Bu yazıyı kaleme aldığım sırada kaç çocuk can verdi, bilmiyorum. Kaç Gazzeli anne vuruldu, sayısını ancak Allah bilir. Fıkıh kitaplarında şöyle yazar: Batıda bir Müslüman kadının mahremiyetine el uzatılsa doğudaki bütün Müslümanlar bundan sorumlu olurlar. O kadını korumak, ona sahip çıkmak bütün Müslümanların boynunun borcudur. Bu durumda bütün Müslümanlara cihad farz değil midir? Gazze vurulurken bütün dünya Müslümanlarının harekete geçmesi gerekmez mi? Bu sözlerden dolayı muhtemelen şöyle denilecektir: Uluslararası dengeler var, işte Mavi Marmara tecrübesi v.s.
Evet oraya ulaşabilme imkânı şimdilik zor gözüküyor. Yollar kapalı. Çocuklara oyuncak ve gıda götüren Mavi Marmara gemisinin akıbeti ortada. Ama oraya giden yolun açılacağına inanıyoruz. O halde bu durumda bir Müslümana düşen şey nedir? Gazze’deki ateşi söndürmek, mazlum kardeşlerimize yardımcı olmak için ne yapmak gerekir? Şimdilik sadece Cumhurbaşkanımız Erdoğan’dan ses çıkıyor. Yüreği en çok yanan o. Cumhurbaşkanı olması hasebiyle sorumluluğu daha fazla. Çünkü söyledikleri anında bütün dünyaya yayılıyor ve şer güçler “Ne açıklama yapacak?” diye de muhtemelen ciddi şekilde merak etmekteler.
İnsan, Nisa suresi 75. ayetini okuyunca dehşete kapılıyor. Ayet çok sert bir soruyla başlamaktadır: “Size ne oluyor da, Allah yolunda ve “Ey Rabb’imiz! Halkı zalim olan şu kasabadan bizi çıkar; bize kendi katından bir veli (koruyucu, sahip) gönder, bize kendi katından bir yardımcı gönder” diyen zayıf düşürülmüş erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?”
Cihada Hazır mıyız?
Haksız yere öldürülen çocuklar, kadınlar, zayıf düşmüş mazlumlar uğruna cihada hazır mıyız? Haksızlığı bertaraf etmek için, hakkı hâkim kılmak için, yeryüzünden zulmü çekip atmak için cihada hazırlanmamız icap etmektedir. Çarşı-pazarda karşılaştığımız kimseler Filistin’de yaşanan hadiseler hususunda “Bu iş olmaz” türünden sözler sarf etmekteler. Olumsuz tablolar çizme yoluna gitmekteler. Onlara, “Şayet kapılar açılırsa milyon insan cihada gider” diyorum. Biz cihad ayetlerini neden ezberledik? Çocuklarımıza Resûlullah (s.a.v)’in gazve ve seriyyelerini niçin öğrettik? İzzettin Kassam, Şey Ahmet Yasin, Abdulaziz Rantisi ne uğruna şehid oldular? Şunu bilmeliyiz ki bu şehitler önden giden kimselerdir ve geride kalanlara büyük mesajlar bıraktılar. Gittikleri mekânın güzel olduğunu hadisler bize en güzel şekilde haber vermektedir. Yüzlerce Hamas üyesi bu son hadisede şehit oldu. Onlar da aynı mesajı verdiler.
Dua, Bilinç, Boykot
Gecenin ortasında uykumuzu bozup başta Filistinli kardeşlerimiz olmak üzere tüm mazlum coğrafyalar için duaya durmak, mü’min her şuurlu ferdin yapması gereken bir vazife. Rabbim görendir, bilendir, işitendir; dualara icabet edendir. Duanın yanı sıra gündüz vakitlerimizde ciddiyetle, bir ilk kıble olarak Beyt-i Makdis bilincini beyinlere aşılamamız gerekmektedir. İş yerimizde, ailemizde, her nerede olursak olalım bu meselenin gündemimizde olması icap eder. Görsel ve işitsel olarak elimizden ne geliyorsa her türlü faaliyeti yapmamız elzemdir.
