Ey Beytülmakdis!
Ey kavuşamadan hasret kaldığım, ilk kıblem, Harem-i Şerifim!
Seni sevmek bile insana ne çok şey öğretiyor öyle.
Bir şehir nasıl oluyor da hem hüznün hem umudun merkezi oluyor?
Miracın şahidi!
Her bir taşında Peygamberlerin izini taşıyan selam yurdu!
Ümmetin dirilişine vesile olacak kutsal şehir!
Mübarek topraklarında zulmün kol gezmesi yüreğimizi yakıyor.
Selahaddin Eyyubi gibi yüreğimizin en nadide yerine koymak istiyoruz seni,
Abdülhamid Han gibi ne pahasına olursa olsun korumak,
Hz. Ömer (r.a.) gibi “Kudüs, Mekke’dir!” deyip bu kutlu davanın yolcusu olmaya niyetleniyoruz.
Zafere ulaşmak için çıktığımız yolda,
Umudumuz ve güç kaynağımız senin onurlu duruşun,
Ve Filistinli kardeşlerimizin dimdik direnişi oluyor.
Ve içimizde bir cihat arzusu oluşuyor,
Uyanıyoruz evet! Lakin sadece bizim uyanmamızla olmayacak, biliyoruz,
Her yeni güne ümmeti diriltme ruhuyla kalkıyoruz.
Kudüs’te olamasak da bulunduğumuz yerde Aksan’ın murabıtası olma duasıyla,
Her işimizi Kudüs aşkı ile yapmaya başlıyoruz, rıza-ı ilahiyi hedefleyerek,
Aslında biz artık sadece sözlü dua etmek değil hem fiili hem sözlü dua etmek istiyoruz.
Elimizden geleni yaptıktan sonra gönlümüz rahat bir şekilde tevekkül etmek,
Özgürlüğüne şahit olmak,
Olamasak da vesile olmak ve özgürlüğü getirecek nesli yetiştirmek istiyoruz.
İşte, ‘Seni sevmek’ bunları öğretti bana,
Bu davayı omuzlamak,
Her daim yüreğimizde seni taşımak bir şeref.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?