Anne kollarına al beni

Benim seni saracak güçlü kollarım yok

Kemiklerimi mezara girmeden dünya gözüyle gördün işte

Belkıs tahtını görmeden önce

Benim kemiklerimi görmüş müydü

Ya da Süleyman Peygamber ordularla gelmeden

Hüdhüd’e haber gitmiş miydi

Veysel Karani’yi Yemen’den çıkaran neyin özlemiydi

Ne varsa parmak uçlarımda var

Kumların üstünde ölümü bekleyen parmak uçlarımda

Bir deri bir kemik kalan hayatımın

Parmak uçlarında var ne varsa

Ben sizin bildiğiniz çocuklardan değilim

Benim hayatım kemiklerden yapılmış

Bir ipliğe bağlı

Gözlerim kupkuru çöllerden inen

Bir rüzgâra asılı

Bakışlarım Aden Körfezi’nde kaybolmuş

Umutlara ayarlı

Ve kemiklerim

Gövdeme eklemlenmemiş hayatımın

Ufkunda yaralı

Ben kendimi sizlere anlatmadım daha

Bombalanan memleketimin

Söylenmemiş yanık türkülerini de

Aslında o türküleri yakacak ciğer bende de yok sizde de

Vehhabi de değilim Husi de

Dolar şeyhlerinin ve mezhepçi Rafızilerin

Açlığa ve ölüme terk ettiği bir çocuğum ben

Burnu büyüklerin yok saydıkları

Boynu bükük bir çocuk

Müslümanlığından bihaber Müslümanların

Sırf Müslüman olduğu için öldürülen veya aç bırakılan

Müslüman kardeşlerinin yavrusu

Hayatta kalmak için üzüm yaprağı yiyen bir annenin evladı

Süt vermeyen göğüslerinde

Kahrı biriktiren bir annenin

Peki sen kimsin ey Müslüman

Kardeşleri Yûsuf’u kuyuya atmışlardı

Sen ise onu kuyuda unuttun

Elime siyah kalem verip

Gökkuşağı çizmemi bekledin

Acıyan gözlerle bakmayın bana

Yardım etmediğiniz her günün boğazına

Benim kemiklerim takılacak

Üzülmediğiniz her vakit kahredecek sizi

Sevinmediğim her anı yaşanmamış kabul edeceksiniz

Beni üzenlerle savaşmadıkça düzelmeyecek bu dünya

Bekleyişlerin umudu sensin ey Müslüman

Şu köhne dünyanın terazisi de ben

 

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?