Suriye Direnişi Altıncı Yılında

0
8086

Suriye-Direnişi-Altıncı-Yılında-önizlemeSuriye’de zulüm rejimine karşı halk ayaklanması 15 Mart 2016 tarihinde beş yılını tamamlayarak altıncı yılına girdi. Başta Mısır olmak üzere Arap dünyasındaki dört önemli dikta rejiminin halk ayaklanması karşısında yenilgiyi kabul etmek zorunda kalmasına rağmen Suriye’deki Baas zulmünün beş yıldan beri varlığını sürdürüyor olmasının sebebi küresel ve bölgesel emperyalizmin verdiği destektir.

Baas’ın askerî mekanizmasının artık büyük ölçüde döküldüğü ve savaşı dışarıdan gelen işgal güçlerinin sürdürdüğü biliniyor. Fakat bütün müdahalelere rağmen daha uzun süre ısrar etmeleri durumunda sorunun çok çetrefil olacağını tahmin ediyorlar. O yüzden altıncı yılın başında siyasi çözüm girişimlerinin başarılı olması için yoğun çaba harcıyorlar. Fakat muhalefet tarafına katil Baas diktasının şartlarını kabul ettirebilmek için çeşitli taktik ve oyunlardan yararlanmaya çalışıyorlar.

30 Eylül 2015’te Suriye’ye doğrudan hava operasyonu başlatan Rusya, halk ayaklanmasının be- şinci yıl dönümüne girmesinden bir gün önce yani 14 Mart 2016 tarihinde askeri güçlerinin bir kısmını çekeceğini açıkladı. Bunun sebepleri hakkında muhtelif yorumlar ve değerlendirmeler yapıldı.

Ben aylık Ribat dergisinin Nisan 2016 sayısı için yazdığım yazıda Rusya’nın Suriye operasyonunun, Vuslat dergisinin Nisan sayısı için yazdığım yazı- da da direnişin beş yılının genel bir değerlendirmesini yapmaya çalıştım. Bu yazılarımızı kişisel web sitemizden (www.vahdet.info.tr) de okumanız mümkündür.

Suriye-Direnişi-Altıncı-Yılında-11Kudüs İntifadası Sürüyor

Filistin’de 1 Ekim 2015 tarihinde işgalcilerin Mescidi Aksa’yı yahudilerle Müslümanlar arasında zaman ve mekan yönünden paylaştırmak amacıyla hazırladıkları planı hayata geçirmek için birtakım oyunlar oynamaları üzerine patlak veren ve Kudüs intifadası olarak isimlendirilen mücadele sürüyor. Bu mücadele öncekilerden farklı olarak bireysel eylemlerle sürdürülüyor.

İşgal rejimi Kudüs intifadasını bastırabilmek için vahşet ve zulüm uygulamalarını sınırsız bir şekilde icra etmesine rağmen gençlerin kararlılıkla sürdürdüğü mücadelenin önüne geçemedi.

İşgal güçleri bu mücadeleyi önleyebilmek için bazen sırf tehdit olması için herhangi bir eylem girişiminde bulunmayan gençleri de kasten öldürüyorlar. Böyle saldırıya uğrayan gençlerin sağ kurtarılmalarını önlemek için de üzerine kurşun sıktıkları bir gencin yere düşmesinden sonra yanına gelip bir ilk yardım müdahalesini yahut yaralı olarak hastaneye kaldırılmasını önlemek için yanında bekliyorlar. Öldüğünden emin olduktan sonra da cesedini rehin alıyor ve gece yarısından sonra, aile efradı dışında kimsenin katılmayacağı bir cenaze merasimiyle gömme şartını kabul etmedikleri sürece ailesine teslim etmiyorlar.

İşgal hükümeti işgalci asker ve polislere karşı eylem düzenleyenlerin ailelerinin evlerini yıkma kararı almıştı. Geçtiğimiz ay da ailelerini Gazze’ye veya tamamen Filistin dışına sürgün etme kararı aldı.

Fakat bütün bu zulüm uygulamaları siyonist işgalin Filistin’in İslâmî kimliğini değiştirme siyasetine karşı verdiği mücadeleyi durdurmada başarılı olamadı.

Suriye-Direnişi-Altıncı-Yılında-10Mescidi Aksa’ya Ürdün Tuzağı

Siyonist işgal, Filistinlilerin, yahudi yerleşimcilerin Mescidi Aksa’ya yönelik provokatif baskınlarına engel olma çabalarını gözlemek, baskın düzenleyen yahudi gruplara tepki gösterenlere polisin anında müdahale etmesini sağlamak ve tespit edilenleri cezalandırmak veya kendilerine giriş yasağı uygulamak amacıyla Mescidi Aksa külliyesine bir kamera sistemi yerleştirmek istiyordu. Fakat Filistin halkının şiddetli tepki göstermesi üzerine askıya almak zorunda kaldı.

