İslâm Coğrafyası Direniyor

0
6402

islam-cografyasi-direniyor-onizlemeHalep’te Kuşatmanın Kırılması ve Devam Eden Saldırılar

Küresel emperyalizmin yardım ve desteğiyle Suriye’deki vahşi savaşını sürdüren Baas rejimi ve ona destek amacıyla İran ile Rusya’nın gönderdiği işgal güçlerinin halkı teslim olmaya zorlamak için başvurduğu yöntemlerden biri de aç ve çaresiz bırakmaktır. Bu amaçla muhtelif bölgeleri kuşatmaya alarak dışarıdan herhangi bir şekilde yardım sokulmasını engelliyorlar. Bu uygulama tam anlamıyla bir vahşettir. Fakat BM başta olmak üzere emperyalizmin hizmetindeki uluslararası kuruluşlar bu vahşet karşısında sessiz kalmayı yahut bir şey yapamıyormuş gibi görünmeyi tercih ediyorlar.

Kuşatma yoluyla yardımsız ve aç bırakma yönteminin Suriye’nin Madaya bölgesinde ne derece korkunç manzaralar ortaya çıkmasına neden olduğu daha önce basına yansıyan görüntülerle dünya kamuoyunun dikkatine sunulmuştu. Fakat bunun önüne geçmek için adım atılmamasını bir yana koyun vahşi canavarların aynı yöntemi üç yüz binden fazla insanın yaşadığı Halep’te uygulamasına da fırsat tanıdılar.

Halep, Suriye’nin başkent Şam’dan sonraki en büyük ve en önemli şehri olduğundan Baas ve işgalciler burada kontrolü tümüyle kaybetmenin Suriye’de savaşı kaybetmenin başlangıcı olacağını biliyorlardı.

O yüzden geçtiğimiz aylar bu şehrin merkezini ve taşrasını sıkı bir kuşatmaya alarak tüm insanî yardımların girişini engellediler. Katiller sadece insanî yardım sokulmasını engellemekle kalmıyor içeride de yardım faaliyetlerinin yürütüldüğü ve sağlık hizmetlerinin verildiği yerleri tespit ettiklerinde derhal vuruyorlardı.

islam-cografyasi-direniyor-5Sürdürülen sıkı kuşatma ve aç bırakma faaliyeti yüzünden Halep ahalisinin korkunç bir açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğu çeşitli insanî yardım kuruluşları tarafından dile getirildi. Uluslararası Kızılhaç Örgütü en azından insanî yardım sokulmasına fırsat verilmesi için bir insanî yardım ateş- kesi uygulanması çağrısında bulundu. Fakat katil Baas rejiminin ve onun arkasındaki işgal güçlerinin kuşatmayı sürdürmelerinin amacı zaten buna engel olarak bütün kuşatmaya alınanları korkunç vahşete gelip teslim olmaya zorlamaktı. O yüzden insanî yardım ateşkesi önerisini kabul etmediler.

Bunun üzerine bölgede silahlı mücahit birlikleri bulunan tüm direniş örgütleri aralarında ittifak kurarak kuşatmayı kırmak için geniş çaplı bir operasyon başlatmayı kararlaştırdılar. Katiller bu operasyon karşısında çabuk dökülmeye başladılar ve önemli stratejik noktaları terk etmek zorunda kaldılar. Böylece Halep’e uygulanan kuşatma kırılmış ve bölgenin dünyayla irtibatı yeniden sağlanmış oldu.

