Yaklaşık bir asırlık mücadelesinde, dünyanın farklı coğrafyalarında davet vazifesi gören İslami Hareketlere model olmuş evrensel bir İslami Hareket olan İhvan-ı Müslimin hareketi, Kur`an ve Sünnet ışığında ifrat ve tefrit nedir bilmeyen, vasat bir ümmet profili çizen anlayışa ve yaşayışa sahip bir harekettir.Kuruluşundan bugüne hareketin üyeleri, İslam`ı yaşama ve yaşatma adına karşılaştıkları her türlü zulme rağmen yüklendikleri davadan bir an bile geri adım atmadılar. Aksine, gördükleri işkenceler ve yaşadıkları zindan hayatı, onların davalarına olan sadakatlerini arttırdı.
Müslüman Kardeşler hareketi mensupları, yaşadığımız asırda dünyanın bir çok ülkesinde faaliyet gösterirken, doğdukları ülke olan Mısırda karşılaştıkları eziyet, işkence ve zindan hayatı, Hz. Yusuf’un zindanla başlayan mücadelesinin de devam etmekte olduğunun da adeta işaretçisi. Bir asırlık hak-batıl mücadelelerinde İslam`ı yaşama, yaşatma ve davet çalışmalarında karşı karşıya kaldıkları işkenceler, zindanlar ve şehadet ile neticelenen hayatlar, bize hep bunu anlatmakta
İslam dünyasında birçok İslami hareketle yakından ilişkisi olan İhvan-ı Müslimin Cemaati, dünyanın farklı coğrafyalarında faaliyet gösteren İslami hareketlere de rol-model olmuş evrensel bakış açısı olan bir İslami harekettir. Bu hareketin, 2010 Arap Baharı sonrası halkın büyük desteğiyle Tunus, Mısır ve Libya`da yürüttükleri davet faaliyetleriyle zulme ve her türlü despotluğa yeter demek maksadıyla, diktatörleri alaşağı ederek yönetime geldiler.
İhvan Hareketi, Tunus ve Libya`da halen yönetimde etkinliğini devam ettiriyor. Konjonktürel yapısı itibariyle kale kabul edilen Mısır`da durum farklı. Mısır ordusu Batı ile ittifak halinde. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammet Mursi’ ye yapılan darbe ile halkın iradesi yok sayılarak onun yerine Batının Mısırdaki Jandarması Sisi başa getirildi. İhvan Hareketinin Mısırda çiçek açtığı ilk günden bugüne devam ede gelen zindan hayatı, Sisi ile yeni bir döneme girdi ve tarihte eşine rastlanmamış şekilde işkence, idam ve zindan hayatı Müslüman Kardeşlere reva görüldü.
ZİNDAN DENİNCE
Zindan; sadece karanlık ve insanın yargılanacağı, mahkemeye alınacağı güne kadar beklediği bir mekan değildir. Mısır’da, Suriye’de, İran’da. Zindan karanlıktır ama orada engizisyon işkencelerini gölgede bırakacak türlü zulümler, can yakmalar ve dehşet sahneler vardır. Mısır zindanları, kendileri gibi bir hayat anlayışına sahip kukla yöneticilere örnek olmuş, dünyanın bir çok yerinde benzer zindanların açılması yoluna gidilmiştir. Firavun, kendini ispatlama gayretindedir. Şeytana kendisini beğendirme mücadelesinde Müslüman Kardeşlere uygulanan işkenceler, terfi etmelerini çoktan sağlamış olmalı.
El Cezire’nin yayınladığı kayıtlara göre Muhammet Mursi’ ye yapılan darbeden sonra tutukluların günde yirmi üç saat kaldığı hücrelerden bazıları tek kişinin tecrit edilmesi için özel olarak yapılmış. Bu tek kişilik hücreler üç metrekarelik. Bu kadar dar olmasına rağmen bu hücrelerde üç kişi kalmaya zorlanmış. Bu kişiler daracık hücrede alan kazanmak için uyurken ayaklarını birbirlerinin üzerine uzatmak zorunda kaldıklarını belirtmişler.
On buçuk metrekare büyüklüğündeki hücrelerde kalan tutuklu sayısı ise 16’ya çıkabiliyor. Hücredekilerin yararlanacağı tek su kaynağı ise küçük bir musluk. Üstelik sular sürekli akmamakta olup, su kesintileri uzun süreli olabilmekte.
