Haçlı Siyonist ittifakıyla kurulduğu, nerdeyse şüphe götürmeyecek şekilde ortaya çıkan Fetö örgütü, çok yönlü zararlara sebep oldu. Bu zararlarından biri de İslami ıstılahlara ve bu ıstılahlardan çok önemli olan cemaat gerçeğine verdiği zarardır. Elli altmış yıldır, İslam’ın tüm ıstılahlarını tepe tepe kullanan bu ihanet şebekesi, maalesef bu ıstılahlardan bir kısmının içini boşalttı, nicelerini de ters yüz etti.
İşte o karartılan ıstılahlardan biri de “cemaat” tır. Hâlbuki Cemaatsel çalışma nebevi metodun ta kendisidir. Bilindiği üzere her peygamber davete cemaatleşerek başlamıştır. Yüz yirmi dört bin Peygamber gelip geçmiş. Bu peygamberlerden hiç biri kendi zamanının genelkurmayı, askeri idaresi, orduları veya üst düzey bürokratlarıyla anlaşma yaparak, tepeden inme darbeyle gelmemiştir. Aksine onlar, vahyin öğretilerini yüreklere ve akıllara ilmek ilmek örmüş ve tamamen fıtri olan ve gönüllü rızaya dayanan fetihler gerçekleştirmişlerdir.
Toplumsal değişim veya yürek fethinin formülü: “Müslüman fert, Müslüman aile, Müslüman toplum”… Çünkü toplum ailelerden, aileler de fertlerden meydana gelir. Dolayısıyla bir yandan kâmil manada Müslüman ferdi oluşturmaya çalışırken, diğer yandan Müslüman aileleri de oluşturmaya çalışacağız. Tabi bu, aynı zamanda kâmil manada Müslüman toplumun da inşası demektir.
Dar’ul Erkam’ı incelerseniz, Rasulullah’ın (sav) burada önce bir cemaatin temelini attığını görürsünüz. İlk iman eden sahabeler ikişer üçer ya da tek tek giderek Resulullahtan (sav) dersler alıyorlar.
Onlarda kendi çevrelerinde her biri bir iki ders halkaları oluşturmuş, beraberce İslam’ı öreniyorlardı. Yani tam bir cemaat düzeni…
Şimdi haçlı Siyonist ittifakının içimizdeki hainlerden birileriyle işbirliği yapıp, kurdukları sinsi örgütün adını cemaat koymuşlar diye, birilerinin kalkıp cemaatler tu kaka demeleri bariz bir gaflettir. Cemaatleri ilga İslami çalışmanın kendisini ilga etmektir.
Birileri tüm cemaatler yerine diyanet yeter demeye getiriyorlar. Ancak yanılıyorlar. Diyanet bir asırdır hep vardı. Ama toplumsal dönüşüme etkisi % 10 bile değildir. Çünkü bu iş hesabilikle olmuyor, hasbilik gerekiyor.
Ancak şunu diyebiliriz ki, cemaat adına ortada dolaşan çok sayıda olumsuz örnekler var. İleride yeni bir paralel olmaya namzet olanlar var. Doğ- ru da su-i misal ölçü değildir. Kötü doktor tıbbın, sahtekâr tüccar ticaretin, kötü sanatkâr da sanatın kötülüğüne delil olmazlar. Kötü doktorlardan dolayı hastaneleri iptal etmek ne kadar yanlışsa, cemaat adını istismar eden kimi örgütlerden dolayı cemaatleri ilga da aynı derecede yanlıştır.
Denilebilir ki sapla samanı karıştırmadan, seçici olalım. İnsanlarımızı bilinçlendirelim. Kötü olan oluşumlardan sakındıralım. İyi olanlara ise teşvik edelim. Aslında kötülerle mücadelenin en kestirme yolu iyilere destek olup geliştirmektir. Kötülerden dolayı iyileri de ilga etmek değildir. Çünkü insanlar intisap edecek bir yerler arayacaktır. Biz onlar için iyi alternatifler oluşturmasak, onlar kötü olanların ağına takılacak, tuzaklarına düşeceklerdir. Şimdi kısaca kaçınılması gereken grupların özelliklerini paylaşalım. Takdir sizindir.
Uzak durulması gereken gruplar:
- Kendilerini ve İslam’ın tek temsilcisi, kendi görüşlerini de tek doğru kabul edenler… Böylelerinin; beyin, kulak ve gözleri kapalıdır. Kendileriyle konuştuğunuz zaman sizi sadece dinliyormuş gibi yaparlar. Ancak dinlemezler.
- Neredeyse kendileri dışındaki her kesi tekfir edenler, tekfir gibi tehlikeli bir konuda alabildiğine cesur davrananlar… Tekfir hastalığı birçok şerrinde bizzat kaynağıdır. Gurur, kibir, kendini beğenmek, karşıdakini kâfir kabul ettiği için “necis” dolayısıyla hor hakir görmek. Ona bir solucan, bir haşerat kadar bile değer vermemek vs… Nitekim günümüz tekfirci gruplarında bunu net olarak görmekteyiz.
