Müslümanların çok muhtaç oldukları ümit var olmakla ilgili, dergimizin geçen sayıdaki “İslam’ın Zafer Müjdeleri” konusunun ikinci bölümü olan tarihten ve insan toplumlarının ilerleme ve gerilemeleriyle ilgili ilahi kanunlar (süneni ilahi) kısmını derginin bu sayısında vermeye çalışacağız inşallah.
TARİHTEN MÜJDELER:
Müminlere tam güven veren ve kalbi ümitle dolduran Kuran ve sünnetteki müjdeler yanında tarihten de pek çok müjdeler bulunmaktadır. Genel olarak tarihe, özel olarak da Resulullah’ın (s.a.s) siretiyle başlayan kendi özel tarihimize baktığı- mızda iki büyük gerçek önümüze çıkıyor.
Birinci Gerçek: İnsanlar en zor durumlarda kaldıklarında, tüm sebeplerden ümidini kesip sadece Allah’a (c.c) ve Allah’ın yardımına güven bağladıkları zaman, ancak zafer gelebiliyor. Böylece insanların yardıma en çok ihtiyaç duyduğu bir zamanda Allah’ın yardımı gelmektedir.
Kur’an-ı Kerim tefekkürle okunduğu zaman, eski ümmetlerde bu gerçeğin çok örnekleri gö- rülecektir. Bu konuya dergimizin geçen sayısında biraz değinmiştik. Ümmetimizin tarihinde ise çok örneklerinden bazıları şunlardır:
1-Resulullah (s.a.s) Ebubekir’i Sıddık ile hicret ederken müşrikler bulundukları mağaranın kapısına kadar gelmişlerdi. Hz. Ebubekir (r.a) Resulullah (s.a.s) ve davası için çok endişe ederek dedi ki: “Ya Resulullah eğer onlardan birisi ayaklarının altına bakarsa bizi görür, dediğinde kurtuluş ümidinin tamamıyla kesildiği o anda Resulullah (s.a.s) ona şunu demişti: “Ya Ebabekir, üçüncüleri Allah (c.c) olan iki kişi hakkında kanaatin nedir ki?”¹
Kur’an-ı Kerim bize o zor zamanda Resulüne nasıl yardım ettiğini mealen şu şekilde ifade etmektedir:“ Eğer siz, Ona (Allah Resulüne) yardım etmezseniz (mühim değil) muhakkak ki Allah ona yardım etmiştir. Hani vaktiyle kâfirler onu iki ki- şinin biri olarak Mekke’den çıkardıkları (hicretine sebep oldukları) zaman, ikisi mağaradayken arkadaşına: “Üzülme Allah (c.c) mutlaka bizimle beraberdir.” diyordu. (işte o zaman) Allah Ona (yardım etti ve arkadaşının kalbine) huzur ve güveni indirdi. Onu görmediğiniz askerlerle kuvvetlendirdi. Böylece kâfirlerin sözünü (davasını) en aşağı kıldı. Allah’ın (tevhit) kelimesi ise o çok yücedir. Allah (c.c) azizdir (kudreti her şeye üstün gelen), Hakim (her işi hikmetli olan)dır.²
2-Sahabelerin çok zor durumda oldukları “Bedirde” de Allah’ın (c.c) o açık yardımını görüyoruz. Müslümanlar sayı ve silah açısından müşriklerden daha az oldukları halde, sadece Allah’a (c.c) dayandıkları için zafer elde ettiler. Kur’an-ı Kerim bu gerçeği mealen şöyle ifade etmektedir: “Hani Rabbinizden yardım istiyordunuz da şüphesiz ben size ardı ardına (gelen) bin melekle yardım ediciyim.” diye duanızı kabul etmişti. Allah (c.c) bunu ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla mutmain olsun diye yapmıştı. Yardım (zafer) ancak Allah tarafındandır. Şüphesiz ki Allah (c.c) Aziz (kudreti her zaman üstün gelen)dir, Hâkim (her işi hikmetli olan)dır.³
3-Aynı şekilde Müslümanların en zor durumlarından birisi olan Hendek gazvesinde, Müslümanlar kendi memleketlerinde kuşatma altına alınmış, korunmak için hendek kazılmış, içerdeki Yahudiler hiyanet ederek düşmanların safında yer aldıklarını ilan etmişlerdi. Müslümanların içinde bulundukları o hallerini Allah (c.c) mealen şöyle ifade etmiştir: “İşte orada Müminler imtihana tabi tutulmuş ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.”⁴ Münafıklarda nifak perdesini kaldırıp, o çirkin yüzlerini ortaya çıkarmış- lardı. Allah (c.c) münafıkların o günkü tavırlarını şu şekilde beyan ediyor:Hani münafıklar ve kalplerinde (manevi) bir hastalık (ve şüphe) bulunanlar: “Allah ve Resulü bize (zafer diye) boş bir vaatten başka bir şeyde bulunmadı.” diyorlardı.⁵ Müslümanlar böyle bir durumdayken Allah’tan(c.c) zafer geliyor.
