Müslümanlar için aile bir şey değil, her şeydir. Şeytan ve işbirlikçileri için en mühim hedeflerden biri de aileyi yok etmek ve ailenin fonksiyonunu işlevsiz hale getirmektir. Bunun için bütün imkân ve güçleriyle saldırıyorlar.
Amaçları nedir? Kaç kişiler? Güçleri nedir? Arkalarında kimler var? Gibi sorulara cevap bulmaya çalışacağız.
Önce Aile
Aile; temelini ilahi kaynaktan alan kutsal bir kurumdur.
Aile; insanın üretilip eğitildiği yerdir.
Aile; biz Müslümanların, Müslüman fertten sonraki ikinci hedefidir.
Aile; ferdi her türlü kötülüklerden, insi ve cinni şeytanlardan koruyan bir kaledir.
Aile; ferdi eğiten, yetiştiren, olgunlaştıran, ahlakı ve edebi öğreten bir okuldur.
Aile; ferdin sevgi, saygı, sabır, sorumluluk, sadakat, samimiyet, edep ve ahlakı en zirvede gördüğü ve yaşadığı bir mekândır.
Aile; ferdin ihtiyaçlarını gideren, huzuru ve mutluluğu için gereken bir yuvadır.
Aile; ferdin dertlerini, sorunlarını çözen, acılarını dindiren, sakinleştiren bir limandır.
Aile; ferdin her konuda güvenebileceği, sığınabileceği sosyal bir kurumdur.
Fonksiyonlarını icra edebilen aile bebeklikten yaşlılığa, doğumdan ölüme, insanın en önemli yaşam kaynağıdır.
Toplum Ailelerden Oluşur
Aile fert için ne kadar önemliyse toplum içinde o kadar önemlidir. Hedeflenen aile yoksa toplumda yoktur.
Aile; toplumun köşe ve kilit taşıdır. Köşe ve kilit taşı çıkan bir toplumun, ayakta durması mümkün müdür?
Aile; toplumun can damarıdır. Can damarı kesilen bir toplumda insanca yaşamaktan bahsedile bilir mi?
Aile; toplumun sigortasıdır. Sigortası atan bir toplum küfrün, zulmün, haksızlığın karanlığında kalmaya mahkûmdur.
Aile; toplumda ortaya çıkabilecek ahlaki çöküntülerin, önüne geçebilecek en önemli kurumdur.
Aile; toplumun en önemli refah ölçütüdür.
Aile neslin biyolojik ve ahlak yönünden daha sağlıklı yetişmesinde, hem de ülke ve dünya barışının sürdürülebilir olmasında büyük işleve sahiptir.
Aile; insani değerlerin, kardeşliğin, saygının, sevginin, mutluluğun ve başarının teminatıdır.
Ailesi sağlıklı ve güçlü toplumlar, sağlıklı ve güçlü olurlar. Güçlü toplumlar, güçlü devletler ve medeniyetler kurarlar. Tarih bunun canlı şahididir.
Aile; toplumun olmazsa olmazıdır. İnsanı insan yapan aile olduğu gibi toplumu da toplum yapan yine ailedir.
Ailemiz Saldırı Altında!
Toplumsal cinsiyet eşitliği maskesiyle eşcinsellik veya küreselleşme çağındaki adıyla LGBTİQ+ aklımızın almayacağı her türlü sapkınlığın eklendiği bu hareket, aile ve nesillerimizi tehdit eden emperyalist bir saldırı olarak görüyoruz.
Eşcinsellik aile ve din gibi kavramları ayrımcılık üreten tehdit olarak tanımlıyor. Böylelikle aile, din ve dini kavramlara saldırıyorlar. Özellikle kadın ve yeni yetişecek nesilleri sekuler, hedonist, meteryalist değerler sistemini içselleştirmiş, kendi aile, din ve dini kavramlardan uzak, yabancılaşmış şekilde yetiştirmeye çalışıyorlar.
Kadın toplumun mayası ve şifresi hükmündedir. Çocuklar ise geleceğimizdir. Kadın bozuldu mu aile de toplumda bozulur. Hatta insanlık bozulur. Dünya düşer. Zaten yapmak istedikleri de budur. Kadın hakları, kadınlara özgürlük bu işin süslü kelimeleridir. Kadın ve çocuk hakları adı altında, kadın ve çocuklarımızı yoldan çıkarmalarına izin verilmemelidir.
Kadın ve çocuklarımızı gayri ahlaki bir terör örgütünün elemanlarına dönüştürdüler. Azgın nefisleriyle azgınlık yapan çocukların ve kadınların sahipleri olduk.
Eşcinsellik (LGBT) dünyanın en büyük terör örgütüdür. İnsanlık için bir tehdit ve tehlikedir. Bu sapkınlığı insani kavramlarla hoş göstermeye çalışıyorlar. Aile ve toplumu kökünden sarsacak büyük bir sorunla karşı karşıyayız. Çünkü uyuşturucu, teknoloji bağımlılığı, deist, ensest ve lgbt terörü her taraftan bizi kuşatıyor.
