Hasan El-Benna “İslami Anlayışımız” adlı risalesinde şöyle der:
“İslam hayatın bütün yönlerini kuşatan kapsamlı bir nizamdır. Şu halde o: Hem devlet ve vatan, hem hükümet ve ümmettir. Hem ahlak ve kuvvet hem rahmet ve adalettir. Hem kültür ve kanun hem ilim ve hüküm vermedir. Hem madde ve servet hem kazanç ve zenginliktir. Hem cihat ve davet hem ordu ve fikirdir. Hem doğru bir inanç hem de aynı şekilde sahih bir ibadettir.” 1
İslam dini ibadet dini olduğu kadar sosyal bir dindir. Sosyal bir din olduğu kadar ahlak dinidir. İslam hem ekonomiye değer verir hem de tarihe değer verir. İslam hiçbir alanı boş bırakmamıştır. Her alanla ilgili irili ufaklı ilkeler koymuştur. Bu yazımızda İslamın sosyal yönüne değineceğiz. İslam’ın sosyal yönüne dikkat çekmek isteyen biri öylesine muazzam örneklerle karşılaşır ki, ilk etapta İslam’ın tamamen sosyal bir din olduğu zannına kapılabilir. Yine İslamın ibadet hayatına dair yönüne dair araştırma yapan biri, İslam’ın tamamen ibadetten ibaret bir din olduğunu zannedebilir. İslam’ın ahlaka verdiği değere değinmek isteyen biri de İslam’ı tamamen ahlak dini zannedebilir. Zira İslam eksiksiz, noksansızdır. Fakat İslam’ı yaşayan ya da yaşadığını zanneden bizler İslam’ı güzel temsil edemediğimiz için ibadet yönümüz de, ahlaki yönümüz de, sosyal yönümüz de hep eksik ve kusurludur.
Ramazan ayı bağlamında İslam’a göre sosyal sorumluluklarımız
Ramazan ayı en uzun soluklu ibadet ayıdır. Yeme-içme ve cinsel istekleri bir emir doğrultusunda düzene aldığımız bu ayda sosyal sorumluluklar da kendisine yer bulmaktadır. Bu ayda sıkça duyduğumuz kefaret, fidye, fıtır sadakası, iftar verme, zekât, sadaka ve infak neredeyse bu ay ile özdeşleşmiştir. Şimdi bu kavramları hikmetlerine uygun bir şekilde anlatmaya çalışalım.
1. KEFARET:
Kefaret kelimesi örten anlamına gelmektedir. Kâfir kelimesi de bu kökten gelmekte olup hakkın üzerini örten demektir. Dini manada ise yasaklanmış bazı davranışları yapan kişilerin yapmakla veya ödemekle mükellef tutuldukları dini sorumluluklardır. Bilmeden adam öldürmeden dolayı, Zihardan dolayı, bozulan yeminden dolayı, Ramazan ayında mazeret olmaksızın ve bilerek oruç bozma vb. durumlardan dolayı kefaret vermek gerekiyor. Hanefilere göre yeme-içme ve cinsel ilişkiden dolayı bozulan ramazan orucundan dolayı kefaret gerekli iken, Şafii mezhebine göre ise sadece cinsel ilişkiden dolayı bozulan ramazan orucundan dolayı kefaret gereklidir. Ayrıca yeme ve içmeden dolayı ise sadece kaza gerekir. Oruç kefaretinde Hadiste de geçtiği gibi öncelik köle azat etmektedir. Kefaret ödeyecek kişinin köle bulamaması veya köle alıp azat edecek imkânı olmaması durumunda ise altmış gün ara vermeden oruç tutması gerekir. Hastalık vb. durumlardan dolayı oruç tutamayan kişi de altmış fakiri iki öğün yemek ile doyurur.
2. FİDYE:
Aşırı derecede yaşlı kadın ve erkek için, doğumu yaklaşmış hamile için, taş ocakları, kömür ocakları vb. ağır işlerde çalışan işçiler için, hastalık ve mazereti olan kimseler için ramazan ayında tutamadıkları her gün için bir fidye vermeleri gerekmektedir. Fidye bir fakiri iki öğün yedirmekten ibarettir. Bunun miktarı her sene değişebilmektedir.2 2015 yılı için belirlenen en düşük fidye miktarı 11.50 liradır.
“İçinizden oruca güç yetiremeyenler bir yoksulu doyuracak kadar fidye verir. Kim kendi isteğiyle iyilikte bulunursa bu onun için daha yararlıdır.”3
3. FITIR SADAKASI (FİTRE):
Ramazan bayramına ulaşan her Müslümanın vermesi gereken mali bir bedeldir. Bu bedel fidye miktarıyla aynıdır. Hanefi mezhebine göre zekât verebilecek imkâna sahip olan kimselerin vermesi gerekirken, Şafii ve diğer mezheplere göre ise ramazan bayramında maddi imkânı elverişli olan herkesin vermesi gerekir. Hanefiler ihtiyaca binaen ramazan bayramı öncesinde de verilebileceğini söylerken, Şafii’de ise bayram namazından hemen önce verilmesi gerekir. Bir evde kaç kişi yaşıyorsa her kişi başına belirlenen miktarın fakire verilmesi gerekir. Bunu verirken niyet etmek şarttır. Zira (Özellikle farz ibadetlerde) niyet ve tayin şarttır.
