“Eğitim” tarihi ilk insanla başlar. Allah, Hz. Âdem’i yaratıp eğitmiş, tüm isimleri ona öğretmiş ve o şekilde dünyaya göndermiştir. Eğitim, insanlık tarihinde her zaman önemli bir yer tutmuş; insanlar formal ve informal yollarla eğitim almış ve eğitim vermişlerdir. Eğitime gereken önemi veren toplumların bilim ve sanatta, kültür ve medeniyette önde oldukları da yine bilinen bir hakikattir. Bundan dolayı tarihe yön vermek, geleceğe hükmetmek, geleceği şekillendirmek isteyen toplumlar eğitime yönelmişlerdir. Bir Çin atasözü bu gerçeğe şöyle işaret etmektedir: “Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yıl için ise insanları eğitin.”
Bir insanın eğitim hayatı açısından en önemli dönem, şüphesiz ki çocukluk dönemidir. “Çocuklarınızı 6 yaşına kadar bana verin, 60 yaşına kadar sizin olsun” Hint atasözünde de belirtildiği gibi çocukluk döneminde alınan eğitimin, ister olumlu olsun ister olumsuz, etkisi bir ömür boyu sürmektedir. İleri yaşlarda yapılan eğitimin etkisi genellikle sınırlı kalmaktadır. Buna karşın küçük yaşlarda yapılan eğitim çok daha sağlam ve kalıcı olmaktadır. Arapların da dediği gibi:

“Çocukken yapılan ilim taşa nakış işlemeye benzer. Büyükken yapılan ilim ise suya nakış işlemeye benzer.”

Bundan dolayı yüce dinimiz İslam çocukların eğitimine çok önem vermiş ve aile reislerini bu noktada uyarmıştır: “Ey iman edenler, kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” (Tahrim, 6)
“Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur…” (Buhari, Müslim)
“Hiçbir baba, çocuğuna güzel ahlaktan daha kıymetli bir miras bırakmamıştır.” (Tirmizi)
Çocukların, kendi dönemlerine has kişilik özellikleri ve duyguları olduğundan bu dönemde yapılacak eğitimde elbette dikkat edilmesi gereken hususlar da olacaktır. Bu hususları birkaç madde halinde açıklayalım:

  1. Güzel örneklik sergileyin: Çocuklar, sözden ziyade davranışlara bakar ve büyükleri taklit eder. Onun için; söylemeyelim, yapalım. Namaz kılınan evde namaz, dans yapılan evde dans taklit edilir. Çocukların dürüst olmalarını istiyorsak tüm hal ve hareketlerimizde dürüst olmalıyız. Yalan konuşmalarını istemiyorsak ev içinde ve dışında asla yalan söylememeliyiz. Çocuklar söylediklerimizi değil, yaptıklarımızı yapacaklar. Nice babalar vardır ki çocuklarına sigara içme diye nasihat verir ama kendileri sigara içtikleri için evlatları sigara içer.
  2. Güzel ortamlar oluşturun: Çocuklar bulundukları ortama göre şekil alır. Yanlış ortamda yanlış hareketler sergileneceği gibi doğru bir ortam tercih edildiğinde de güzel davranışlar sergilenecektir. Bununla ilgili “Çocuklarını Değerlendir” adlı kitapta yer alan çarpıcı bir örneği aktaralım: “Peter Bergman şöyle diyor: Orlando hayvanat bahçesinin Afrika harikalarını incelerken orman kralının muhteşem görüntüsü ile karşılaştık. Sinema filmi için poz verircesine kaya üzerine heybetli bir şekilde oturmuş, hayranlarına en güzel pozları çektiriyordu. Bize eşlik eden görevliye, ‘Bu şahane tabloya denk gelmekle ne kadar şanslıyız!’ dedim. Görevli bana cevaben, ‘Hayır, o kadar da değil, aslan çoğunlukla burada oturuyor ve gelen ziyaretçilere güzel pozlar veriyor.’ dedi. Hayretler içerisinde dedim ki: ‘Onu nasıl eğitmişsiniz ki o çoğu sefer burada oturur ve yerinden kıpırdamadan ziyaretçilerin fotoğraf çekmesine fırsat verir?’ Görevlinin bana verdiği cevap son derece basitti. Zira aslanın çoğu zaman oturduğu kayalık klimalıymış. Yazın serin, kışın ise sıcakmış. Böylece aslanın orada oturması için özel bir eğitime gerek yokmuş.” Öyleyse çocuklarımızın güzel arkadaşlıklar edinmesini, güzel davranışlar sergilemesini istiyorsak çocuklarımıza bunları kazandıracak ortamlar hazırlamalıyız.
