Osmanlı devletinin yıkılmaya başladığı dönemde Hıristiyan misyonerler, Anadolu topraklarında misyonerlik faaliyetlerine girişerek hem Hıristiyanlığın yayılmasına hem de Anadolu’da yaşamakta olan Hıristiyanlara destek olmak istediler. Bu düşünceyle yıkılmakta olan bir ülkenin her köşesine kendi misyonerlerini göndererek çeşitli faaliyetler gerçekleştirdiler. 19. Yüzyılda Hıristiyanlığı tüm dünyaya yaymak amacıyla kurulan Amerikan Bord teşkilatı Urfa’da misyonerlik çalışması yapan kuruluşlardan biridir. Urfa’da misyonerlerin 19. Yüzyılda sergilediği faaliyetlere dair bir makale kaleme alan Bahattin Turgut bu konuda şu bilgileri verir1:
“1810 yılında ABD’nin Connecticut eyaletinde Hıristiyanlığı tüm dünyaya yaymak gayesiyle kurulan Amerikan misyoner teşkilatı “Amerikan Bord”, Anadolu topraklarını öncelikli hedefleri arasına aldı. Anadolu’daki faaliyetlerini 1819’da İzmir’e, 1831’de İstanbul’a gönderdiği ilk misyonerleri ile başlatan Amerikan Bord, 1844’te Ermenilerle Süryanilerin yoğun olarak yaşadığı Urfa’da İncil ve dinî kitap dağıtımı ile devam ettirdi.
“Amerikan Bord mensupları kendilerini; İncil’i tüm dünyaya yaymaya, Yahudilerin Filistin’e dönmelerine destek olmaya, Katolik dünyasının lideri Papa’yı iktidarsızlaştırmaya ve İslâm iktidarının sembolü olan Osmanlı Devleti’ni yıkmaya görevli addediyorlardı. İncil’in tüm dünyaya yayılması, İncil’in misyon çağrısına dayandırılıyordu. Yahudilerin Filistin’e dönmeleri ise, 19. yüzyılın ilk Protestan misyonerleri tarafından özellikle teşvik ediliyordu. Levi Parson ismindeki misyoner, 1819’da Boston’daki misyonerler toplantısında, “Osmanlı Devleti’ni ortadan kaldırın, böylece Yahudilerin dünyanın dört tarafından yurtlarına dönmeleri karşısında hiçbir engel kalmaz,” diyerek Amerikalı Protestan misyonerlerin esas hedefini açıklıyordu. Papa’nın iktidarsızlaşması ise Fransız devrimi ile nispeten gerçekleşmişti. Bu durumda misyonerlerin hedefinde İslâm’ın iktidarını temsil eden Osmanlı Devleti’ni var güçleriyle yıkmaya çalışmak ve israilin kurulması için gereken alt yapıyı hazırlamak kalıyordu.”
Urfa’ya Neden Önem Verdiler?
Urfa’da bu dönemde din cihetiyle Hıristiyan olan Ermeni ve Süryaniler bulunmaktadır. Bunların yetiştirilmesi, Hıristiyan olarak kalmaları ancak onlarla yapılacak olan dayanışma ile gerçekleşebilecekti. Ayrıca Urfa Hz. İbrahim’le tanınıyordu ve onlar da Hz. İbrahim’i önemsediklerini söyleyip bu bölgede faaliyet gerçekleştirmek için harekete geçilmesi gerektiğini dillendiriyorlardı:
“19. yüzyılda Hıristiyan azınlıklardan Ermenilerle Süryanilerin yoğun olarak yaşadığı bir şehir olması, tarihî İpekyolu üzerinde ticaret yollarının kesiştiği bir noktada yer alması ve tarihî geçmişi itibariyle de Hz. İbrahim’le ve Hıristiyanlıkla ilişkilendirilen bir kent olması misyonerlerin, özellikle de Amerikalı misyonerlerin, Urfa’ya yönelmelerine sebep olmuştur. Bu amaçla Urfa’da Amerikan, Alman, Fransız ve İsviçreli misyonerlerin faaliyetlerde bulundukları bilinmektedir.”
Urfa’da O Dönemde Ne Kadar Hıristiyan Vardı?
Misyonerler, Hıristiyan nüfusa yetişebilmek, onlarla dayanışma içerisine girebilmek için önce sayı tespiti cihetine gittiler. Nerede, ne kadar yoğunlukta Hıristiyan var, bunların sayılarını tespit ettiler.
