Faiz çağdaş cahiliyenin günümüz insanına dayattığı bir haramdır. Bu da modern Ebu Cehil ve Ebu Leheblerin eliyle gerçekleştirilmektedir. Onların maddi alanda nemalandıkları en önemli saha faizdir.
Asrımızda birçok Müslüman öncü faizin haramlığına dikkat çekmiş ve onu kendisiyle savaşılması gereken bir haram olarak nitelendirmiştir.
İslâm’ın öncü beyinleri faizin İslâm toplumuna ne denli zarar verdiklerini ve bu haramın İslâm düşmanlarının ve onlara tabi olanların bir tuzağı olduğunu iyi bildiklerinden faize karşı mücadele ettiler. Her fırsatta faizin haramlığını dile getirdiler.
Hasan el-Benna bu haramın yasaklanmasını o günün Mısır hükümetinden istemiş ve bunda ısrarcı olmuştur. Makalelerinde hayatın neredeyse her sahasına dair teklifler sunmuş, haramlara dikkat çekmiş, kadının durumundan iktisada, eğitimden kötü alışkanlıklara kadar gördüğü olumsuzluklara dikkat çekmiş, zamanın hükûmetinden çare üretmelerini talep etmiştir. Faiz konusunda da önemli şeyler söylemiştir. Hükûmetin bu konuda kayıtsız kalmamasını istemiş faizle savaşılması gerektiğini dile getirmiştir. Müslüman Kardeşler hareketinin özelliklerini sayarken bu arada onun iktisadi bir şirket özelliğine de sahip olduğunu belirtmiştir.
O, Müslümanlara bundan uzak durmalarını söylediği gibi onlardan faize savaş açmalarını da istemiştir. Bu konuda onun risalelerinden derlediğimiz malumat şu şekildedir:
“Faiz sistemini derhal durdurmak… Bu hedefi sağlayacak mâlî politikalar işletilmeli. Devlet kendine ait faiz alacaklarından vazgeçerek bu konuda örnek olmalı. Faizsiz borç bankacılığı ve üretime katkı borcu adları altında yeni uygulamalar başlatılmalıdır.[1]
“Allah Teâlâ zina etmeyi, faizli muameleleri, içki içmeyi, kumar oynamayı yasakladığı halde, beşerî kanunlar zina edenleri korumakta, faizi gerekli hâle getirmekte, içki içmeye müsaade etmekte ve kumar oynamayı düzenlemektedir. O halde Müslümanlar bu iki nizam arasında nasıl davranacaklar? Mükâfatı daha hayırlı, cezası daha kalıcı olan Allah’a ve Resulüne itaat edip devlete ve onun kanunlarına karşı mı gelsinler? Hem dünya hem de ahiretlerini kaybetmek pahasına da olsa Allah’a ve Resulüne karşı gelip devlete mi itaat etsinler? Bu sorularımızın cevabını Sayın Cumhurbaşkanından, Adalet Bakanından ve hocalarımızdan bekliyoruz!”
El-Benna, fakir ülkelerin emperyalist ülkeler tarafından faiz tuzağına düşürülmesi hususunda da şunları söyler:
“Bu milletlerde ekonomik alanda bir yandan faiz bütün sınıflar arasında yaygınlaşmış, öte yandan yabancı şirketler, ülkenin zenginliklerine ve gelir kaynaklarına sahip olmuşlardır.
Sömürü, partizanlık, faiz, yabancı şirketlerin istilası, inkârcılık, her şeyi mubah görmek, eğitim ve yasamadaki düzensizlik, ümitsizlik, bencillik, korkaklık ve düşmanın yaptığı her şeyi, hatta çirkin fiillerini bile taklit etmeye götüren düşman hayranlığı… Tüm bu faktörlerin en güçlü şekilde ve en şiddetli belirtilerle bulunduğu, düşmanın kendisiyle savaşmak üzere ittifak ettiği bir milletten ne beklenir?
