Dilimizde dualarımız vardır; bir işe başlarken, bir sınavdan geçerken ya da sıkıntılarımızın bitmesini dilerken… Yalvarış, yakarışlarımız vardır; zor anlarımızda ya da gerçekleşmesini istediğimiz kimi işlerimizde… Yardım dileyerek medet beklediğimiz daha nice haller ve bu hallerde okuduğumuz dualar, yalvarış ve yakarışlar… Yaşadığımız anların iyileşmesi ve güzelleşmesi için O’na yöneldiğimiz her an, O’nu hatırlamanın, O’nu zikretmenin işaretleridir.

Zikir Yüce Allah’ın Kur’ân-ı Kerîm’de sıklıkla tekrarladığı ve yapılmasını tavsiye ettiği bir ameldir. “Allah’ı çokça zikredin1” ayeti bu tavsiyelerden birisidir. Bu ayette Allah (c.c) bir kere, bin kere değil çokça, sıkça zikredilmesini ister. Yine sadece sıkıntılı hallerde, ihtiyaç ve istek durumlarında ya da dara düşülen durumlarda değil her anımızda, her halimizle zikrin yapılması gerektiğine işaret eder.

Kulunu kendisine ibadet etmekle mükellef tutan Yüce Allah kendisini anıp, emir ve tavsiyelerinin yerine getirildiği her anı ve her hali zikirden saymaktadır. Zikir mefhumu hayatın içinde, kişinin bilincinde ve yaşamında, amellerinde ve yaptığı işlerde yer almaktadır. Nefsinde, evinde, camide, sokakta, çalıştığı yerde, bulunduğu mekânda yaptığı işlerde Rabbine yönelerek, O’nun rızasını gözettiği tüm aktivite ve eylemleri zikir kapsamındadır. Dilde bir istiğfar, bir dua, bir şükür sözcüğü; kalpte bir huşu, bir haşyet hali; akılda tefekkür, bir hikmet arayışı; bedende namaz, sadaka, oruç gibi eylemlerin her biri zikirdir. Zira Yüce Rabbimiz “Allah’ı çokça zikredin. Ve O’nu sabah-akşam tesbih edin2” derken bu konuya vurgu yapmaktadır. Zikir her yerde, her anda, her halde olabilmektedir.

İmam Gazali der ki: “İster gece olsun ister gündüz ister denizde olun ister karada ister yolculukta olun ister evde ister zengin olun ister fakir ister sağlıklı olun ister hasta ve ister gizlide olun ister açıkta, her halükârda mutlaka Allah ı zikredin.3

Zikir anmaktır. Neyi anarsak o bizimle olur, neyi söylersek onun üzerimizde etkisi olur. Allah dediğimiz her anın, O’nun rızasını uymaya çalıştığımız her halin ve yaptığımız her eylemin üzerimizde etkisi vardır. Dilin Allah demesi, kılınan bir namaz, tutulan bir oruç, yapılan hayır ve iyilik, verilen sadaka, zikre uyan ne varsa hepsi de ruhumuza, kalbimize, aklımıza, bedenimize iyi gelmektedir. Dua eden rahatlar, namaz kılan dinginleşir, bir başkasına iyilik yapan mutlu olur, hak ve adalet üzerinde yaşayan huzur bulur… Allah’ı zikretmek insana iyi gelen bir şeydir. Yüce Allah’ın sözleriyle felahın, refahın yani kurtuluşun yoludur. “Allah’ı çokça zikredin ki, kurtuluşa eresiniz.”

İnsan hüsrandadır, kurtuluşu zikirdir. İnsan sıkıntıdadır, dermanı zikirdir. Her anın güzelleşmesi, har halin iyileşmesi için zikir gerekmektedir. O nedenle canı sıkılan, bunalan, hayatından lezzet almayan zikre koşmalıdır. Dara düşen, sıkıntılarının içinde boğulan, yaşamında huzur, bereket ve hayır görmek isteyen zikre koşmalıdır. Çünkü zikir kurtuluşun yoludur; aksi hal ve arayışlar hüsrandır. Öyleyse derdin mi var, işin mi rast gitmiyor, ihtiyaç ve isteklerin mi var, huzur ve saadet mi istiyorsun, hakikati mi arıyorsun zikre yönel. Kimseye rica, minnet etmeden Hakk’a, zikre yürü…

Bugünkü huzursuzluğumuzun, çaresizliğimizin, asabiyetimizin, keyifsizliğimizin, tembelliğimizin, başarısızlığımızın sebebi, zikirden uzak oluşumuzdur. Zikirden uzak kaldığımız an, hal ve yerlerde sıkıntı bizimledir. Bireylerin, ailelerin, toplumların ve dünyanın halinin düzelmesi, insanlığın iyileşmesi için zikir şarttır.

Zikir insana iyi gelen, insanlığın buhran ve sıkıntılarını çözen bir kurtuluş reçetesidir. Zira insanı ve insanlığı kurtaracak, felaha erdirecek olan esas, zikirdir. Ruhun, aklın, kalbin, bedenin her an, her hal ve her yerde zikre yönelmesi dileğiyle…

Kaynaklar
1-Ahzab,41

2-Ahzab,41

3-Dua ve Zikir, İmam Gazâlî

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?