“Asra and olsun ki, muhakkak insan hüsrandadır.” (Asr, 1-2) İmam Şafiî (r.a), ‘Hiçbir sure nazil olmasaydı, sadece Asr suresi bile yeterdi’ dediği Asr suresinin ilk ayetinde Rabbimiz asra, zamana yemin ederek dikkatimizi çekiyor. Yine hemen bu ayetten sonra insanların hüsranda olduğu belirtiliyor. Bize şah damarımızdan daha yakın olan yüce Rabbimiz, bizi ne kadar tanıdığını ve bizim vakte değer vermediğimizi, böylelikle hüsranda olduğumuzu çok iyi biliyor ve bizi bu konuda uyarıyor.

İmam-ı Râzî, bir şahsın kavlini naklederek ben bu sözden sonra Asr suresinin manasını anladım, demiştir. Râzî şöyle nakleder: Buz satan birisi pazarda şöyle sesleniyordu. “Sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin. Onun bu sözünü duyunca işte bu Asr suresinin anlamıdır, dedim. İnsana verilen ömür, buz gibi hızla erimektedir. Eğer bunu ziyan eder ve yanlış yere harcarsa insanın hüsranına neden olur? İnsanın dünyada ne işle meşgul olursa olsun hüsranda olduğuna işaret edilmektedir. Peki, ömrümüzden giden her dakika ve saatimizi, günlerimizi nasıl düzenleyebilir, planlayabilir ve yönetebiliriz?

Bazen hayati önem arz eden işlerimizde bile “Vaktim yok.” “Yetiştiremiyorum.” nidalarını duyuyoruz, ama aynı kişinin hayatında pek önem arz etmeyen yahut yaşamına bir katkısı bulunmayan işlerle saatlerini heba ettiğini görüyoruz.

Tüm insanlığa eşit olarak verilen 24 saate ve bununla geçen günlere bazıları 3-4 dil öğrenme, Kur’ân-ı Kerîm’i hıfzetme, ciltlerle kitap yazıp ömrünü ilim öğrenme ve yayma yolunda sürdürmeyi sığdırırken bazılarının ise sadece dünyalık meşgaleler ile hayatı yiyip içme, dinlenme, eğlenme olarak algılayıp hedefsiz, gayesiz ve bu uğurda saatlerini ve günlerini hayatında pek önem arz etmeyen işlerle geçirdiğini görüyoruz. Hal böyleyken zamanımızı nasıl yönetebiliriz? Nasıl verimli hale getirebiliriz? Hedeflerimize nasıl ulaşabiliriz? Hedeflediğimiz şeyleri zamanında nasıl yetiştirebiliriz? Bu sorulara cevap vermeye çalışalım.

Öncelikle elimize bir defter ve bir kalem alıp maddeler halinde şunları sıralayalım:

  1. Öncelik Belirleme:

Yaşamımızdaki önceliğimizi belirlemeliyiz. Benim bu hayattaki hedefim nedir? Gayem nedir? Neyi başarmak istiyorum? Bu sorulara cevap vermeliyiz. Önceliğimizi belirledikten sonra kendimizi tanıma adına maddeler sıralayalım. Kaç saat uyuyorum? Günümü nasıl geçiriyorum? Nelere vakit harcıyorum? Gün içerisinde neler yapıyorum? Bu maddeleri aktif faaliyetler (kulluk görevlerimiz, gerekli ihtiyaçlarımız, hedeflerimiz vs.) ve pasif faaliyetler (telefon, televizyon, sosyal medya, internet vs.) adı altında da sıralayabiliriz.

  1. Uyku Düzeni:

Uzmanlara göre ortalama olarak bir yetişkinin 7-9 saat uyuması yeterlidir. Yine uzmanlar, en verimli uykunun 22.00 ile 03.00 saatleri arasında olduğunu belirtirler. Efendimizin (sav) sünnetinde de bu böyledir. Uyku saatleri, yatsı namazından gecenin 4’te 3’üne kadardır. Peygamber Efendimiz (sav) bir de öğlen vakti de kaylule uykusuna yatarmış. Yine uzmanlarca, öğlen yarım saat uyumanın gecenin en verimli uykusundan daha verimli olduğu söylenir.

