Çok değerli büyüklerim dinleyin bizi, dinleyin! Öyle dinleyin ki elleriniz duysun bizi, gözleriniz duysun, kalbiniz duysun, tüm benliğiniz ile bizleri dinleyin! Biz 21. yüzyılın acı çeken gençleriyiz. Öyle bir acı ki ölü bedenler kadar acıdan habersiziz. Oysa her an baltalarla parçalanmaktayız. Bizler 21. yüzyılın acı çeken gençleriyiz. Sizler nerede olduğumuzu merak ettiniz değil mi? Biz dünyanın dört bir tarafında bulunuyoruz. Her gün gözünüzün önünde kırbaçlanıyoruz, etlerimiz demiz taraklarla taranıyor, gözlerimize mil çekiliyor, diri diri yakılıp gömülüyoruz, dev hendekler kazıyorlar topluca gömülmemiz için. Hâlâ bizi görmüyor musunuz? Gözleriniz; bize işkence yapılırken gülümsüyor, yüzünüzde kocaman bir tebessüm var. Bizler 21. yüzyılın acı çeken gençleriyiz.
Çocukluğumuzu hatırlıyor musunuz? Bize gösterdiğiniz ilgi alaka ne kadar büyüktü. Bizim tırnağımız incinmesin diye ayağınızın kırılmasına razıydınız. Başımıza bir şey gelmesin diye geceleri uykusuz kalıyordunuz. Üşümeyelim diye giydirdiğiniz elbiseler… Bizim bedenimize, aklımıza çok büyük katkılar sundunuz. Ruhumuz aç, susuz, çıplak kaldı. Oysaki bedendeki o ruh olmasaydı siz kimi yedirip içirecektiniz? Kime elbiseler oyuncaklar alacaktınız? Siz hiç, bir ölüye yemek yediren su içiren ona hediyeler alıp onunla oyun oynayan birini gördünüz mü?
Ruh acıkır ama yemek istemez, susuz kalır su istemez, istek olarak içimizde var olur, gelişir ihtiyacını gidermek ister, besinini arayıp durur. Hani canımız sıkılır moralimiz bozulur ya, bu durum aslında bedenin bir ihtiyacı değil, ruhun bir gereksinimidir. İşte canımız her sıkıldığında bizler gerçek besinimizi alamadığımız için kavga çıkardık, küfrettik, isyan edip bir yerlere kaçtık ve en kötüsü birilerinin kanına girdik, bozgunculuk yaptık ya da hayatımıza son verdik. Biz 21. yüzyılın acı çeken gençleriyiz, bize yardım edin.
Büyüklerim, kıymetlilerim!
Biz gençler böyle bir yüzyıl görmedik. Teknoloji bu kadar gelişmişken, hayat standartları bu kadar yüksekken ben neden mutsuzum, biliyor musunuz? Ben İslâm’dan uzağım. Benim ruhum sonsuzu ararken 60-70 yıl beni doyurur mu? Ben isterdim ki hiçbir zevkim bitmesin, ben isterdim ki hep genç kalayım, ben isterdim ki ölüm olmasın, ben isterdim ki dünya ayaklarıma kapansın, ben isterdim ki her yerde olayım. Ben anladım ki bunları dünyada yapamam. Size sesleniyorum, bu istekler bende neden var ya da sadece bende mi var? Sende yok mu? Sizde de varsa bu dünyada neden yapamıyorum isteklerimi, neden bu imkânları sunmuyorsunuz bana?
Neden şimdiye kadar bana ahiret adında bir dünya olduğunu söylemediniz? Sustunuz, “geleceğini kazansın” dediniz. Gözlerime mil çektiniz. Demir taraklarla etimi parçaladınız. Beni diri diri yaktınız. Beni bu kadar acının içinde nasıl bıraktınız! Annem babam akrabalarım tüm sevdiklerim ve ey dünya! Ben sizin beni sevdiğinizi düşünüyordum; ama çok yanılmışım. Ben 21. yüzyılın acı çeken genciyim. Bana nasıl bunu yaptınız?
Siz dünyayı kazanmam için elinizden geleni yaptınız. Dünyayı kazandım; ama ben kendimi kaybettim. Benim bulunmam gereken hayat nizamının İslâm Dini olduğunu tanıştığım son kişi öğretti; ama çok geç kaldım. O kişi Azrail’di. Affet beni Allah’ım, çok geç kaldım.
Hayatta olan 21. yüzyıl gençleri, benim kadar geç kalmayın! Hayat bir uykudur, ölünce uyanır insan. Siz erken davranın, ölmeden önce uyanın! Büyüklerimiz değişmeyecek, siz değişin, geleceğin büyükleri sizlersiniz. Unutmayın! Bütün uyuyanları uyandırmak için tek bir uyanık yeter.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?