Bizleri yoktan var eden, sayısızca nimetlerini bahşeden ve bizlere ikram eden yüce Allah’a sonsuz hamd ve senalar olsun. Rabbimize nasıl kulluk edeceğimizi bildiren ve en güzel şekilde Rabbimizi bize tanıtan pak Resule salât ve selâm olsun.
Kuşkusuz İslâm dini Allah’ın göndermiş olduğu ilahi bir sistemdir. Bu din, insanların hayatının tümüne müdahale eden Allah’ın en son gönderdiği ve kemale erdirdiği hidayet rehberidir. Allah’ın son dini olan İslâm’ın iki ana kaynağı vardır. Birincisi, Allah’ın kitabı olan Kur’ân-ı Kerîm’dir. İkincisi ise, Peygamberimizin pak sünnetidir. Kur’ân ve Sünnet A’dan Z’ye hayatımızın tüm alanlarına müdahale eder. Bu iki temel kaynağımız, akideden ibadete, siyasetten ticarete, aileden sosyal hayata her şeye müdahildir.
Ticaret bir ferdin, bir ailenin, bir milletin ve de bir devletin can simidi ve vazgeçilmez hedefidir. Peygamberimiz (sav) başta olmak üzere sahabe, kadın sahabe, tabiin ve büyük imamlar da ticaret yapmış, helal rızkı elde etmek için çabalamışlardır. Helal ticaret ve helal kazanç insanın yediği en helal rızıklardandır. Bundan geri durmak yani helal ticaretten vazgeçmek bir toplum için düşünülemez. Hz. Hatice annemiz bir tüccardı. Daha iyi kâr elde etmek ve daha temiz bir rızık kazanmak için peygamberimizi (sav) kervanın başında ticaret yapmaya göndermişti. Allah Resulü (sav) bu kervanda en yüksek başarıyı göstererek annemiz Hatice’nin hedeflediğinden daha üstün bir kâr elde etmiş ve ticaretinin zirveye ulaştığını görmesini sağlamıştır.
Burada amaçladığım ticaret; lider, âlim veya mümin için bir kusur veyahut bir ayıp değildir. Nitekim İslâm’da ticaret ve alışverişin temel şartı; yapılan ticaretin ticaret yapan kimseleri Allah’tan ve Allah’ı anmaktan alıkoymamasıdır. “Allah’ın, yüceltilmesine ve içlerinde adının anılmasına izin verdiği evlerde hiçbir ticaretin ve hiçbir alışverişin kendilerini, Allah’ı anmaktan, namazı kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoymadığı birtakım adamlar, buralarda sabah akşam O’nu tesbih ederler. Onlar, kalplerin ve gözlerin dikilip kalacağı bir günden korkarlar.” (Nûr, 36-37)
İslâm’da ticaret beşerî ideolojilerdeki ticarete benzemez. Nitekim beşerî düşüncelerdeki ticareti yönlendiren birtakım ilkeler ve insanlar tarafından konulmuş kaideler varken, İslâm’da ise ticareti yönlendiren temel şey, Müslüman’da bulunması gereken birtakım değerler, ahlaki ilkeler ve manevi vasıflardır. Bunların başında sahih bir niyet vardır. Çünkü alışveriş insanlar arasında bir yardımlaşma örneğidir. Her zaman insanlar birbirlerine muhtaçtırlar ve bunu yapmak zorundadırlar. “İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası çok şiddetlidir.” (Mâide, 2) İşte bu yardımlaşmanın başında iki tarafta da güzel niyet olursa yüce Allah her ikisinin işine de bereket koyar. Şayet niyetleri kötü ise ticaretleri zayi olur ve bereketi gider. Bu minvalde Ebû Hureyre’nin rivayet ettiği bir hadis vardır; “Kim insanların mallarını geri vermek niyeti ile alırsa, Allah (c.c) ona yardım eder ve mutlaka onu eda etmesinde yardımcı olur. Şayet niyetinde başkasının malını yok etmek varsa Allah ona yardım etmez ve gerçekte onun malını yok eder.”1
Müslüman tüccarın ticaretteki niyeti afif olmak ve başkasına muhtaç olmamak olmalıdır. Niyetinde; helal ile yetinmek, başkasına muhtaç olmamak, çocuklarını helalden beslemek, harama muhtaç kılmamak ve dinini en güzel şekilde yaşamak için maddi destek sağlamak bulunmalıdır. İşte imam Gazali bu gibi tüccarları mücahitler sınıfından saymaktadır.2 Hz. Ömer peygamber efendimizden (sav) çarşı pazar duası ile ilgili şu hadisi rivayet etmektedir: “Kim pazara ilk girdiğinde; Allah’tan başka ilah yoktur, o tektir şeriki (ortağı) yoktur, mülk O’nun hamd O’nundur. Yaşatan ve öldüren O’dur. O, diridir ölmez. Hayrın hepsi onun elindedir. O, her şeye kadirdir derse Allah (c.c) kendisine bir milyon sevap yazar, bir milyon da günahını affeder ve onun için cennette bir köşk inşa eder.”3