Kapısı olmayan ve pislik içindeki tuvaletleri hücreden ayırmak maksadıyla çarşaflar kullanılmakta ve ancak bu şekilde birazcık olsun kullanışlı hale getirilebilmekte.
“Bir tutuklu, dizindeki rahatsızlık nedeniyle tuvaletini ayakta yapmak zorunda kaldığını söylüyor. Bir başka tutuklu ise çok az günışığı alan hücreleri ‘yeraltı zindanı’ olarak niteliyor.”
Isınmak için hücrelerde herhangi bir kaynak yok. Kırık camlarda sızan soğuklar, her tarafı istila etmiş böcekler, tuvalet kokuları, beton duvarlar, karanlık, gardiyanların öfkeli bağırışları, ara ara gelip hesap soran,ifade alan ve istedikleri doğrultuda cevaplar almak için işkence eden acınacak zavallılar… Zindanlar her yerde aynı. Lakin zindanların anası Mısırda ve Firavunun ellerinde şekillenmekte. Zindanlar her zaman bu anlattıklarımıza benzemiyor. Bu betimlemenin ötesinde tutukluların üzerine salınan aç kurtlar ve köpekler, sürü ile fareler, sulu zindanlar, tecavüzler ve anlatılmayacak kadar dehşet, kelimelere sığmayan manzaralar. Zindanlar zalimlerin tek silahı. Yıldırmak için, davalarından vazgeçirmek için kullandıkları ateşten hendekler.
“Wiki Thawra isimli sivil toplum kuruluşu, darbeden bu yana 21 bini aşkın kişinin tutuklandığını tahmin ediyor. Sivil toplum kuruluşu, darbeyle devrilen Mursi’nin Cumhurbaşkanlığı yaptığı bir yılda ise 4 bin 809 kişinin tutuklandığını belirtiyor.”
Bu rakamlar 2013 yılına ait rakamlar. 2017’ yi yaşadığımız bu günlerde tutuklu sayısının ne kadar arttığını tahmin etmekte zorlanmayacağımızı düşünüyorum.
“Hücrede tecrit cezası hakkında kitabı bulunan Doç. Dr. Lisa Guenther, kalabalık hücrelerin de tutuklulara zarar verdiğini dile getiriyor. Guenther,” Zihnimiz ve bedenimiz gibi bulunduğumuz durum da bizi oluşturur. Böylesi koşullar, canlıların bedenine ve bilincine uygulanan bir şiddettir” diyor. İşkenceye ve zindanlarda çürütülmeye karşı olduklarını dile getirmeye çalışan bu kişilerin kullandıkları ifadeler, görülen zulümlerin yanında, güneş ile mumun karşılaştırılması misali, oldukça sönük kalıyor. Olaya bilimsel anlamda bakanların yazdıkları, yenmeden tarif edilen bir meyvenin takdimi anlamına gelmektedir. Oysa Mısır zindanlarından yükselen çığlıklar, Irak, İran, Suriye Zindanlarından yükselen feryatlar bize başka şeyler anlatıyor. Zindanlar her yerde aynı. Mısır zindanları, zindanların anası…
Yine El- Cezire Haberine göre;”Tutuklular, rastgele tutuklandıklarını, itirafa zorlandıklarını ve işkenceye maruz kaldıklarını söylüyor. Üniversite öğrencisi olduğunu söyleyen bir genç,”Bana, anlatamayacağım işkenceler yaptılar. İfade ezberlemeye zorladılar. ‘Birisinin önüne çıkacaksın ve sana söylediğimiz her şeyi kelimesi kelimesine söylemek zorundasın’ dediler. Annemi buraya getirerek önümde tecavüz edeceklerini söylediler. İşkence ve tehditlerinden dolayı ne istedilerse onu söyledim” diye konuştu.”
Necip Fazıl Kısakürek bir şiirinde zindanı şöyle anlatıyor;
Zindan iki hece, Mehmed’im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta…
Halimi düşünüp yanma Mehmed’im!
Kavuşmak mı? .. Belki… Daha ölmedim!

Avlu… Bir uzun yol… Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli…
Git ve gel… Yüz adım… Bin yıllık konak.
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
ZİNDANDAN DİRENİŞE VE DİRİLİŞE DAİR MUŞTULAR
Şehid İmam Hasan el-Benna gençlere şöyle seslenir;
Gençler!
