Türkiye’nin Coğrafi Konumu
Birçok ülke için Türkiye, arzu edilen, elde edilmek istenen bir ülke konumunda. Dört iklimin yaşanıyor olması, üç tarafının denizlerle çevrili oluşu, iki kıtayı birbirine bağlaması, yer altı ve yerüstü keşfedilmiş ve henüz edilememiş zenginlikleri, kültürel zenginlik kaynakları, farklı medeniyetlere beşiklik yapmış olması, turizme olan açık kapısı, birçok ülkeye sınır oluşu, petrol zengini ülkelere köprü olması ve daha birçok neden… Bütün bunlar Türkiye’yi oldukça önemli kılıyor.
Siyasi Yaklaşımlar
Tarih boyunca Türkiye, emperyalistlerin iştahını kabartmıştır. Bu ülke üzerinde emelleri olanların gerek direkt ve gerekse dolaylı olarak bunu arzulaması, bunun için ülkeler arası lobi faaliyetleri yapmaları, ülkemizi çoğu zaman derin çıkmazlara sokmuş, bunalımlı dönemlerin yaşanmasına neden olmuştur. İçten çökertmeye yönelik eylemler için kullanılan maşaların fitne oluşturması için de çok unsur bulunmaktadır.
Farklı dillerin ve kültürlerin bulunduğu, farklı dinlerin ve mezheplere bağlılığın yaşandığı Türkiye, yurduna hakkiyle bağlı bireylerin gösterdikleri direniş sayesinde günümüze kadar varlığını devam ettirebilmiştir. Bugün güçlü bir Türkiye vardır. Kendi üretimini yapma iradesi gösteren, yollar, köprüler, alt ve üst geçitler, tüp geçitler, uydular ve yerli silah üretimi; Türkiye’yi inanılmaz derecede itibarı artan bir ülke konumuna taşımıştır.
Ülkenin her bir köşesinde farklı seslerin yükseldiği ve dış ülkelere peşkeş çekilmek istendiği dönemlerde bile milli birlik ve beraberlik her zaman ağır basmıştır. İnançlı insanların duyarlı yaklaşımları, vahşi hayvanlar misali salyalarını akıtıp beklemekte olan işbirlikçi ve hain insanlara bir tokat gibi inmiş ve her seferinde hevesleri kursaklarında kalmıştır.
Kimler Türkiye’yi İşgal Etmek İstiyor?
Bu sorunun cevabını vermek hiç de güç değil. Tarihin sayfaları arasında bunun cevabı vardır. Bakıldığında görülecektir ki, batısından doğusuna birçok devlet ve geçmişte devlet olamamış beylik düzeyinde birlik, ülkenin farklı yerlerinde söz sahibi olmak için savaşmış, mücadele etmiş. Osmanlı imparatorluğunun her döneminde bu emeller denenmiş, zayıflatıldığı dönem olan gerileme döneminde neşter vurularak arzu ettikleri noktaya kısmen ulaşmışlardır. Bugün hapsolduğumuz bu sınırların bile parçalanmaya çalışıldığına tanık olmaktayız.
Yunanistan, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Rusya, İran ve daha birçok irili ufaklı ülkenin çeşitli dönemlerde ülke üzerindeki emelleri zuhur etmiştir. Ulaşamadıkları noktalarda ise içerden işbirlikçi bularak bu yönde çalışmışlardır.
Türkiye’nin Misyonu
Türkiye, çevresinde olup bitenleri görmezlikten gelmek, duymadım,görmedim ve bilmiyorum demek istemiyor. 2016 yılının son günlerinin yaşandığı bu zaman sürecinde, sınırımız olan bölgelerde dünya devlerinin cirit atması, aynı inancı paylaştığımız insanların zulme maruz kalması ve vatanlarının muhasara altına alınmasına seyirci kalamazdı . Bu noktada yapılması gerekenler de yapılmaktadır. Bununla birlikte hakketmediği bir yalnızlığı da yaşamaktadır. Arap ülkelerinin derin bir uykuda olduğu bu dönemde, yükün tamamının altına giren Türkiye’nin rolü büyüktür. Diğer ülkelerin ve ülkede yaşayan kimi mihrakların dediği gibi etliye sütlüye karışılmazsa, belki muhacirlere kapılar açılmayıp bütçeden harcamalar yapılmasa daha huzurlu bir ülke olacak. Bu inandırıcı bir yaklaşım değildir. Çünkü onca olup bitenlere rağmen sessizliği oynamak, sıranın bize de gelmesi demektir. Kararlı bu tutumlar karşısında hizaya gelen Avrupa ülkeleri, daha ölçülü ve temkinli olmaya başladı. Kısmen de Ortadoğu’da yaşananlar lehimize çevrildi.