“Misyonerlerin Urfa’ya akın etmeye başladıkları 19. yüzyıl ortalarında Urfa şehrinin nüfusu 20.000 civarındadır. Halep salnamelerine göre 1883’te 28.188; 1893’te 30.000; 1908’de ise 32.000’dir. Hans Lukas Kieser’in aktardığı ve yerel Protestanların tahmin ettiği sayılara göre, 1877 yılında 18.000 Müslüman, 10.000 Ermeni, 1.000 Protestan, 1.500 Süryanî, 120 Katolik ve 120 Yahudi olmak üzere 30.740 kişi yaşamaktadır. Kieser’in verdiği rakamlarla, salnamelerde yer alan veriler şehirde yaşayan nüfusun 30.000 civarında olduğunu doğrulamaktadır. Misyonerlik faaliyetlerinin yoğun olduğu dönemde Urfa şehrinde muhatap kitle olan Ermeni nüfus 10.000 civarındadır. Urfa’ya bağlı köylerden sadece 1.200 nüfuslu Ermeni köyü olan Germüş ile birkaç tane küçük Süryani köyü dışında kalan bütün köylerde Müslümanlar yaşamaktadır. Bu itibarla misyonerlerin faal olduğu Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar olan zaman aralığında genellikle Urfa kazasının % 15’i, Urfa şehir merkezinin % 33’ü gayrimüslimlerden teşekkül etmektedir.”
Urfa’yı Kutsal Şehir Olarak Gördüler
Misyonerler, Urfa’daki Hıristiyan nüfusun kendi yandaşlarının zihninde daha iyi yer etmesi için bu bölgeyi Hıristiyanlıkla ilişkilendirme yoluna gittiler. Buradaki Hıristiyan ve Süryani azınlığın varlığına işaret ettiler. Bu sayede Hıristiyan âleminin dikkatini bu şehre çekmeye çalıştılar. Turgut buna dair şunları kaydetmiştir:
“Amerikan Bord tarafından Anadolu’ya (1838) gönderilen ilk misyonerlerden biri olan Dr. William Goodell 1862’deki on yıllık Amerikan Bord’un Türkiye faaliyetlerinin değerlendirildiği Boston’daki toplantıda Antep ve Maraş’ın yanı sıra Urfa’daki faaliyetlerden de bahsetmektedir. Urfa’dan bahsederken “Hıristiyan öğretisinde kutsal bir yeri olan Urfa” diyerek Urfa’yı kutsal bir şehir olarak tanıdıklarını ortaya koymaktadır. Dr. Goodell, 1851 yılında dokumacı olarak kendi işinde çalışan, fakat aynı zamanda misyondan kısmen destek alarak yanına gelenlere İncil’i okuyup açıklayan Antepli bir yardımcı misyonerin Urfa’da üç yıl kaldığından bahsederek Hıristiyan gönüllülerin fedakârlıklarını dile getirmektedir (s, 4).”
Hıristiyan Misyoner İhtiyacı ve İncil Dersleri
“1854’te davet mektuplarına cevap veren misyonerlerden biri de George B. Nutting’tir. O, aynı yılın Nisan ayında Antep’ten Urfa’ya hareket ettiğini ve Birecik’te bir gece kalıp 20 civarında, yarısı kadınlardan oluşan bir cemaate vaaz ettiğini, yerli bir vaizin Birecik’te görevlendirilmesine ihtiyaç olduğunu, Urfa’da ise 26 kişiyle Pazar ayini gerçekleştirdiğini, Urfa’da haftada üç akşam İncil dersleri yapıldığını, cemaatin vaazlardan dolayı memnuniyet bildirdiğini, hizmetlerin verimliliği açısından bir an önce kalıcı bir vaizin Urfa’ya görevlendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.”
“Antep’ten Urfa’ya seyahat ederek Urfa’da geçici bir süre cemaatle buluşan misyonerlerin verdiği bilgiler, bize Urfa’da 1854’te yaklaşık 30 kişilik Protestan bir cemaatin olduğunu gösteriyor. Sayıca az olsa da bu sayı Amerikalı misyonerleri umutlandırdığından, 1855’te Antep’te görevli Amerikalı bir papaz olan Dr. Andrew T. Pratt’ın öncülüğünde Urfa’da Protestan cemaat için küçük bir kilise kurulmuştur.”
“Urfa’da görevlendirilen Amerikalı misyonerler, faaliyetleri genellikle eşleriyle birlikte yürütmüşlerdir. 1858- 1961 yılları arasında George H. White ve hanımı Joanna F. White’ın; 1861’de Bay ve Bayan Montgomery ailelerinin Urfa’da birlikte misyoner olarak çalıştıkları, ancak bunlardan White ailesinin ve sağlığı bozulan Bayan tabip Goodale’in 1861’de memleketlerine döndükleri rapor edilmiştir. Sağlık ve benzeri mazeretleri sebebiyle Urfa’da çalışan misyonerlerin sayısında azalma olsa da mevcut misyonerler faaliyetlerine hız vermişlerdir.”
