Yunanistan Açıklarında Tekne Faciası
14 Haziran 2023 tarihinde Akdeniz’e açılan ara denizlerden olan İyon Denizi’nde, Yunanistan’ın Mora Yarımadası açıklarında Avrupa ülkelerine geçmek isteyen düzensiz göçmenleri taşıyan ve içinde 700’de fazla yolcunun bulunduğu tahmin edilen bir teknenin batması büyük bir felakete neden oldu.
Yapılan ilk müdahalelerde 104 kişinin sağ kurtarıldığı açıklandı. Sonrasında yapılan çalışmalarda da 100’den fazla ceset çıkarıldı. Diğer yolcuların ise hayatlarından ümit kesildiği ve cesetlerinin ortaya çıkarılması için çalışmaların devam ettiği yapılan resmi açıklamalarda dile getirildi.
Yunanistan açıklarında meydana gelen bu olayda Yunanistan Sahil Güvenlik Güçleri’nin ihmallerinin büyük bir payı olduğu gerek sağ kurtarılan yolcular ve gerekse olayla ilgili değerlendirmelerde bulunan yorumcular tarafından dile getirildi.
Not: İyon Denizi’nde meydana gelen büyük tekne faciası, Akdeniz’de ve bağlantılı denizlerde meydana gelen benzer facialar, ümit ticareti ve Avrupa ülkelerinin ihmalleri ile ilgili olarak Ribat dergisinin Temmuz sayısı için yazdığımız dosyada ayrıntılı bilgi vermeye çalıştık. Konu hakkında daha kapsamlı bilgi sahibi olmak isteyenlere bu yazımızı okumalarını öneririz.
İşgal Rejiminin Saldırıları ve Direniş
Filistin’in Batı Yaka bölgesinde ve Kudüs’te yahudileştirme ve ırkçı tasfiye uygulamalarını tam hız sürdürmeye çalışan siyonist işgal rejimi bu bölgedeki insanlara yönelik vahşi saldırılarını da sürdürüyor.
İşgalci askerler bu saldırılarında korkunç cinayetler işliyorlar. Bu cinayetlerinde bazen bebekleri hedef almaktan da çekinmiyorlar. Nitekim 1 Haziran tarihinde Ramallah’a bağlı Salih Peygamber Köyü’ne düzenledikleri baskında babasıyla birlikte evinin bahçesine çıkan iki buçuk yaşında bir bebeği kafasından vurarak korkunç bir şekilde katlettiler. Olayda bebeğin babası da saldırıya maruz kalarak yaralandı.
Saldırılarını kesintisiz bir şekilde sürdüren işgalciler 19 Haziran Pazartesi günü de Batı Yaka’nın kuzey kesiminde yer alan Cenin’e geniş çaplı saldırı gerçekleştirdiler. Bu saldırı yüzünden de 7 Filistinli hayatını kaybederken onlarcası da yaralandı.
Ancak Filistin halkı, siyonist işgalcilerin tüm saldırgan tutumuna rağmen teslim olmayacağını ve işgale direnmeye devam edeceğini her keresinde ortaya koydu. Cenin’e yönelik saldırı karşısında verilen mücadele de işgalcilerin gerek askerlerinin ve gerekse teçhizatlarının ciddi zarar görmesine sebep oldu. Bu saldırıda işgal rejiminin 5 askeri yaralanırken, birkaç zırhlı aracı tahrip edildi ve saldırıya iştirak eden helikopterlerinden biri vuruldu.
Mahmud Abbas’ın Çin Ziyareti
Filistin halkı siyonist işgal karşısında onurlu ve kararlı bir mücadele verirken, gerçekte işgal rejimiyle güvenlik işbirliği anlaşmasını sürdürme gibi bir kara lekeyi alnında taşımaya devam eden Mahmud Abbas görünüşte Filistin davasına diplomatik destek elde etme iddiasıyla zaman zaman seyahatlere çıkıyor. 13-16 Haziran tarihlerinde de Çin’e ziyarette bulundu. Ancak bu ziyaretinde sergilediği tavır Filistin halkı gibi işgale ve zulme başkaldıran bir halkın asla onaylayamayacağı türden çirkin ve utanç verici bir tavırdı. Abbas’ın Çin’deki dikta rejiminin Doğu Türkistan’daki Müslümanlara yaptığı zulmü destekleyen ve orada hak ve özgürlük mücadelesi veren halka yönelik insanlık dışı uygulamalarını haklı çıkaran tutumu asla Filistin halkının onurlu duruşuyla örtüşmeyen türdendi. Bu tavrıyla Abbas gerçekte Filistin halkını, onun ilkelerini ve değerlerini temsil etmediğini bir kez daha dünyaya ilan etmiş oldu. Zaten onun işgal rejiminin talimatları doğrultusunda siyasi tutuklamalar gerçekleştirmesi ve direnişçileri hapse atması, onlara işkence etmesi Filistin halkının önderi değil işgal rejiminin avcısı olduğunu göstermektedir.