Bu kez ABD Dış İşleri Bakanı John Kerry’yi devreye sokarak Ürdün’e yaptırmak istedi. Ancak Filistinliler ona da karşı çıktı.

Ürdün hükümeti şimdi bu işi başarabilmek için kamera sistemini Mescidi Aksa’nın güvenliği için kurmak istediği ama İsrail’in karşı çıktığı iddiasında bulunarak; buranın güvenliği konusunda yetkinin kendisine ait olduğunu dolayısıyla İsrail’in bu işe karışmaması gerektiğini söylüyor.
Oysa Ürdün’ün Kudüs’te bir tek güvenlik görevlisi yok. Güya kamera sistemini İslâmî Vakıflar İdaresi’ne teslim edecekmiş. Onun da böyle bir sistemi yönetme ve kontrol etme imkânı olmadığı dolayısıyla sistemin kurulması durumunda işgalcilerin kontrolüne geçeceği biliniyor.

Siyonist işgal rejiminin himayesi için bir ihanet devleti olarak kurdurulan Ürdün Krallığı’nın bu tür oyunları daha önce de oynadığı biliniyor. Dolayısıyla artık kimse onun oyununu yutmuyor.

Suriye-Direnişi-Altıncı-Yılında-9Mescidi Aksa etrafında bu tür tartışmalar yo- ğunlaşırken ve işgal kaynaklı tehlikeler artarken, başlangıçta kuruluş amacı bu mabede sahip çıkmak olan İslam Konferansı Örgütü’nün devamı İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) geçen ay Endonezya’nın başkenti Jakarta’da Mescidi Aksa konulu bir olağanüstü zirve düzenledi. Ama o da kendisi çalıp kendisi oynadığı için tehlikenin önüne geçecek söze gelir bir adım atamadı.

İşgal Rejiminin Batı Yaka’da Toprak Gaspı

Siyonist işgalcilerin Filistin’de toprak edinmeleri ya muhtelif hile yollarıyla ya da gasp yoluyla olmuştur. Filistin halkının meşru mücadelesini karalamak amacıyla onların topraklarını sattıkları iftirasında söylendiği gibi değil. Gasp işlemlerini de çok fazla dikkat çekmemesi ve gündem oluşturmaması, ayrıca zaman içinde rutin bir hal kazanması için parça parça ve tedrici bir şekilde gerçekleştiriyor. Geçtiğimiz ay içinde de Batı Yaka’nın değişik bölgelerinde büyük miktarlarda arazileri gasp etti. Bunların en geniş olanı ise Eriha bölgesi yakınlarında yer alan 2342 dönümlük araziydi. Bunların dışında da farklı bölgelerde arazileri gasp etti. Bu arazileri daha sonra bölgedeki yahudi yerleşim merkezlerinin alanlarını genişletmek amacıyla kullanıyor.

Gazeteci Muhammed El-Kiyk’in Özgürlük Zaferi

Suriye-Direnişi-Altıncı-Yılında-8İşgal rejiminin hiçbir hukuki dayanağı olmayan “idarî hapis” uygulamasıyla cezaevine konan Filistinli gazeteci Muhammed El-Kiyk 94 gün süreyle kararlılıkla sürdürdüğü açlık grevinde isteğini işgal yönetimine kabul ettirdi. El-Kiyk bu mücadelesinde işgalcilerle pazarlığı hiçbir şekilde kabul etmeyerek mücadelesinden geri adım atmadı. Onun bu mücadelesi aynı zamanda siyonist işgalcinin Filistinlilere dönük yargı mantığını, gerçekleri olduğu gibi okumak isteyenlerin görebilmelerini sağladı. El-Kiyk şimdi sağlık durumunun normalleşmesi için işgal rejiminin hastanelerinde tedavi görüyor.

Sisi Cuntasının Filistin Direnişinden Alacağı Nedir?

Mısır cuntası kendi zulüm uygulamalarından dolayı maruz kaldığı sıkıntılar sebebiyle sık sık Filistin’deki direnişi mahkûm etmeye çalışıyor. Örneğin daha önce Sina yarımadasındaki silahlı grupları Filistin İslâmî Direniş Hareketi (Hamas)’ın desteklediği iddiasında bulundu. Hamas iddiaları tamamen reddettiği gibi cunta yönetimi de iddialarını ispatta işe yarayacak bir tek delil ortaya koyamadı.

