Anne baba olmak; Yeryüzüne öte âlemden canlı taşıyıp, ahir âleme yolculuğunda, yaşamında yardımcı olmak demektir. Anne baba olmak bu açıdan zor ve kutsal görevdir. Hakkıyla yerine getirebilene cennet vaat edilmiştir. Ne diyor Allah Resulü; “Çocuklarınızı iyi eğitin ki, Allah c.c. sizleri affetsin.” Evlat sahibi olmak için biz talip oluruz, takdir ise onundur. Göklerin ve yerin hâkimiyeti yalnız Allah’a aittir. O, dilediğini yaratır. “Dilediğine kız çocukları bağışlar, dilediğine erkek.”(49.50) Bağışlamak olarak tabir edilmiştir çocuk sahibi olmak, yani hediye edilen…
Allahın bize evlat bahşetmesini istiyoruz lakin çocuğumuz olunca da gerek rızık ve gerekse de dünya meşgalesiyle hak ettikleri vakti ayırmıyoruz. Çocuktur anlamaz diyoruz. Birebir ilgilenmiyoruz. Başkalarına devrediyoruz bakımını. Arada bir süs bitkisi gibi sevip zaruri ihtiyaçlarını karşılamanın rahatlığıyla kendi hayatlarımızla dünyamıza devam ediyoruz. Peygamberimizin yaptığı gibi evladımıza yakın olamıyoruz, mesafeler giriyor aramıza…
Ebeveyn olmak çocuğun gelişimine seyirci olmak, adım adım keyifle büyümesini takip etmek, dünyaya hangi yetenekle meşgaleyle geldiğini, ne için yaratıldığını keşfederken ona yardımcı olmaktır. Çocuğa vakit ayırmak, eğitim ve çocukla sevgi şefkatin devamlılığı için aileyle, çocuklarla ve özellikle her bir çocukla ayrı ve özel zamanlar ayırmak gerekir. Çocuklar bir aradayken vakit geçirilmesi gerekir. Her çocuk kendini anne baba için özel ve en değerli evlat olarak hissetmelidir. Vakit ayırma anne baba için doğal olarak gelişen bir durumdur ama bazı katı kalpli, ebeveyn olmaya hazır ya da uygun olmayan kimseler için Allah ve resulü ayet ve hadislerle ikaz etmiştir. Dünya işlerine dalıp ihmal etmemeleri için uyarmışlardır.”Babanın senin üzerinde hakkı olduğu gibi çocuklarının da hakkı vardır.” (Mecma’uz-Zevâid, c.8, s.146)
Çocuğa eğitim verebilmek için en önemli şart onu tanıyabilmek, yakın olmak yani o büyürken adım adım takip etmek, onu tanıyarak anlayarak, onun seviyesine inerek muhatap olmak, yönlendirmektir. Hz. Ali (r.a.) buyurmuştur: “Bir baba çocuğunu eğitirken, onun seviyesine inmelidir.” (Hadis-i Terbiyetî, c.1, s.122)
Çocukların genel davranış özelliklerini tam olarak anlamak ve onların ruh dünyalarına inmek onların psikososyal gelişimini yönlendirmek açısından çok önemli bir noktadır. Anne babaların çocukların ruh dünyalarına inmeden yönlendirme ve eğitim gayretleri, çoğu zaman hedefine ulaşmaz. Anne babalar her gün birlikte oldukları, günlük aktiviteleri birlikte yaptıkları çocuklarını bazen tam olarak tanıyama- makta ve onların psikososyal gelişimini iyi yönde yönlendirememektedir. Bunun en önemli sebeplerinden biri annenin çalışmasıdır. Anne çalışıp, para, kariyer edinmek için kendi doğurduğu çocuğu çoğunlukla kendi eğitim ve kültür seviyesinden çok farklı bakıcılara bırakmaktadır, özellikle ilk yaşlarda böylece çocuk anne babadan farklı yabancının kültürü ve bakış açısıyla büyümektedir. Maalesef adet haline geldiği hepimizin malumudur anne süt vermesi gereken dönemde bile işine ara vermemektedir. Bu da çocuğun hakkı olan kucaklanma sevgi ve şefkatinden, süt olarak verilen rızkından mahrum kalmaktadır. Âmâ bebek de olsa oda kul ve annenin bu tavrı evladının kul hakkına girmektedir, vebaldir… Doğurmak ile anne olmak aynı şey değildir. Ülkenin batı kültüründe de bu anlayış hâkimdir.
