Tesettür sürekli ve sosyal bir ibadet, açılıpsaçılma ise tam tersine sosyal ve sürekli bir haramdır.
Tesettürün hükmünün detayları konusunda ihtilaf olsa da genel olarak tesettürün farz olduğu konusunda ihtilaf yoktur. Şafii ve Hanbeli fukahası namaz dışında kadının el ve yüzü de dâhil tüm bedeninin avret olduğunda müttefiktirler. Hanefi ve Maliki âlimleri ise el ve yüz dışında tüm bedenin avret olduğu el ve yüzün de fitneden emin olma halinde avret sayılmadığı görüşündedirler. Günümüzde ise fitnenin boyutlarını hep beraber müşahede etmekteyiz. Nitekim türkü şarkılardaki şehvet tahrikinde malzeme olarak genellikle kadının yüzü ve yüzündeki organlar kullanılır. Bazı âlimlerce el ve yüzün avret sayılmaması, açılmasının teşvik edilmesi değil, yalnızca bir ruhsattır. Aksine her konuda daha temkinli olmak ve takvaya uygun davranmak tercih edilir. Kaldı ki hiç fitne olmasa bile, en azından el ve yüzü de kapatmak sünnet olup takvaya daha uygundur. Boyalı, cilalı, sürmeli ve parfümlü bir şekilde yüzü açmak ise ittifakla haramdır. Tesettürün hükmü bu iken ve uğruna savaşlar yapılmış, canlar feda edilmişken, şu an ümmet olarak geldiğimiz nokta, pek de iç açıcı değildir. Kısaca diyebiliriz ki örtünenlerin sayısı çoğalırken tesettürlüler azalıyor. Yani bu gün ve bizdeki haliyle her örtüye tesettür diyemiyoruz maalesef.
Hatırlayalım, Medine’de Yahudilerle ilk savaş, başörtüsü/tesettür sebebiyle çıkmıştı. Maraş’ta sütçü imam, Gaziantep’te Şehit Kâmil, tesettür uğruna şehit olmuşlardı. Gerek yakın gerek uzak tarihimizde tesettürle ilgili nice destanlar vardır. Bundan 15-20 yıl önce tesettürle ilgili sorunumuz başkaydı, şimdi daha başka. O zamanalar sorun, tesettürün “irtica” “gericilik” “kamusal alan” vs. şeytanca planlarla ve despotça yasak olmasıydı. Ancak buna direnen müminler, değerini bilerek ve hakkını vererek başlarında bir taç misali taşımaya devam ettiler. Bu yasak Müslümanların azmini ve tesettürün değerini daha da artırıyordu. Ancak günümüzde sorun çok farklı bir boyutta, çok daha derin ve tehlikelidir. O da tesettürün içinin boşaltılmasıdır. Hem de Müslümanların kendileri tarafından. Elbette bizim mahalle dışından birilerinin parmağı var bu işte…“Ilımlı İslam”, “light İslam”, “Anadolu İslam’ı”, “Amerikan İslam’ı”, “Protestan İslam” vb. uyduruk terimleri hatırlayınız… Yani dört bir yandan sinsice veya açıktan yapılan fitne ve planlarla birçok İslami değer gibi tesettürün de içi boşaltıldı. Son yıllarda başörtüsü üzerindeki yasağın kalkmasıyla belki örtünme sayısında artma oldu fakat tesettürün ruhu kaybedilerek
tesettüre verilen değerde aksine bir düşüş yaşandı ve yaşanmaya devam etmektedir. Öyle ki nice tesettür görüntüsünde olan sayın bayanlar, edep ve hayâ kıyımında asri giyimli olanları geride bıraktılar. Tesettür sürekli ve sosyal bir ibadet, açılıp-saçılma ise tam tersine sosyal ve sürekli bir haramdır. Namaz, oruç gibi ibadetler ferdi ve belli bir vakitte olup bitmektedir. Hâlbuki mü’mine bir bayan Allah (cc) ve Resulü (s.a.s)’in emrine uyarak örtündüğünde her an ibadet üzere demektir. İslami kisveyle dışarı çıkan bir bayan, geçtiği her mahalde, tüm çevresine: “Tesettür Allah (cc)’nun emridir. Ben de Allah (cc)’nun kuluyum ve onun emrine amadeyim. Ey insanlar! Siz de hepiniz, Allah (cc)’ya kul, Resulullah (s.a.s)’e ümmet olun. Kisvenizi/giyim kuşamınızı İslam’ın emirlerine göre düzenleyin!” demiş oluyor. Yarı çıplak giyim tarzları ise, sosyal ve sürekli bir haramdır. Ayrıca bir bayan bu haliyle çarşıya sokağa çıktığında kendisine şehvetle bakan binlerce erkeğin şehvetlerini tahrik ettiğinden binlerce harama sebep olmaktadır. Çıplak bir bayana bakanların her biri birer kişilik haram işlemiş olmaktadır. Ama buna sebep olan bayan, kendisine şehvetle bakanların tamamının günahları kadar günah yüklenmektedir.