Suriye-Direnişi-Altıncı-Yılında-7Son olarak da Mısır İç İşleri Bakanı, başsavcı Hişam Berekât’ı Hamas’ın öldürdüğü iddiasında bulundu. Oysa Mısır’da o kadar çok insanın kanına giren Hişam Berekât’ın kendi ülkesinden yeterince düşmanı vardı. Hamas’ın kendisiyle uğraşmasını gerektirecek bir sebep yoktu. Kendi ülkesinin insanlarını adeta bataklık sinekleri düzeyinde gören ve herhangi bir sorgulamaya bile ihtiyaç duymadan upuzun listeler halinde idam taleplerinde bulunan Hişam Berekât zaten kendi ülkesinde her duvarın arkasında kendisini gözetleyen bir düşman kazanmıştı. Hamas’ın onu gündemine almasını gerektirecek bir sebep bile yoktu.

Fakat Sisi cuntasının asıl amacı siyonist işgal hesabına Filistin direnişini sıkıştırmak ve ona kendisinin de yüklenmesini, saldırmasını gerektirecek bir sebep oluşturmaktı.

Hamas, cuntayı bu tutumunu değiştirmeye ikna ve Filistin’deki İslâmî direnişin Filistin dışında herhangi bir silahlı mücadelesi olmadığına inandırmak amacıyla bir heyet gönderdi. Heyetin ziyaretinden ve yaptığı görüşmelerden sonraki açıklamalarda olumlu sonuçlar alındığı ifade edildi.

Fakat biz Sisi cuntasının bu olumlu tavrının sadece geçici, göstermelik ve iki yüzlü siyaset sebebiyle olduğunu, yarın bir gün arkasındaki siyonist işgalciden yeni bir talimat gelmesi durumunda bir başka iftira atmayacağından emin olunamayacağını düşünüyoruz.

Ömer Nayif’in Sofya’da Öldürülmesi

Suriye-Direnişi-Altıncı-Yılında-6Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC)’nin ileri gelenlerinden Ömer Nayif işgal zindanlarından kaçarak Filistin dışına çıkmayı başarmıştı. Fakat işgal rejiminin dış istihbarat teşkilatı Mossad, onun Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da yaşadığını tespit edince öldürme tehdidinde bulundu. O da Filistin Büyükelçiliği’ne sığınarak canını korumasını istedi. İşgalcinin onun kendisine teslim edilmesini istemesi üzerine Mahmud Abbas’ın Sofya büyükelçisi Ahmed Mezbuh da teslim etme girişiminde bulundu. Bunun üzerine FHKC tepki göstererek teslim edilmesinin tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini söyledi. Fakat ne kadar ilginçtir ki onu teslim etmekten çekinen sefaret canını da koruyamadı ve Mossad ajanları ellerini kollarını sallayarak büyükelçilik binasında katlettiler. FHKC Merkez Kurulu üyesi Hani Es-Sevabite Gazze’deki basın toplantısında yaptığı açıklamada cinayetin arkasında büyükelçinin kasıtlı ihmali olduğunu söyledi.

Libya’da BM Güdümlü Uzlaşma Hükümetini Hâkim Kılma Çabaları

Libya’da BM girişimleriyle 2015 sonuna doğru Fas’ın Suheyrat şehrinde gerçekleştirilen anlaşmaya dayalı olarak oluşturulan Ulusal Kurtuluş Hükümeti’nin oturtulması için değişik çalışmalar yapılıyor.

Bu uzlaşma hükümetinin amacı küresel emperyalizmin ve Arap dünyasında varlığını sürdüren dikta rejimlerinin desteğiyle ortaya çıkan Halife Haftar fitnesiyle Trablus’ta halk desteğiyle oluşturulan siyasi yapı arasında ittifak ve böylece Haftar’ın ülke genelinde siyasi iktidara ortak olmasını sağlamaktı.

Ulusal Kurtuluş Hükümeti çalışmalarına önce Tunus’ta başladı. Mart 2016 ortalarında Trablus’a taşınması yönünde karar alındı. Ancak bunun için altyapı hazır olmadığından ülkede kontrolün sağlanması amacıyla ay sonuna doğru yine bu hükümet tarafından ve Trablus’taki meclisin de onayıyla olağanüstü hal uygulaması başlatıldı. Şimdi hükümetin Trablus’ta çalışmalarına başlaması için şartları hazırlamaya çalışıyorlar.

