Günümüzde hız ve hazzın bombardımanına maruz kalan gençler konusunda çok daha fazla hassas olunmalıdır. Özellikle herkesten her şeyi beklemek yerine gençlerin istidatlarına göre onları, en iyi yapabildikleri alanlarda görevlendirmek gerekir.
Hep denilir ki “Birlikten kuvvet doğar.” Evet, birlikten kuvvet doğar. Aynı zamanda çok önemli bir şey daha hâsıl olur. Birlikten şuur da doğar. Bir araya gelen su, temiz ve temizleyici özellik kazandığı gibi, bir araya getirilen gençler de şuur kazanır. Dolayısıyla birlik ve beraberliği bir araç olarak kullanmak gerekir. Özellikle gençlerin şuur kazanmaları için.
İnsanlar bir yönüyle aşılanan ağaçlar gibidir. Kimi ağaç aşıyı hemen tutar. Hz. Ebu Bekir (ra) gibi. Kimi sonraki yıllarda tutar. Bazı ağaçların aşı tutması için daha fazla ihtimam göstermek gerekir. Hatta bazı ağaçlar, ihtimam ile beraber farklı tekniklerle ancak aşı tutar. Tüm çabaya rağmen ağaçların bir kısmı ise hiç aşı tutmaz. Ebu Cehil, Ebu Leheb gibi.
Aşı tutan ağaçların bir kısmı çok verimli olur. Her yıl verim verir. Kimi bazen iyi bir verim verir, bazen az verir. Hiç verim vermediği yıllar da olur. Bazı ağaçlar ise tüm çabanıza rağmen aşılı olduğu hâlde çok az verim verir, çoğu zaman ise hiç vermez. Bu ağaç bile işe yaramaz bir ağaç değildir. Bazen bir çoban, bir orduya yol gösterebilir veya bir lideri koruyabilir.
Nasıl ki ağaçlar böyledir. Davetçinin de insanlara yaklaşımında böyle olması gerekir. Çabucak aşı tutup verimli olanları öncü olarak değerlendirmeli… Davetinde özel yöntemler kullanarak ihtimam ile davetini yapmalıdır. Aşı tutan ağaçlar gibi her bir ferdi nasıl değerlendireceğini bilmelidir. Sahabenin Hz. Peygamber (sav) tarafından değerlendirilmesi gibi…
Abdullah bin Ömer’in (ra) nakline göre Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar, nerdeyse İçlerinde kâmil sıfatlı, binilmeye elverişli bir tane bile iyi deve bulunmayan yüz deve gibidir.” (Buhari: Rikak, 35.)
Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edilen hadiste de Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum; vasiyetimi tutunuz. Zira kadın kısmı kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri yeri üst tarafıdır. Eğri kemiği doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi hâline bırakırsan, yine eğri kalır. Öyleyse kadınlar hakkındaki tavsiyemi tutunuz.” (Buhârî, Enbiyâ 1, Nikâh 80; Müslim, Radâ’ 60.)
Hz. Enes’ten (ra) rivayet edilen başka bir hadiste ise Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki, dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı/dirençli davranıp Müslümanca yaşayan kimse, avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır.” (Tirmizî, Fiten,73; Ebu Davud, Melahim,17).
Bu hadisler birlikte değerlendirildiğinde daveti gelişi güzel bir şekilde değil, ihsan derecesi olan en güzel şekilde yapmak gerekir. Evvela ihlası zedeleyen tüm unsurlardan arınmalı, ihlâsı ikmal eden unsurlar olan Allah’ın (cc) emir ve yasaklarına uyma konusunda çok titiz olunmalıdır. İbadetlerin edasında huşûya önem verilmeli, her işimizde Allah’ın rızasını kazanmak için çaba gösterilmelidir.
Sonra, davetçiler bir yönüyle bal arıları gibidir. Peteklerini çok iyi ören bal arıları gibi davetlerini çok iyi yaparlar. Arıların ürünleri de her yönüyle faydalıdır. Çalışkanlıkları ve şifalı pek çok ürününün yanında doğadaki tozlaşmaya da büyük katkı sağlarlar. İşte davetçiler de eğriyi kırmadan, avuçta ateş tutmak kadar zor olan davetlerini ihlasla ve ihsanla yapmalı, her yönüyle insanlara faydalı olmalıdırlar.
Allah’tan (cc) isteğimiz; bizleri amellerinde, davetinde ihlaslı olan ve ihsanla en güzel şekilde yerine getiren müminlerden eylesin. Ve sallallahu ala seyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?