Fakat Baasçı ve işgalci katiller direnişçilerin bir hava savunma mekanizmalarının olmamasından yararlanarak hava saldırılarını daha da yoğunlaş- tırdılar. Katiller hava saldırılarında halka büyük zayiat verdirmek için özellikle insanların toplu olarak bulundukları yerleri hedef olarak seçiyorlardı. O yüzden bu saldırılarda sivil can kaybı çok fazla oluyordu.

islam-cografyasi-direniyor-6Direnişçiler katillerin hava saldırılarına rağmen Halep çevresindeki kuşatmayı tamamen etkisiz hale getirme mücadelelerini kararlılıkla sürdürdüler. Bunun üzerine katiller güya insanî yardım sokulmasına fırsat verme iddiasıyla bir insanî yardım ateşkesi ilan ettiklerini açıkladılar. Ger- çekte ise kısa bir süre önce Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nün bu konudaki çağrısına olumsuz karşılık veren katillerin bu kez böyle bir ateşkes ilan etmelerinin amacı karadaki yenilgiye bir “insanî yardım maskesi” geçirmekten başka bir şey değildi. O yüzden gerçek anlamda ateşkes olmadı ve saldırılar kesintisiz bir şekilde sürdürüldü.

Not: Halep’in konumunu ve oradaki mücadeleyi Vuslat dergisinin Eylül sayısı için yazdığımız “Suriye direnişinin göğsü: Halep” başlıklı yazımızda ayrıntılı anlatmaya çalıştık. Burada sadece özet bilgilerle ele aldığımız bu konuyu söz konusu yazımızdan daha kapsamlı bir şekilde okumanız mümkündür. Yazımız inşallah derginin yayınlanmasından sonra kişisel web sitemiz www.vahdet.info. tr’de de yayınlanacaktır.

İran’ın Rus Uçaklarına Üslerini Kullandırması

Suriye’deki halka yönelik saldırılarda en bü- yük zayiatın hava saldırılarında verdirildiği biliniyor. Bunun sebebi ise direniş güçlerinin elinde bir hava savunma mekanizmasının olmamasıdır. Rus işgal güçleri bu saldırılarında mümkün olduğunca büyük kayıp verdirebilmek için büyük uçaklar kullanıyor. Fakat Suriye’nin Lazkiye şehrindeki üssü bu uçakların kalkması için uygun olmadığından büyük uçaklar Rusya’dan kalkıp Suriye’yi bombalayarak geri dönüyordu. Son dönemde uçakların uçuş mesafesini kısaltmak amacıyla İran’ın üslerini kullanmaya başladığı haber verildi.

islam-cografyasi-direniyor-4İran ise bu konuda yayınlanan haberleri yalanladı. Fakat İran’ın yalanlaması son derece ilginçti. İran’ın hiçbir askeri üssünü hiçbir dış güce kalıcı olarak teslim etmediğini söylüyordu. Oysa bu tam anlamıyla bir çarpıtmaydı. Tıpkı Suriye’ye doğrudan müdahalenin başlangıç aşamasında İran’dan gönderilen askerlerin ve Şii milislerin Hz. Zeyneb’in kabrini korumak amacıyla gönderildikleri iddiası gibi.

Rus uçaklarının Suriye’ye saldırılarında İran üslerini kullandıkları haberleri İran’ın herhangi bir üssünü bir dış güce kalıcı olarak teslim ettiğini iddia etmiyordu. İran’ın Hamedan askeri üssünden kalkarak Suriye’yi vurduklarını söylüyordu. Bu bilgiler de doğruydu. Zaten Rusya Savunma Bakanlığı da bilgileri doğruladı.

Öncekiler gibi bu sefer de İran’ın mumunun yatsıdan önce sönmesi üzerine İran yönetimi gerçekleri kabul etmek zorunda kaldı ve Esed’in talebi doğrultusunda, ona lojistik destek amacıyla büyük tip Rus uçaklarının Hamedan üssünden kalkış yapmasına izin verdiğini açıkladı.