- Nice İslami cemaatlere bin bir engeller çıkarılıp çelme takılırken, gizli aşikâr destek gören ve önü açılan gruplar.
- Bunun neticesinde kısa zamanda büyütülen, zenginleşen, zenginlik kaynağında da kapalılık bulunan gruplar…
- Yerli veya yabacı düşmanlar tarafından taltif edilen, itibar gören, örnek gösterilip öne çıkarılanlar…
- Sahabeler, müçtehit imamlar, muhaddisler, selefi salihini tahkir edenler, her vesileyle ehlisünneti gözden düşürme çabasında olanlar…
- Kur’an ve Sünneti, 14 asırlık ümmetin ilmi mirası ve asli kaynakları yerine kendi heva ve heveslerine göre yorumlayanlar…
- Keramet bir yana Kur’an’la sabit net mucizeleri dahi inkâra kalkışanlar. Nitekim reformist, fikirde birbirinin zıddı olan Şia ve mutezile koalisyonunu başaran medyabazlar, bunu çekinmeden yapmaktadırlar. Bu konuda taklit ettikleri oryantalistlerden daha oryantal ve kıvrak durumdadırlar.
- Müslümanlar arasındaki artılar yerine her vesileyle eksileri öne çıkaran, olur olmaz her halde ihtilafları kaşıyan, ihtilafları da iftiraka dönüştürmek için çaba sarf edenler…
- İslam’dan bihaber yığınları İslam’la buluşturup, eğitim ve terbiye etmek yerine, herhangi İslami bir gruba mensup olanların zihinlerini bulandırma çabasında olanlar
- Çekinmeden sahabe ve ehlisünneti tekfir eden… Resulullah’ın (sav) eşleri annelerimiz hakkında ağza alınmayacak iftiralarda bulunan… 13 asırdır ümmetin altını oyan, gereğinden Yahudi, haçlı, dinli dinsiz her düşmanla ümmete karşı işbirliği içine giren Şia ve Şia’ya meyledenler…
- Şahıs merkezli olanlar… Liderlerinin görüşlerini de bila kaydu şart kabul etmeyi şart göreneler…
- İstişare ve çoğulculuğu kabul etmeyenler. Şura esası yerine, tek adamın görüş ve direktifleriyle hareket eden gruplar. Bir önceki yazımızda şuranın önemini vurgulamıştık.
- Oraya yeniden müracaat etmekte fayda var. Liderini masum kabul edenler… Yaptığı her şeyi yanlış bile olsa doğruya te’vil edenler… Şia 12 imamı masum ve peygamberlerin üstünde görür. Bizdeki nice tarikatımsı yapılar (paralel yapı vb. bunun açık örnekleridir.) teoride değil ama pratikte tam Şiiler gibi rehberlerini layus’el hatasız ve masum görürler. Her ne kadar bunu şiddetle reddetseler de gerçek budur.
- Babadan oğula miras yoluyla geçen bir idaresi olanalar… Çünkü başkasına geçerse rant kapısı zarar görebilir.
- Para ve gelirin de sadece hanedan kontrolünde olup hesap kitabı olmayanlar… Bu yapılar bir nevi geçim kapısına dönüşmüştür. Geçim ne ki, ciddi bir rant kapısı da diyebiliriz. Dolayısıyla rehber, hoca, mürşit veya idareci, bu gelirin hanedan kesilmemesi için, liyakatten ziyade, hanedandan birini veliaht seçmektedir.
- Hanedan mensuplarını, liderin neslini kutsayanlar… Böylesi yapılar hanedan saltanatını devam ettirmek için doğal olarak hanedan mensuplarını ciddi manada reklam ederek kutsarlar. Özellikle veliaht için gereğinde kerametler ihdas ederler. Hanedan içinde fasık, facir ve fikren İslam’la alakası olmayanlar dahi bir şekilde tezkiye edilirler.
- Mensuplarına gassal elinde meyyit misali olmayı telkin edenler… Rehber veya mürşidin hiçbir davranış veya talimatına “neden?” diye sormamanın gereğini vurgulayanlar.
- Mensuplarına İslam’ın asli kaynaklarını okuma ve araştırmayı neredeyse yasak edeneler. Olsa olsa ciddi derecede sorunlu olan hikâye veya menkıbe kitaplarına ancak izin vereneler… Çünkü okuyup öğrenirlerse, yanlışları sorgulayabilirler. Bu ise saltanat ve hegemonyaya zarar verir.
- Lider veya abilerini, mehdilik, Mesihlik, gavslık, kutupluk gibi vasıflarla süsleyenler… Büyük bir kısmına “Gavs”, “Kutup” veya “Kutbul ektab” ne demektir diye sorsan bilmezler. Açıklasan da akıllanıp vaz geçmek yerine te’vil yoluna giderler.
