Bir hatamızdan dolayı bize darılan sevdiğimiz bir insana kendimizi af ettirmek için ne planlar yapar, nice zorluklara katlanırız. Affedilip aramızın düzelmesi durumunda ne kadar da seviniriz… Hâlbuki kendimizi affettirmeye veya beğendirmeye çalıştığımız insan da bizim gibi bir beşer ve bize yapacağı katkı sadece bu fani dünya ile alakalı…
Rahmet ve mağfiret ayının gölgesi bir kez daha üzerimize düştü elhamdulillah. Toprağın suya, yaprağın güneşe hasreti gibi hasret kalmamız gereken fırsat iklimi bir daha geldi. Zira ibadet fukarası bizler için kıyam, sıyam ve kıvam ayı olan Ramazan, çok önemli bir fırsat. Telafi kuponları ile kıyaslanamayacak bir fırsat. Bu ayda bedenimiz kıyama, midemiz sıyama dururken, ruhumuz da kıvama durmalıdır. Bir hatamızdan dolayı bize darılan sevdiğimiz bir insana kendimizi af ettirmek için ne planlar yapar, nice zorluklara katlanırız. Affedilip aramızın düzelmesi durumunda ne kadar da seviniriz… Hâlbuki kendimizi affettirmeye veya beğendirmeye çalıştığımız insan da bizim gibi bir beşer ve bize yapacağı katkı sadece bu fani dünya ile alakalı… Rabbimiz azze ve celle bizden razı olsa, Resulullah (s.a.s) bizi ümmeti olarak kabul etse, bunun bize
faydaları dünyalarla kıyaslanamayacak kadar çok ve ebedidir. Dünyada huzur, ahirette ise cennet ve ebedi saadet… Resulullah (s.a.s) Receb ayının başlangıcından itibaren; “Allah’ım, Recebi ve Şa’banı bize mübarek kıl ve bizi Ramazana (selametle) kavuştur.” diye çokça dua ediyordu. Zira bu aydaki büyük fırsatları kaçırmak istemiyor ve aynı fırsatı bizim de değerlendirmemiz için uyarıda bulunuyordu. Yapılan her iyi amelin yetmiş ve daha fazla katlanarak karşılık gördüğü, bu aya mahsus olan orucun ise, ancak Allah (cc)’ın bilebildiği kadar katlandığı bu ay elbette çok özeldir. Bazı ayet ve hadisler
•“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.” (Bakara, 183-185)
•Resulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Âdemoğlunun her amelinin sevabı on mislinden yedi yüze kadar katlanır. Allah buyurdu ki: “Ancak oruç müstesna. Çünkü o benim içindir; onun mükâfatını ancak ben vereceğim. Çünkü o, şehvetini ve yemesini sırf benim için terk ediyor. Oruçlunun iki sevinci vardır: Birinci sevinç, iftar ettiği zaman, ikinci sevinç de Rabbine kavuştuğu zamandır. Oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur.” (Altı hadis imamı, Rudani- Buhari, Müslim, Riyazu-s salihin, 1214)
•“Kim inanarak ve sevabını Allahtan (cc) umarak Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları af olunur.” (Buhari, Müslim, Riyazu-s salihin, 1218)
•“Ramazan ayı girdiği zaman cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar da zincire vurulur.” (Buhari, Müslim, Riyazu-s salihin, 1219)
İnsanın iki ezeli düşmanı vardır; nefis ve şeytan. Şeytan aynı zamanda nefsi de kışkırtıp üzerimize saldığından iki yönlü düşmandır. Ramazan ayı geldiği zaman Allah (cc) kendi lütfuyla bu iki düşmanımızdan en azılı olan şeytanı saf dışı bırakmaktadır. Bununla da kalmayarak baş başa kaldığımız nefis düşmanına karşı galip gelmemiz için de manevi cephane ve mühimmatımız olan hayırlı amellerimizi yedi yüz hatta daha fazla katlayarak takviye etmektedir. Yani Allah (cc) galip gelmemiz için her imkânı sunmaktadır. Artık buna rağmen, nefsimize uyarak mağlup olmaya devam edersek, kimseyi değil kendimizi kınayalım.