Başka bir deyimle kisve, “lisan-ı haldır” çıplak olarak topluma çıkan bir bayan, lisanı haliyle ahlaksızlık ve hayâsızlığı anlatır. Fesat ve bozgunculuk yayar. Tesettürlü bayan ise İslam’ın tesettür emrini lisan-ı haliyle anlatmış ve sosyal bir ibadet yapmış olur. Zira hayır olsun şer olsun bir şeye sebep olan onu yapan gibidir. Tesettürle ilgili diğer bir konu da kültür emperyalizmi sonucu oluşan ve gelişen yozlaşmalardır. Şöyle ki lügatte de örtünmek anlamına gelen tesettürden asıl maksat, kadının çekiciliğini izale etmektir. Onu namahrem ve kem gözlerden korumaktır. Şehevi tahriklere engel olmak suretiyle iffet ve namusu korumaktır. Şehevi sapmalar yüzünden ortaya çıkabilecek fitne ve kargaşaları engellemek ve olası nice sosyal felaketleri önlemektir. Özetle kadını maddi-manevi olumsuzluklardan uzak tutmaktır. Ancak pratiğe baktığımızda var olan tesettür uygulamalarının, bu maksada yeterince uygun olmadığını görüyoruz. Bazen mü’mine hanımlar İslami tesettürün amaçlarını ve ruhunu kavrayamadıklarından, enva-ı çeşit renk ve desenlerde eşarp ve giysiler giyme ve süslenme konusunda adeta birbirleriyle yarışıyor ve daha çok dikkat çekiyorlar. Hatta nice mesture bayanlar, çekicilikte, çıplaklarla yarışır oldular. Diğer taraftan tesettür giyimine yönelik çalışan firmalarda takva değil de çıkar hesapları öne alınıyor. (Tabii bunun müstesnalarının olduğunu ifade etmemiz gerekir.) Kısacası kafa yapılarımız kapitalizmle yoğrulduğundan maalesef tesettür de bir yönüyle kültür emperyalizmine yenik düşmüş bulunuyor. Bunun neticesinde gayet cazip mankenler, son model tesettür çeşitleriyle podyumlarda boy gösterir oldular. Rengârenk elbiseler ve eşarplarla cazibede birbirleriyle yarışmaya başladılar. “Tesettür modası”, “tesettür defileleri” vb. uygulamalar, adeta tesettürün ruhunu öldürmektedir. Bu tür davranışlardan gaye belki kısmen tesettüre yabancı belli kitleleri tesettüre ısındırmak olabilir ki bu da tartışmaya açık bir konudur. Ancak görebildiğimiz kadarıyla asıl gaye cazibeye ve ticarete yöneliktir. Bu ise daha önce beyan ettiğimiz gibi tesettürün gaye ve ruhuna tamamen terstir. İman eden bir kadın, tesettürü, tesettürün ruhuna uygun taşımak zorundadır. Böylece birilerine değil kendisini yoktan var edene kendini beğendirmeyi hedeflemiş olur. Şunu da bilelim ki tesettürde en ideal ve takvaya en uygun giyim şekli yüzün de örtülmesini sağlayan ve tesettürün amaçlarına uygun olan çarşaf vb. giyim tarzlarıdır. Vücut hatlarını belirtmeyecek şekilde geniş, tüm avret mahallini kaplayan ve içini göstermeyen kalınlıktaki; manto ve abiye türü giysiler de fetva açısından uygun olmakla birlikte, takvaya uygun olan şekli yukarıda söylediğimizdir. İşin bir başka yönü de artık “şuurlu”, “mücahide” bayanların dahi pantolon, ceket, gömlek gibi erkeklere mahsus giysiler giymede bir mahzur görmemeleridir. Maalesef bu gün kadınımız kadın değil, erkeğimiz de erkek değil. Birçok değerlerimiz, tersyüz olmuş. İbn-i Abbas (ra) der ki: “Peygamber (s.a.s) erkeklere benzemeye çalışan kadınlara ve kadınlara benzemeye çalışan erkeklere lanet etti.” (Buhari hadis no:5751, Ebu Davut hadis no:4098, Ahmet b. Hanbel no: 3149, Nesei hadis no:9161)