4. İNFAK:
Ramazan ayında iftar açacak, sahur yapacak imkâna sahip olmayan Müslümanlara yapılan her türlü yardımın genel adıdır. İnfak kelimesi kök olarak tünel-iki ucu açık gedik anlamına gelmekte olup, dini anlamda bir müslümanın maddi açığını kapatmaktır. Sadaka kelimesine göre daha dar olan bu kelime genelde maddi yardım ile anılmaktadır. Güler yüz göstermek veya bir ağaç ekmek sadaka iken, ihtiyaçlarını karşılayamayan birine yardım etmek ise infaktır. Yüce rabbimiz ramazan orucunu anlatırken şöyle buyurur: “Kim kendi isteğiyle iyilikte bulunursa bu onun için daha yararlıdır.”4
5. SADAKA:
Doğru olmak, doğru söylemek ve doğru yapmaktır. Çok genel bir ifade olup maddi manevi her türlü iyiliğin adıdır. Mü’min kardeşine tebessüm etmek sadakadır, kişinin kendi ailesine ikramda bulunması sadakadır, yoldaki bir eziyeti kaldırmak sadakadır, nafile bir ibadeti yapmak da sadakadır. Zekâtın diğer adı da sadakadır. Yine infak için de sadaka kelimesi kullanılır. Ama her sadaka infak değildir. Ramazan ayı içerisinde gün boyu yapılabilecek onlarca sadaka örneği vardır. İşverenin işçisine ramazan ayında mesaiyi kısa tutması sadakadır. Kişinin ramazan ayında daha temiz, daha beyefendi, daha hanımefendi davranması sadakadır. Fakir fukaraya bu ayda maddi ve manevi yardımlarda bulunmak da sadakadır.
6. ZEKÂT:
Nisap miktarı artırıcı özelliği olan bir mala sahip olan kimsenin kameri takvime göre (üç yüz elli dört günde bir defa)yılda bir defa malını temizlemesi gerekir. Bu temizliğin dini karşılığı zekâttır. Zira zekât temizlemek, paklamak manalarına gelmektedir. Birçok Müslüman ramazan ayındaki berekete ve sevaba daha çok nail olmak için zekâtını ramazan ayında vermektedir. Ramazan ayında bir tarafta iftar yemekleri, sahur bereketi, infak, sadaka, fidye, fıtır derken zekâtın da bu ayda verilmesi ramazanı dini anlamda manevi bir coşkuya ulaştırır. Zekât alacak ve vereceğini hesap ettikten sonra en az 90 gram altın değerinde maddi imkâna sahip olan bir müslümanın ifa etmesi gereken mali bir sorumluluktur.5
SONUÇ: İslam dini sosyal bir dindir. Bencilliği reddeder. Cömert olmayı teşvik eder. Kişinin yapması gereken dini sorumluluklarında meydana gelen kusurunu fakir ve miskinlerle dayanışma içerisinde olmasını emreden bir dine sahip olduğumuz için şükretmek gerekir. Oruç tutamadın mı? Bir fakire sabah akşam yemek yedir. Allah’ın adını kullanarak söz verip sözünü mü bozdun? On fakire yemek yedir ya da onları giydir. Hataen bir kişinin ölümüne mi sebep oldun? Bir köle azat et. Ramazan ayına hürmetsizlik yapıp orucunu kasıtlı olarak mı bozdun? Altmış fakiri doyur. Eşini kendine haram kılmak için onu kız kardeşine veya annene mi benzettin? Altmış fakiri doyur.
Ramazan ayı bir fırsattır. Allah bu ayda yapılan iyilikleri bereketli yapmaktadır. Bu ayda ağzımızı sıkı ama kesemizi açık tutalım. Rabbimiz tuttuğumuz orucu makbul eylesin. Verdiğimiz infak, sadaka, zekât, fidye ve fitremizi mebrûk ve makbul eylesin!
“Akabe (sarp yokuş) nedir bilir misin? Bir kölenin azatlık belgesini vermendir. Kıtlığın hâkim olduğu bir dönemde İster yakın akraban olan bir yetim, isterse de çok düşkün bir miskine yemek yedirmendir.”6

Kaynaklar
1.Risaleler; Hasan El-Benna.
2.Fıkhu’s Sunne; Seyyid Sabık.
3.Bakara Suresi 284.
4. Bakara Suresi 284.
5.Daha geniş bilgi için Seyyid Sabık Fıkhu’s Sunne ve Diyanet İslam İlmihaline bakınız.
6. Beled Suresi 12-16.

Murat Padak

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?