  3. Empati yaptırın: Başkalarına yaptıkları yanlışlardan dolayı çocuklara şiddet uygulamak ve ceza vermek yanlış bir yöntem olacaktır. Bunun yerine çocuğumuza, aynı hareket kendisine yapıldığında kendisinde oluşacak duyguların aynısının, karşıdaki kişide oluşacağını öğretmek için empati yaptırmamız isabetli bir yöntem olacaktır. Empati yöntemiyle işin mantığını kavratmış ve çocukların yanlışı savunma direncini de kırmış oluruz. Hz. Peygamber (s.a.s.), kendisinden zina için izin isteyen gence empati yaptırarak bu fiilin ne kadar kötü bir iş olduğunu kavratmış ve genci bu kötü fiilden vazgeçirmiştir.
  4. Özgüven geliştirme egzersizleri yaptırın: Çocuklara başarabilecekleri küçük görevler verin ki özgüvenleri gelişsin. Çocuklara; basit ev işleri ve kendi başlarına alışveriş yapma gibi görevler verilerek çocukların özgüvenleri geliştirilmelidir. Aşırı korumacı davranan ebeveynler, çocuklarının tüm işlerini kendileri gördükleri için çocukları özgüvenden yoksun bir şekilde büyüyecektir ve bu çocuklar ileriki yaşlarda çekingen olacak, kendi başlarına bir iş yapamayacaklardır.
    Çocuklara özgüven kazandıracak davranışlardan bir tanesi de onlara danışmaktır. Kendilerine danışılan çocuklar, fikirlerinin değerli ve önemli olduğunu düşünecek; bu da onların özgüven sahibi olmasını sağlayacaktır. Hz. Peygamberin İfk hadisesinde Hz. Üsame’ye, Hz. İbrahim’in kurban meselesinde Hz. İsmail’e danışması örneklerinde olduğu gibi peygamberler en önemli hususlarda çocuklarına danışmışken bizim, evimizle ilgili meselelerde -bu eve alınacak bir eşya veya evin oturma düzeni ile ilgili basit bir konu da olabilir- çocuklarımıza danışmamamız ne kadar da büyük bir çelişkidir.
    Yine çocuklara özgüven kazandıracak uygulamalardan bir tanesi onların makul olan tercihlerine saygı duymaktır. Çocuktan, bir giyim mağazasında kendileri için alınabilecek uygun birkaç giysi veya ayakkabı arasından bir tanesini seçmesini istemek çocukta özgüven geliştirir. Kendi kararlarını almalarını sağlamak cesaretli kişilikler yetiştirir.
  5. Çocuğu başkasıyla kıyaslamayın: Çocuğunuzun özgüvenini kırmak, başkalarından nefret etmesini istiyorsanız başkalarıyla kıyaslayın. Başkalarıyla kıyaslanan çocuk, kıyaslandığı kişiyi rakip görür ve ondan nefret eder. Ayrıca başkaları kadar bir işe yaramadığını düşünerek özgüvensiz olur.
    Ortaya konulan tüm çabalara rağmen bir başarısızlık söz konusu olduğunda “bu sefer olmadıysa başka bir sefer olur” veya “bu alanda başarılı olamadıysan şu alanda başarılı olabilirsin, sen başarabilirsin” diyerek çocuğumuzu cesaretlendirmek, teşvik etmek gerekir.
  6. Çocuklarınızı koşulsuz sevin: Çocuklarımız, derslerde başarılı oldukları ya da arkadaşlarından önde oldukları için değil de sırf bizim çocuklarımız oldukları için sevildiklerini bildiklerinde kendilerini değerli hissedecekler ve sağlam bir psikolojiye sahip olacaklardır. Aksi takdirde sevilenin kendisi değil başarısı olduğunu düşünecektir. Kendisini ailesinin yanında değerli hisseden ve sağlam psikolojiye sahip olan çocuklar özgüvenle büyüyecek ve hayatta başarılı olacaklardır.
  7. Çocuğu eleştirirken kişiliğini hedef almayın: Çocuklar bazen yanlış yapabilirler veya bir işi, kendilerinden kaynaklı bazı eksikliklerden dolayı başaramayabilirler. Bu tür durumlarda çocuğun kişiliği hedef alınmadan yapıcı bir şekilde eleştirilmelidir. “Sen adam olmazsın, senden bir şey olmaz, hiçbir şeyi başaramıyorsun, beceriksiz!” gibi ifadelerle kolay kolay atlatılamayacak psikolojik travmalara neden olacak eleştirilerden şiddetle kaçınmamız gerekir. Yukarıdaki ifadelerin yerine, “Şurada şöyle bir yanlış yapılmış, şu yöntem seçilseydi başarılı olunabilirdi, daha çok gayret etseydik başarıyı mutlaka yakalardık” gibi ifadelerle olumlu eleştiriler yapılmalıdır.
