Neredeyiz?
Nereliyiz? Kendimizi Kudüslü hissedebiliyor muyuz?
Dönebiliyor muyuz?
Yükselebiliyor muyuz değerlerimize?
Bir kıskaç…
Bu kıskaçta kiminle karşılaşıyoruz?
Var mı selamımız Hanzala’ya?
Mavi Marmara’da bir damla kan olsak
Tüm benliğimiz boğulsa içinde
Doysa Akdeniz suları şehit kanına
Sel olup “aksa”
Tek bir siyonist sağ kalmasa
Karışsa kanımız Ali Haydar’ın, Furkan’ın kanına
Belki temizlenir utançlarımız
Görmüyor muyuz?
Düşman dayadı namluyu
Haklayamıyoruz
Düştüğümüz yerden kalkamıyoruz…
Sararıyor Aksa’nın taşları ve ardından şehit kanlarıyla kızıl…
Bir bir düşüyor toprağa çiçekler
Feryat ediyor Ahmed Yasin’in mezarındaki toprak:
“Allah’ım ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum”
Her suskunluk yüzümüze bir tokat,
Her tokat yüzümüzde bir utanç.
Yükselmeyen her öfke,
Bizi alçaltan bir adım…
Atılmayan her taş,
Bize dönen bir mermi…
Kapatılmayan her elçilik,
Bize açılan bir cephe…
Yazılmayan her şiir,
Hesap defterinde bir sayfa…
Atılmayan her slogan,
Bize edilmiş bir küfür…
Kudüs’süz her nefes,
İçimize çektiğimiz bir zehir…
Edilmeyen her dua,
Bize edilmiş bir lanet…
Ve asıl bizi bitirecek olan
Fark edilmeyen bunca şey…
Fark ettiğimizde bu kıskaç bitecek.
“Ebabiller nasıl filleri yendiyse,
Taşlar tankları yenecek”.
Osman DEMİR