Tesettürle İlgili Bazı Ayet ve Hadisler: Yüce Allah (cc) şöyle buyurur: “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, cilbaplarını/bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Ahzab, 33/59) “Ey Âdemoğulları! Size avret yerlerinizi örten giysi ve giyinip süsleneceğiniz elbise indirdik. Takva elbisesi ise en hayırlı olandır. İşte bunlar Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alırlar.” (Araf, 7/26) “Mümin kadınlara da şöyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Ziynet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnadır. Başörtülerini yakalarının üstünü örtecek şekilde taksınlar.” (Nur, 24/31) Aişe (ra)’dan rivayete göre, bir gün Hazreti Ebû Bekir’in kızı Esmâ ince bir elbise ile Hz. Peygamber’in huzuruna girmişti. Peygamber (s.a.s) ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: “Ey Esma! Şüphesiz kadın erginlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir.” Hazreti Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti.” (Ebu Davûd, Libâs, 31). “Allah Teâla ergin kadının namazını başörtüsüz kabul etmez” (İbn Mâce, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât, 160; Ahmed b. Hanbel, IV, 151, 218, 259). “Kadın örtülmesi gereken avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker. Kadının, evinin bir köşesinde olması, onu Rabbinin rahmetine daha yakın kılar” (Tirmizî, Radâ, 18). Ebu Hureyre (ra)’den: Resulüllah (s.a.s) şöyle buyurdu: “Cehennem ehli iki sınıf insan var ki, ben onları henüz görmedim. Biri giyinik, çıplak kadınlardır. Görenleri yoldan saptıran ve kendileri de haktan sapanlardır. Saçları başları üstünde deve hörgücü gibi olacaktır. Bunlar cennete giremeyecekler. Kokusu şu kadar mesafeden alındığı halde, bunlar cennetin kokusunu da bulup alamayacaklardır. Diğeri de yanlarında sığır kuyruğu gibi kamçılar olup insanları onlarla döven erkekler” (Müslim, libas ve-z ziyne hadis no: 3971)
İslami Kisve Niçin Önemlidir İslami kisve, lisan-ı hal ile İslam’ın tebliğidir. Zira İslami kisveyi üzerinde taşıyan Müslüman, gittiği her yere İslam’a ait bir mesaj taşımaktadır. Lisan-ı hal lisan-ı kalden çok daha etkilidir. Çünkü lisan-ı hal ile anlattığın, kesin yaşadığın ve yaşadığını deklare ettiğin gerçeklerdir. Ama dilinle anlattıkların; yaşadıkların ola da bilir, olmaya da bilir. Ayrıca dilinle anlattıkların bizzat yaşadıkların olsa bile muhatabının malumu değildir. Ayrıca