Nusra Cephesi’nin Fethu’ş-Şam Cephesi’ne Dönüşmesi

El-Kaide’nin Suriye kanadı olarak bilinen Nusra Cephesi, kendini ilga ederek tamamen Suriye’ye mahsus bir şekilde Fethu’ş-Şam Cephesi adında yeni bir örgüt kurduğunu açıkladı. Gerçekte yapılan işlem sadece bir isim değişikliği idi. Çünkü örgütsel yapıda herhangi bir değişiklik söz konusu değildi.

islam-cografyasi-direniyor-3Asıl mesele ise El-Kaide ile örgütsel bağı kopardığını, tamamen Suriye’ye mahsus bir direniş örgütü sıfatıyla çalışmak istediğini dünyaya duyurmaktı. Ancak dış güçler tarafından yapılan açıklamalarda bu değişikliğin kendilerinin örgüte yönelik tavırlarında herhangi bir değişikliğe neden olmayacağı dile getirildi.

Irak’ta IŞİD’in Defteri Dürülüyor mu?

IŞİD’in bugünkünden çok daha zayıf olduğu bir dönemde Irak’a operasyon düzenlemesi esnasında karşısında hiçbir şekilde direniş gösteremeyen ve Musul dâhil olmak üzere Irak’ın Suriye sınırına yakın bölgesindeki birçok önemli stratejik noktayı ona teslim eden Irak ordusunun bugün bu örgüt karşısında önemli ilerlemeler kaydettiği ve teslim ettiği yerleri teker teker geri aldığı görülü- yor. Bu durum doğal olarak “acaba IŞİD’in Irak’taki fonksiyonu bitti de defteri dürülüyor mu?” sorusunu akla getiriyor.

Bu arada IŞİD’in Suriye’de de büyük ölçüde direniş örgütlerine karşı savaştığını ve onlardan aldığı bölgeleri Baas’ın ya da PYD’nin adamlarına teslim ettiğini bir not olarak hatırlatmakta yarar var.

Filistin’de Yerel Seçim Hazırlığı

islam-cografyasi-direniyor-2Filistin’deki Abbas yönetimi uzlaşma anlaşmasının yüklediği sorumlulukları dikkate almadan tek taraflı bir şekilde verdiği kararla yerel seçimlerin tarihini belirledi ve 8 Ekim 2016 tarihinde yapılacağını duyurdu. Sonrasında Hamas’ın seçimlere katılıp katılmama konusunda nasıl bir tutum sergileyeceği merak ediliyordu. Hamas ise Batı Yaka bölgesinde seçimlerde fırsat eşitliği ve dürüstlük olmayacağını düşünmesine rağmen seçimlere katılma kararı aldı. Bunun üzerine Fetih liderleri ilginç bir şekilde tavır değişikliği yaparak seçimlerin ertelenmesini talep etmeye başladılar. Hamas ise belirlenen tarihte yapılması konusunda ısrarlı.

Libya’da Çatışmalar Sürüyor

Fas’ın Suheyrat şehrinde 17 Aralık 2015 tarihinde imzalanan anlaşma Libya’ya istikrar getiremedi ve çatışmalar devam ediyor. Bu ülkedeki çatışmaların birkaç farklı tarafı var ve savaş da değişik merkezlerde devam ediyor. Uzlaşma Anlaşması’nın uygulamaya geçirilmesine rağmen fitne hareketinin lideri Halife Haftar’ın silahlı milisleri de dağıtılmış veya tamamen resmi silahlı güçlere ilhak edilmiş değil. IŞİD’in Libya kanadının da değişik cephelerde savaş vermesini bahane eden dış güçler de zaman zaman saldırılarda bulunuyor ve IŞİD’i kendilerine gerekçe göstererek sivil katliamları gerçekleştiriyorlar.

Not: Ribat dergisin Eylül 2016 sayısı için yazdığımız “İstikrara Kavuşamayan Libya” başlıklı yazımızda bu ülkedeki gelişmeleri geniş boyutlu olarak ele almaya çalıştık. Bu yazımızı da derginin yayınlanmasından sonra kişisel web sitemizden okumanız mümkündür.