Bakalım bu uzlaşma hükümeti ülkeye istikrar, gü- ven, toplumsal düzen ve uzlaşma getirebilecek mi?

Suriye-Direnişi-Altıncı-Yılında-4IŞİD’in Avrupa’da Paris’ten Sonraki Hedefi Brüksel’di

Ankara’da PKK’nın kuyruğu TAK’ın İstanbul’da da IŞİD’in üstlendiği eylemlerin ardından Belçika’nın başkentini sarsan ve ikisi Zaventem havaalanında biri de Maelbeek metro istasyonunda üç önemli eylem oldu. Bu saldırılarla IŞİD, Avrupa’nın önemli merkezlerinden olan Paris’in ardından Brüksel’i hedef almıştı.

Aslında bu saldırıların özüne ve temeline inildiğinde aynı karanlık yüzle karşılaşılacaktır. Ne Ankara’da sivil bir kalabalığı hedefine yerleştirerek korkunç katliam gerçekleştiren PKK’nın Kürt halkını meşru hak taleplerinde temsil ettiğini ne de IŞİD’in İslamî bir kimlik taşıdığını söylemek mümkün olabilir.

Yemen’de Uzlaşma Çabaları

Yemen’de eski diktatör Ali Abdullah Salih’in Husilerle bağlarının zayıflaması İran güdümlü örgü- tün gücünün de zayıflamasına ve kontrol alanının daralmasına neden oldu. Çünkü bu örgütün ülkede İran, ABD ve Rusya’nın lojistik desteğinden ziyade eski dikta döneminden kalma tecrübeli askeri milislerin fiili desteğiyle bir etki alanı kazandığı biliniyor.

Fakat bu kez Husi militanları bazen kontrol altında tuttukları alanda bazen de saldırı düzenledikleri diğer bölgelerde daha fazla sivilleri hedef alarak büyük katliamlara neden oluyorlar.

Suriye-Direnişi-Altıncı-Yılında-3Şimdi bu gelişmeler sebebiyle BM olaylara biraz daha etkin bir şekilde müdahale ederek bu ülkede de siyasi çözüme gidilmesini sağlamak amacıyla girişimlerini artırdı.

BM’nin Yemen Özel Temsilcisi İsmail Veled Eş- Şeyh Ahmed ülkede 10 Nisan’da ateşkes uygulamasının fiilen başlayacağını siyasi görüşmelerin de 18 Nisan tarihinde Kuveyt’te başlatılacağını söyledi.

Bu arada işgal rejimi de Yemen’deki olaylardan bu ülkedeki yahudi nüfusu Filistin topraklarına nakletmek için yararlandı ve kalan 17 kişilik son yahudi grubu da geçtiğimiz ay Ürdün’ün aracılığıyla nakletti. Yediot Aharonot gazetesi bu yahudi grupların nakli için işlemleri organize eden Yahudi Ajansı’nın Husi örgütüne büyük miktarlarda para ödediğini yazdı. Nakledilen yahudilerin Filistinlilerden zorla gasp edilen arazilere inşa edilen yerleşim merkezlerine iskan edildiğini, o yüzden aslında uluslararası hukuka aykırı olduğu gibi Arap dünyasında da bu nakil işlemine karşı birçok karar ve yasa bulunduğunu hatırlatalım.

UCM’nin Karaciç’e Cezası

Bosna-Hersek’te Srebrenitza katliamı başta olmak üzere birçok katliam ve cinayetten sorumlu olan ve Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından Lahey’de yargılanan ırkçı Sırp kasap Radovan Karaciç yirmi yıl yargılamadan sonra kırk yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Karaciç’in sorumlu olduğu katliamlardan dolayı yargılanması için hakkında 1995’te tutuklama kararı çıkarılmıştı. Fakat Dragan Dabic uydurma ismiyle 13 yıl daha dolaştı. Bunu başarabilmesinde tabii Sırbistan hükümetinin onu himaye etmesinin ve uluslararası güçlerin de üzerine gitmemesinin önemli rolü vardı. Tepkiler üzerine 2008’de Belgrad’da yakalanarak uluslararası yargıya teslim edildi.

Irkçı kasap 13 yıl gıyaben yedi yıl da mahkemede sürdürülen yargılamadan sonra kırk yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ceza elbette onun katlettiği binlerce mazlumun ailesini tatmin etmedi. Zaten dünyadaki ceza da onun sergilediği vahşetin karşılığı olmayacak. Onun sergilediği vahşetin cezası- nı ancak ilahi adalet verebilir.