Mısırlı Askerin İşgalci Askerleri Öldürmesi
Filistin’in 1948’de işgal edilmiş bölgesinin güney kesimiyle Mısır arasındaki sınırda, Muhammed Salah İbrahim isimli 23 yaşında bir Mısırlı askerin, 3 Haziran Cumartesi sabahı gerçekleştirdiği silahlı saldırıda 3 işgal askeri öldürüldü. Olayda Mısırlı asker de işgalcilerin saldırısı sonucu hayatını kaybetti.
Mısır yönetimi başlangıçta, olayın uyuşturucu kaçakçılarının takibi sırasında meydana geldiğini iddia etti. Ancak hadisenin gelişmesi ve hedef alınan kişilerin işgal rejiminin sınırdaki askerleri olması bu açıklamayı teyit edici nitelikte değildi. Bilakis olayın Mısırlı askerin işgalci siyonist askerleri kasten hedef almasından kaynaklandığı yönündeki yorum ve değerlendirmelerin dayanakları çok daha güçlüydü.
Sonrasında işgal ordusunun yaptığı araştırmalar ve hazırladığı rapor da Mısırlı askerin işgalci askerleri kasten ve intikam amaçlı olarak hedef aldığını teyit etti.
Bu olaydan sonra işgal rejimi artık Mısır sınırında Mısırlı askerlere güvenilemeyeceği, özellikle bir askerin saldırısının başarılı olmasının diğerlerini de cesaretlendirebileceği yönünde açıklamada bulunarak sınırdaki askerlerine yeni birtakım ihtiyat tedbirlerine başvurmaları için talimatlar gönderdi. Sınır çizgisine ve Mısırlı sınır askerlerinin bulunduğu noktalara belli bir mesafeden fazla yaklaşmamaları, Mısırlı askerlerde herhangi bir normal dışı hareket gözlemleri durumunda derhal üstlerine bilgi vermeleri ve saldırı pozisyonuna geçmeleri istendi.
Sudan’da İhtiyaç Molası Türünden Ateşkesler
Sudan’da gayri meşru darbeyle siyasi iktidara el koyan generallerin kendi aralarında hakimiyet kavgasına girmelerinden kaynaklanan iç savaşın sebep olduğu yangın bütün ülkeyi sarmış durumda. Ara sıra birtakım dış güçlerin, bölgesel organizasyonların ve aracı ülkelerin müdahalesiyle ateşkes ilan edildiği oluyor. Ama bu ateşkesler de yemek ve ihtiyaç molasının ötesine geçmiyor. Görünüşte yedi günlük ateşkes ilan ediliyor ama bazen yedi dakika bazen yedi saat sonra bir taraf ateşkesi ihlal etmeye başlıyor ve ardından ateşkes de ateşe atılıyor. Böylece savaşın ateşi yeniden yükseliyor.
Daha önce de belirttiğimiz üzere bu savaş tam bir horoz dövüşü ve zararını, acısını Sudan halkı çekiyor. Yüz binlerce insan Mısır sınırında sıkışmış durumda. Mısır hükümeti onların içeri girmesine izin vermiyor. O insanlar evlerine de dönemiyorlar ve sınırda perişan bir halde bekliyorlar. Savaştan kaynaklanan güvenlik sorunu sebebiyle insani yardım kuruluşları da dar bir alanda çalışma yapabiliyor. Ayrıca imkanları, mağdur edilen herkese ulaşmaya ve yardım etmeye yetmiyor.
O savaşan generallere sormak lazım: Acaba Cengiz Han ve arkasındaki Moğol askerleri girseydi Sudan’ı bu hale düşürebilir miydi? Öyleyse siz bu ülkenin nesi oluyorsunuz? Ne hakla bu ülkenin yönetimine talip oluyorsunuz?