Eşcinsellik (LGBT) hareketinin amacı bellidir. Sapık ve azgın küresel emperyalistlerin dünyayı iğrençleştirme operasyonudur. Deistlik, ensest, uyuşturucu, terör, cehalet ve bilumum ahlaksızlıkla aile ve toplumumuzu bozuyorlar. Bu aşağılık davranışlarla bizleri felakete sürüklüyorlar. Bu Akılsızlık, ahlaksızlık sonumuzu getirecek.
Bu nedenle bütün semavi dinler eşcinsel yaşam tarzına savaş açmışlardır.
Hz. Lut eşcinsel hayat tarzını “ölçüyü aşma, sınırı çiğneme, çirkin, hayâsızlık, kötülük, fesat, fasıklık, akılsızlık, cehalet, iğrençlik, sapkınlık, utanç verici tutku ve günahkârlık” olarak nitelemekte ve de şiddetle karşı çıkmaktadır.
Şimdi biz, ya eşcinsel yaşam tarzına karşı mücadele ederek kendimizi, ailemizi, neslimizi ve toplumumuzu koruyacağız. Ya da eşcinsel yaşam tarzına razı olarak onlarla beraber helak olacağız.
Şunu da açık ve net bir şekilde bilelim ki, İnsan genetiğine, insan fıtratına, aile yapısına, gelecek nesillere savaş açmış bu hareketin, düşüncenin ve yaşam şeklinin hoş görülecek bir tarafı yok. İnsan hakkı da değildir. Eşcinsellik (LGBT) hareketini özgürlük ve insan hakları adı altında masum gösterenler ve savunanlar ya cahildirler. Ya çıkarları vardır. Veya haindirler.
Toplumsal cinsiyet eşitliği, eşcinselliğin en iyi uygulandığı ülkelerde ( İzlanda, filanda, İsveç, Norveç ) kadın ve aileye yönelik problemler önlenebilmiş değillerdir. Aksine kadına yönelik şiddet, boşanma, intihar ve bağımlılık oranları oldukça yüksektir. Çünkü toplumsal cinsiyet eşitliği, eşcinselliğe dayalı politikalar erkek ve kadını birbirine karşı rekabete yöneltmekte ve çatışma dilini kullanmaktadır.
Eşcinsellik hareketi olarak 132 ülkede faaliyet gösteriyorlar. Her yıl 28 Haziran’da küresel ölçekte bir araya geliyorlar. Buna dava anlayışıyla yaklaşıyorlar. Din, dil, etnik, renk, mezhep, coğrafi farklılık yok. Tek millet oldular. Tek bayrakları var. Her yerdeler. Onları artık gökkuşağının renkleriyle tanır olduk.
Şimdi şu soruyu kendimize soralım: Bunlar bu cesaretlerini nereden kimden alıyorlar?!
Bana göre iki sebebi var: Biri, biz İslami çevrelerin en büyük ve en önemli sorunu olan birlik olmamak ve dahası birlik olacağımıza inanmayışımızdan alıyorlar. Hâlbuki bu konuda şuan sayamayacağım kadar ayet ve hadisler var. Vahdeti gerçekleştirmek, bir ve beraber hareket etmek, bize güç, kuvvet ve beraberinde onur ve izzet getireceğine inandığımız halde bizi böyle darmadağınık, bölük pörçük, her birimiz bir yerlerde kendimizi yaptıklarımızla avutup yaşıyoruz! Buda onları cesaretlendiriyor.
Durup düşünmek, sormak lazım, bu yaptığımız doğru mu? Veya daha başka ne yapabiliriz? Müslüman’ım diyenlerle ortak paydalarımız ki aile ortak paydamız. Ailemiz, neslimiz, geleceğimiz ve toplumumuz için birlikte yürüyemez miyiz? Eylem kararları alamaz mıyız?
İkincisi, şeytan, işbirlikçileri, hedonist ve emperyalistlerin kendi çıkarları için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayışlarıdır. Nefislerini putlaştırıp emirlerine kesintisiz itaat edişleridir.
Aile Son Kalemizdir
Aile son kalemizdir. Aile kalemiz düştü mü her şey düşer. Toplum düşer. İnsanlık düşer. Dünya düşer. Şu bir gerçektir ki, bugün aileler kan kaybediyor. Böyle devam ederse birçok aile kan kaybından çökecek, yuvalar yıkılacak, çocuklar yetim, eşler perişan olacaktır. Son yıllarda yıkılan, ailesini kurtarmak için çırpınan, “Ne olur yardımcı olun!” diyen kişilerin sayısı o kadar arttı ki, inanamazsınız.
Bunun elbette ki birçok sebebi vardır. Bu sebeplerin başında İslami hayat tarzına ve onun gereği kurulan aileye ve aile yapısına karşı açılan savaştır. Bu savaş dün vardı. Bugün var, yarın da var olacaktır. Biz kalemizi koruma tekniklerini öğrenip sorumluluklarımızı yerine getirmeyecek miyiz? “Kendinizi ve ailenizi yakıtı insan ve taş olan cehennemden koruyunuz” emr-i ilahisini unuttuk mu?
Aile kalemiz de korumak için yapacaklarımızı iki başlıkta toplayabiliriz. Bir kalemizi içten sağlamlaştırmak, iki dıştan korumaktır.