Hamas’ın son yaptığı operasyonun sebep olduğu bilinçlenme seferberliği hep devam etmeli. Gazze’ye yapılan saldırlar unutulmamalı, zihinlerde canlılığını korumalı. Gençlere Filistin meselesiyle ilgili kitap okutmak, şiir okuma etkinliği düzenlemek, İslami müzik gruplarını şehrimize davet etmek ve Filistin mücadelesini müzik aracılığıyla dinletmek gençler üzerinde tesir edecektir. Aynı şekilde, yürüyüşler ve gösteriler düzenlemek genç nesil üzerinde ciddi etki meydana getirir. Yine çok önemli bir husus daha var ki hep dile getirdiğimiz boykot meselesidir. Siyonist çetelerin belini maddi olarak kırma türünden bir etkinlik olan boykot çok önemli olduğundandır ki insanımızın yapmakta zorlandığı en etkili çalışmadır. ABD, İsrail ve İngiltere başta olmak üzere Siyonist devletçiğe destek veren her ülkenin ve yapının malını boykot etmek her şuurlu Müslümanın vazifesi olmalıdır. Bunu da sanayicilerimiz, tüccarlarımız ve iş adamlarımız net bir şekilde listeler halinde yayınlasalar ve bunun çabasını ciddi şekilde gösterseler bu hususta onlar da üzerlerine düşen vazifelerden birini yapmış olurlar.
Ömer, Salahuddin, Abdulhamit
Bebeklerimize bu isimleri vereceğiz. Her yeni doğan bebeğe, büyük manalar taşıyan bu isimleri neden verdiğimizi de hep gündemde tutacağız. Hz. Ömer, Kudüs’ü bizzat teslim almış ilk halifedir. Salahuddin, Kudüs’ü Haçlılardan kurtaran sultandır. İkinci Abdulhamit, Filistin topraklarını Yahudilere satmayan Osmanlı halifesidir. Çocuklarımıza bu isimleri verdiğimizde ve bunu kendilerine izah ettiğimizde Allah’ın izniyle bu bilinçle yetişeceklerdir. Her biri bu ruhu taşıyacak ve yaşadıkları zamanın Hamas mensupları olacaklardır. Bizim sayı sıkıntımız yok. 1 milyar 700 milyonluk İslam aleminin en az yüzde onluk ferdini bu bilince ulaştırmamız gerekmekte. Yüz yetmiş milyon ferdini bu seviyeye getirdiğimizde bu rakamın Allah’ın Kur’ân’da belirttiği gibi düşman cephesinden 1 milyar 700 milyonuna galip geleceğine inanıyoruz. Nitekim Allah öyle buyuruyor. Mü’minlerden bir kişi düşmanın on kişisine bedeldir. Bu bilinç seviyesine ulaşmak mümkün müdür? Evet mümkündür. Bu da ısrarlı bir çalışmayı gerektirmektedir. Bu yüzden her zaman ve zeminde bütün dünya Müslümanlarının son yüzyıldır bir numaralı meselesi olan Beyt-i Makdis meselemizi canlı tutmamız, gündemden düşürmememiz icap etmektedir.
İçimizdeki İsrailliler
İçimizde Siyonist devletçik için çalışan nice satılmış var. Bunların tespiti ve engel olunması bizi yönetenlerin bu dava için birinci vazifesi olmalıdır. Zira bunlar cephedeki düşmandan daha tehlikelidirler. Bunların kim oldukları malumdur. Siyonizm adına yayın yapan, onları reklam eden her yapı engellenmeli, gerekli tedbirler alınmalıdır.
Netice olarak bu söylediklerimizi pratiğe dökmek için birer Hamas mensubu gibi hareket etmemiz gerekir. Gözlerini kırpmadan şehadete koşan, Allah yolunda canlarını feda eden o yiğitlerin yolu, hepimizin yoludur. Çünkü liderleri Şeyh Ahmet Yasin gibi insanlardı. Felçli haliyle tüm ümmeti silkinmeye, hareket halinde olmaya, konuşmaya, yazmaya ve haykırmaya davet etti. O halde Hamas mensubu Türkiyeli genç kardeşim, sen de kalk, silkin ve bu mukaddes yolda vazifeyi kuşan! Senin çabanla bu coğrafyada binlerce Şeyh Ahmet Yasin yetişecek, senin çabanla Ömerlerin, Salahuddinlerin ve Abdulhamitlerin ruhu yeni nesilde neşet edecektir. Hepimiz son nefesimize dek Hamas mensubuyuz.