Müslüman tüccarın ahlakı tam anlamıyla İslâmî olmalıdır. Nitekim hadiste şöyle geçmektedir “Doğru sözlü ve güvenilir bir tüccar (ahirette) peygamberler, sıddikler ve şehitlerle beraber bulunacaktır.”4 Aynı zamanda Peygamber efendimiz (sav) bir tüccarken şu çağrıyı yapmışlardır; “Ey tüccarlar topluluğu; kıyamet gününde tüccarlar, facirler (günahkârlar) olarak diriltileceklerdir. Ancak Allah’a karşı takva sahibi olanlarla, iyilik, dürüstlük ve doğrulukta bulunanlar müstesna.”5
Bugün kapitalizm faiz sistemini İslâm ülkelerinde kabul ettirdiği için Müslüman toplumlara sanki alışveriş haram, faiz ile muamele etmek ise helal gibi geliyor. Üzülerek belirtelim ki faiz ile muamele tam anlamı ile Müslüman fertler, Müslüman aileler ve Müslüman toplumların içine girmiş, aslına hatta damarlarına kadar işlemiştir. Öyle ki muhafazakâr bildiğimiz, doksanlı yıllarda mücahit ve mübelliğ olarak tanıdığımız birçok Müslüman faize bulaşmıştır. Maalesef şu an ki yönetim sayesinde artık faize kredi destek adı verilmektedir.
M. Salih Turgut Hocamızın bir ara bizlere söylediği bir esprisi vardı; “Bir adam, eşeğin etini yemek istemiş, bahane uydurarak “Bu eşeğin kulakları tavşanınkine benziyor.” demiş.” İşte günümüz Müslümanları da “Devletin verdiği krediler, milletin birbirine verdiği faizden ya da tefecilerin hile yolu ile verdikleri borçlardan katbekat daha iyidir.” diyerek bir nevi bu durumu meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Bazıları ise “Biz devletin imkânlarından yararlanmasak hep solcular, ikiyüzlüler vs. yararlanmaktadır. Eğer bunu yapmazsak bizler hep geride kalarak her zaman onların takipçisi oluruz.” demektedirler. Maalesef bu bahaneleri uyduran Müslümanlar, gün geldi ehli keyf ve ehli dünya ne haldeyse onlar da aynı hale büründü. Haram ile zengin oldukları için paralarını israf, günah ve gayrı meşru yollara vererek harcadılar.
Alışverişte müsamaha göstermek kolaylık sağlamak zorluk çıkarmamak da Müslüman tüccarın ticaret ahlakının bir parçasıdır. Allah Resulü şöyle buyurmuşlardır; “Sattığı zaman kolaylık gösteren ve hakkını isterken kolaylık gösteren kula Allah merhamet eylesin.”6 Aşırı kâr peşinde olmamak karşıdakini de düşünerek onun da kar etme hakkı var gibisinden kendini düşündüğü gibi onu da düşünmek gerekir. Hadis-i şerifte de buyrulduğu gibi; “Sizden biriniz kendisi için arzu ettiği bir şeyi Müslüman kardeşi için de arzu etmedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olamaz.”7
Zorda kalan borçluyu işi düzelinceye kadar beklemek onu sıkıştırmamak Müslüman’ın ticaret ahlakındandır. Bu ahlakı bizzat Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’de belirterek şöyle buyurmuşlardır: “Eğer borçlu darlık içindeyse, ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara, 280) Bu, günümüz insanları ve Müslümanlarının yoksun olduğu en önemli ahlaki erdemlerden biridir. Ne var ki başkasından borç alanların da çoğu zaman niyetlerinde aldıkları borcu vermemek olduğu için, hak sahibinin onu beklememesi ve onu sıkıştırmasında da haklılık payı vardır. Ancak birçok akraba, günü gelmiş devülasyon sürecinde borcunu veremez durumda olduğu halde, borç verdiği kişi yakın akrabası olmasına rağmen onu sıkıştırarak cahiliyenin en kötü muamelesini yapmışlardır. Oysaki Allah resulü şöyle buyurmuşlardır; “Kim bir müminin dünya sıkıntılarının birini giderirse Allah hem dünyada hem ahirette onun sıkıntısını giderir. Kim zorda kalan (bir borçlunun) borcunu kaldırarak ona yardım eder kolaylık sağlarsa yüce Allah hem dünyada hem ahirette ona kolaylık sağlar.”8
