Şüphesiz kadın-erkek, genç-yaşlı, Müslüman- kâfir her insanı süsleyen en güzel süs iffet süsüdür. İffetsizlik her şeyi ve içinde bulunduğu her yeri ifsat eder ve çirkinleştirir. İnsanı hayvandan ayıran birçok vasıf vardır. Bunlardan biri de iffettir. İffet, insanı insan yapar. İffetsizlik insanda hayvani duygu ve eğilimlere yol açar.
İffet kavramı birçok alanı kapsamaktadır. Öncelikle iffet kavramını; kelimenin sözlük anlamı, terimsel anlam ve İslami bakış açısıyla açıklamak gerekmektedir.
Sözlükte “haramdan uzak durmak, helâl ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmak” anlamında masdar olan iffet kelimesi, daha çok felsefî mahiyetteki ahlâk kitaplarında ve bunların etkisinde kalan diğer eserlerde insandaki arzu (şehvet) gücünün ılımlı işleyişinden hâsıl olan erdemi ifade etmek üzere kullanılmış ve başta gelen erdemlerden biri kabul edilmiştir. (TDV İslam Ansiklopedisi, c. 3, s. 254) Bu kavramı “yeme içme ve cinsî arzu konusunda ölçülü olmak, aşırı istekleri bastırıp dinin ve aklın buyruğu altına sokmak suretiyle kazanılan erdem” şeklinde özetlemek mümkündür. İffet denince sadece “namus” kavramı akla gelmemelidir. Yukarıdaki tanımlara da bakıldığında, her türlü haramdan uzak kalma, güzel olmayan ve insanı rahatsız eden söz ve davranışlardan uzak durma, dilenmekten, insanlardan arsızca istemekten, beklenti içinde olmaktan kendini koruma, fakirliğini insanların gözünün içine sokmama, terbiyeli, saygılı ve nerede ne yapacağını bilme, ahlaki kurallara bağlı olma, insani ilişkilerde itidalli olma, yeme içmede, harcamalarda ölçülü olma… gibi durumları da kapsamaktadır.
İffet kavramı; toplum içerisinde akla gelen ilk anlam olarak her ne kadar “ırz ve namusu koruma, cinsel konularda İslami hassasiyeti gözetme, İslam’ın ahlaki kurallarına uyma” şeklinde kullanılıyorsa da Kur’an ve hadislerde bu kavram başka konular için de kullanılmıştır. Allah (cc) bazı ayetlerde iffet ve ondan türemiş kelimelerle bazı konuların iffetle ilgi oluşturmuştur.
Kur’an-ı Kerim’de Allah (cc), kendini Allah yoluna adamış, geçimini sağlayamayan, fakir olmasına rağmen istemeyen kimseleri ifade ederken bu insanları “iffetli” olarak tanımlamıştır: “(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler. Hayırdan her ne infak ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.” (Bakara, 273)
Bu ayetin tefsirinde Seyyid Kutub (rahmetullahi aleyh) şu ifadeleri kullanıyor: “Şartların kendilerini engellediği, çalışmaktan alıkoyduğu, onurlarının yardım istemelerine engel olduğu, buna rağmen ihtiyaçlarını açıklamaktan kaçınmaları yüzünden durumlarını bilmeyenlerin, tok gözlülüklerinden dolayı zengin sandığı, ancak, derin duygu ve açık basiret sahiplerinin bu rahat görüntünün ardındaki gerçek durumu kavradığı ve onlar utançlarından her ne kadar gizleseler de ruhsal durumları yüzlerinden okunan saygıdeğer fakirlerin durumuna uygun düşmektedir.”