Oruç ve Ramazan
Mevsimlik iş yapanlar için iş mevsimi çok önemlidir. Niceleri bir yıl boyunca işlerin mevsimini beklerler. Avcı av mevsimini, ziraatçı harman zamanını, iple çeker. İşte hayır ve erdem bilen mü’min de Ramazanı iple çeker. Bir rençber için nasıl ki hasat mevsimi önemlidir. Her Müslüman için Ramazan ayı daha da önemlidir. Ramazan’ı Ramazan yapan, kulluk ve Salih amellerdir. Yoksa zaman olarak günleri yirmi dört saat, saatleri de altmış dakikadır. Dolu dolu bir Ramazan fırsatını kaçırmayalım. Daha çok cami ve cemaat… Daha çok Kur’an… Daha çok dua, zikir, yakarış… Daha çok hayır ve hasenat… Daha çok davet ve tebliğ… Her Ramazan üzülerek şahit olduğumuz bir konu da teravihin rekât sayısı. Evet, Resulullah (s.a.s) teravihi farklı rekâtlarda kılmıştır. 8-1020,32-36… Şimdi, eğri oturalım doğru konuşalım. Sahabe, tabiin vd. kulluğun hakkını verenlere kıyasla, biz ibadet fukarasıyız. Şu halde neden biraz olsun çoğaltma tarafına değil de, hep azaltma tarafına meylediyoruz. Hiç arada bir teravihi 36 rekât kılalım diyen gördünüz mü? Ama birçok insan hemen 8 rekâta inivermektedir. Bunu da genelde “şuurlu Müslüman” denen kimseler yapmaktadır. Avam insanların böyle bir dertleri yok. Onlar yirmi rekâtı kabullenmiş devam ediyorlarken, onlara örnek olması gerekenler, her yıl kafa karışıklıklarına sebep olmaktadırlar. Usve-i hasene olmaları gerekirken, usve-i seyyie oluyorlar.
Ramazan’ı Ramazan Yapacak Tavsiyeler
Ramazan her saniyesi, servetler değerinde bir fırsat ayı… Böyle düşünerek yaklaşırsak, Ramazanımızı daha iyi nasıl değerlendirebiliriz, onun hesabını yaparız. O halde böylesi değerli bir zamanı, boş hatta zararlı tartışmalarla heder etmek akıl karı değil… Buyurun bazı tavsiyeler…
1. Orucu tüm organlarımızla tutalım ki oruç da bizi tutsun.
2. Faydasız söz ve davranışlardan sakınalım ki orucumuzun sevabı zail olmasın.
3. Resulullah’ın (s.a.s) şu hadislerini hatırlayalım: “Nice oruç tutanlar var ki, aç kalmaktan başka bir kazançları yoktur. Ve yine nice namaz kılanlar var ki, yorgunluktan başka namazından elde ettiği bir şey yoktur.” (İbn Mace/Sıyam, 21) Efendimizin (s.a.s) başka bir hadisi çok ağır ikazlar içerir: “Mahşer günü nice insanların amelleri eskimiş paçavra gibi suratlarına fırlatılır.” Allah (cc) muhafaza… Oruç gibi ecrini ancak Allah’ın (cc) bilebildiği bir ibadeti heder etmek büyük kayıptır. Şu halde oruçlarımızı sadece midemizi aç bırakmakla değil, gözümüz, kulağımız, elimiz, dilimiz, ayağımız hatta kalbimiz kısaca her organımızla tutalım. Kaldı ki tüm organlarımız bize rabbimizin birer emanetidir. Emanetleri sahibinin talimatları doğrultusunda kullanmasak, emanete hıyanet etmiş oluruz. Tabi ki bu durum Ramazan ile sınırlı değil, ancak Ramazan’da daha da dikkat gerekir…
4. Ramazan ayında namazlarımızı cemaatle ve camide kılalım. Mümkün olduğunca çocuklarımızı da yanımızda camiye götürelim ki camiye aşina olsunlar. Özellikle teravihe ailece gitmeyi ihmal etmeyelim.