Hz. Huzeyfe’nin Peygamberden (sav) rivayet ettiği bir hadiste de şöyle buyrulmaktadır; “Melekler sizden öncekilerden bir adamın ruhunu almaya gitmişler ve kendisine hiç hayır işledin mi? Diye sormuşlar. Adam, hayır işlemedim diye cevap vermiş. Melekler; hayır, gerçekten de hayır işledin. Bunun üzerine adam; evet, İnsanlara borçla para verirdim ve hizmetçilerime şunu derdim; zorda olanları bekleyin, durumu iyi olmayanlardan vazgeçin. Yüce Allah meleklerine şöyle buyuruyor: bu kulum madem kullarımdan vazgeçiyordu ben de onun günahlarından vazgeçtim”9
Satın alan pişman olduğu zaman satan kişinin ona yardımcı olması ona zorluk çıkarmaması Müslüman tüccarın ticaret ahlakındandır. Allah resulü bir hadisinde şöyle buyurmaktadır; “Kim bir Müslüman’ın alışverişi bozma isteğini kabul ederse, Allah da kıyamet günü onun sıkıntısını giderir.”10
Ahde vefa da İslâmî ticaretin vazgeçilmez ahlaklarındandır. “Ey iman edenler! Akitlerinizi yerine getirin.” (Mâide, 1)
Müslüman tacir kötü ahlaktan ve İslâm’ın yasakladığı tüm çirkin işlerden uzak durmalıdır. Haramdan ve ribadan kendini tam anlamı ile uzaklaştırmalıdır. Allah Resulü şöyle buyurmuşlardır; “Faiz yiyene, faiz verene, faiz muamelesine kâtiplik ve şahitlik yapanlara Allah (c.c) lanet eylesin.”11
1. “Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay hâline!”
2. “Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler.”
3. “Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar.”
4, 5, 6. “Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?” (Mutaffifîn, 1-6)
Allah Resulünün meşhur bir sözü vardır; “Bizi aldatan bizden değildir.”12 Alışverişin yapıldığı esnada, öncesi veya sonrasında yalandan ve yalan yere yemin etmekten sakınılmalıdır. Yalan olmasa dahi boş yere yemin edilmemelidir. “Şüphesiz, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah, kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır.” (Âl-i İmrân, 77)
Müslüman tacir kara borsacılıktan sakınmalı ve Müslümanların ihtiyaç duyduğu zamanlarda ticaret mallarını evde stoklamamalıdır. Bu konuda Allah Resulü şöyle buyurmuşlardır; “Müslümanlara karşı malı saklayarak kara borsacılık yapana Allah cüzam hastalığı versin ve iflas etsin.”13
Müslüman tacir ticaret esnasında Allah’ın şiarlarını yükseltmelidir. Başta namazını vaktinde kılmalı, yeri ve zamanı geldiğinde işi ve ticareti bırakarak namazına koşmalıdır. Nitekim bütün mülk Allah’ındır, insanların hiçbir şeyleri yoktur. “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.” (Cuma, 9)
Müslüman tacir ticaretini boş sözlerden, gayrı ihtiyari kârlardan temizlemek için sadaka vererek arındırmalıdır. Hadisi şerifte Allah Resulü şöyle buyurmaktadır; “Ey tacirler topluluğu; şüphesiz şeytan ile günah (vaki’ olan yemin, lüzumsuz sözler vs.) alışverişe karışır. Öyle ise alışverişinizi sadakalar ile arındırınız.”14
1) Buhârî, İstikrâz, 2. 2) İhyâ’i Ulûmu’d-dîn, c. 2, s. 48. 3) Tirmizî, Deva’ât, 36. 4) İbn Mâce, Ticâret, 1. 5) Tirmizî, Buyû’, 4. 6) İbn Mâce, Ticâret, 28. 7) Buhârî, Îmân, 7. 8) Müslim, Zikr, 38. 9) Buhârî, Buyû’, 18. 10) Ebû Dâvûd, Buyû’, 52. 11) Müslim, Müsâkât, 106. 12) Müslim, Îmân, 164. 13) İbn Mâce, Ticâret, 6. 14) Tirmizî, Buyû’, 4.