Gevşemeyin, üzülmeyin. Çünkü siz, sizden önce Yüce Allah’ın davasını bize kadar omuzlarında taşıyan kimselerden daha zayıf ve kuvvetsiz değilsiniz. Allah’ın şu ayetini hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın:
“Onlar ki, halk kendilerine: ‘İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun!’ deyince, bu söz onların imanını artırdı da: ‘Allah bize yeter. O ne güzel vekildir.’ dediler.” (Ali İmran, 173)
Nefislerimizi terbiye edeceğiz ki, Müslüman bireyler olalım. Evlerimiz terbiye edeceğiz ki, Müslüman aileler olalım. Toplumumuzu terbiye edeceğiz ki, Müslüman bir toplum olalım ve bu toplumdan İslamî bir hükümet oluşsun. Bizler, belirlediğimiz hedeflerimize, Allah’ın yardımı ve izniyle ulaşıncaya kadar bu yolda yürümeye devam edeceğiz ve yolun sonuna varmaya çalışacağız.
“Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler hoşlanmasa da, Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Tevbe, 32)
Bunun için de sarsılmaz bir iman,durmak bilmeyen bir çalışma, sarsılmayan bir güven ve Allah yolunda şehid olduğu günü en mutlu gün bilen ruhlar hazırladık.
İşte ancak böyle bir ruh, ümitsizliğin insan nefsinde yaptığı tahribatlar karşısında güven tohumları ekebilir, ümit gülleri açtırabilir ve İslam’ın zaferine insanları inandırabilir…
Mısır zindanlarında misafir edilen davet önderlerinden olan Zeynep El-GAZALİ, zindan hatıralarında yaşadığı tüm zulümleri anlatıyor. Bir çok işkence sahnesine maruz kalmış olan Gazali, rabbine sığındığı her anında onu yanında bulduğunu, onun nimetleriyle çok yakından tanıştığını anlatıyor. İşkenceciler her seferinde Allahın yardımlarına tanık oldukları halde kararan kalpleri, onların hidayetinin önünü tıkıyor ve gözleriyle gördükleri halde yine de yalanlamaktan geri durmuyorlar.
Zeynep Gazali’den işkence gördüğü zindandan bir sahne daha. İman gücü ile bertaraf edilen saldırıların cellatların imanına vesile olması beklenirken, taş kesilmiş kalpleri sayesinde sadece küfürleri ve zulümleri artıyor.
Kendine yapılan işkencelerden birinde yaptığı dua bu hususa en güzel örneklerden biri: Zeynep El Gazali’yi görünüşte karanlık olan hücreye atıyorlar. Oraya girdiğinde ise yüksek voltajlı ışıklar yanmaya başlıyor. İçerisi köpeklerle dolu ve köpeklerin hepsi ona saldırmaya başlıyorlar. Gazali köpeklerin saldırısının ne kadar sürdüğünü bilemeyecek kadar bitap düşüyor. Köpeklerle karşılaştığı anda yaptığı duası gerçekten çok etkileyici;
“Allah’ım beni kendinle meşgul et ki başkalarıyla uğraşamayayım. Ey tek olan Ehad ve Samet olan Rabbim! Sen beni öyle meşgul et ki yalnız seninle olayım. Beni bu korkunç ortamdan kurtar. Senden başkalarıyla meşgul olmaktan kurtar beni. Kendinle meşgul et. Vereceğin huzur ve güvenle kuşat. Sen’in yolunda senin sevginle, Sen’in hoşnutluğunla, Sen’in muhabbetinle bana şehadeti nasip et. Ey Allah’ım! Müminlerle birlikte benim de ayaklarımı sabit tut. Bizlere güven ve sabır ver.”
Saatler sonra kapının açıldığında Gazali, üzerindeki beyaz elbisenin kana bulandığını ve elbiselerinin paramparça olduğunu düşünür. Gazali;” Ancak sanki elbiselerime dokunulmamış. Bedenimde de hiç bir diş izi de yoktu.” Der. Kitapta Gazali’nin işkence sırasındaki duaları, Allaha olan tam teslimiyeti ise şahsiyetinin İslam’la ne kadar kuvvetlendiğinin bir başka göstergesi.
Zindan hayatını ziyadesiyle yaşayan canlı örneklerden biri de Şehid Seyid Kutup’tur şüphesiz. O, zindandan bir mektup yazar şiir diliyle;
Ey”özgür” esir kardeşim!
