Teknolojik gelişmeler bugün dünyayı bir şehir haline getirmiştir. Farklı kıtalarda, farklı dil, farklı din, farklı fi kir ve anlayışta olan nice ülkeler, çok rahat bir şekilde derinlerde beraber iş tutabilmekte hatta bazen tek ülke gibi hareket edebilmektedirler. Bazıları da on parmakta on marifet değil bin marifet bukalemun misali her zaman ve zeminde her dine, her fikre ve ideolojiye uymaktadırlar.
Çağdaş(!) Muasır medeniyet(!) felsefesine göre bu tutum “gemisini yürütme” “ülkesinin çıkarlarını ko- ruma” olarak kabul edi- lir. Ancak bunun bizim mahalledeki karşılığı; “omurgasızlık” ve ikiyüzlülüktür. Dünyadaki tüm be- şeri sistemler, dünya derin gücünün kontrolündedir.
Adı cumhuri- yet, demokrasi, faşizm, sosyalizm, komünizm, liberalizm, emirlik, sultanlık, krallık olmuş fark etmez. Seçim gerektiren yer- lerde seçim yapılır ama sadece göstermeliktir. Ya onların dediği seçilir, ya seçilen onların dediğine getirilir. Hizaya gelmezse en kısa zamanda hakkından gelinir. Bunun için, şantaj, suikast, darbe, ambargo vs. girişimlerin hep- si mubahtır. Çünkü onlar, dünyanın efendisi (!) diğerleri de onların kölesidirler (!) Tüm bu ihanetlerin, enva-ı çeşidini şu kısa ömrümüz- de kaç kere gördük. Özellikle İslam diyarında son yıllar- da yaşanan halk devrimlerinde…
Piyasada “Arap baharı” olarak bilinen, fakirinse “İslam baharı” “Asrın kıyamı” veya “Ümmet kıyamı” başlıklarını tercih ettiğim gelişmelerden sonra olanlar malum. Bölgesel ve küresel derin güçlerin tüm versiyonları burada ifşa oldu, ortaya saçıldı. Mızrak çuvala, minare kılıfa sığmıyor artık. Derin güçlerin emriyle tüm batılı güçler, yıllardır tapındıkları ’demokrasi‘, ’insan hakları‘ vb. tüm putlarını bir çırpıda yiyiverdiler. Bundan böyle batılıların insan haklarından, demokrasiden falan bahsetmeleri beyhudedir. Birçok hükümet ve yönetim gibi, her küresel veya yerel karanlık örgütün de genelde küresel bağlantıları vardır. Çıkar menfaatini her şeyin önünde tutan ve mukaddes değerleri önemsemeyen insanların varlığı bu işi daha da kolaylaştırıyor. Böylesi karaktersiz kimseler çok rahat bir şekilde parayı kim verirse onların düdüğünü çalmaktadırlar.
Dün ABD’ye küfreden irili ufaklı nice örgütlerin bugün ABD borazanlığına soyunmaları ve emperyalizmin uşakları haline dönüşmeleri bunun açık bir delilidir. Ya da sağcının solcu, solcunun da sağcı olması gibi…
Hesap gününe inanmadıktan ve vahye dayanan ilkelere dayanmadıkça böylesi döneklikler neden olmasın. Derin güçlerin küresel planlarla devşirdikleri menfaatlerin bazıları:
Derin güç, çıkar ve menfaatlerine aykırı idare ve idareci kabul etmez. Menfaatine uygunsa, göstermelik se- çimler yapar. Gerekirse gizli aşikâr darbe yapar. Daha olmadı suikastler ile ileri giden idareci, aydın vb. namuslu kimseleri ortadan kaldırır.
Derin güç; sinsidir, karanlıktır saman altından nehir- ler yürütür de iz bırakmaz!
İki değil çok yüzlüdürler, en tatlı sözleri, en cazip gülüşleri yapar ama her insancıl görünen davranışları göstermelik ve münafıkçadır.
Genelde riske girmez, maşalar varken elini ateşe uzatmaz.
Mazlumlar diyarından, çıkarlarını devşirecek kendi- sine gönüllü kölelik yapacak mebzul miktarda hainler bulur.