İşte bu insanlar, iffetlerinden dolayı istememektedirler. Avret yerlerini gizleyip korudukları gibi içinde bulundukları durumlarını da gizlemişlerdir. Çünkü iffet bu tür insanlara haysiyet kazandırmıştır. Onlar ancak Allah’tan isterler. Ferasetli Müslümanlar da onların muhtaç olduklarını anlayabilir ve onların onurlarını zedelemeden yardım edebilir. Resulullah (sav) yukarıdaki ayeti tefsir ederken şöyle buyurmuştur: “Kapı kapı dolaşıp bir iki lokma, bir iki hurma ile savuşturulan kimse yoksul değildir. Asıl yoksul, kendisine yetecek malı bulunmayan, muhtaç olduğu bilinip de kendisine sadaka verilmeyen ve kendisi de insanlardan istemekten haya eden (iffetli) kimsedir.” (Buhari, Zekat 53, Tefsiru’l Kur’an 2/48) Sahabelerden bazıları gelip Rasulullah’tan (sav) yardım istediler. Rasulıllah (sav) yanındaki malları onlara verdi. Sonra tekrar istediler. Yanında bir şey kalmayınca da şöyle buyurmuştur: “Yanımda bulunan hiçbir malı sizden saklayacak değilim. Kim iffetli olmayı dilerse, Allah onu iffetli kılar. Kim müstağni olursa (aza kanaat edip insanlardan bir şey istemezse), Allah onu zengin kılar. Kim de sabrederse, Allah ona sabır ihsan eder. Kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ikram verilmemiştir.” (Müslim, Zekât, 124) Bu hadisten de başkalarına el açmamayı, dilenmekten çekinmeyi iffet olarak anlıyoruz. Resûlullah (sav); Übey b. Ka’b’ın, kendisine borcu olan birisinin yakasına yapışarak alacağını istediğini görünce, “Hakkını talep eden kişi bunu tam olarak alsa da alamasa da iffetli bir şekilde istesin.” (İbn Mâce, Sadakât, 15) buyurmuş; bunun üzerine Übey, Rasulullah’a (sav) gelerek “İffet nedir?” diye sorunca, Rasullah şöyle cevap vermiştir: “Ona hakaret etmeden onu zorlamadan, ona çirkin söz söylemeden ve ona eziyet etmeden istemendir.” (Beyhaki)
Yukarıdaki ayet ve hadislerden anlıyoruz ki, insanların en sıkıntılı anlarında ihtiyaçlarının zirvesini yaşadıkları anda, en ufak bir yardıma muhtaç oldukları durumda bile iffetlerini koruyarak haysiyetlerine bir halel getirmeyerek, ihtiyaçlarını gidermek için haram yollara başvurmayarak, başkasının malına göz dikmeyerek, alacağını isterken bile taşkınlık yapmadan istemek ve bu minvalde yaşamak “iffet” olarak anlamlandırılmıştır.
Yukarıda olduğu gibi mal ile ilgili başka bir durumda da Allah (cc) iffetli davranılmasını emretmektedir: “Yetimleri, evlenme çağına gelene kadar deneyin; onlarda olgunlaşma görürseniz mallarını kendilerine verin; büyüyecekler de geri alacaklar diye onları israf ederek ve tez elden yemeyin. Zengin olan, iffetli olmağa çalışsın, yoksul olan uygun bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, yanlarında şahid bulundurun. Hesap sormak için Allah yeter.” (Nisa, 6) Bu ayette de zengin olan velinin yetim malına tenezzül etmemesi, yetim malının korunması gereğini “iffet” kelimesi ile açıklamıştır. Yetim malını yemek ve israf etmek, ellerinin altındaki yetimlere adaletli davranmamak, vasi olan kişinin hile hurda yoluna başvurması, veli veya vasinin ahlaki ve takvaya uygun davranmaması ekonomik ve toplumsal iffetsizliğe neden olabilir.
Rasulullah (sav) iffetin önemine ve lüzumuna binaen şöyle dua etmiştir: “Allah’ım, senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği dilerim.” (Müslim, Zikir, 72)
İffet kavramı yaygın olarak her türlü fuhşiyattan, ahlaksızlıktan, zinadan korunma, -yukarıda belirttiğimiz gibi- namuslu olma, harama bulaşmama anlamında kullanılır. Bu konuda da ayet ve hadislerle Allah (cc) ve Resulü (sav) nasıl hareket etmemiz gerektiğini bildirmiştir. Allah (cc) ayet-i kerimede: “Nikah (imkânı) bulamayanlar, Allah onları kendi fazlından zenginleştirinceye kadar iffetli davransınlar.” (Nur, 33) buyurmuştur. Evlenme vakti gelip imkansızlıklardan dolayı evlenemeyen kişi kendini muhafaza etmek zorundadır.