5. Teravih, kuşluk, evvabin ve teheccüd namazları üstünde daha dikkatli duralım. Sahura nasıl olsa kalkıyoruz teheccüde 15 dakika ayırmak yeterli olacaktır. Her abdestten sonra ve her camiye girişimizde iki rekât nafile kılmayı ihmal etmeyelim.
6. Günlük Kur’an-ı kerim okumayı ihmal etmeyelim ve asgari üç hatim yapmaya çalışalım. Birisi meal olsun ve tefekkürle olsun. Birini de aile efradımızla beraber yapmaya çalışalım. Kaldı ki Kur’an okumalarımız, Ramazan ile sınırlı olmamalı… Ramazan’dan sonra da günlük Kur’an virdimiz devam etmeli…
7. Esasen bu güzelliklerin hepsini mümkün mertebe aile efradımızla paylaşalım. Çocuklarımızı daha küçük yaşta Kur’an, namaz, cami, ders, sohbet vb. ibadetlere aşina yapmaya çalışalım.
8. Resulullah (s.a.s)’dan me’sur olan günlük dua ve zikirlere önem verelim. Örneğin günde 100 İstiğfar, 100 kelime-i tevhid, 100 salavat, 100 “sübhanellahi velhamdulillehi ve lê ilêhe illellâhu vellahu ekber” gibi… Tercihen sabah-akşam me’surat okuyalım.
9. Davetlere icabet edelim ve biz de gücümüz oranında komşu ve akrabalarınızı iftara davet ederek sılayı rahmi ihya edip pekiştirelim. Akraba ve garibanların davetlerini ve davet edilmelerini yıldız otel davetlerine tercih edelim.
10. Gücümüz oranında hayır ve hasenatta bulunalım. Bunda da akrabaya öncelik verelim.
11. Davet ve tebliğe önem verelim ve yoğunlaştıralım. Şeytanların zincire vurulmuş olmasından dolayı bu ayda yapılan davet ve tebliğin etkisi çok daha fazla olacaktır. Sair zamanlarda aylarca üzerinde durum netice alamadığımız nice kimselere, Ramazan ayındaki kısa ilgilenmeler belki de onların hidayetine vesile olacaktır. Nitekim nice insanların Ramazan ayında hidayeti bulduklarına şahit olmaktayız.
12. Camiye giderken komşu arkadaş ve akrabalarınızdan da birilerini davet edelim.
13. Oruç rehavetine kapılmadan ders ve sohbetlerimizi devam ettirelim. Derslere ara vermeden ibadetleri çoğaltalım.
14. Hilal tartışmasına girmeyelim. Zira bu hamur çok su götürür. Tamamen ilmî ve teknik bir konu olan hilal konusunda her yıl gereksiz hatta zararlı tartışmaların yaşanması manidardır. Siyasetle falan alakası olamayan bu konunun
çözülmeyip tartışmalara malzeme olacak şekilde bırakılmasında kasıt var gibi… Böylece nice Müslümanlar birbirlerini kırabilmekte… Ya da en azından günlerce devam eden tartışmalarla Ramazanımızın her dakikası servetler değerinde olan nice saatlerimiz çalınmaktadır. Boş tartışmalarla geçen bu zamanlarda, acaba ne kadar Kur’an okuma, ne kadar dua ve zikir veya ne kadar ibadetten mahrum kalmaktayız.
15. Teravihin rek’at sayısı, camide cemaatle kılınması, toplu halde Kur’an okuma bid’at mı, değil mi? vb. boş tartışmalara da girmeyelim. Tüm bu tartışmalarda aynı kabilden hem zamanımızı çalan, hem de nice husumetlere kapı aralayan faydasız tartışmalardır. Kaldı ki bizim gibi ibadet fukaralarına, biraz daha ibadet imkânı veren teravihi azaltmak değil, mümkünse çoğaltmak yaraşır…
16. Medyanın malaya’nilerine kanmayalım. Kartelin promosyonlarına karşı ise uyanık olalım. Dikkat edersek medya, her Ramazan bizi meşgul edecek, tartıştıracak nice incir çekirdekleri icat etmektedir. Hele ki on bir ay boyunca İslami değerlere saldıran medya, genelde üzüm yemek değil, bekçi dövmek havasında hareket etmektedir. Buna karşı uyanık olalım. Bunların yarı çıplak manken misali bayanlarla Ramazan programları yapmaları, nasıl yaman çelişki.
