Gazze! İslami direnişin küfre, ‘’dur!’’ dediği nokta. Gücün imanda olduğunu tüm Müslümanlara hatırlatan yersin, ey Gazze! Direnişinle olduğu kadar şehitlerinle de kâfirlere korku saçtın ey Gazze! Yaşamaktan çok; ölümü arzulayan mücahitlerinle bizlere ruh oldun ey Gazze! Tüm toplumbilimcilerin, stratejistlerin, askeri uzmanların, siyasetçilerin ve ‘’kendine Müslüman’’ olanların analizlerini alt üst ettin ey Gazze!
İmkânsızlıklardan, mustazaflıktan, kâfirlerin gücünden yakınanlara ‘’tokat’’ oldun ey Gazze! Yanan İslam coğrafyasının kurtuluşunun nasıl olacağını kara kara düşünüp oturanlara, kurtuluşun reçetesi oldun ey Gazze! Kâfirlerle aramız bozulursa ambargolara maruz kalırız, dünyanın konjonktürü kafirlere, zorbalara ‘’eyvallah çekmektir’’ diye düşünenlere; ‘’Allah’ın bir ayeti’’ oldun ey Gazze!
Ey Gazze! Sana nasıl yardım edebiliriz diye düşünürken anladık ki, bizler sizin yardımınıza muhtacız. Küfrün tehditlerinden korkan bizlere, bombalar altında nasıl özgür yaşandığını öğret ey Gazze! Sanayimizi, teknolojimizi oluşturamadık deyip kâfirlerin tasmasını kabul eden Müslüman yöneticilere; bir hapishaneye dönüştürülmüş Gazze’de nasıl izzet ve şerefle yaşandığını öğret ey Gazze! İçimizdeki birkaç Siyonistle baş edemeyen bizlere, Siyonistlerin cümlesini nasıl dize getirdiğini öğret ey Gazze!
Kurtuluşu NATO’da, Birleşmiş Milletler ’de, Avrupa Birliği’nde, IMF’de, G8’lerde arayanlara; kurtuluşun Allah’ın ipine sarılmakta olduğunu gösterdin ey Gazze! Yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle güçlenmeye çalışanlara; asıl gücün imandan alındığını öğrettin ey Gazze! Çağın zırvalıklarını zorunluluk sayıp bunların peşinden koşarken sorumluluklarını unutan Müslümanlara; çağın tüm imkânlarını İslam için nasıl kullanmaları gerektiğini öğrettin ey Gazze! Batılıları filmlerle bize kahraman diye yutturtmaya çalışanlara; gerçek hayatın kahramanlarının kimler olduğunu öğrettin ey Gazze!
Ramazan ayını dinlenme, uykuya yatma, konforlu evlerde, ‘’bi kuş sütü eksik sofralarda’’ iftar etme olarak gören Müslümanlara; cihad ile geçen bir ramazanın, bombalar altında bir iftarın nasıl olabileceğini öğrettin ey Gazze! Çocuğunun ayağına bir diken batsa dünyası kararan, ‘’mumlu, pastalı’’ doğum günü partisi düzenleyip ‘’iyi ki doğdun’’ naraları atan annelere; çocuklarının şehadetini duyup ‘’iyi ki şehit oldun’’ zılgıtları yakan annelerinle bir mesaj oldun ey Gazze!
Yaşamak için Siyonizm’in uşaklığını kabul edenlere; Allah’a kullukla insanın nasıl yüceldiğini öğrettin ey Gazze! Müslüman’a karşı değil; kâfire karşı nasıl savaşılması gerektiğini öğrettin ey Gazze! Bölük pörçük olmuş ümmete, birbiriyle çatışmaktan başka bir işe yaramayan halkı Müslüman devletlere, nasıl ‘’yek Vücut’’ olunduğunu öğrettin ey Gazze! Benim cemaatim, benim grubum, benim ırkım diye zamanını ve yıllarını heder edenlere; ‘’benim dinim, benim ümmetim’’ anlayışının olması gerektiğini öğrettin ey Gazze! Yıllar önce tanka, topa, tüfeğe karşı taş ile karşılık verdiğinde; ‘’bile bile ölüme gidiyorlar, bununla zafer mi elde edilir?’’ diyenlere, ‘’Evet, böyle de zafer elde edilir’’ diyerek cevap oldun ey Gazze!
Kaliforniya’da, Boston’da , Oxford’da okumayı maharet sayıp üstünlüğün nişanesi olarak görenlere, ‘’Kur’an Üniversitesi’nde’’ okumanın farkını gösterdin ey Gazze! Konfor peşinde koşan, ekşiden sıkılıp tatlıya koşan, parktan sıkılıp kumsala koşan, aylarca dünya için çalışıp günlerce kazandığıyla eğlenen ve Rabbinin dinine ayıracak zaman bulamayanlara, cihad sırasındaki orucunla ve ibadetinle güzel bir örnek oldun ey Gazze!
Allah yolunda davet ve eğitime çağrıldığı zaman tembel tembel kalkanlara, sıkı bir eğitim ve ciddi bir disiplini angarya görenlere; mücahitliğin bu yoldan başka bir yolla elde edilmediğini öğrettin ey Gazze!
Ey Gazze! Sen bize muhtaç değilsin, biz sana muhtacız biz!