Günümüz İslam ümmetinin içinden geçtiği büyük sıkıntıya rağmen, Sıkıntı ve problemlerin boyutuna bakarak ümitsiz olmamamız gerekiyor. Çünkü ümmet uzun ve köklü tarihinde pek çok sıkıntılarla karşılaşmasına rağmen Allah’ın izniyle bütün o sıkıntıları aşmıştır. İyice dikkat edildiği zaman, görülecektir ki tüm o sıkıntılar, Allah’ın (c.c) izniyle rabbani âlimlerin eğitim ve terbiyesiyle yetişen gerçek Müslümanların ciddi gayretleriyle ortadan kaldırılmıştır. Bunun için dergimizin bu sayısında bu önemli konuya değineceğiz inşallah.
Önce konuyu biraz açalım: İslam ümmeti tarihi boyunca çok büyük belalarla karşılaşmıştır. İlk ve önemli sıkıntıların başında, Hz. Ebubekir’in (r.a) halifeliği döneminde ortaya çıkan “riddet” olayları gelmektedir. Bu olaylar Allah’ın yardımıyla iki yıldan daha az bir süre içinde çözüme kavuşturulmuştur. Bu başarının sebebi hiç şüphesiz o günkü Müslümanların (sahabelerin) (r.a) Resulullah’ın (s.a.s.) terbiyesinde yetişmiş olmaları ve Hz. Ebubekir gibi rabbani âlim ve liderlerin idaresinde olmalarıdır.
Ümmetin ikinci büyük sorunu ise hicri 4’üncü asırda bid’at ehli Şiilerin ümmete hâkim olmaları neticesinde Müslümanların sünnetten uzaklaşıp bölünmeleri olmuştur.
Zira Buveyhoğulları (321-448 h.) yılları arasında Abbasi halifeliği, Irak ve Fars (İran) başta olmak üzere İslam âleminin büyük bir bölümünü yönetmişlerdi. Fatımiler (Ubeydiler) ise (292-567 h.) yılları arasında Kuzey Afrika, Mısır, Sicilya adası, Şam ve Hicaz bölgelerini yönetmiş, bu iki devlet Şii bidatlarına mensup olup ümmeti zorla sünnetten uzaklaştırmaya, bölünmeye ve ümmeti zayıflatarak düşmanın istilasına maruz kalmaya sebep olmuşlardır. Bu dönemde Sicilya adası, Filistin, Kudüs, Antakya, Urfa ve diğer önemli bazı yerler Haçlıların istilasına uğramıştır.
Bunun üzerine rabbani âlimler, ümmeti sünnete göre eğitip bidat ve sapık zihniyetten kurtarmak ve ümmetin birliğini oluşturmak için harekete geçtiler. İmam Gazali’nin Hocası İmam’ul Haremeyn (419-478 h.) Selçuklular veziri Nizam’ul Mülk ’ün desteğiyle “Nizamiye Medreselerini” kurarak ciddi bir eğitim öğretim faaliyeti başlatmışlardı. Daha sonra İmam-ı Gazali (450-515h.) ilmi çalışmaları Şeyh Abdulkadir Geylani, (470-561h.) Şeyh Adi’ bin Musafir el Hakkâri ve benzeri rabbani âlimlerin eğitim ve irşatları ile yetişen Müslümanlar; Zengiler ve Eyyubiler yönetiminde ümmeti birleştirip Filistin, Kudüs ve diğer İslam memleketlerini Haçlıların zulmünden kurtarmışlardır.¹
901-1033h. (1501-1785m.) yılları arasında İran, Irak, Doğu ve Güneydoğu’yu (Kürdistanı)zapt edip zorla Şiileştirme siyasetini sürdüren Safeviler, Osmanlıları arkadan vurarak Avrupa ortalarındaki ilerlemelerini durdurmuşlardır. İdris-i Bitlisi çabalarıyla bir araya gelen Kürt Beyleri ile Yavuz Sultan Selim arasında (1514m.) yapılan Amasya Anlaşmasıyla Ehlisünnet güçleri birleşip Safevileri mağlup etmişlerdir. Neticede Irak ve Kürdistan bölgesi bidatlerden kurtulup sünnete kavuşmuş. İdris-i Bitlisi gibi rabbani âlimlerin eğitim ve çalışmaları Allah’ın yardımıyla ümmetin bu sorununu da nispeten çözüme kavuşturmaya vesile olmuşlar.