Bu zafer nimetini Kur’an-ı Kerim tescil ederek mealen diyor ki: “Ey iman edenler! Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın, hani (Hendek gazvesinde) üzerinize ordular gelmişti de biz onların üzerine bir rüzgâr ve görmediğiniz (meleklerden) ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.”⁶
İkinci Gerçek: İslam tarihi boyunca en zor zamanlarında Allah (c.c) Müslümanların uyumuş imanlarını canlandıracak, küllenmiş gayretlerini alevlendirecek, bozulmuş birliklerini oluşturacak, gereken ciddi eğitimi verecek kapıları açıyor, Rabbani âlimleri nasip edip ihlaslı, yetenekli önderleri ihsan ediyordu. Ümmet tarihi boyunca bunun pek çok örnekleri mevcuttur.
1-Riddet Olayları: Resulullah’ın (s.a.s) vefatından hemen sonra vuku bulan bu olaylar, Müslümanları zor durumda bırakmıştı. Müslü- manların halifesi olan Hz. Ebubekir’e zekâtı vermeyeceklerini ilan edenlerle beraber Sasanilerin de bütün bunlara destek vermeleri⁷ durumu daha da vahim hale getirmişti.
Resulullah’ın (s.a.s) eğitiminden geçen sahabeler (r.anhum) Hz. Ebubekir’in emrinde mücadeleye başlayarak iki seneden daha az bir zamanda Arap yarımadasını tekrar fethederek, İslam hâkimiyetini yeniden sağladılar.
2-Haçlı Savaşları: Haçlı savaşlarında da aynı gerçek ortaya çıktı. İslam ümmeti birliğini sağlayacak, ciddi eğitimden geçirecek ve sadece Allah (c.c) için cihat ve fedakârlıkta bulunacak önderleri bulduğu zaman da Allah’ın yardımını alıp düşmanını mağlup edecek gücü gösterdi. Müslümanların başında ehil olmayan zalim ve bidat ehli yöneticilerin bulunması sonucunda sünnetten uzaklaşmış, birlikleri bozulmuş olduklarını fırsat bulan haçlılar, İslam diyarlarına sardırıp Kudüs’ü ve birçok İslam beldesini işgal ederek büyük katliamlar işlediler. İki asır boyunca Avrupa’da 9 defa İslam âlemine hücum ettiler. Ancak neticede hedeflerine ulaşamadan muzaffer komutan Selahaddin Eyyubi (r.a) komutasındaki İslam orduları tarafından miraç gecesinin gündüzü 27 Recep Cuma günü hicri 583 yılında Kudüs fethedildi. Daha sonra haçlılar tamamıyla Filistin’ den de geri atıldılar.
3-Batıdan gelen haçlı saldırılarından sonra bu sefer doğudan gelen Moğol (Tatar) saldırıları başladı.