“Ey Kardeşim sen hürsün sedler arkasında olsan da…
Ey Kardeşim sen hürsün prangalar altında olsan da…
Sımsıkı bağlandıkça ALLAH’a…
Hiçbir kulun hilesi zarar veremez sana
Evet kardeşim… Sen hürriyetin, özgürlüğün kişinin dini, akidesi ve ilkeleri için yaşamak anlamına geldiğini biliyorsan kulların tuzakları sana ne zarar verebilir ki?
Kulların tuzakları sana nasıl zarar verebilir ki? Sen gerçek hürriyetin insanın dini, akidesi ve ilkeleri için yaşamak anlamına geldiğini biliyorsan? Bu yolda ne ile karşılaşırsa karşılaşsın alnı açık başı dik yaşayan, onurla bu günü dününden daha iyi olan ve yarını bu gününden daha iyi olacak olan bir insan olarak sana ne zarar verebilir.
Ancak sadece yaşamış olmak için ilkesizce yaşayan ve amaçsızca ölen kişilere gelince… Onlar zaten bu arz üzerinde, kâinatta yaşayan bir varlık sayılmazlar ki…”
Mektup uzun tabi. Ben bu kadarıyla yetiniyorum. Bu fedakar insanlar, zindanlarda işkence altındayken bile kardeşlerine müjdeler sunmaktan geri durmamış, umutlarını yitirmemiş ve zaferle ilgili bir endişe duymamışlardır. Çünkü onlar biliyorlardı ki, bizler çalışmaktan sorumluyuz. Yani seferden sorumluyuz, zaferden değil. Zafer Allahın taktirindedir. Dilerse verir.
Hayatı zindanlarda geçen bir diğer İhvan üyesi; Şehid Abdulkadir Udeh..Hukuk alanında da, siyasi alanda da çok cesur bir kişilikti. Kararlarını her zaman Müslümanların lehinde verir ve hakim hiç bir zaman tarafsız olamaz derdi. Bu arada Cemal Abdunnasır’a suikasta teşebbüs suçlamasıyla yargılanarak idam cezasına çarptırıldı. 1954 yılında beş arkadaşı ile birlikte idam edilirken;
“Ben Allah ile görüşmeye gidiciyim. Onun için ister yatağında ister savaş alanında, isterse esir veya hür olarak öleyim hiç mühim değil.” Daha sonra orada hazır bulunanlara dönerek :”Bana şehadeti nasip eden Allah’a şükrediyorum. Şunu bilin ki benim kanım sizin inkılâbınızı boğacaktır.” Demiştir.
Darbeyle alaşağı edilen ve bir anlamda batının ekmek kapısı olan Demokrasi putunun nasıl kendilerince paymal edildiğini ispatlarcasına Cumhurun Başkanı olduğu halde, koltuğundan alınıp yerine kahredici şekilde liyakatsiz ve alçak Sisi tarafından tutuklanıp zindana atılan Muhammet MURSİ… Zindandan cumhurbaşkanlığına getirilmişken yeniden zindana alınan mücahid…Darbeden bir gün önce şunları söylemişti halkına;
“Hiçbir zaman haksızlığa boyun eğmeyin. Hiçbir zaman alçalıp boyun eğmeyin. Vatanımızdan, hukukumuzdan, haklarımızın ve dinimizden en ufak taviz vermeyin. Bu haklarımızın bedeli için benim kanım akacaksa, ben bu kurbanı vermeye hazırım. Allah her şeye kadirdir. Kimse sizi aldatmasın. Sakın aldanıp tuzaklara düşmeyin.”
“Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi haktan saptırma. Bize kendi katından rahmet ihsan eyle. Çünkü sen çok ihsan edicisin!”
Mursi’nin konuşması Yusuf Suresinden bir ayetle son buluyor. Allah c.c. buyuruyor:”Allah emrinde galiptir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”
Kıyamete kadar sürecek olan hak-batıl mücadelesinde yıldızlar misali zindan karanlığını aydınlatacak Allah erleri var olacaktır. Firavunlar ne kadar dirense de Musalar mümince yaşamanın yolunu aşındıracak, hayatta kalmaları da, ölümleri de Rableri tarafından insanlığa örnek birer vesika olarak sunulacaktır. Korkakça ve haysiyetsizce yaşamaktansa, şerefli bir zindan hayatını ya da ölümü tercih eden bu zatlar, zindandan muştularla bize seslenmektedirler. Bizler elbette zindan delileri değiliz. Lakin gerektiğinde oraları birer mektep haline getirmesini bilmeliyiz. Unutmamalıyız ki,”Allah bizimle beraberdir.”

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?