Yemen’de Kuveyt Görüşmelerinden Sonuç Çıkmadı

Yemen’deki çatışmalara son verilmesi ve bir uzlaşma sağlanması amacıyla BM Yemen Özel Temsilcisi İsmail Veled Eş-Şeyh Ahmed’in gözetiminde başlatılan görüşmelerden hiçbir sonuç çıkmadı. Taraflar cephelerdeki yerlerine yeniden döndüler ve çatışmalar şiddetlenerek devam ediyor. Fakat çatışmalarda Husi örgütüyle eski diktatör Ali Abdullah Salih ittifakının büyük kayıp verdiği, daha önce Sana’da kontrolü elinde tutan bu ittifakın son dönemde birtakım önemli noktaları kaybettiği haberlerde dile getirildi.

Sana’da etki gücü zayıflayan Husi – Salih ittifakının son dönemde çatışmaları ağırlıklı olarak Suud sınırına taşıması ve oradan Suudi Arabistan’ın içlerine yönelik saldırılar düzenlemesi dikkat çekiyor. Söz konusu ittifakın özellikle Suudi Arabistan’dın Necran bölgesine yönelik saldırılar düzenlediği haber verildi.

Yemen’deki çatışmalar gönüllü sağlık hizmetleri veren kuruluşların çalışmalarını da olumsuz etkiliyor. Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü, başını Suudi Arabistan’ın çektiği koalisyonun uçaklarının bazı sağlık merkezlerini ve hastanelerini vurduğunu açıkladı. Daha önce Husi – Salih ittifakının saldırılarında da sağlık kurumları zarar görmüştü.

islam-cografyasi-direniyor-1Rusya Ziyareti ve Türkiye – Rusya Yakınlaşması

Suriye’de hava saldırıları düzenleyen bir uçağın Türkiye hava sahasına girmesi sebebiyle bir Rus uçağının düşürülmesi üzerine bozulan Türkiye – Rusya ilişkileri Cumhurbaşkanı R. Tayyib Erdoğan’ın Rusya’yı ziyaret etmesi ve Rusya Cumhurbaşkanı Putin’le zirve görüşmeleri yapması üzerine büyük ölçüde yeniden rayına oturdu. Fakat bu yakınlaş- manın Suriye meselesine olumlu yansımasının olup olmayacağı konusunda bir kanaat oluşmadı. Bu yakınlaşmadan sonra Rusya’nın Suriye’deki saldırgan tutumunda herhangi bir değişiklik olmadı.

Türkiye – İsrail Anlaşması Mecliste Onaylandı:

Mavi Marmara saldırısından dolayı bozulan Türkiye – İsrail ilişkilerinin yeniden normalleştirilmesine dair anlaşma TBMM’de de onaylandı. Ancak anlaşmanın en önemli yanı Gazze ablukası- nın kaldırılması konusunda beklentilere bir cevap vermemesiydi. Dolayısıyla Türkiye ile işgal devleti arasındaki ilişkilerin yeniden normalleştirilmesi Gazze’ye bir şey kazandırmadı.

Güney Sudan’da İç Savaş:

Sudan’dan ayrılıp bağımsız devlet kuran Güney Sudan bölgesi bağımsızlığını ilan etmesinden iki buçuk yıl sonra kendini kabile savaşlarının içinde buldu. BM’nin girişimleriyle bir barış anlaşması imzalanmasına rağmen savaş tamamen son bulmuş değil. O yüzden BM bölgedeki askerî gücünü artırma kararı aldı. Fakat siyasi yönetimi ellerinde bulunduranlar ülkede BM askeri istemiyor.