“Amerikalılar, her ne kadar Urfa’ya Avrupalılardan daha geç gelmiş olsalar da Urfa’da faaliyetlerde bulunmaya ve buraya yerleşme konusunda kararlı olmuşlardır. 11 Aralık 1874 (2 Zilkade 1291) tarihli bir Şer’iyye Sicil Belgesi bunun ispatı niteliğindedir. Bu belgeye göre, Amerikalı Tabip David Veled-i Tysilo, Yûsuf Paşa mahallesinde Protestan tabip Kevork’a ait bir evi 7.500 kuruşa satın alarak Urfa’ya yerleşmiştir. Bu belgeden hareketle Protestan misyonerlerin Urfa’ya yerleşmeye çalıştığını, 19. yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde artık yerleşenlerin birbirlerine ev satabilecek derecede şehre alıştığını, Protestanların Urfa’ya yerleşmeleriyle şehirde ekonomik açıdan da bir hareketlilik olduğunu tahmin edebiliyoruz.”
İşgalcilerle Bir Oldular
Misyonerler Urfa’ya geldiğinde buradaki yerli Ermeni ve Süryani halkla beraber oldukları gibi dışarıdan Urfa’yı işgal için gelen silahlı Fransız çeteleriyle de beraber olmuşlardır. Turgut bu konuda şunları söyler:
“Urfa’nın Fransızlar tarafından işgal edildiği günler ile alakalı kaydettiği günlük savaş notlarında (9 Şubat 1920); Urfa’daki Amerikalı misyonerlerin işgalci Fransız kuvvetleriyle müttefik olduklarını, yerli halktan olan Ermenilerin Fransızlar tarafından silahlandırıldıklarını, Amerikan Bord misyonerlerince işletilen yetimhanenin Fransız askerleri için koğuşa çevrildiğini ve yetimhane müdiresi Mary Caroline Holmes’in Urfa’nın yöneticilerine hakaret dolu mektuplar yazdığını dile getirmektedir.”
Neden Göbeklitepe?
Hıristiyan âlemi, İslâmî olmayanı ortaya çıkarmaya devam edecektir. Bunun reklamını iyi yapacaktır. Bazı camilerin -bunlar kilise olmasa da- eskiden kilise olduğunu söyleyecektir. İslâmî olmayanı hep öne çıkarmak ve buralara insanları çekmek için çaba sarf edecektir. Misyonerler İslâm dünyasına geldiklerinde kazı faaliyetleri de yürütmüşlerdir. Buralarda elde ettiklerini kendi ülkelerine götürmüşlerdir. Misyonerler ve ajanlar gittikleri yerlerde kendi düşünceleri ve planları uğrunda kullanabilecekleri insanları bulma gayreti içine de girmişlerdir.
İslâm ülkelerine dağılan misyonerler, buldukları Hıristiyan vatandaşlara sağlık hizmetlerinden okul açmaya, ufak çaplı işletmelerden el sanatlarına kadar her sahada destek ve yardımda bulunmuşlar, onların maddi cihetten ilerlemeleri için faaliyetler gerçekleştirmişlerdir.
Bölgeye gelen ajan ve misyonerler sadece Urfa ile yetinmediler. Anadolu’da birçok il merkezinde okullar açıp kendi yandaşlarını buralarda eğitme yoluna giderek ileride bunları kullanmak için planlar yaptılar. Bunu sadece Anadolu’da yapmadılar. İslâm âleminin birçok bölgesinde, planlarını ortaya koymak için seferber oldular.
Ey Medrese Öğrencileri!
Medreseli kardeşim ya da ilahiyat fakültelerinde dinî dersler alan kardeşlerim, Hıristiyan misyonerlerin aslı tahrif edilmiş bir dini, Urfa’da ve sair yerlerde yaymak için hangi çabalar içinde olduğunu gördün. Onların ne gibi gayretler sarf ettiğine şahit oldun. Şeriatı ve günlük hayata verebileceği bir şeyi olmayan bir inanışın müntesipleri olarak misyonerlerin, Müslümanların yaşadığı coğrafyada neler yapmak istediklerini bilmektesin. Bu durumda senin vazifen, medresende ya da fakültende öğrendiğin İslâm’ı, yaşadığın beldenin en ücra köşesine yaymak için elinden geleni yapma gayretinde olmandır. Seni bekleyen vazife ulvi bir vazifedir. İslâm’ı yaymak, insanların İslâm’la hayat bulmasını temin etmek boynunda bir borçtur. Senin yapacağın şey; köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşarak insanımızın başta İslâm’ı öğrenmesini, sonra her türlü haramdan uzak durmasını temin etmek, ardından da İslâm’ı savunması için harekete geçmesini sağlamak olmalıdır.
Kaynakça:
1. Turgut, Bahattin. “Tanzimat’tan Cumhuriyete Amerikan Bord Misyonerlerin Urfa’daki Faaliyetleri” Cumhuriyet Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sivas, 2015, s. 191-220.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?