- Bunun teyidi için de olur olmaz kerametler uyduranlar… Öyle ki keramet uydurmayı sevap sayacak haline gelenler.
- Kendilerine mensup olanların hesapsız cennete gireceklerini veya cennete girmek için kendi gruplarına intisabı şart görenler…
- Sekerat anında rehberlerinin imanlarını koruyacağına inananlar… İmanı kurtarmanın sadece kendi efendi veya gruplarına mensubiyetle mümkün olabileceğine inananlar…
- Rüya ve menkıbeleri ayet ve hadislerin önüne alanlar… Rehberlerinin Allah (cc) veya Resulullah (s.a.s.) ile görüşüp istişareyle hareket ettiğine inananlar…
- Mürşitlerinin her zaman, her yerde kendileriyle beraber olduğuna ve kendilerini takip ettiğine inananlar… Bilindiği üzere her zaman her yerde hazır ve nazır olacak olan sadece Allah (cc)’tır.
- Menfaat birliktelikleri, kardeşlik, birlik ve beraberliğin önüne geçen yapılar.
- Her hangi bir ırk, dil veya bölgeciliği öne çıkarıp diğerlerini hor hakir görenler… Cemaat mensupları arasında; mal, makam, soy vb. değerlere dayandırılan kast sistemi misali bir sınıflaşmaya gidenler…
- Dini kazanımları hanedan üyeleri vb. kimi şahsiyetler için siyasi, politik kazanımlara tahvil etmeye çalışan, bunun için politikacılarla iç içe giren yapılar…
- Mahfil ve loca mantığıyla hareket eden, muamma derecesinde gizli kapaklı davrananlar…
- İslam’ın kesin naslarıyla çelişen nice görüş ve davranışlarını tevillerle örtenler…
- İslam düşmanlarıyla gizli aşikâr işbirliği içinde olan ve mensuplarına onların sevgisini aşılamaya çalışanlar…
- Cemaat yapısını aile şirketine dönüştürürcesine ticari rantlara çevirenler…
- Bu rantı genişletmek için, kendi müesseselerinin ürünlerini takdis edenler, başka grup veya şahıslarla ticareti adeta günah sayanlar… Örneğin grup veya rehberinin benzin istasyonu dışında bir yerden yakıt alırsa, bir kaza veya belaya uğrayacağına inan nice insanlar gördüm.
- Giyim kuşam vb. sosyal hayatta tektipçiliği özendirenler… Bu konuda da Rasulullah (s.a.s.) ve ashabından (ra) ziyade kendi abisi veya rehberinin sünnetini! örnek alanlar…
- Sılayı rahim, komşuluk, akrabalık arkadaşlık vs. İslami bağları, kendi cemaatine mensupluk şartına bağlayanlar…
- Mümkün olduğunca mensuplarını cahil bırakmaya çalışan gruplar. Çünkü mensuplar uygun İslami kaynaklardan gerçekleri öğ- rendikleri zaman yanlışları sorgulamaya başlayacaklardır.
- Düşünmeden doğrumu yanlış mı diye sorgulamadan, taklitçi ve körü körüne teslimiyetçi bireyler yetiştirenler. Sürü gibi güdülmeye, sığır gibi sağılmaya müheyya kuru kalabalıklar oluşturmaya çalışanlar…
Bu maddelere nicelerini daha eklemek mümkündür. Bu gibi sakıncaları bulunan grup, cemaat ve cemiyetlerden kesinlikle uzak durmak gereklidir. Cemaatsiz olmaz demiyoruz ancak Allah’ın (cc) dinine gerçek manada hizmet edebilmek için de cemaat olmak gereklidir. Bu konuyu ayrı bir yazı konusu olarak işleriz inşallah. Öncelikle biz sakınılması gereken sıfatları bildiğimiz zaman geriye İslam’a ve ümmete faydalı olanlar kalır.
Hangi grup ve cemaatten olursa olsun tüm Müslümanları kardeş bilen… İttifak edilebilecek konularda yardımlaşan, ihtilaflı konularda ise birbirini mazur gören… İhtilaflı konular yerine ittifak edilen konuları öne çıkaran… Ümmetin genel maslahatını kendi grup, cemaat hatta şahsi maslahatının önünde gören… Rabbani, şümullü cihanşümul, şura esasına göre hareket eden, şurası da ehli hell vel akd ulemadan oluşan bir İslami oluşum, ümmet için can simidi gibi önemlidir.
Netice olarak asıl sorun, cemaatler değil, yanlış yapan gruplardır. Kötüye tabi olmak yanlış ama iyiyi kötü göstermek daha da yanlıştır. Kaldı ki iyi bir alternatif oluşturmadığımız takdirde insanlar kötüyü arayıp bulacaklardır. Selam… Dua…
Arş. Yazar Muhammed ÖZKILINÇ