Abdullah b. Mes’ud’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Ey Gençler! Sizden evlenmeye gücü yeten evlensin. Çünkü evlilik gözü harama bakmaktan korur. Tenasul uzvunu zinadan alıkoyar. Evlenmeye gücü yetmeyen de oruç tutsun. Çünkü orucun şehveti kıran bir gücü vardır.”(Ebu Davud, İbn-i Mace). Başka bir hadiste ise Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Üç kişiye yardım etmeyi Yüce Allah üzerine almıştır. Allah yolunda cihad eden kişi, karşılığını ödemek koşulu ile özgürlük için sözleşme yapan köle, bir de iffetini koruyarak evlenmek isteyen bekâr” (Tirmizi ve Nesai) Ayet ve hadiste geçtiği gibi fakir olup evlenemeyeni; fakat iffetini koruyana yardım edecek ve onu fazlından zenginleştirecektir.
Ahlak kitaplarında iffetin, “nefsani düşkünlük anlamındaki şehvet gücünün dengeli işleyişi;” “nefiste yerleşen ve şehvetin insana galebe çalmasını önleyen nitelik”; “nefsi hayvani zevklerden korumak” gibi tanımları yapılmıştır. Ancak insanın aşırı zevklerden uzak durmasının iffet ve erdem sayılabilmesi için bu tutumun bizzat kendi bilinçli tercihine dayanması ve güçlü bir iradi çaba ile gerçekleşmesi gerekmektedir. Psikolojik veya bedeni bir zayıflıktan, korkaklık ve bilgisizlikten yahut başka bir sebepten dolayı zevklerini terk eden kişi erdemli sayılmaz. Diğer erdemler gibi iffetin de öncelikle ruhi bir meleke haline getirilmesi gerektiğinden, insanın yeme içmeyle ilgili veya cinsel arzularını kendi irade isteğiyle disiplin altına alarak ruhunu bu yönde terbiye etmesi şarttır. İffet, kişinin Rabbinin hoşnutluğunu kazanmak amacıyla bilinçli olarak, çaba sarf ederek elde ettiği bir nitelik olduğunda anlamlı ve değerlidir. (TDV İslam Ansiklopedisi, c. 3, s. 256)
Bilindiği gibi İslam özgürlüğe önem veren bir dindir. Kulların kölesi gibi yaşamayı tasvip etmemiştir. Rebi b. Amir’in dediği gibi, “Allah dilediği kimseleri, kula kulluktan kendisine kulluğa, dünya sıkıntılarından feraha çıkaralım, bâtıl dinlerinin zulmünden kurtarıp İslâm adaletine ulaştıralım diye, bize bir Peygamber gönderdi.” İffetini koruyan insan da nefsinin, nefsinin heva ve heveslerine uyan insanların ve şeytanın tutkularından arınmış olur. Kimsenin sözlü veya fiili sataşmalarına maruz kalmadan hayatını özgürce sürdürebilir. Örneğin tesettürlü bir bayan ile açık giyimli, İslami kuralları önemsemeyen bir bayanın maruz kalacağı ahlak dışı muamelelerin oranı aynı olamaz. Bu minvalde Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getiren, İslam’ın kurallarına göre yaşayan insanlar daha özgürdür.
İffet kavramının hayâ ile de ilgisi bulunmaktadır. Utanmayan bir insan istediği her şeyi yapabilir. Kur’an’da bahsi geçen iffet timsali iki insan –ki biri peygamber diğeri peygamber annesidir- hayâlarıyla insanların önderleri ve örnekleri olmuşlardır. Takva, vakar, sabır, kanaat, cömertlik, hayâ, sakınma gibi hasletler iffeti göstergeleridir.
Rasullah’ın (sav) Allah’tan istediği gibi biz de Allah’tan hidayet, takva, iffet, iffetli nesiller, hayâlı olmayı, hayâ timsali eşler ve çocuklar, haramdan sakınmayı ve kötü hasletlerden uzak durmayı talep ediyoruz.