dilinle, sadece konuştuğun zaman tebliğde bulunmuş olursun, hâlbuki İslami kisveyi üzerinde taşıdığın her zamanda, her zemine İslam’ın mesajını taşımış oluyorsun. Tesettürlü her kadın diğer kadınlara onların da örtünmeleri gerektiğini anlatmaktadır. Laikçi çevrelerin tesettüre bu denli saldırmaları boşuna değil. Onlar da aynı mesajın her an her yere taşınıp iletilmesinden rahatsız oluyorlar. Kaldı ki bazıları kinlerini pervasızca dışarı kusmaktadırlar. Aynı şey sakal, sarık vs. için de geçerlidir. İslami kisve sürekli ibadettir. Namaz nasıl ki Allah’ın emriyse tesettür de öyledir. Bir insan on beş dakikada öğle namazını kılmakla on beş dakika ibadet etmiş olur, ama bir bayan üzerinde tesettürüyle her an ibadettedir. Tabi yarı çıplak ve dekolte halde dışarı çıkmak ise tam tersine sürekli haram işlemek ve onu yaymaya çalışmak manasına gelir. Aynı süreklilik diğer kisveler içinde geçerli olup “sünnetse sünnet, vacipse vacip” ibadet devam etmektedir. İslami kisve sosyal ibadettir. İçki kumar gibi haramların zararı, yapan kişi veya beraberinde birkaç kişiyle sınırlıdır. Hâlbuki Resulullah (s.a.s)’in tabiriyle “giyinmiş çıplak” dekolte ve envaî çeşit makyajla dışarı çıkan bir kadın geri dönünceye kadar bin kişinin şehvetli bakışına sebep olan kimse bin günah işlemiş olmaktadır. Zira bir şeye sebep olan onu yapan gibidir. İslami kisve, mürakabe şuuru ve sürekli bir bekçidir. İslami kisveyi taşıyan her kadın ve erkek İslami kimliğini izhar edip haykırmaktadır. Başka bir deyimle Allah’a teslimiyetini deklare etmektedir. Böyle olunca o insan, ulu orta nefsinin arzu ve
heveslerine göre davranamaz. Kadının tesettürü ve erkeğin sakalı, şalvarı onu nice hata ve haramlardan alıkoyar. İslami kisve, günahlara bağışıklığa engeldir. Günaha devam eden insana, zaman içinde bu günahlar gayet hafif gelmeye başlar. Haramı hafife almaksa insanı dinden çıkaracak kadar büyük itikadi bir tehlikedir. Nitekim nice şuurlu Müslüman bayanlar tesettürün suyunu çıkardılar. Çarşafı bırakıp manto giydikleri ilk zamanlar mantoları gayet geniş ve tesettürün ruhuna uygundu. Başörtüleri de aynı şekilde çekicilikten uzaktı. Ancak gün geçtikçe mantolar daraldı vücut hatlarını belli eder hale geldi. Başörtüleri de allı, güllü, yaldızlı oldu ve tesettürün ruhuna aykırı hale geldi. İslami kisve, ar ve namusun, edep ve hayânın teminatıdır. İslami ahlakı, muruet ve şahsiyeti korumakta da İslami kisvenin gücü göz ardı edilemez. Özellikle hayâsızlığın çağdaşlık, tuğyan ve haddi aşmanın özgürlük olarak görülmeye başlandığı asrımızda bu değerlerimizi korumak büyük önem arz ediyor. Toplum, aile, birey ve ilgili kurum ve kuruluşlar olarak bir kavrayabilsek. Bu maddelere daha niceleri eklenebilir. Allah (cc) tesettürün ehemmiyetini kavrayıp yaşamak nasip eylesin. Selam… Dua…