Büyük oranda dünya servetlerine hükmeder. Yerel ya da küresel boyutta tefeciliğin, spekülasyonların, vurgun, talan ve soygunların her türlüsünü çerez gibi yapar. ▶ ▶Yerel ve uluslararası hukuk, kurum ve kuruluşları gayet rahat bir şekilde tüm bu vurgunlarına payanda yapar.
Uluslararası kurumların; kaide, kural, hüküm ve yönetmelikleri; mazlumlar için çelikten surlardır; ama derin güç için örümcek ağı bile değildir.
Dolayısıyla BM, NATO, LAHEY, D20, AB, AP, GK, İN- TERPOL vb. tüm kuruluşlar, onların menfaatlerini korumak için birer şemsiyedirler. Buralardan çıkan kararlar, yönetmelikler hep onların menfaati icabıdır. Mazlumların menfaatine kolay kolay karar çıkmaz, çıksa da uygulanmaz.
Derin güç yavuz hırsızdır. Ne kadar suçluysa, o kadar da güçlüdür.
Elindeki devasa medya gücüyle, akı kara karayı ak, hakkı batıl batılı hak, mazlumu zalim zalimiyse mazlum gösterir. Sinema, tiyatro, vd. tüm sanat (!) dalları; TV, internet vs. ekranların hepsi emrine amadedir.
Derin güç zalimlere tavşan, mazlumlara karşı aslandır.
Dünya uyuşturucu piyasası, derin gücün kontrolün- dedir. Paraya ve güce tapanlar için her yol mubahtır.
Mazlumları birbirine düşürüp, iki tarafa silah satmak her zamanki maharetleridir.
Mazlumların akan kanını seyretmek; birbirlerine kıyan gladyatörlerin aç aslanlara parçalatılmasını seyretmek gibi onlara zevk verir. Bu vahşeti, onların dedeleri asırlarca yapmıştı nitekim…
Ekolojik dengenin bozulmasında, küresel ısınmada, ozon tabaksının bozulmasında, su kaynaklarının kirlenmesinde büyük oranda o emperyalist zalimlerin imzası vardır.
Dünyayı kasıp kavuran nice bulaşıcı hastalıklar, onların biyolojik silah olarak ürettikleri virüsler sonucudur. Ürettikleri / Üretecekleri gramlık sudan ibaret aşılarla trilyon dolarlar kazanmak için en kolay yoldur bu.
Onların hesabına göre şu an dünyadaki 6-7 milyar nüfusun en az 5 milyarı fazladır. Dolayısıyla savaşlar bir nevi nüfus planlaması olup dünya insanlarına iyilik (!) ve ihsandır (!)
Dünyadaki milyonlarca dul, yetim, aç, susuz, hasta ve mazlum onların eseridir.
Bir o kadar savaşlar, kardeş kavgaları, terör vs. belalar sonucu sakat kalan, kör, tek kollu, tek bacaklı, tekerlekli sandalye veya yatağa muhtaç insan yine onların eseridir.
Ancak tüm bu derin güçler bir Firavun ve bir Karun’un gücü ile karşılaştırılamaz bile. Firavunu ordusuyla denize, Karun’u da servetleriyle yerin dibine gömen ilahi gücün karşısında derin güçler, bir sineğin kanadı bile olamazlar.
Dolayısıyla derin güçler kaybetmeye mahkûmdur. Tüm plan ve projeler sadece onların acılı sonlarını biraz ötelemeden ibarettir.
İmtihan için dünyadayız. Ya bizler görevimizi yapıp bu zalim, münafık güçlerle mücadele edip onları bertaraf edecek ve ecrimizi alacağız ya da bizim ömrümüz yetmeyecek, bizden sonra bu görevi yapacak yiğitler gelecek… Bu da gerçekleşmez ise Allah (cc), ilahi kudretiyle bunların hakkından gelecektir. Kur’an ve sünnet bu gerçeğin birçok örneklerini vermektedir. “Zalimler hangi devrilişle devrileceklerini görecekler.” (Şu’ara 26/227)