17. İtikâf sünnetini ihmal etmeyelim. Mümkünseson 10 gün, değilse 3 gün değilse en azından kadir gecesini itikâfla geçirelim. Unutulan ve ihyası en önemli sünnetlerden biri de itikâf sünnetidir. Resulullah (s.a.s)’ın, orucun farz olmasından sonra, her yıl mutlaka Ramazan’ın son on gününü itikâfa girdiği malum. Bu sünnete vefatına kadar devam edip vefat edeceği yıl ki son Ramazan’da ise son yirmi günü itikâfla geçirmiştir. Bu da Resulullah (s.a.s)’ın itikafı ne denli önemsediğinin ve bize de ısrarla tavsiye ettiğinin açık bir delilidir.
18. Sair zamanlar da her camiye girişimizde itikâfa niyet edelim. Zira nafile itikâf için zaman sınırı yoktur. Öyle ki, iki kapısı olan bir ciminin bir kapısından itikâfa niyet ederek girip diğerinden çıkan bir mü’min, o an camide geçirdiği dakikalar kadar, nafile ibadet etmiş olur.
19. Tüm bu ibadetlerden, aile efradımızla beraber yapabildiklerimizi beraber yapalım. Bir dahaki Ramazan’a kavuşmamız meçhul, o halde bu Ramazanı ganimet bilip değerlendirelim.
20. Ramazan’ın şenlik ayı değil ibadet ayı olarak değerlendirilmesine dikkat edelim. Özellik bazı belediyelerin Ramazan şenliği adıyla tertiplediği, konser vb. Ramazan’ın ruhuna ters olan programlara katılmayalım ve gerekli yerlere gerekli uyarıları yaparak, engellemeye de çalışalım.
21. Resulullah (s.a.s): ”Oruçlu olduğunuzda çirkin söz ve davranışlardan sakının. Şayet biri size sataşırsa ben oruçluyum desin.” Bu vb. nice hadisler, orucun sadece mideyle değil, tüm organlarla tutulması gerektiğini açıkça ifade ediyor. Her organımız bedenimizin bir şubesi. Organların tamamının oruçlu olması, orucumuzu ikmal etmektedir. İşte her bir günü, kişiyi yetmiş yıllık mesafe kadar cehennemden uzaklaştıran oruç da bu oruçtur. Beş duyu organıyla beraber kalp ve ayaklar yedi eder mesela… Bunlardan her birinin orucunun bozulması, orucunun yedide birinin bozulması demektir.
22. Yani oruç fiziki olarak bozulduğu gibi, manevi olarak da bozulabilir. Kendi irademizle bilerek haram bakmak, haramı konuşmak veya dinlemek, fiziken orucu bozmasa da, manen bozar. Başka bir tabirle böyle bir durumda kişiden oruç borcu düşse de, oruçtan alacağı artı sevabı kaçırabilir ki bu, büyük bir kayıptır. Nitekim bazı hadislerde mealen: Nice namaz kılanlara yorgunluk, oruç tutanlara açlık, gece namazına kalkanlara uykusuzluk, zekât ve infakta bulunanlara fakirlikten başka bir şeyin kalmayacağı ifade edilir. Bir rivayette de nice amellerin, eski paçavra gibi sahibinin suratına fırlatılacağına dair uyarı yapılır.
23. Şu halde nice emeklerle işlediğimiz amellerimizin özellikle oruç gibi zahmetli bir ibadetin berhava olmamasına dikkat edelim. Orucumuzu tüm hücrelerimizle olmasa da bari tüm organlarımızla tutalım. Hayatımızın Ramazan, ahiretimizin bayram olması dileğiyle…
Selam… Dua…