Yazar
1972 Şanlıurfa doğumlu, imam-hatip mezunu, lisans, yüksek lisans ve doktorayı Marmara Üniversitesi ilahiyat fakültesinde tamamladı. 2012 yılında doçent oldu. Suriye, Irak, Pakistan, Suud,Ürdün, Özbekistan, Bosna-Hersek ve Amerika’da araştırmalar yaptı. İslam halklarının kaynaşması adına Uluslararası sempozyumlar düzenledi. Savaş öncesinde Suriye sınır bölgesinde yaşayan kardeş halkların kaynaşması için bir grup arkadaşıyla beraber Dicle Kalkınma Ajansı destekli Sosyo-Kültürel sahada bir yıllık bir proje yaptı, fakat projenin uygulamasına bir ay kala Suriye savaşının patlak vermesi üzerine hedefini gerçekleştiremedi. Dicle Kalkınma Ajansında kalkınma kurulu üyesi olarak çalıştı. İslam halklarının manaya ve kardeşliğe daveti ve bu söylemde buluşması için Davet ve kardeşlik Vakfı mütevelli heyetinde yer aldı, temsilciliğini yaptı. İnsanımızın kültür seviyesinin yükselmesi ve okuması için bir grup arkadaşıyla beraber İstanbul’da Oku-Der’i (Okuma Alışkanlığını Kazandırma Derneği) kurdu. Beş yıl başkanlığını yaptı. Memurların hak-hukuk ve insani taleplerini savunma adına Hakkari Eğitim-Bir-Sen’i kurdu. Bir yıl başkanlığını yaptı. Ümraniye Eğitim-Bir-Sen şubesinde beş yıl sekreter olarak çalıştı. MEB bünyesinde 14 yıl öğretmenlik yaptı. Kürtçe’nin serbestiyet kazanmasıyla Kürtçe ezgi-ilahi-dua ve şiirlerden oluşan beş albüm yaptı. Arapça-Türkçe-Kürtçe ve İngilizce konuşur. Mardin Artuklu Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.
×
1972 Şanlıurfa doğumlu, imam-hatip mezunu, lisans, yüksek lisans ve doktorayı Marmara Üniversitesi ilahiyat fakültesinde tamamladı. 2012 yılında doçent oldu. Suriye, Irak, Pakistan, Suud,Ürdün, Özbekistan, Bosna-Hersek ve Amerika’da araştırmalar yaptı. İslam halklarının kaynaşması adına Uluslararası sempozyumlar düzenledi. Savaş öncesinde Suriye sınır bölgesinde yaşayan kardeş halkların kaynaşması için bir grup arkadaşıyla beraber Dicle Kalkınma Ajansı destekli Sosyo-Kültürel sahada bir yıllık bir proje yaptı, fakat projenin uygulamasına bir ay kala Suriye savaşının patlak vermesi üzerine hedefini gerçekleştiremedi. Dicle Kalkınma Ajansında kalkınma kurulu üyesi olarak çalıştı. İslam halklarının manaya ve kardeşliğe daveti ve bu söylemde buluşması için Davet ve kardeşlik Vakfı mütevelli heyetinde yer aldı, temsilciliğini yaptı. İnsanımızın kültür seviyesinin yükselmesi ve okuması için bir grup arkadaşıyla beraber İstanbul’da Oku-Der’i (Okuma Alışkanlığını Kazandırma Derneği) kurdu. Beş yıl başkanlığını yaptı. Memurların hak-hukuk ve insani taleplerini savunma adına Hakkari Eğitim-Bir-Sen’i kurdu. Bir yıl başkanlığını yaptı. Ümraniye Eğitim-Bir-Sen şubesinde beş yıl sekreter olarak çalıştı. MEB bünyesinde 14 yıl öğretmenlik yaptı. Kürtçe’nin serbestiyet kazanmasıyla Kürtçe ezgi-ilahi-dua ve şiirlerden oluşan beş albüm yaptı. Arapça-Türkçe-Kürtçe ve İngilizce konuşur. Mardin Artuklu Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.