Ukrayna – Rusya Gerginliği:

Rusya’yla Avrupa arasındaki ilişkilerin de bozulmasına neden olan Ukrayna meselesi sıcaklığını koruyor. Son dönemde Rusya’nın Ukrayna’dan aldığı Kırım bölgesinde askerî tatbikatlar yapması ve bu bölgeye S300 tipi uzun menzilli füzeler yerleştirmesi aradaki gerginliğin daha da artmasına neden oldu. Diğer yandan Rusya da Ukrayna’yı sınır bölgelerinde casusluk faaliyetleri yürütmekle suçladı.

Tunus’ta Hükümet Değişikliği:

Tunus Cumhurbaşkanı El-Baci Kaid Es-Sebsi, ülkenin Habib Es-Sayd başkanlığındaki hükümetini ilga ederek genç politikacılardan Yusuf Eş-Şahid’i başbakanlığa atadı ve onu yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi. İktidarı elinde bulunduran Nida Tunus Partisi’nin liderlerinden olan 1975 doğumlu Yusuf Eş-Şahid’in başbakanlığa atanmasını partisinin bazı yaşlı liderleri pek hoş karşılamadılar.

Ali Cuma’ya Suikast Oyunu:

Mısır’ın eski genel müftüsü ve daha çok Sisi cuntasını desteklemesiyle, onun zulüm uygulamalarını “şeriata uygun” gösteren fetvalar vermesiyle öne çıkan Ali Cumua’ya 5 Ağustos 2016’da başarısız bir suikast girişiminde bulunuldu. Aynı zamanda Ezher Üniversitesi’nin eski şeyhi yani rektörü olan Ali Cumua’ya Cuma namazına giderken suikast girişiminde bulunulmuş ve kendisi yara almadan kurtulmuş, koruma görevlisi hafif yaralanmıştı. Etraftaki güvenlik görevlileri eski müftüyü sapasağlam camiye sokmayı başarmış- lardı. Bazıları onun cunta yanlısı tutumundan dolayı böyle bir saldırıya hedef olmuş olabileceğini söylerken bazılarına göre böyle bir saldırının spekülasyon amaçlı olması ihtimali daha yüksekti.

Mısır Ordusunun Sina Operasyonları:

Herkes gibi Sisi cuntası da IŞİD’e karşı savaşı- yor. Onun savaştığı IŞİD militanları da Sina yarımadasının değişik bölgelerine yayılmış kabul edildiğinden Sisi’nin uçakları da zaman zaman bu bölgede operasyonlar düzenliyorlar. Fakat baş- kalarının yaptığı gibi Sisi de IŞİD’i kendine hedef gösterip sivil vatandaşları vuruyor.

130 Milyon İnsan Yardımla Hayatını Sürdürüyor:

BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon uluslararası insanî gün olarak kabul edilen 19 Ağustos tarihinde yaptığı açıklamada dünyada 130 milyon insanın hayatlarını idame ettirebilmek için başkalarının yardımına muhtaç olduğunu ve bu sayının büyük olduğunu vurguladı. Küresel emperyalizmin dünyanın her tarafında fitne ateşini ateşlediği çağımızda yaşamak için yardıma muhtaç olanların sayısı da her geçen gün artıyor.

ABD Afganistan’da Başarısız:

Amerikalı yazar Andrew Bacevich ABD’nin son yüz yıl içinde sürdürdüğü en uzun süreli savaşın Afganistan işgaliyle girdiği savaş olduğunu ancak bu savaşta her yönden başarısız olduğunu dile getirdi. ABD buna rağmen Afganistan’daki savaşında ısrarından vazgeçmiyor.

R4BIA ve Doğu Guta Katliamlarını Unutmamalıyız:

14 Ağustos 2013’te Mısır’daki Sisi cuntası en az 1300 kişinin hayatını kaybettiği meşhur Rabia katliamını; ondan bir hafta sonra yani 21 Ağustos 2013’te de Suriye’deki Baas vahşeti yine 1300 kişinin öldürüldüğü Doğu Guta katliamını gerçekleştirdi. Geçtiğimiz Ağustos ayında da bu iki katliamın üçüncü yıl dönümlerini idrak ettik. Bunlar zulüm ve vahşetin katliamlar silsilesinin sadece ikisi. Ama bunları unutmamalı, zulmün ger- çek yüzünü tanımalıyız.