Türkiye’yi Saran Terörist Odaklar
Yaklaşık elli yıldan beridir en kavisinden yaşadığımız anarşi ortamının baş aktörü PKK olmuştur. Yıllarca köy baskınları, hunharca yapılan katliamlar, bombalı eylemler, araç kundaklamaları, genç, yaşlı ve çocuk kaçırmalar ile sürüp gelen terör olayları, halkımızı şaşkına çevirmiştir. Dış güçlerin güdümünde gelişip palazlanan bu hareketin günümüzde siyasi kılıflara bürünerek etkin olmaya çalıştığı da ortada. Bu alandaki varlıkları da aslında son noktaya, yani bitim noktasına gelmiştir.
Fikirsel alanda kendini ifade etme kabiliyetinden yoksun olan bu örgütün asker ve polislere yönelik bombalama eylemlerinde de yine dış destekleri görmekteyiz. Zaten dışarıdan destek almayan bir hareketin bu derece uzun ömürlü olması da beklenemezdi. Neticede bu ve benzeri terör hareketlerinin çeşitli platformlarda yardımlaştıkları da gerçek. Çünkü ipin ucunu tutan merkez güç genelde aynı güçtür. Farklı kollardan çalışarak neticeye daha kısa yoldan ulaşmayı amaçlamaktadırlar.
Türkiye’nin derin bir yarası da DAEŞ Terör örgütüdür. Bu örgütün ebesinin Amerika olduğu gerçeği gizlenmesi mümkün olmayan bir gerçek halini almıştır. Doğumundan bugüne her türlü hamiliğini yapan ABD’nin son zamanlarda onu yok etmeye çalışması, artık kendisine de zarar verecek bir boyuta ulaşmasından mıdır yoksa her terör örgütü gibi kuklanın belli bir aşamadan sonra yoldan çıkmasından mıdır bu hareketten olabildiğince uzak kalmaya çalıştığına tanık olmaktayız.
İŞİD’in hedefinde Türkiye vardır. Bunun son zamanlarda daha belirgin tezahürlerine tanıklık etmekteyiz. Türkiye İŞİD için önemlidir. Bunun nedeni, her ne kadar kabul edilmek istenmese de Türkiye’nin IŞİD için eleman toplama, lojistik ve propaganda yapabilecekleri en uygun, üretken saha olduğunun düşünülmesidir. IŞİD Türkiye’deki ağını korumak ve mümkün olduğunca genişletmek istemektedir. İŞİD’e katılımların giderek arttığı belirtilse de, son günlerde alınan tedbirlerle birlikte hareket alanının daraltılması ile birlikte ayrıca bu örgüt hakkında gerçeklerin su yüzüne çıkıyor olmasından ötürü örgüt oldukça zayıflamıştır.
İŞİD’ in Türkiye’de yaptığı eylemler genel olarak şu beş başlık altında toplanabilir. İntihar saldırıları, sınırdaki çatışmalara misilleme amaçlı roket saldırıları, sınır baskınları, suikastlar ve güvenlik güçleriyle çatışma şeklinde. Türkiye dışında Türkiye hedeflerine yönelik eylemlerini ise doğrudan çatışma, baskın, kuşatma ve rehin alma şeklinde gerçekleştirdiklerini söylemek mümkün.
15 Temmuz İşgal Hareketi ve Amaçlanan Neticeler
Dünya mühendisliği yapan emperyalist ülkeler, 15 Temmuz 2016 da yeni bir dünya haritası çizmek istediler. Türkiye’nin merkezini oluşturduğu bu yeni dünya haritasında piyon güç, Fetullahçı Terör örgütü ve Türkiye’deki yerli yabancı işbirlikçileriydiler. Bu plan bozuldu. Bu planın bozulmasını Allah istedi ve milletin iradesi ile bunu perçinledi. Allah’ında tuzak kurucuların tuzağına karşın bir tuzağının olduğunu meydan okurcasına gösteren Rabbimizin bu nimetine karşın bu manzaraları seyredip duran bizlerin tavırları ise bundan sonraki oluşumları, sonuçları belirleyecektir. Allah bir kurtuluş yolu gösterdikten sonra nankörlük edip gerisin geri dönersek, bunun faturası şüphesiz olumsuz olacaktır.
