Önem verdiğin bir şeye göstermiş olduğun fedakârlık seviyesi “o şey”in senin için değerini ortaya koyar. Tüm çabaların, bütün hayalin o, olur. Rüyalarını o süsler, hüznün o, ağlamaların o, sevincin o olur. Cevap veriniz lütfen, bu ifadelerimiz Beyt’ül Makdisimiz için de geçerli mi acaba? Bu kutsalımızın bizim dünyamızdaki değeri nedir? Hüznümüz, sevincimiz olabiliyor mu? Rüyalarımızı süslüyor mu? Ticaretimiz, iş yerimiz, tarlalarımız, ekinlerimiz, okulumuz, maaşımız, arabamız, dairemiz, tuttuğumuz takımımıza verdiğimiz değer kadar onu da önemsiyor muyuz acaba?
Hıristiyanların “arınma yeri” yani günahlarından kurtulma yeri olarak kabul ettiği ve yüzyıllarca burayı ele geçirmeye çalıştığı, hatta bu uğurda binlerce Müslüman’ı -Haçlı seferlerinde olduğu gibi- katlettiği, Yahudilerin de buraya sahip olunduğunda, burada Süleyman tapınağı inşa edildiğinde tüm dünyaya hükmedeceklerine inandığı, oradaki Siyon Dağına sahip olmak, orada tapınağı inşa etmek “İsrailoğullarının diğer tüm insanlara hükmetmesi demektir,” diye inandığı Kudüs’e, Beyt’ül Makdis’e biz Müslümanlar acaba gereken önemi veriyor muyuz, bizler de bir Siyonist Yahudi kadar orayı ele geçirmek ve elde tutmak için çaba sarf ediyor muyuz?
Çevresinin Allah (c.c.) tarafından mübarek kılındığı, ayet ile sabit olan; “Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için, bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya yürütenin şanı pek yücedir. Şüphesiz o, duyandır, görendir.” (İsra, 1), yine Peygamber Efendimizin (s.a.s.) kırka yakın hadiste övgüyle bahsettiği Beyt’ül Makdis’e biz ne kadar önem veriyoruz?
Yoksa bizler de zihin kodları değiştirilmiş, bazı tutuk/tutsak beyinliler gibi, kalemleri, düşünceleri satılmışlar gibi mi düşünüyoruz? Biz de mi Hamas durup dururken niye saldırdı, Filistinliler toprak satmasalardı, Arapların meselesidir bizi ilgilendirmiyor deyip farkında olarak veya olmayarak ırkçılık zehri ile mi zehirleneceğiz? Yoksa bu bölge zaten Yahudilerindir, İsrailoğullarınındır mı diyeceğiz? İşte bilgiden uzak, tarihi gerçeklerden yoksun, Allah’ın (c.c.) vaatlerinden, kurallarından uzak, Peygamberin (s.a.s.) söz ve emirlerinden bihaber, hiçbir bilimsel temele dayanmayan bilgilerle bizim de mi zihinlerimizi, algılarımızı değiştirecekler?
Maalesef Müslümanların çoğu, yukarıdaki paragrafta ifade edilen bu yalan yanlış bilgileri, doğru bilgiymiş gibi kabul ettiği için Filistin coğrafyası bugün kan ağlıyor. Bundan dolayı ilk kıblemiz, yeryüzündeki ikinci mabedimiz, üçüncü kutsal haremimiz olan Beyt’ül Makdisimiz bir asırdan fazladır (1917-2023), peygamberleri, Allah’ın (c.c.) dinini yeryüzünde yaymaya çalışanları şehit eden, yeryüzünde fesat çıkaran, peygamberi Tanrı ile güreştirip peygamberi Tanrı’ya galip getirecek kadar sapkın düşünceli, diğer tüm insanları kendilerine hizmet etmesi gereken köleler olarak gören, Yüce Allah’ın (c.c.) Kur’ân-ı Kerim’de “İnsanlar içinde iman edenlere düşmanlıkta en katı olanların Yahudiler ile müşrikler olduğunu görürsün” (Maide, 82), dediği zalim, terörist, işgalci, azgın bir kavmin esareti altında. Bizlere birazcık feraset, birazcık sağlam bir anlayış ve elbette biraz da asil bir öfke lazım…
Siyonistlerin şu an ki tek hedefleri Gazze’dir. Çünkü onlar şunun çok iyi farkındadırlar: Gazze düşerse Mescid-i Aksa düşer. Çünkü Gazze düşerse İslam dünyası düşer, Gazze düşerse İstanbul düşer, Gazze düşerse Mekke ve Medine düşer. Amaçları Mescid-i Aksa’yı ele geçirmek, burayı yıkmak, kendi mabetlerini inşa etmek ve Süleyman heykelini ortaya çıkarmaktır. Bunları yapınca da dünyaya hâkim olacaklarına inanıyorlar.
Siyonistler, I. Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlının bölgeyi kaybetmesi ve bölgenin İngilizlerin mandasına girmesinden itibaren buradaki Müslümanlara zarar vermeye başlamıştır. Yüzyılı aşkındır baskı, şiddet, ölüm, kan, gözyaşı artarak bu coğrafyada devam etmektedir.
Bugün Hamas niye saldırdı diyenlere şunları sormak lazım:
1917’den beri bölgeyi işgal eden, buradaki Müslümanları zor ve şiddet kullanarak evinden, yurdundan çıkaran Hamas mı?
Müslümanları evlerinden, yurtlarından çıkarıp, buralara işgalci çapulcularını getirip yerleştiren Hamas mı?