Ahmet VAROL

Yazar
1962 Artvin Yusufeli doğumludur. İlk, orta ve lise öğrenimini kendi memleketinde tamamladıktan sonra Ankara Ünv. İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. İstanbul Marmara Ünv. İlahiyat Fakültesi’nde Hadis dalında yüksek lisans yapan Ahmet Varol, 1984’ten bu yana basın alanında çalışmaktadır. Bu alanda çalışmaya ilk olarak İslam mecmuasının Dış Haberler sorumlusu olarak görev yapmakla başladı. Daha sonra Altınoluk dergisine geçerek bu derginin “İslam Dünyası” bölümünü hazırladı. Bu dergide çalıştığı sırada Erkam Yayınları’nın da editörlüğünü yaptı. Aynı dönemde haftalık olarak yayınlanan Vahdet gazetesinin de Dış Haberler bölümünü hazırlıyor ve bu gazeteye İslam dünyasıyla ilgili yazılar yazıyordu. Ekim 1996 – Ekim 2000 arasında dört yıl süreyle, aylık olarak 48 sayı yayınlanan Vahdet dergisinin Yazı İşleri müdürlüğünü yaptı. Şimdiye kadar birçok periyodik yayın organında İslam dünyası ve genelde dış politikayla ilgili yazıları neşredilen Ahmet Varol’un, Yeni Akit gazetesinde dış politikayla ilgili haftada üç gün yazısı yayınlanmaktadır. Aylık Ribat, Vuslat ve Davet Mektebi dergilerinde de düzenli şekilde yazıları yayınlanıyor. Bunların dışında değişik İslami yayın organlarında farklı zamanlarda İslam dünyasındaki gelişmelerle ilgili yazıları ve Özel FM adlı radyoda da “Dünya Döndükçe” başlıklı periyodik programı yayınlanıyor.
Yazara Yaz
×
blank
1962 Artvin Yusufeli doğumludur. İlk, orta ve lise öğrenimini kendi memleketinde tamamladıktan sonra Ankara Ünv. İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. İstanbul Marmara Ünv. İlahiyat Fakültesi’nde Hadis dalında yüksek lisans yapan Ahmet Varol, 1984’ten bu yana basın alanında çalışmaktadır. Bu alanda çalışmaya ilk olarak İslam mecmuasının Dış Haberler sorumlusu olarak görev yapmakla başladı. Daha sonra Altınoluk dergisine geçerek bu derginin “İslam Dünyası” bölümünü hazırladı. Bu dergide çalıştığı sırada Erkam Yayınları’nın da editörlüğünü yaptı. Aynı dönemde haftalık olarak yayınlanan Vahdet gazetesinin de Dış Haberler bölümünü hazırlıyor ve bu gazeteye İslam dünyasıyla ilgili yazılar yazıyordu. Ekim 1996 – Ekim 2000 arasında dört yıl süreyle, aylık olarak 48 sayı yayınlanan Vahdet dergisinin Yazı İşleri müdürlüğünü yaptı. Şimdiye kadar birçok periyodik yayın organında İslam dünyası ve genelde dış politikayla ilgili yazıları neşredilen Ahmet Varol’un, Yeni Akit gazetesinde dış politikayla ilgili haftada üç gün yazısı yayınlanmaktadır. Aylık Ribat, Vuslat ve Davet Mektebi dergilerinde de düzenli şekilde yazıları yayınlanıyor. Bunların dışında değişik İslami yayın organlarında farklı zamanlarda İslam dünyasındaki gelişmelerle ilgili yazıları ve Özel FM adlı radyoda da “Dünya Döndükçe” başlıklı periyodik programı yayınlanıyor.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?