Putperest güçlü Moğol orduları acımasız bir şekilde işgal ettikleri İslam şehirlerini yakıp yıkıyorlardı. Rafızi hainlerinin de desteğiyle hicri 656’da o gün dünyanın en büyük şehri olan Müslümanların halifelik başkenti Bağdat’ı işgal edip korkunç katliamları işlediler. Bu ümmet hastalanabilir, İslam’dan uzaklaştığı için zayıf düşebilir.Ancak hiçbir zaman ölmeyecektir. Kur’an-ı Kerim son kitap, Hz.Muhammed (s.a.s) son peygamber olduğu için Allah (c.c), ümmete yardım edecek, Ümmetin iman gücünü inkişaf ettirecek, manevi kuvvetini ortaya çıkaracak âlim ve önderleri ihsan edecekti. O dönemde Moğollar Maveraunnehir (Orta Asya), Horasan (İran), Irak, Cezire (Fırat ve Dicle arası) memleketleri işgal etmiş; Şam’a saldırı halindeyken İbn-i Abdüsselam (577-660 h.) gibi âlimlerin rehberliğinde ve Seyfettin Kutuz (h. 658 vefatı) gibi liderlerin komutasında hicri 25 Ramazan 658 yılında Filistin’deki “Ayncalut” denilen yerde tarihi bir zafer elde edildi. Böylece Allah’ın izniyle İslam’ın ölmeyeceği müjdesi ortaya çıktı. Müslümanlar 658’de yani Bağdat’ın düşmesinden sadece 2 yıl sonra Tatarlara karşı iki defa zafer kazandılar.
Askeri yönden kazanılan zaferle birlikte manevi yönden de zafer kazandılar. Zira Tatarlar, uzun bir süre geçmeden Müslüman oldular ve İslam için mücadele etmeye başladılar.⁸
İLAHİ KANUNLARIN (SÜNNETULLAH) MÜJDELERİ:
Allah’ın (c.c) kâinatla (evrenle) ve insan toplumlarıyla ilgili değişmeyen sünnetleri (kanunları) vardır. Bu sünnetlerde de ümmet için zafer müjdeleri bulunmaktadır.
1-“İyiden kötüye değiştirme kanunu” Allah (c.c) bu değiştirme kanunuyla ilgili mealen şöyle buyuruyor: “Bunun (ceza) sebebi şudur: Bir topluluk, kendilerinde bulunanı (güzel ahlakı) değiş-tirmedikçe Allah onlara verdiği bir nimeti/güzel bir durumu değiştirmez. Allah, şüphesiz hakkıyla işitendir, bilendir.⁹
Bu kanuna göredir ki Müslümanlar İslam’a uygun yaşantılarını, ibadetlerini değiştirdikleri için Allah da (c.c) üzerlerindeki nimetlerini aldı ve şu andaki bilinen duruma düştüler. Batılılar da kendilerine verilen bilgi, güç, kuvvet nimetini çok kötüye kullanıyorlar. Yeryüzünü, tüm insanlığı, fesada götürüp büyük zulümler işliyorlar. Adeta (bunların âdetide) Firavun ’un ve onlardan öncekilerin gidişi gibidir. Onlar Rablerinin ayetlerini yalan saydılar, biz de onları günahları sebebiyle imha ettik, Firavun ve yandaşlarını suda boğduk, zaten hepsi de zalimdiler.”10 mealindeki ayetin kapsamına girip helakı hak etmişlerdir
2-“Kötüden iyiye doğru değiştirme” kanunu: Allah (c.c) bu konuda da mealen şöyle buyurmaktadır:“Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirmez.”¹¹ Bu kanun, birinci kanunun tamamlayıcısıdır. Kim de nefsini değiştirip kö- tülükten iyiye doğru giderse Allah (c.c) da onun kötü durumunu değiştirecektir. Bu kanun Müslümanlara büyük bir müjde vermektedir. Zira şu anda İslam ümmetinde görüyoruz ki Müslümanlar kitleler şeklinde İslam’a dönüş yapıyorlar. Daha önce İslam’dan habersiz yaşayanlar İslam’ı öğrenmeye başlamışlar. İslam’la yönetilmeyen ümmet şu anda ciddi bir şekilde İslam’i yönetime talip olmaktadır. Daha önce Batılıların desteğiyle oluşturulan yönetimlere başkaldırıları, Batılıların tüm engellemelerine rağmen yoğun bir şekilde devam etmektedir. 25 Ocak 2016’da Mısır’daki devrimin 5’inci yılında, katil inkılabın 400.000 asker ve güvenlik kuvvetleriyle engellemek istediği gösteriler yarım milyondan fazla göstericilerle başlayıp devam etmektedir. Ümmetin bu ciddi hareketi Allah’ın izniyle dünya kâfir ve zalimlerin tüm engellemelerine rağmen hedefine ulaşacaktır inşallah.