  8. Çocuklarla akraba ziyareti yapın: Günümüzde gençlerden en çok şikâyet ettiğimiz hususlardan biri de aile ve akrabalardan kopuk olmaları, sosyal çevreleri ile iletişimden yoksun olmalarıdır. Buna biraz da biz sebep oluyoruz. Akraba ve eş-dost ziyaret edildiğinde, derslerine çalışma, arkadaşlarının yanına gitme vb. nedenlerden dolayı çocuklarımızı yanımızda götürmüyoruz. Hâlbuki akrabalarına gidip gelmeyen çocuklar zamanla aile ve akraba çevresinden kopacaktır. Öyleyse sıla-ı rahmin en az ders çalışma kadar önemli olduğunu gençlere öğretmemiz ve pratikte göstermemiz gerekir. Çocuklarımız aileden, akrabalardan ve sosyal hayattan kopuk olmasınlar! Küçüklükte kurulamayan aile bağları büyüklükte çok zor kurulacaktır belki de hiç kurulamayacaktır.
  9. Arkadaşlarıyla tanışın: Çocukların ailelerinden sonra en çok vakit geçirdikleri arkadaşları, onların kişilikleri ve ahlakları üzerinde çok etkilidir. Hz. Peygamber (s.a.s.), “Kişi arkadaşının dini üzeredir.” buyurarak bu gerçeğe işaret etmiştir. Bunun için çocuklarınızın kimlerle arkadaşlık yaptıklarını öğrenmek için arkadaşlarını eve davet edin. Böylece arkadaşlarını tanımış olur ve yanlış arkadaşlıklar tespit ettiğinizde zamanında müdahale etme imkânı elde etmiş olursunuz.
  10. Teknolojik aletleri kontrollü verin: Çocuğa yapılabilecek en büyük kötülüklerin başında onlara kontrolsüz bir şekilde tablet veya akıllı telefon vermektir. Dijital mecrada gençlerin ahlakını ve aklını ifsat edecek içeriklerin maalesef haddi hesabı yok. Sosyal medyanın yetiştirdiği gençlerin garip garip tavırlar sergilediği de hepimizin malumudur. Bu durumda yapılması gereken, çocuklarda kendilerini kontrol edecek bir bilinç oluşuncaya kadar onlara akıllı telefon almamak, kendi telefonumuzu onlara verirken de makul bir süre belirleyerek ve gözetimimiz altında vermektir. Birçok anne, çocuk sussun diye, çocuğuna telefon veriyor da evlatlarının ekranı kaydırırken sosyal medya platformlarında nasıl zehirlendiğinin farkında bile değil maalesef.
  11. Kararlı duruş sergileyin: Çocuğa bir şey için -telefon tablet gibi- hayır denildikten sonra çocuk bu şeyi ağlama ile elde ederse çocuk ağlamayı isteklerini elde etmenin bir yolu olarak kafasına kodlayacaktır. Bu durumu değiştirmek için kaba kuvvet kullanmak yerine kararlı bir duruş sergilemek gerekir. Bu durumlarda ilk etapta çocuğa istenilen şey verilmez. Doğal olarak çocuk istediğini elde etmek için önceden olduğu gibi ağlama yolunu seçecektir. İstediğini elde edemeyen çocuk daha da çok ağlayacaktır. İşte bu kritik zamanda çocuğun isteği yerine getirilmez ve kararlı olunursa çocuk ağlama ile bu şeyi elde edemeyeceğini yavaş yavaş anlayacak ve durumu kabullenecektir. En sonunda ağlama da istenilmeyen davranışlar da sona erecektir.
    Bu maddede önemli olan bir husus da anne ile babanın birbirleriyle tutarlı davranmasıdır. Eğer ebeveynler çocukların isteklerine karşı farklı tutumlar takınırsa durum daha da içinden çıkılmaz hal alacaktır.
  12. Kalplerine sağlam Allah inancı yerleştirin: Sağlam ve doğru bir Allah inancının insan davranışları üzerindeki etkisi her şeyden daha fazladır. Bu nedenle çocuklarımızın kalplerine kendilerindeki her nimetin Allah’tan olduğu; Allah’ın, kendilerini sevdiği için bu nimetleri bahşettiği, ahirette de bizi cennetine koyacağı, bununla beraber Allah Teâlâ’nın her zaman kendisiyle beraber olduğu, her hareketi ve davranışını gördüğü, hiçbir şeyin Allah’tan gizli kalmayacağı inancını yerleştirmek gerekir. Böylece birinci husus çocukta ibadet etme isteğini uyandıracak, ikinci husus ise çocuğa kötülüklerden uzak durma bilincini yerleştirecektir. “Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz!” nebevi öğüdünü dikkate alarak çocuklara Allah’ı sevdirmeye çalışmalı, “şu haram, şöyle yaparsan Allah seni çarpar, bunu yaparsan cehennemde yanarsın!” gibi ifadelerle çocuklarda “cezalandırıcı, acımasız” Allah algısı oluşturmamalıyız.

Netice itibariyle bir toplumun geleceği çocuklarına, gençlerine bağlıdır. Başka bir deyişle bir toplumun çocukları ve gençleri, geleceği demektir. Öyleyse çocuklarımızın, evlatlarımızın eğitimine gereken önemi verelim; bedenen ve ruhen sağlıklı bireyler yetiştirelim.