Kalemizi İçten Sağlamlaştırmalıyız
Biz ki dualarımızda dünyada da ahrette de iyilik ve mutluluk isteriz. Biz ki kendimiz için istediğimizi kardeşlerimiz için de istemek durumunda olduğunu imanın gereği biliriz. Yoksa aile fertleri aynı anda din kardeşlerimiz değil mi? Ne oldu bize? Her kese nazik kibar olanlar neden canlarının bir parçası olan aile fertlerine kaba ve sert olurlar? Çok yerde sabrı kuşananlar neden aile bireylerine çok görürler. Ne olur gelin ailemizi, aileleri koruyalım. Allah için, kendimiz için, mutluluğumuz için, dünya barışını sağlamak için, hatta bütün insanlar ve canlılar için son kalemiz aileyi koruyalım. Bu konuda yapılacakları şu şekilde sıralayabiliriz.
 Aile fertleri, ailesine ve fertlerine devamlı saldırı olduğunu unutmamalı, buna karşı uyanık ve hazırlıklı olmalıdır. Kendisi tarafından gelen saldırıda ne pahasına olursa olsun korumaya çalışmalıdır. Gerektiğinde diğer aile fertlerinden yardım istemeli ve almalıdır.
 Ailede görev ve sorumluluklar fertlerce bilinip yerine getirilmelidir. Bundan taviz verilmemelidir. Yerine getirilmeyen her görev ve sorumluluk, ailesine sıkılan bir kurşun gibi görülmelidir. Buda ailenin kan kaybetmesine, zayıflamasına, ailede huzursuzluğa, mutsuzluğa, başarısızlıklara sebep olacağı unutulmamalıdır.
 Aile fertleri, üzerine düşeni bilmesi ve yapması hem insani bir görev hem de huzuru ve mutluluğu için şarttır. Bu görev ve sorumluluklar bilindiğinde, yaşandığında ve yapıldığında huzur ve mutluluk kapıları sonuna kadar açılır. Niçin açılmasın ki; ailede sevgi saygı, sabır, anlayış ve hoş görü vardır. Hukuka riayet vardır. Ailede hep iyi duygular vardır. Hele bunlar Allah (cc) rızası için yapıldığında ibadete dönüşür. Artık o ev cennet şubelerinden bir şubedir.
 Aile reisi evdeki zamanı, aile fertleriyle birlikte istişare ile yapacakları iyi bir programla yönetmelidir. Telefon, televizyon ve bilgisayar gibi aletlerin bilinçli kullanımına izin verilmelidir. Aksi takdirde birbirlerinden kopuk, internet ortamında takılacağı grup, oda ve aileleri olur! Buda aileyi bitirir.
 Aile fertlerine arzuladığımız Müslüman şahsiyet şuuru verilmelidir. Müslüman şahsiyetten kastımız. İnancı sağlam, ibadeti dürüst, ahlakı yüce, ilmi üstün, bedenen kuvvetli, ince düşünceli ve doğru görüşlü, çalışıp kazanmada maharetli, işlerinde düzenli, başkalarına faydalı, zamanı iyi kullanan ve devamlı kendisini yenileyendir. Aile fertlerinde bu özellikler olduğunda aile huzur, mutluluk, zirvede yaşanır. Başarı kapıları sonuna kadar açılır. Bu ailelerin oluşturdukları topluluklarda da yardımlaşma, dayanışma ve beraberinde zenginlik ve başarılar olur.
 Aile reisi, Aile fertlerini içki, kumar, uyuşturucu ve zina konusunda uyarmalı, onları bunlardan uzak tutmalı, hatta bunlarla mücadele edilmesi gerektiğini anlatmalı ve eğitmelidir.
Dış Saldırılar
Kalemizi dış saldırılardan korumalıyız. Bunlar içinde kısaca şunları söyleyebiliriz.
1. Aileye yönelik kanun, yasa ve kararnamelere karşı devamlı gündem oluşturmalı, bunların imha veya ihyası için mücadele edilmeli.
2. Toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında yapılmak istenenler bilinmeli ve tedbir alınmalı.
3. En büyük terör örgütü eşcinsellik terörüne karşı aileler bilinçlendirilmeli.
4. Unutulmamalıdır ki, bunlar şeytan, işbirlikçileri ve emperyalistlerin dayattıkları, çağdaş kültür kurşunlarıdır. Ruhumuzu, aklımızı, imanımızı delik deşik ettiler. Bakınız tarihe bir şey olmaz dediler. Koca koca uygarlıklar, imparatorluklar yol oldu.
5. Kendini, ailesini, neslini ve toplumunu seven, korumak isteyen Müslümanlar bu saldırılara karşı birleşmelidirler.
Özetle
Genetiğiyle oynanan Aile medeniyetimizin, yeniden inşa ve ihyası için fıtrata, inancımızın kültürel kodlarına geri dönmeliyiz.
Ailemizi, neslimizi, toplumumuzu ifsada karşı ancak böyle koruyabiliriz.
Selam, dua, ümit, tefekkür ve muhabbetlerle

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?