Tunus’ta Siyasi Baskıların Yanında Ekonomik Kriz
Cumhurbaşkanı Kays Said’in tek adam diktatörlüğünü yeniden hakim kılmak için muhtelif zulüm uygulamalarıyla tam anlamıyla bir açık hava hapishanesine çevirdiği, siyasi liderlerini ise hücrelere kapattığı Tunus’ta bir yandan da ciddi bir ekonomik kriz yaşanıyor.
Geçmişteki zulüm rejimlerinin yolsuzluklarıyla zaten serveti çalınan, son dönemde de diktatörlük rejiminin hakim kılınması ve zulüm uygulamaları ekonomik alanda güven ortamının oluşmasını engellediği için yabancı sermayenin ve turizm sektörünün artık pek ilgi göstermediği Tunus ciddi anlamda bir ekonomik kriz yaşıyor.
Cezayir Cumhurbaşkanının Moskova Ziyareti
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun, 13-16 Haziran tarihlerinde Rusya’nın başkenti Moskova’ya bir ziyaret gerçekleştirdi. Rusya yönetiminin büyük önem verdiği bu ziyarette iki ülke arasında işbirliğinin artırılmasına dair anlaşma da imzalandı.
Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının devam ettiği sırada Rusya’yla genel mahiyette işbirliği anlaşması imzalanması aynı zamanda bir destek anlaşması niteliği taşıyordu.
Cezayir’in son dönemde Batı kulübüyle sıkıntılar yaşadığı biliniyor. Bu yüzden özelde Rusya’ya ve genelde doğu cephesine ilgisi de artmıştır.
Cezayir yönetimi aynı zamanda Suriye’deki Baas rejimine de bu ülkede iç savaşın patlak vermesinden bu yana sürekli destek vermiştir.
Ukrayna’da “Kim Vurdu”ya Giden Baraj
Ukrayna topraklarından Rusya kontrolüne geçmiş olan kısımda yer alan Herson bölgesindeki Yeni Kakhovka barajı onarılması mümkün olamayacak bir şekilde tahrip edildi. Bu baraj bölgede geniş bir arazinin ve muhtelif yerleşim yerlerinin de su ihtiyacını karşılıyordu.
Bölgeyi kontrol altında tutan Rusya barajı Ukrayna’nın bombaladığı iddiasında bulundu. Ukrayna ise Rusya’yı suçlu gösterdi.
Günümüzde artık savaşın bir ahlâkı ve hukuku olmadığından bu tür insani hizmetlere tahsis edilmiş mekanların ve kurumların da karşı tarafın zayıf düşürülmesi amacıyla tahrip edilmesi mümkün olabiliyor. Bu konuda izlenen siyasette her iki taraf da aynı yerde durduğundan, kesin delillere dayanan bir araştırma yapılmadan suçlunun ilan edilmesi de kolay olmuyor.
Kosova’nın Kuzeyinde Yaşanan Gerginlik
Mayıs ayının sonlarına doğru Kosova’nın kuzeyinde yer alan ve ahalisi içinde Sırpların önemli bir yekün teşkil ettiği muhtelif vilayetlerde gerginlikler yaşandı. Bunun sebebi ise belediyelerde ve belediyelere bağlı kamu kurumlarında yönetimin el değiştirmesine bölgedeki Sırp ahalinin karşı çıkmasıydı.
Bölgedeki Sırplar 23 Nisan tarihinde gerçekleştirilen yerel seçimleri boykot etmişti. Dolayısıyla Arnavut partilerin adayları seçimleri kazanmıştı. Bu yüzden Kosova hükümeti kazanan adaylara belediye başkanlıklarının ve kurumlarının devredilmesini istedi. Sırp ahali ise seçimlerin sonuçlarını tanımadıklarını söyleyerek tepki gösterdi. Bu da olaylara ve çatışmalara neden oldu.
Kosova polisi olaylara müdahale etti. NATO’ya bağlı Kosova özel güçleri niteliğindeki KFOR da polise destek verdi. Polislerden ve KFOR askerlerinden yaralananlar oldu. Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic de Kosova sınırındaki askeri gücünü takviye etti ve savaşa hazır halde olmaları talimatı verdi.
Daha sonra sükunetin sağlanması için başta ABD olmak üzere muhtelif dış güçlerden uyarılar yapıldı.
Bölgedeki Sırplar daha önce, Kosova hükümeti tarafından Kosova kimlikleri çıkarmaları ve araçları için Kosova plakaları almaları yönünde talimat verilmesine de tepki göstermiş ve gerginliğe sebep olmuşlardı.