Suriye-Direnişi-Altıncı-Yılında-1Hasan Turabi’nin Vefatı

İslâm dünyasının ileri gelen fikir önderlerinden ve Sudan’ın karizmatik liderlerinden Hasan Abdullah Et-Turabi 5 Mart 2016 tarihinde ani bir rahatsızlıkla hayatını kaybetti.

83 yaşında ölen Turabi, muhtelif ilmi ve fikri eserleriyle görüşleri İslâm dünyasına yayılan bir fikir önderi olduğu gibi ülkesinin siyasetinde de etkin rolü olan bir karizmatik liderdi. Siyaset alanındaki etkin rolünden ve çıkışlarından dolayı farklı zamanlarda hapis veya evinde murakabe gibi cezalara maruz kaldı.

Yüce Allah’tan kendisine rahmet ve mağfiret diliyoruz.

 

Yazar
1962 Artvin Yusufeli doğumludur. İlk, orta ve lise öğrenimini kendi memleketinde tamamladıktan sonra Ankara Ünv. İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. İstanbul Marmara Ünv. İlahiyat Fakültesi’nde Hadis dalında yüksek lisans yapan Ahmet Varol, 1984’ten bu yana basın alanında çalışmaktadır. Bu alanda çalışmaya ilk olarak İslam mecmuasının Dış Haberler sorumlusu olarak görev yapmakla başladı. Daha sonra Altınoluk dergisine geçerek bu derginin “İslam Dünyası” bölümünü hazırladı. Bu dergide çalıştığı sırada Erkam Yayınları’nın da editörlüğünü yaptı. Aynı dönemde haftalık olarak yayınlanan Vahdet gazetesinin de Dış Haberler bölümünü hazırlıyor ve bu gazeteye İslam dünyasıyla ilgili yazılar yazıyordu. Ekim 1996 – Ekim 2000 arasında dört yıl süreyle, aylık olarak 48 sayı yayınlanan Vahdet dergisinin Yazı İşleri müdürlüğünü yaptı. Şimdiye kadar birçok periyodik yayın organında İslam dünyası ve genelde dış politikayla ilgili yazıları neşredilen Ahmet Varol’un, Yeni Akit gazetesinde dış politikayla ilgili haftada üç gün yazısı yayınlanmaktadır. Aylık Ribat, Vuslat ve Davet Mektebi dergilerinde de düzenli şekilde yazıları yayınlanıyor. Bunların dışında değişik İslami yayın organlarında farklı zamanlarda İslam dünyasındaki gelişmelerle ilgili yazıları ve Özel FM adlı radyoda da “Dünya Döndükçe” başlıklı periyodik programı yayınlanıyor.
Yazara Yaz
×
blank
1962 Artvin Yusufeli doğumludur. İlk, orta ve lise öğrenimini kendi memleketinde tamamladıktan sonra Ankara Ünv. İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. İstanbul Marmara Ünv. İlahiyat Fakültesi’nde Hadis dalında yüksek lisans yapan Ahmet Varol, 1984’ten bu yana basın alanında çalışmaktadır. Bu alanda çalışmaya ilk olarak İslam mecmuasının Dış Haberler sorumlusu olarak görev yapmakla başladı. Daha sonra Altınoluk dergisine geçerek bu derginin “İslam Dünyası” bölümünü hazırladı. Bu dergide çalıştığı sırada Erkam Yayınları’nın da editörlüğünü yaptı. Aynı dönemde haftalık olarak yayınlanan Vahdet gazetesinin de Dış Haberler bölümünü hazırlıyor ve bu gazeteye İslam dünyasıyla ilgili yazılar yazıyordu. Ekim 1996 – Ekim 2000 arasında dört yıl süreyle, aylık olarak 48 sayı yayınlanan Vahdet dergisinin Yazı İşleri müdürlüğünü yaptı. Şimdiye kadar birçok periyodik yayın organında İslam dünyası ve genelde dış politikayla ilgili yazıları neşredilen Ahmet Varol’un, Yeni Akit gazetesinde dış politikayla ilgili haftada üç gün yazısı yayınlanmaktadır. Aylık Ribat, Vuslat ve Davet Mektebi dergilerinde de düzenli şekilde yazıları yayınlanıyor. Bunların dışında değişik İslami yayın organlarında farklı zamanlarda İslam dünyasındaki gelişmelerle ilgili yazıları ve Özel FM adlı radyoda da “Dünya Döndükçe” başlıklı periyodik programı yayınlanıyor.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?