Güneşin âdâbı doğmak, rüzgârın âdâbı esmek, şehrin âdâbı gece gündüz susup şahitlik yapmaksa, insanın âdâbı da Müslüman olmaktır.
Sahi nedir edep? Nedir Müslümanlık?
Unutulmaya yüz tutmuş adetler mi? Yoksa her dönem bazılarının uydurduğu moda veya akımlar mı?
Neydi gerçekten nene ve dedelerimizin bize öğrettiği ayıp? Ya da bahsettikleri Osmanlı âdâbı?
Aslında âdâb ve medeniyeti anlamak için önce İslam’ı anlamak gerek. O tüm nesillere, geçmiş ve gelecek herkese hitap eden bir çağrıdır.
Güneşi, rüzgârı ve yeryüzünü yaratıp yapmaları gereken şeyleri söyleyen Allah, insanı da yaratıp Müslüman olması gerektiğini söylemişti. Söylemekle de kalmayıp bize Müslümanların önderini de gönderdi. İşte bu vahiy ve Peygamberimizdir (sav) adap ve medeniyet. Bu adap değil miydi hırsız olan Fudayl b. İyaz’ı alim yapan, çocuk olan Ali’yi küçük yaşta yiğit bir delikanlı yapan, kavmi ve putları için savaşan Halid’i Allah’ın kılıcı yapan, bu medeniyet değil miydi ki Osmanlıyı 600 küsur yıl dünyaya hâkim kılan.
O zaman İslam’a düşman olanların derdi neydi? Neden istemiyorlardı çok güzel ve medeni olmasına rağmen bu âdâbı? Neden değiştirmeye çalıştılar ve bizi uyutarak başardılar?
Çünkü biliyorlardı ki İslam dünyaya hâkim olursa herkes huzur ve refah içinde yaşayacak. Yani herkes eşit haklara sahip olacak. Ancak onlar dünyaya sahip olup en zengin olmak istedikleri için İslam’ı yani asıl medeniyeti istemiyorlar. Çünkü onların medeniyet kavramlarına ve çıkarlarına aykırı, hak olan medeniyet… Hırsları ve açgözlülükleri yüzünden ölen hiçbir insan onların umurunda değil. Çıkarları uğruna önlerine çıkan her şeyi ezip geçiyorlar. Müslümanlar birlik olmasın da edepsiz mi oluyor, ölüyor mu kimin umurunda. Yeter ki kimse önlerine çıkmasın.
İşte İslam’ın edep ve medeniyeti refah ve eşitliktir. Bu yüzden İslam’dan çıkan imanını kaybeder, imanını kaybeden Rabbini kaybeder, Rabbini kaybeden doğru yolu kaybeder ve Allah’a kul olmayan dünyaya köle olur. Tıpkı İslam düşmanları gibi. Bu yüzden insanlığın ilk şartı Müslüman olmaktır.
Peki nedir bizi rezil eden ayıp? Küçükken uygunsuz bir şey yaptığımızda annelerimizin bize “ayıp yapma” dediği o ayıp?
Başkaları bize düşünmeyi unutturup bizim yerimize düşünmeye başladığında başladık biz edebi unutup ayıbı edep sanmaya. Bizim yerimize ne düşündülerse, hayatınıza neyi koydularsa İslam’ın medeniyetine uygun olup olmadığını soruşturmadık. Aslını öğrenebileceğimiz edebin yazılı olduğu kitabı anlamamayı sorun olarak görmedik. İşte böyle başladı bizim edebi unutmamız.
Tabi ki bunların doğal sonucuydu insanlığı da unutmamız. En başında insanlığa rahmet olarak gönderilen Peygamberimizi (sav) unutmamız. Oysaki düşmanları tarafından bu kadar saygı duyulan ve güvenilen kaç insan vardı. Tüm dünyada yarım asırdan fazla hüküm sürebilen kaç imparatorluk vardı. İnsanı en değerli varlık olarak gören ve onu hep en yüksek mertebede tutan kaç din vardı.
Ve neden bunların hepsi sadece İslam’da vardı?
Belki de cevaplandırılması gereken en önemli soru buydu. Çünkü bunların olabilmesi için medeniyet ve hoşgörü olması lazımdı, bunlar da sadece İslam’da vardı. Bu yüzden bize geçmişimizi ve Müslümanlığımızı unutturmaya çalışıyorlar. Eğer biz kıyama kalkarsak ne edepsizlik ne adaletsizlik ne de zulüm kalır. Bu da Müslümanları sömürerek yaşayan batının sonu demektir. Biz o zamanı yaşadığımız sürece görür müyüz, onu Allah bilir. Çünkü biz zaferden değil seferden sorumluyuz. Ancak bu ümmet o günleri elbet görecektir.