RABBANİ ÂLİM KİMDİR?
Müfessirlerin şeyhi, İmam Taberi (224-310 h.) Rabbanileri şöyle tarif etmektedir: “Rabbani âlimler ilimle beraber toplumun siyaset ve tedbirini de bilen, toplumun dünya ve ahiret maslahatını sağlayanlardır.”2 Eğer günümüzde Müslümanlar, özellikle medrese ehli bu hakikati görüp gerçek âlim ve seydaların yaptığı gibi topluma sahip çıksalardı, ehlisünnete göre eğitim vermiş olsalardı, insanlarımız özellikle de gençlerimiz uyuşturucu, Komünizm, Ateizm gibi sapıklıklaramüptela olabilir miydi?
RABBANİ ÂLİMLERİN ÖZELLİKLERİ
Birinci özellik: İlmini dünyaya alet etmemesi, zira âlim olmanın ilk derecesi, dünyanın değersiz, fani olduğunu ahiretinde çok kıymetli, baki olduğunu bilmektir. Allah (c.c) kötü alimleri, ilmi dünyaya alet etmekle nitelemiş, ahiret (rabbani) alimleri de Allah’tan (c.c) korkmak ve ilimlerini dünyaya alet etmemekle övmüştür. Allah (c.c) kötü âlimleri için mealen şöyle buyurmaktadır: “Vaktiyle Allah (c.c) kendilerine kitap verilenlerden:’ Onun hükümlerini mutlaka açıklayacaksınız ve onu gizlemeyeceksiniz ‘ diye söz almıştı. Ama onlar o sözü önemsemeyerek kulak ardı ettiler ve ona karşılık az bir paha olan dünyalık menfaati aldılar. Bu satın aldıkları şey ne kötüdür.”³
Rabbani âlimler içinde mealen şöyle demektedir: “Gerçekten ehli kitaptan öyleleri var ki Allah’a, size indirilen (Kurana), kendilerine indirilene (kitaplara) Allah’a büyük bir saygı duyarak itaat ederler. Onlar Allah’ın ayetlerini az bir değere satmazlar. İşte onlara Rableri katında mükâfatlar vardır. Elbette Allah (c.c) hesabı çok çabuk görendir.”⁴ Ebu Hureyre’den(r.a) Resulullah (s.a.s.) şöyle demiştir: “Kim Allah rızası için elde edilmesi gereken bir ilmi, dünyalık elde etmek için öğrenirse kıyamet gününde cennetin kokusunu bile alamaz.”⁵
Hasani Basri (r.a) derki: “Alimlerin dünyadaki cezaları kalp ölümüdür. Kalp ölümü de ahiret amelini dünyaya alet etmektir.”⁶
Günümüzde çoğu kişilerin,islami ilimleri dünya menfaatine, dünya makam ve mevkilerine alet etmeleri İslami çalışmanın yeterli yapılmamasına, yapılan çalışmanında yeterince verimli, bereketli olmamasına sebep oluyor. Yukarıda geçtiği gibi Allah’ın kitabı Resulullah’ın (s.a.s.) sünneti bize “ihlası” emrediyor. Onun için günümüzde ciddi Müslümanların çabası rabbani âlimleri yetiştirmeye yönelik olması lazım.İlahiyat Fakültelerinde çalışan hocalar, Medrese eğitimini veren seydalar, akademik çalışma yapan gençlerimiz, öncelikle Allah rızasını ve ümmetin bu ihtiyacını göz önünde bulundurmaları gerekir.