“Allah faiz malını eksiltir, sadakaları ise bereketlendirir…”[2]
“İnsanların mallarında ‘artsın’ diye faizle verdiğiniz hiçbir şey, Allah katında artmaz. Allah’ın rızasını dileyerek verdiğiniz zekât ise, işte bunlar (sevaplarını ve gelirlerini) kat kat arttırırlar.”[3]
“Faizle Savaş” başlığı altında ise şunları söyler:
“İslâm’ın sahip olduğu ruh, faize karşı derhal savaş açmamızı, onu yasaklamamızı ve tıpkı Hz. Peygamber’in yaptığı gibi faiz temeline dayanan her türlü muameleyi kaldırmamızı gerektirmektedir: İyi bilin ki faiz artık kaldırılmıştır. İlk kaldırdığım faiz de amcam Abbas b. Abdulmuttalib’in faizidir.”
El-Benna, yaşadığı dönemde bazı Müslümanların bundan çekindiğini dile getirir ve şöyle der:
Önceleri bazı Müslüman ıslahatçılar “Faizi kaldıralım” gibi sözler sarf etmekten kaçınıyor, “Bunu yapmak mümkün değil! Zira tüm dünya ekonomisinin çarkı artık faizle dönüyor” şeklindeki bir itirazla karşılaşmaktan çekiniyorlardı. Fakat günümüzde faiz taraftarlarının yaptıkları bu savunmanın hiçbir değeri kalmamış, bu itiraz delil olma özelliğini yitirmiştir. Çünkü Rusya bile artık faizi yasaklamış, bunun çirkin bir iş olduğunu kabul etmiştir. Komünist bir ülke olan Rusya’nın bile bu İslâmî ilkeyi bizden önce uygulamaya geçirmesi bizim için bir yüz karasıdır, içler acısı bir durumdur. Faiz haramdır, haramdır, haramdır! Onu ilk başta yasaklaması gereken de tabii ki, İslâm toplumlarıdır, İslâm devletleridir!”[4]
Kötü Kazancı Yasaklamak
El-Benna faizi kötü bir kazanç yolu olarak görür ve şunları dile getirir:
“İslâm’ın ilkelerinden birisi de kötü kazanç yollarının yasak oluşudur. İslâm’a göre faiz, kumar, piyango gibi çalışmadan elde edilen kazançlar, üçkâğıtçılık, hırsızlık, gasp ve aldatmaca gibi yollarla elde edilen haksız kazançlar veya uyuşturucu, alkol, domuz gibi zararlı şeyler mukabilinde elde edilen gelirler gayrimeşru kazançlardır. İslâm bu tür kazanç yollarına asla izin vermez ve tanımaz da.”[5]
El-Benna dava arkadaşlarına seslenirken onların dikkat etmeleri gereken hususları “ödevler” başlığı altında 40 maddede sıralar. Bu maddelerden biri de faizle ilgilidir, o da şudur:
20 Esas: Ekonomik tüm faaliyetlerinde faize hiçbir şekilde bulaşmamaya gayret et.[6]
Gerek ferdi gerekse toplumsal olarak her Müslümanın faizle mücadelede yapacağı çok şey vardır. Mesela imamlarımız yılda birkaç defa da olsa faizin haramlığına dair hutbeler verebilirler. Hatta bu iş, zorunlu hale getirilmelidir. Mesela sendikalarımız bu konuda harekete geçebilirler. Kendi üyelerini faizin haramlığı ve doğuracağı felaketleri gündemlerine alıp insanları bilinçlendirme yoluna gidebilirler. Bunun yanında resmi boyutta mücadele vererek hükümetlerin faize karşı mücadele etmesinde aktif rol oynayabilirler. İlahiyat ve iktisatçı akademisyenler elbirliği yapıp faizin doğuracağı toplumsal zararları halka konferans ve paneller yoluyla anlatabilirler.
[1] Hasan el-Benna, (2016). Risaleler, İstanbul: Nida Yayıncılık, s. 135.
[2] Bakara, 276.
[3] Rûm, 39.
[4] el-Benna, Risaleler, s. 341.
[5] el-Benna, Risaleler, s. 333.
[6] el-Benna, Risaleler, s. 492.