Kuveyt’te Parlamento Seçimleri
Kuveyt’te 6 Haziran tarihinde parlamento seçimleri yapıldı ve muhalif grupların adayları başarılı oldu. Ancak Kuveyt’te hükümet parlamentonun oylarıyla seçilmiyor. Başbakan emir tarafından tayin ediliyor, o da hükümetini kuruyor. Fakat parlamentonun hükümet veya herhangi bir bakan hakkında soruşturma talebinde bulunma, gensoru önergesi verme yetkisi var. Bununla birlikte hükümetle parlamento arasında tıkanma yaşanması durumunda emir, parlamentoyu feshetme yetkisini kullanabiliyor.

Yazar
1962 Artvin Yusufeli doğumludur. İlk, orta ve lise öğrenimini kendi memleketinde tamamladıktan sonra Ankara Ünv. İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. İstanbul Marmara Ünv. İlahiyat Fakültesi’nde Hadis dalında yüksek lisans yapan Ahmet Varol, 1984’ten bu yana basın alanında çalışmaktadır. Bu alanda çalışmaya ilk olarak İslam mecmuasının Dış Haberler sorumlusu olarak görev yapmakla başladı. Daha sonra Altınoluk dergisine geçerek bu derginin “İslam Dünyası” bölümünü hazırladı. Bu dergide çalıştığı sırada Erkam Yayınları’nın da editörlüğünü yaptı. Aynı dönemde haftalık olarak yayınlanan Vahdet gazetesinin de Dış Haberler bölümünü hazırlıyor ve bu gazeteye İslam dünyasıyla ilgili yazılar yazıyordu. Ekim 1996 – Ekim 2000 arasında dört yıl süreyle, aylık olarak 48 sayı yayınlanan Vahdet dergisinin Yazı İşleri müdürlüğünü yaptı. Şimdiye kadar birçok periyodik yayın organında İslam dünyası ve genelde dış politikayla ilgili yazıları neşredilen Ahmet Varol’un, Yeni Akit gazetesinde dış politikayla ilgili haftada üç gün yazısı yayınlanmaktadır. Aylık Ribat, Vuslat ve Davet Mektebi dergilerinde de düzenli şekilde yazıları yayınlanıyor. Bunların dışında değişik İslami yayın organlarında farklı zamanlarda İslam dünyasındaki gelişmelerle ilgili yazıları ve Özel FM adlı radyoda da “Dünya Döndükçe” başlıklı periyodik programı yayınlanıyor.
Yazara Yaz
×
blank
1962 Artvin Yusufeli doğumludur. İlk, orta ve lise öğrenimini kendi memleketinde tamamladıktan sonra Ankara Ünv. İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi. İstanbul Marmara Ünv. İlahiyat Fakültesi’nde Hadis dalında yüksek lisans yapan Ahmet Varol, 1984’ten bu yana basın alanında çalışmaktadır. Bu alanda çalışmaya ilk olarak İslam mecmuasının Dış Haberler sorumlusu olarak görev yapmakla başladı. Daha sonra Altınoluk dergisine geçerek bu derginin “İslam Dünyası” bölümünü hazırladı. Bu dergide çalıştığı sırada Erkam Yayınları’nın da editörlüğünü yaptı. Aynı dönemde haftalık olarak yayınlanan Vahdet gazetesinin de Dış Haberler bölümünü hazırlıyor ve bu gazeteye İslam dünyasıyla ilgili yazılar yazıyordu. Ekim 1996 – Ekim 2000 arasında dört yıl süreyle, aylık olarak 48 sayı yayınlanan Vahdet dergisinin Yazı İşleri müdürlüğünü yaptı. Şimdiye kadar birçok periyodik yayın organında İslam dünyası ve genelde dış politikayla ilgili yazıları neşredilen Ahmet Varol’un, Yeni Akit gazetesinde dış politikayla ilgili haftada üç gün yazısı yayınlanmaktadır. Aylık Ribat, Vuslat ve Davet Mektebi dergilerinde de düzenli şekilde yazıları yayınlanıyor. Bunların dışında değişik İslami yayın organlarında farklı zamanlarda İslam dünyasındaki gelişmelerle ilgili yazıları ve Özel FM adlı radyoda da “Dünya Döndükçe” başlıklı periyodik programı yayınlanıyor.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?