çok büyük zaafı değil mi? Sen neden aynı davaya hizmet ettiğin dava arkadaşın dururken, ona evlenme teklif etmiyorsun. Bir yerde yarım örtülü bir yerde tam örtülü kız olduğunda talepler yarım örtülü kıza yönelik oluyor. Bu da gösteriyor ki, yozlaşma her iki tarafta da var.

Başörtüsü ve tesettür mücadelesi ile ilgili çarpıcı bir hatıranızı anlatabilir misiniz?

Şu hatıramı anlatabilirim ki, zamanında beni kahreden bir anıdır. Bir dönem başörtüsü eylemlerine destek veriyorlar diye tanınmış pek çok yazar ve zattan oluşan bir grubu emniyete aldılar. Bunların arasında hücreye alınan 15-20 kadar başörtülü kız da vardı. Ben tabi o zamanın psikolojisiyle bunu devletin bize savaş ilanı gibi gördüm. Erkenden börekçiye gittim. Hatırladığım kadarıyla hava bayağı soğuktu. Yaklaşık yirmi kilo börek yaptırdım. Yarısı nezaretteki beylere diğer yarısı da kızlara. Aksaray’daki emniyete gittim. Normalde içeriye ziyaretçi almıyorlardı. Fakat kapıdaki polis beni tanıdı ‘Hadi seni içeri alalım abla!’ dedi. Nezarettekileri ve hücreye alınan kızları görmek istediğimi belirttim. Hücredekileri görmeme müsaade edilmiyordu. İçerdeki polislerden yine beni tanıyan birisi çıktı. ‘Ya bu bizim ablamız, bırakın girsin.’ dedi ve onun müsaadesiyle hücredeki kızları görmeye girdim.

Her biri ancak bir banyo büyüklüğünde sıralı odacıklarda parmaklıklar ardındaydılar. Selamlaştım, görüştük, böreklerini verdik. Ardından gittim, yazar çizer kesimiyle de görüştüm, onlara da böreklerini verdim. Daha sonra o nezarete girenlerden hiçbiri, zor günümüzde yanımızda oldun diyerek bana bir teşekkür bile etmedi. Teşekkür beklemedim zaten, fakat ardından bir sürü hakarete uğradım. Neymiş efendim anne babaları bile nezarete girememiş de bu işin içinde bir bit yeniği varmış da. O kadar kahroldum ki, o kahır benden çok şey aldı götürdü.

Davaya hizmette kolumu, kanadımı kırdı bu olay. Kendimi ayetlerle zorla diriltebildim. O kadar sarstı ki, beni… Nedense psikolojime çok ağır geldi. Çünkü ben oraya giderken kendimden geçip, beni de tutuklamalarını bile göze alıp gitmiştim. Şimdi sen büyük bir fedakârlık yapıyorsun, bu işte hapis varsa bile sorun değil diyorsun. İşin sonunda sana hakaretler geliyor. Ta Düzce’de bir kişiden duymuştum çok sarsılmıştım. Başörtüsüyle alakalı bir hatıram bu. Unutamadığım bir hatıra. Hakikaten Müslümanlar önce Müslüman olsa daha iyi olacak.

Hayatınıza dönüp baktığınızda ‘Keşke şu işi şöyle değil de böyle yapsaydık.’ dediğiniz oluyor mu?

Keşke bilincimizi daha geniş tutsaydık ve daha iyi bilinçlenseydik. İman ettiğimiz konuyu daha iyi bilerek iman etsek, kimsenin etkisinde kalmadan iman etsek, tabi her şey çok başka olur.

Kitap ve dergicilik İslâmî çalışmalarda bir boşluğu dolduruyor mu? Size göre kitap, dergicilik vs. nasıl kullanılırsa Müslümanlar ya da İslâmî yaşantı için faydalı olabilir?

Ben son zamanlarda dergileri hiç göremiyorum. Bazı yoğunluklardan dolayı odaklanamıyorum belki de. Fakat gerçek manada dergiler çağın problemleriyle ilgilenmeli. Detaylarda zaman ve sayfa harcamamalılar. Detayları bir şekilde herkes bulur. Önemli olan, derin konuların özüne varmak. Şimdi İslâm’ı görünmez hale getirdiler. Eskiden İslâm’da tesettür yok diyenler vardı. Şimdi de İslâm’da namaz yok diyenler eklendi. Bu kesimler yarın öbür gün Kur’ân yok diyecekler. Ama ben müminim diyecek. İnanın denecek yani. Hz. Muhammed (sav) son Peygamber değildi deyip din uydurucular çıkacak.

Bizim her şeye çok hazırlıklı ve temkinli olmamız gerekiyor. Deizm mesela. Reklamı çok bol ve geniş bir kesimde yapılıyor. Aslında kırk yıl önce deistler bugünden çok daha fazlaydı. Ama reklamları yoktu. Bizim karşımızda ne tür düşmanlar var onu bilerek hareket etmemiz gerekiyor ki, biz bilinçli adım atmış olalım.

İslâmî değerleri konu alan yayınlar rağbet görmezken, toplumu ve İslâmî değerlerimizi ayaklar altına alan yayınların toplumda ve özellikle gençler arasında bu kadar yayılmasının sebebi nedir? İslâmî çalışmalar yetersiz mi?

Bir defa gençler magazinsel okumaları seviyorlar. Gerçekçi olmayan fantastik ama saçma sapan konuları seviyorlar. Bu kitaplara meylettiriliyorlar. Hocaların ve öğretmenlerin bu konuyu ele alması lazım. Çocuklara böyle kitapların okutulmaması gerekir. Bu konu bir defa aile ile Milli Eğitim ile çözülmesi gereken bir mesele. Fakat aile bundan bihaber ve Milli Eğitim’in de bu konuya iyi eğilmediğini söyleyebiliriz.

Kıymetli hocam, görüşlerinizi bizimle paylaştığınız için DM adına teşekkür ederiz.

 

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?