Yalan; kısaca karşıdaki insanı veya insanları aldatmak, kandırmak demektir. Yalan, insanlığın var olması ile gelmiş ve hep devam edecek bir gerçektir. Gelecekte namaz kılan ama yalan söyleyen bir çocuk yetiştirmek istemeyen bir ailenin vermiş olduğu dini eğitimin yanında ahlaki eğitime de önem vermesi gerekir. Nitekim din ve ahlak birbirinden ayrı düşünülemez. Bu yüzden “Ağaç yaş iken eğilir” atasözünden yola çıkarak çocuğumuzun ileride yalancı bir yetişkin olmaması için çekirdekten başlayarak doğru bir eğitim, sağlıklı bir iletişim ve doğru bir rol model olarak fidanlarımızı gelecekte altında dinlenip bol bol oksijen üreten ağaçlar haline getirebiliriz.
Okul öncesi (3-6) yaş döneminde bir çocuğun yalana başvurması gelişimsel bir özelliktir. Çocuklar bu yaşlarda soyut kavramları algılayamadıkları için hayal ve gerçeği karıştırabilir hatta bazen olmadık hikayeler uydurabilirler. Bu durum gayet doğaldır. Yani çocuğun amacı kimseyi aldatmak veya kandırmak değildir.
6 yaşından sonra birçok zihinsel yetenek yavaş yavaş yetişkinlerdeki gibi almaya başlar. Yaş ilerledikçe somuttan soyuta doğru bir gelişim görülecektir. Artık olayları muhakeme etme yeteneğinin gelişmesi ile birlikte yalanın da kabul olmayan bir davranış olduğunu anlamaya başlar. Özellikle bu yaştan sonra çocuğun yalan konuşması üzerinde durulması gereken önemli bir konu halini alır.
Genel olarak çocuklar her hata yaptığında üstüne gidildiğinde, tehdit hissettiğinde kendini dışarıdan gelecek tepkilere karşı korumak için yalana başvurabilir. Yani bu durumda çocuk, yalanı bir savunma mekanizması olarak kullanabilir. Dikkat çekme isteği de bazen çocuğu yalana itebilir. Örneğin; ebeveyn, öğretmen ya da arkadaşları tarafından sevilmediğini hisseden çocuk kendini değersiz hisseder ve onay almak, kendini beğendirmek için yapmadığı bir davranışı yapmış gibi gösterebilir. Benzer şekilde sınavdan düşük not aldığı halde yüksek not aldığını söyleyebilir vs.
Yalan, öğrenilebilir bir davranış biçimi olduğu için çocuklar ebeveynlerini, öğretmenlerini ya da etrafında yakın hissettiği kişileri rol model alarak da yalanı normal bir davranış olduğunu zannedip kolayca yalana başvurabilirler. Özellikle korkulması ve araştırılması gereken bir diğer yalan çeşidi ise patolojik yalanlardır. Patolojik yalanlar genellikle amaçsız biçimde görülür. Günlük yaşamda sürekli yalan söyleyen kişi bunu alışkanlık haline getirir, olağanüstü yalanlarla yaşamaya başlar ve bir süreden sonra yalan olduğunu kendisi bile kabul edemeyecek duruma gelebilir. Ebeveynlerin çok dikkat etmesi gereken bu tür yalanların etkileri daha kötüdür. Bu kişilerin ailelerinin, arkadaşlarının kısaca çevrelerindeki insanların sabit kalmayıp sürekli değiştiğini de etrafındaki insanlar tarafından fark edilecektir.
Çocuk Nasıl Yalan Konuşmaz?
3-6 yaş yani okul öncesi döneminde hayal gücüne dayalı söylenen yalanlarda, ebeveynin durumun farkında olması, bilinçli hareket etmesi, yapılan hatayı büyütmemesi, tehditkâr tepkiden kaçınması ve bu durumun gelişimsel ve geçici olduğunun bilinci ile hareket etmesi daha sağlıklı olacaktır. Verilen yanlış bir tepki sonucu çocuk için oldukça masum olan bu durumu kalıcı hale getirerek çocukta yalancı bir kimlik oluşturulmasına zemin hazırlanabilir. Bu dönemden sonra söylenen yalanlar artık bilinçli olarak söylendiği için üzerinde durmak, araştırmak ve daha kötüye gitmesini önlemek için çabalamak gerekebilir. Çocuğun her hatasına tepki vermeden önce kendisini savunmasına fırsat verilmelidir. Ebeveynin çocuğuna güvendiğini, hata yapsa bile onu dinleyeceğini ona hissettirmesi gerekir. Kendisine güvenilmeyen çocuk “Nasıl olsa dinlemeyecekler” düşüncesi ile hareket edebilir ve yalanı hayatının merkezine oturtabilir.
Geleceğimizi şekillendirecek olan çocuklar, toplumumuzda güvenilmesi, saygı gösterilmesi gereken en önemli değerlerimizdir. Dolaylı olarak çocuğun güzel davranışları takdir edilmeli, abartmamak koşuluyla gereken yerde ödül yöntemine de başvurulmalıdır. Çocuğun yapmış olduğu hataları birlikte konuşarak, sakin davranarak çocuğun daha açık konuşmasına fırsat verilmeli. Eğer çocuktan dürüst olması isteniliyorsa öncelikle ailelerin olumlu modelleme yaparak çocuğa örnek olmaları gerekir. “Ben çocuğumu Kur’ân kursuna gönderiyorum” cümlesini belki de sık sık duyarız. Takdir edilmesi gereken bir davranış fakat anne/ baba Kur’ân kursuna gönderdiği çocuğunun yanında rahatça yalan söyleyebiliyorsa vermiş oldukları dini eğitim, ahlaki açıdan eksik bırakıldığı için kuru bir ezberden daha fazlası olamaz. Bu modelde olan bir ebeveynin çocuğuna vermiş olduğu eğitimin ona faydası olmayacaktır.
Yazarın dediği gibi:
“Çocuklar nasihatten çok, iyi bir örneğe ihtiyaç duyarlar. Çünkü çocuklar; rol model aldıklarını, fotokopi gibi çeker, taklit ederler.”