İkinci özellik: Söyledikleri şeylerle amel etmeleri, hatta herhangi bir şeyi söylemeden önce bizzat kendileri onunla amel etmeleri gerekir. Allah (c.c) bu konuda mealen şöyle buyurmuştur: “ Ey iman edenler yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz. Yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah (c.c)katında büyük bir gazap sebebidir.”⁷ Resulullah da (s.a.s.) şöyle demektedir: Miraç gecesinde, dudakları ateşten makaslarla kesilmekte olduğu bir kavim gördüm. Kimsiniz diye sorduğumda dediler ki:“ İyiliği emrederken kendimiz yapmazdık, kötülükten de nehiy ederken kendimiz yapardık.”⁸
“Hatem-i Asamm” (r.a) (ö.237h.) derki:”Kıyamet günü en çok pişmanlık duyanlar dünyada ilim öğretenlerdir. İnsanlar onlardan öğrendikleri ilimle amel edip cennete giderler. Kendileri ise öğrettikleri ilimle amel etmeyip ateşe giderler.”⁹
Şu anda Müslümanların en çok ihtiyaç duydukları şahsiyetler ilmi ile amel eden âlimlerdir. Onun için eğitim veren hocalar, müderrisler mutlaka ihlaslı ve ilimleri ile amel eden, öğrencilerine örnek olan, rabbani âlimler olmaları lazımdır.
Üçüncü özellik: Ümmeti bu hale getiren, toplumsal hastalıkları tespit edip ümmeti bu tür hastalıklardan kurtarmaya çalışmaları gerekir. Rabbani âlimler tefrika, iman ve salih amele değil neticesiz kuru münakaşalarla zaman geçirme, farzı kifaye olan ümmetin muhtaç olduğu gerekli ilimler değil de faydasız felsefi ilimlerle emek harcanması,10 Allah (c.c) ve ahiret gününü unutup dünya sevgisine dalma gibi tehlikeli hastalıkları tespit edip tedavisini yapmaları gerekir.
Sonuç olarak: Müslümanlar çok ümitli bir şekilde çalışmaları gerekir. Çünkü Resulullah’ın (s.a.s.) müjdesi var. Ebu Hureyre’den (r.a) Resulullah (s.a.s.) demiş ki: “Muhakkak ki Allah (c.c) bu ümmete her yüzyılda, dinini yenileyecek birilerini gönderir.11 İslam tarihi Resulullah’ın (s.a.s.) bu hadisteki mucizesine şahitlik etmektedir. Zira her asırda bu ümmete mücedditler göndermiş, var olan toplumsal ve manevi hastalıkları tedavi etmişler,Ümmeti yenilemişlerdir. Asrımızda da Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi ve Üstad Hasan el-Benna gibi rabbani âlimler ümmeti tedavi etmeye çalışmışlardır. Şimdiki olaylar rabbani âlimleri eğitiminden geçen ciddi Müslümanlarla düşmanlar arasındaki mücadeledir. Akıbet hiç şüphesiz müttakilerindir inşallah.
Allah (c.c) bizlere ümmetin ihya çalışmalarında yer almayı nasip etsin amin.

Kaynaklar:
Bu konu da Dr. Macit arsan el Geylani’nin (1932-2015) “keyfe zehere cilu Salahattin” adlı değerli kitabı okunmalıdır. Siyonistlerin, bu kitabını yayınlamaması için yazara 10 milyon dolar teklif etmişlerse de yazar kabul etmemiş ve kitap Arapçada birçok baskı yapmıştır.
Taberi tefsiri cilt:3 sayfa: 292 ali İmran 79’cu ayetin tefsiri.
Ali İmran ayet:187.
Ali İmran ayet: 199.
Ebu davud:3664 ibn-i mace:252 Ahmet müsnet:8457 isnat hasandır.
İhya ulUlummiddincilt 1 sayfa 155 dar fikir Şam 1427 hicri.
Saf suresi ayet 2-3.
İbn-i hibban (53) sahih bir isnatla rivayet etmiştir.
İhya ulUlummiddincilt 1 sayfa 160.
İmam hasan el benna risaleler sayfa: 196 Nida yayınları İstanbul 2010.
Ebudavut 4291 isnatı sahihtir.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?