Öte yandan anne çalışmasa dahi ev işlerinden ve üstüne hiç de vazife olmamasına rağmen akraba-ı taallukatın yüküyle çocuklarına yeterli zaman ayıramamaktadır. Anne ev hanımı olmasına rağmen ilk ve en önemli işi çocuklarının bakımı ve eğitimi olmasına rağmen, deforme edilmiş kültür sebebiyle çocuk anneye yük gibi olmaktadır. Çocuğa ayrılacak zaman kalmamaktadır… Oysa Kullarına son derece merhametli olan Allah c.c. özellikle çocukların gereksinimleri açısından anneyi çocukların bakımı hariç hiçbir ev işinden sorumlu tutmamıştır ki en çok şefkat ve ilgi ihtiyacına sahip olan çocuklarına, gönül rahatlığıyla bakabilsin diye. Ülkenin doğu kesiminin kültüründe bu yaşayış hâkimdir.
Bazı anne babalar, çocuklarının sadece fiziksel bakımlarına yönelik beslenme, barınma, sağlık problemlerini gözetip onların olaylar karşısındaki düşüncelerini, tepkilerini, yorumlarını, üzüntülerini, sevinçlerini, ruhsal yönlerini gerektiği kadar hesaba katmazlar. O zaman kendi evladınızla yabancılaşır, ileri yaşlarda kapısı çalmayan hatırı gönlü alınmayan ebeveynler olursunuz. Öyle ya çocuğun senin sana emanet ve muhtaç iken ihmal edip yüreğini acıtırsan o yüreğin de size karşı kapalı olmasına şaşılmamalı! İleriki yaşlarda bile olsa, küçükken yaşadığı sıkıntıların ıstırabını yaşamak insanoğlunun süregelen âdetidir. Hz Ali “Çocuklarınızın ve akrabalarınızın bedbaht olmalarına sebep olmaktan sakının.” ( Mecma’uz-Zevâid, c.8, s.146) Bizler daha bebeğimiz küçükken kreşlere bırakırsak ki ilk zamanlar çocuk epey bir çaba gösterir anneden ayrılmamak için sonra kabullenir ya anne çalışıyordur çünkü bunu yapmalıdır. Peki, sonrasında bu anne baba yaşlandığında evlatlarının da acizlik ve zayıflığını anlamadan evdeki şefkatli sıcak ortama ihtiyacını anlamayarak huzur evine bırakmasına neden şaşalım. Öyle ya gelin de oğlan da kız da çalışıyordur, anne babaya evde kim bakacak. Ebeveynler artık bakıma muhtaç olduğu için bakım evine, huzurevine gönderilir… Anne babanın şikâyet etmeye hakkı var mıdır? Onlar da yıllarca çocuk bakımevine bırakmamışlar mı çocuklarını, bu aynı şey değil mi?
Çocuğu eğitmek, onunla hasbihal olmak, yakın olmak, böylece güven kaynağı şefkat membaı olmak o kadar kolay mıdır?
İmam Seccad (a.s), çocuklarının eğitimi hususunda yüce Allah’tan şöyle yardım dilemektedir: “Allah’ım, çocuklarımı iyi eğitebilmem için bana yardım et.” (Hadis-i Terbiyeti c.2, s 96) Çünkü çocuğun kişiliğinde, karakterinde, inancında sorun olması hem kendisine ailesine ve ilerde kendi aile kurduğunda topluma doğru genişleyen yelpaze haline gelecektir ki vebal üzerine vebaldir ve bu durumdan ilk sorumlu olan onu büyüten ailesidir. Aynı evde yaşamak, yanlarında olmak çocuğa yakın olmak demek değildir. Yakın olmak için öncelikle vakit ayırmalı onun seviyesine inerek ve Hz Ali’nin dediği gibi “Çocuklarınızı kendi zamanınızın âdetlerine göre eğitmekte ısrarcı olmayın. Çünkü onlar sizin zamanınızdan başka bir zaman için yaratılmışlardır.” (14- İbn-i Ebi’l-Hadid, Şerh-u Nehc’il-Belağa, 102. hikmet, s. 267) Onun çağının gereklerine uygun olarak iletişim kurulmalıdır. Peygamberimiz “Çocuklarınızı çok öpün; çünkü her öpücüğünüz için (Allah katında) makamlar vardır.” (24- Bihar’ul Envar, c.23, s.113) diyor ve kızı büyüdüğünde evlendiğinde bile peygamber olmasına rağmen kızının gelişini görünce ayağa kalkıyor elini tutuyor ve hatta damadıyla kızının arasına oturarak ikisine de yaslanıyor. Bundan öte candan yakınlık var mıdır? Örnek bir baba olan Peygamberimiz (s.a.s.)’in örnek alınması dileğiyle…