Şimdilerde sünnetten o kadar uzaklaşıldı ki, gece geç saatlere kadar uyanık kalıp sabaha doğru uyuyan bir ümmet olduk. İşte böylelikle bu durum, gece uykusunu tam alamayıp sabahları yorgun ve bitkin uyanmaya sebebiyet veriyor. Böylelikle zamanımızın en verimli saatlerini uykuda geçirmiş oluyoruz.

  1. Not Alma:

Gün içerisinde yapmamız gereken görevleri bazen düşüne düşüne çığ gibi büyütür ve çoğu zaman hiçbirini yapamadan günü sonlandırırız. Hâlbuki yapmamız gerekenleri önem sırasına göre maddeler halinde not alırsak, zihnimizde büyüttüğümüz kadar çok da işimizin olmadığını ve hafiflediğini görürüz.

  1. Muhasebe:

Hz. Ömer’in (r.a) tavsiyesi üzerine her gece yatmadan önce “Bugün Allah için ne yaptım?” sorusuna cevap arayarak en büyük görevimiz olan kulluk görevimizin muhasebesini yapmalı, böylelikle günün sonunda 24 saatimizi nereye harcadığımızı ve yine hedeflerimize ulaşma noktasında neler yapıp yapmadığımızı kontrol etmeliyiz.

  1. Yoğunlaşma:

Bazen bir işi yaparken birden fazla şeyle meşgul oluruz. Örneğin kitap okurken telefonumuzu yanımıza alıp gelen mesajlara ve aramalara cevap verip, bildirimlere bakarız. Bu da o kitaba yoğunlaşmamızı engeller ve verimini düşürür. Nasıl ki, araba sürerken telefonla konuşmak dikkat dağıtıp kazaya sebebiyet veriyorsa aynı şekilde yoğunlaşmadan yapılan bir iş de verimi düşürür. Zamanı gereksiz detaylar ile geçirmemize sebep olur. Yarım saatte bitecek dediğimiz iş, bir saati bulur.

  1. Kendine özel vakit ayırma:

Herkes kendi ihtiyacının, eksiğinin, neye ihtiyacı olduğunun, hangi alanda kendini geliştirmesi gerektiğinin az da olsa farkındadır. Bunu geliştirmek, değiştirmek adına her gün veya haftada birkaç gün düzenli olarak bu konuya eğilecek bir vakit ayırmalı. İlgisinin olduğu bir alanda kendine vakit ayırabilir, böylelikle kendini daha iyi hissedip diğer zamanlarda daha kaliteli vakit geçirir. İmam Gazali her sabah namazından sonra yazıya ayırdığı vakitle İhyai Ulûmu’d-dîn serisini yazmıştır.

  1. Hayır diyebilmeliyiz:

Gereksiz konuşmaların olduğu, bize faydalı olmayan muhabbetlerden, bize katkısı olmayan program ve aktivitelerden uzak kalıp, hayır demeyi bilmeliyiz.

Bu saydığımız bizim tekil olarak kontrol altına alabileceğimiz maddelerdir. Bir de zamanını ve programını kendimizin planlamadığı sosyal görevler var. Bunlar düğün, toplantı, randevu, misafirlikler vs… Programlar 1 saat gecikmeli başlar, bazen uzar derken 3-4 saatimizi alır. Yine ikili randevularda geç kalınır, saate dikkat edilmez. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bunları nasıl düzenleyebiliriz? Her program ve randevuya ayırdığımız bir süre olsun ve o süre bittiğinde ayrılalım. Kendi düzenlediğimiz programlara tam vaktinde başlayalım, çoğunluğun toplanmasını beklemeyelim.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?