Ben Şeyma, insanların kendilerini hayvanlardan ayıran özellik olan akıllarını kullanmayıp doğruyu arama çabası içinde olmadıkları bir dönemde yaşıyorum. Bırak doğruyu aramayı, yaptıkları yanlış davranışların nedenlerini düşünmeyen, umursamayan, sözde biz gelecek nesillere örnek olmaları gerekirken kendini Batının batıl kültürüne teslim eden birtakım insanlarla yaşayan bir genç kızım.
Size bu kötü haberlerle dolu bir mektup yazmak istemezdim, ama büyük bir cahillikle her an gerilemekte olan dünyayı da anlatmadan geçemeyeceğim.
Ben zannederdim ki, eskiden insanlar okumadıkları için, cahil kaldıkları için yanlış yollara sapıyorlar, ancak şimdi anladım ki, insanlar ne kadar okusa da Allah’ın adıyla okumadıkları sürece hep cahil kalmaya devam edecekler.
Ümmetin seni gereği gibi okumadı Yâ Resûlallâh! Mücadeleni, ahlakını, merhametini, cesaretini, müminlerle olan bağını, münafıklarla, müşriklerle, yahudi ve Hristiyanlarla olan ilişkilerini okuyamadık. Senin davanı anlayamadığımız için kendi geleceğimizi de tesis edemedik. O yüzden ümmetin darmadağın olmuş Yâ Resûlallâh!
Siz gelmeden önce Medine’de yahudiler Evs ve Hazreç kabilelerini nasıl birbirine kırdırıyorlardı ise bugün daha çok ve profesyonel bir şekilde Müslümanları birbirlerine kırdırıyorlar. İslâm kardeşliğimiz ve ümmet bilincimiz yerlerde sürünüyor. Seni okuyamadığımız için yâ Resûlallâh!
Öncelikle halk arasındaki kin ve nefret çok fazlalaştı. Birbirini gerçekten sevip kardeşi veya arkadaşı için bazen kendisi üzülecek neredeyse hiç insan kalmadı. Herkes kendi çıkarı peşinde koştuğu için artık hiç kimse kimseye güvenemiyor. Her an arkadaşının onun arkasında ona bir kötülük yapmasından korkuyor. Yani artık yaşadığımız bu yeryüzünde güven yok denecek kadar azalmış.
Normalde Müslümanların güzel giyinip gayrimüslimlere İslâm kıyafetlerini sevdirmesi gerekirken, eskiden fakir giysisidir diye giyilmeye utanılacak bir pantolonu, bu zamanda sözde Müslüman olan kişiler seve beğene giyiyor. Bazen insanlara çok şaşırıyorum doğrusu. Arkadaşları ya da dostları kendilerini bir dakikalığına yalnız bıraktı diye “Beni kullanıyorsun” diyebilen bir insan, nasıl oluyor da Batılıların batıl düşünceleriyle kendilerini moda adı altında nasıl esir olmaya alıştırdıklarını ve onları nasıl köle gibi kullandıklarının farkına varamıyorlar?
Bunlar insanları öyle bir duruma getirmek istiyorlar ki, gün gelecek bunlar insanlara özgürlük yok derse insanlar hemen kabul edecekler. Ve özgürlük diye bir şey bilmiyoruz ve ne güzel köleleriz diyebilecekler.
İnsanların kolaylık adı altında andığı “teknoloji”, iyi kullanılmadığı sürece aslında insanların ikinci cehennemidir. En çok da televizyon. Televizyonların diğer ismi “aptal kutusu” olmasına rağmen insanlar televizyonu izlemeye devam ediyor. Zaten televizyon insanların mutluluk hücrelerinin üremesini engelliyor. Bir de üstüne alttan alta insanlara aktarılan İslâm’ı kötüleyecek şeyler var tabi. Çocukların izlediği çizgi filmleri örnek olarak verebiliriz. Çizgi filmlerdeki cadıların başlarındaki başörtüler, kız çocuklarına başörtüsünün cadıların taktığı bir şey olup, başörtüsünün kötü bir şey olduğu ve cadılara ait olduğu algısını oluşturmak istiyorlar. Ve dahası…
Daha anlatılacak birçok cahillik var, ama onları söyleyip sözü uzatmak istemiyorum. Sadece ifade etmek isterim ki, Asr-ı Saâdet zamanında sizin gibi cesur ve canını İslâm dini uğruna feda edebilecek şerefli ve mübarek insanların arasında olmayı çok isterdim. O zamanda canını İslâm uğruna feda edebilecek ve bütün Müslümanları cehaletle mücadele edecek duruma getiren birçok insan varken şimdi bu mübarek sorumluluğu taşıyacak neredeyse hiç kimse yok.
Ancak bütün kötü haberlere karşı şu müjdeyi de vermek istiyorum. Senin davan uğrunda malını ve canını veren Müslümanları da duyabiliyoruz artık. Bu da bize bir ümit ışığı oluyor yâ Resûlallâh!
Şeyma DEMİRKAYA