Son olarak Resulullah (s.a.s) vahye dayanarak kendisinden sonra meydana gelecek şeylerden haber verirken hem ümmete müjde veriyor, hem de haber verdiği şeyin aynen ortaya çıkması, ortaya çıktığı asrın insanlarına bir mucize göstermiş oluyor ve bazen de ümmetini gerçek tehlikelere karşı uyarmış oluyor. Ancak bazı Müslümanlar bu tür hadislerin bazılarını ümitsizliği arttırmak için yanlış şekilde izah ediyorlar. Yanlış bir şekilde en çok kullandıkları hadislerden bir tanesi Hz. Enes hadisidir. Buhari’nin rivayet ettiği bu hadiste, Hz. Enes’e “Haccac’ın”zulmünü şikâyet ettiler. O da şöyle dedi: “Sabredin zira Peygamberimizden işittim ki Rabbinize kavuşuncaya kadar gelen her zaman öncekinden daha kötü olacaktır.”12 Bu hadisi, tüm müjdelere ters olacak şekilde anlamak ve böylece Müslümanları İslam için fedakârlıktan vazgeçirmek için kullanmak, büyük bir hatadır. Bu sahih hadise farklı anlamlar verilmiş, sahabeden Abdullah bin Mesut (r.a) bu hadisten kasıt âlimler olduğunu söylemiştir.13 yani her geçen zamanın âlimleri sonraki zamanın âlimlerinden daha iyi olacaklar, ilim gitgide zayıf olacaktır. Şeyh Yusuf el Karadavi ise ibn-i Hacer al-askalani’nin Buhari şerhinde söylediği: “Bu hadisteki zaman sahabe zamanıdır.”14 yani sahabe (r.a) için her geçen zaman sonraki zamandan daha hayırlıdır.
Allah (c.c) dini doğru öğrenmeye ve gereken fedakârlığı yapıp müjdelere mazhar olmayı, bize ve tüm Müslümanlara nasip etsin amin.
Seyda Salih Turgut
Kaynaklar:
1. Buhari (3653) Müslim (2381).
2. Tevbe süresi, 40.
3. Enfal süresi, 9-10.
4. Ahzab süresi, 11.
5. Ahzab süresi, 12.
6. Ahzab süresi, 9.
7. Hz. Ebubekir m. Ali sallabi sayfa: 237 (Dar- ül İbn-i kesir 1428 Beyrut.)
8. Not: Vakıf, medrese, dernek ve kuruluşları- mıza düşen bir görev de İslam’ın bu tür müstesna günlerini zafer ve dönüm noktası olan münasebetlerini, şanlarına yakışan bir şekilde, anma ve gerekli etkinlikleri yapmalarıdır.
9. Enfal suresi, 53-54.
10. Enfal suresi, 54.
11. Rad suresi, 11.
12. Buhari hadis no:7068.
13. Fethul bari cilt:3 sayfa:701 dar kutubul ilmiyye beyrut 1424 h.
14. Age.