15 Temmuz Türkiye’yi işgal planıydı. Ülkemizi ABD ve Avrupa vesayetinden kurtarıp ilk kez bağımsız, özgür, kendisi ve coğrafyasıyla barışmış halde yeniden kurma hedefimizi ve 2023 hedeflerini ebediyen yok etme, diz çöktürüp rehin alma saldırısıydı. Bizleri Anadolu’ya hapsetme, ardından da parçalara ayırma projesiydi. Türkiye’yi Siyonistlere peşkeş çekme, Büyük İsrail Projesini hayata geçirme ihanetiydi.
Türkiye; Gülen ve simetriği teröristler üzerinden içeriden işgal edilecek ve ABD’ye teslim edilecekti. Ardından onlar nasıl bir Türkiye planlamışlarsa öyle bir Türkiye şekillenecekti. Etnik savaşların mezhep savaşlarının yaşandığı bir Suriyeleşme planı uygulanacaktı. Olmadı.
Kuşatma döneminin bittiği ve yeni bir dönem olan tahrip etme, itibarsızlaştırma ve dünyada yalnızlaştırma harekatının başladığına şahit oluyoruz.
Suriye politikasının yanlış olduğunu her seferinde bir kısım siyasilere söylettirdiler. Muhacir Suriyelilere karşı zaman zaman toplumsal baskı oluşturmaya çalıştılar. Halep işgalini Suriye’nin kendi iç meselesi olarak göstermeye çalıştılar. Ta ki Halep düşene değin bu kara propaganda sürdü. Ama Türkiye Halkı her zaman mazlumun yanında oldu ve Halep için güçlü bir refleks gösterdi. İşgal ülkeleri Halep’te mahsur kalmış mazlum halka en azında ateş hattından çıkış için bir yol göstermek zorunda kaldı. Bu gelişme bile Türkiye’nin kararlılığının ve dik duruşunun bir sonucudur.

Türkiye’de Haziran 2015 – Aralık 2016 Tarihleri Arasında Gerçekleşen Bombalı Terör Saldırıları:
1. HDP Diyarbakır mitingi saldırısı, 5 Haziran 2015
5 kişi hayatını kaybetti, 400’ün üzerinde kişi de yaralandı.
2. Şanlıurfa Suruç katliamı, 20 Temmuz 2015
Saldırıda 34 kişi hayatını kaybetti, 104 kişi yaralandı.
3. İstanbul Sultanbeyli saldırısı, 10 Ağustos 2015
Saldırının ardından çıkan çatışmada 1 polis memuru hayatını kaybetti, 2 saldırgan öldürüldü, 10 kişi de yaralandı.
4. Ankara Tren Garı katliamı, 10 Ekim 2015
Saldırıda 109 kişi hayatını kaybetti, 500’ü aşkın yurttaş yaralandı.
5. İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı saldırısı, 23 Aralık 2015
2 çocuk annesi Zehra Yamaç (30) hayatını kaybetti, 1 kişi de yaralandı.
6. İstanbul Sultanahmet saldırısı, 12 Ocak 2016
Patlama sonucunda saldırgan dahil 13 kişi olay yerinde hayatını kaybetti, 16 kişi de yaralandı.
7. Diyarbakır Çınar saldırısı, 13 Ocak 2016
Diyarbakır Valiliği, 5 kişinin hayatını kaybettiğini, 39 kişinin yaralandığını açıkladı.
8. Ankara Merasim Sokak saldırısı, 17 Şubat 2016
Saldırıda 29 kişi hayatını kaybetti, 61 kişi yaralandı.
9. Ankara Kızılay saldırısı, 13 Mart 2016
Saldırıda 37 kişi hayatını kaybetti, 125 kişi yaralandı.
10. İstanbul İstiklal Caddesi intihar saldırısı, 19 Mart 2016
Saldırıda 4 kişi hayatını kaybetti, 7’si ağır 36 kişi de yaralandı.
11. Bursa Merkez saldırısı, 27 Mart 2016
Saldırıda 13 kişi yaralandı.