Müslümanların mescitlerine girip dağıtan, yıkan, kutsallarına zarar veren, mescitlerini kapatan, ezanlarını yasaklayan Hamas mı?
Oradaki annelerimizin, bacılarımızın kıyafetlerine, örtülerine ırzlarına-namuslarına dokunanlar Hamas mı?
Her gün çocuk, kadın, ihtiyar demeden sivil masum insanları katleden Hamas mı?
Hapishanelere, zindanlara Müslümanları doldurup onlara çok kötü muamelelerde bulunanlar Hamas mı?
Gazzelileri zorla evinden çıkarıp kovan, nüfusun üçte ikisinin mülteci konumuna düşmesine sebep olan Hamas mı?
Vatanında kalanları da aç, susuz, elektriksiz, ilaçsız bırakan, şehirlerini açık hava hapishanesi haline getiren Hamas mı?
Buradaki savunmasız insanların toprağını, evini, malını, canını alan terörist işgalciler Hamas mı?
Dışarıdan gelen yardımlara bile tahammül etmeyip yardımlara izin vermeyen, tüm yolları kapatan ve neredeyse bütün kapıları bombalayan Hamas mı?
Kendilerini üstün ırk görüp diğer insanlara üstünlük taslayan, diğer insanları “İsrailoğullarına ancak hizmetçi/köle olabilir.” diye görenler Hamas mı?
Arz-ı mev’ud bizimdir, bize vaddedilmiştir. Onun için almamız gerekiyor. Bunun için de tüm yollar mubahtır, diyen Hamas mı?
Bu soruları çoğaltabiliriz. Vicdan sahibi hiçbir insan “Evet bunların tek sebebi Hamas’tır.” diyemez, dememelidir. Tabii ki bu soruları kişinin sorabilmesi için beyninin yalan yanlış bilgilerle dolu olmaması, at gözlüğü çıkarması, taassupkâr davranmaması gerekir. Kafasındaki yanlış algılardan kurtulması gerekir. Bilgi kirliliğinin farkında olması, her gördüğü görüntüye, her söylenen söze inanmaması gerekir. Farklı kaynaklara bakmalı, doğru kaynaklardan bilgi elde etmeli, okuması, araştırması gerekir. Konuyla ilgili Rabbim (c.c.) kutsal kitabımda, Peygamberim (s.a.s.), dört halifem, sahabelerim, önemli Müslüman önderlerim (Allah hepsinden razı olsun.), bölgenin tarihi, coğrafyası bana ne diyor, diye sorgulaması gerekir.
Onun için uyan Ey Müslüman!
Daha ne zamana kadar düşmanının seni kandırmasına izin vereceksin? Hâlâ Arapların meselesidir, Filistinlilerin meselesidir, Arap-İsrail savaşıdır, Araplar bizi arkamızdan vurdu, Araplar topraklarını sattılar mı diyeceksin? Emperyalist-Siyonist güçlerin akıttığı ırkçılık zehri seni zehirlemeye devam mı edecek? Kur’ân ayetlerinden bir ayet olan Mescid-i Aksa’ya ne zaman hak ettiği değeri vermeye başlayacaksın? Ona; ticaretine, tarlana, okuluna, dükkânına, arabana, dairene, tuttuğun takımına verdiğin değer kadar ne zaman değer vereceksin? Elbette Kudüs davası tüm dünyalıklardan daha öncelikli ve daha önemli bir meseledir. Yeryüzündeki bütün Müslümanların Kudüs şairi Nuri Pakdil’in dediği gibi “Ben Kudüs’ü kol saati gibi taşıyorum.” Evet hepimiz Kudüs’ü kol saati gibi kolumuzda, gönlümüzde, zihnimizde taşımamız gerekir.
Gazze’deki kardeşlerin tüm dünyalıklardan vazgeçip şehadete koşarken senin yardımını, senin duanı, senin sesini, senin yanan içini, onlar için akıttığın gözyaşlarını, çocuklarını severken hüzünlü sevişini, yemek yerken lokmaların boğazından isteksizce, tadına varamadan geçişini yanında hissetmesinler mi?
Orada annelerimiz, bacılarımız, kardeşlerimiz, küçücük yavrularımız aç, susuz, korumasız iken, zalimlerin bombaları altında paramparça olurken sen hayatına hiçbir şey olmamış gibi mi devam edeceksin? Ama sakın unutma! Ahiret var, mizan var, hesap var, sorgu var, cehennem var. Ahirette tüm bu yapılanlardan bizler de mutlaka hesaba çekileceğiz. İman ediyoruz ki Allah (c.c.), bu yaptıklarımızdan, yapmamız gerekip yapmadıklarımızdan, yapmamamız gerekip fakat yaptıklarımızdan bizi hesaba çekecektir. Yine ümmetinden olmakla gurur duyduğumuzu her fırsatta dile getirdiğimiz Peygamberimizin (s.a.s.) yüzüne mahşer günü nasıl bakacağız? O iffetlerine dokunulan annelerimiz, bacılarımız, vücutları parçalanmış bebekler bize hesap sormayacak mı?
Unutmayalım ki biz Rabbimize (c.c.) kulluk yaptığımız oranda değer kazanıyoruz. En değerlilerimizin emirlerine, vasiyetlerine uyduğumuz oranında değerliyiz. Kutsallarımıza sahip çıktığımız oranında ümmetiz, güçlüyüz, değerliyiz, söz sahibiyiz. Rabbim bizi değerlilerine değer veren, bu değerler için mücadele eden kullarından eylesin. Gazze’deki kardeşlerimizin de değerini bilip her daim onlarla beraber olanlardan eylesin. Allahümme amin ecmain…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?