12. Diyarbakır Otogar civarı saldırısı, 31 Mart 2016
Saldırıda 7 polis hayatını kaybetti, 13 polis memuru ile 14 sivil yaralandı.
13. Mardin Kızıltepe saldırısı, 1 Nisan 2016
Saldırıda 1 kişi hayatını kaybetti, 11 yaralı var.
14. Gaziantep Emniyet Müdürlüğü saldırısı, 1 Mayıs 2016
Terör saldırısında 3 polis memuru hayatını kaybetti, 18’i polis 22 kişi yaralandı.
15. Diyarbakır Bağlar saldırısı, 10 Mayıs 2016
Diyarbakır Valiliği’nin açıklamasına göre saldırıda 3 kişi öldü, 12’si polis 45 kişi de yaralandı.
16. İstanbul Sancaktepe saldırısı, 12 Mayıs 2016
Patlamada 5’i asker 3’ü sivil olmak üzere 8 kişinin yaralandığını bildirdi.
17. Diyarbakır Sur İlçesi, Dürümlü Köyü “kayıpları”, 12 Mayıs 2016
4 kişi hayatını kaybederken, 23 kişi de yaralandı.
18. Van Çaldıran saldırısı, 24 Mayıs 2016
Patlatmaları sonucu biri binbaşı 6 kişi hayatını kaybetti, 2 asker de yaralandı.
19. İstanbul Vezneciler saldırısı, 7 Haziran 2016
Saldırıda 7’si polis 11 kişi hayatını kaybetti. 36 kişi yaralandı.
20. Mardin Midyat saldırısı, 8 Haziran 2016
Bu saldırıda ise 3 polis, 3 de sivil hayatını kaybetti. Saldırıda 34 kişi de yaralandı.
21. İstanbul Atatürk Havalimanı saldırısı, 28 Haziran 2016
Saldırıda 44 kişi hayatını kaybetti, 237 kişi yaralandı.
22. Bingöl saldırısı, 1 Ağustos 2016
Saldırıda 7 kişi hayatını kaybetti.
23. Elazığ Emniyet Müdürlüğü saldırısı, 18 Ağustos 2016
5 kişi hayatını kaybetti, 217 Yaralı
24. Gaziantep sokak düğünü saldırısı, 20 Ağustos 2016
54 kişi hayatını kaybetti, 91 yaralı
25. Cizre Emniyet Müdürlüğü saldırısı, 26 Ağustos 2016
Saldırıda 11 polis hayatını kaybetti, üçü sivil olmak üzere 78 kişi yaralandı.
26. Yenibosna saldırısı, 6 Ekim 2016
10 yaralı
27. Şemdinli Jandarma Karakolu saldırısı, 9 Ekim 2016
13’ü asker 26 kişi yaralandı.
28. Diyarbakır Emniyet binası saldırısı, 4 Kasım 2016
10 sivil ve iki polis hayatını kaybetti, yaklaşık 100 kişi de yaralandı.
29. Derik Kaymakamlık saldırısı, 10 Kasım 2016
10 Kasım’da Mardin’in Derik kaymakamlık binasında gerçekleştirilen bombalı saldırıda kaymakam Muhammed Safitürk hayatını kaybetti, iki kişi yaralandı.
30. Adana Valiliği saldırısı, 24 Kasım 2016
24 Kasım’da Adana valiliği otoparkında patlatılan bomba iki kişinin canını aldı, 33 kişiyi yaraladı.
31. İstanbul Beşiktaş saldırısı, 10 Aralık 2016
Saldırıda 36’sı polis, 44 kişi hayatını kaybetti; 155 kişi yaralandı.
32. Kayseri saldırısı, 17 Aralık 2016
14 asker hayatını kaybetti, 56 kişi de yaralandı.
Sonuç Olarak;
Tarihi iyi okumak gerekir. Farklı isimlerle isimlendirilen bu mücadelenin iyi ile kötünün, Hak ile Batılın savaşı olmaktan başka bir ismi yoktur aslında. Tevhit mücadelesinin kahramanları, her zaman için doğruluk ve adaletten yana tavır koyup yaratıcılarıyla zıtlaşmayan, mazlumların yanında yer alıp zalimlere karşı mücadele veren erdemli toplum olacaktır. Bu safta yer alanlara ne mutlu!

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?