Ümmetin parçalandığı, İslam ordularının dağıtıldığı, Müslümanların esir edildiği, topraklarının işgal edildiği, yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin çalındığı ve hilafetin ortadan kaldırılarak ümmetin başsız bırakıldığı bir dönemde Müslümanlara yol gösteren ve bundan sonrada yol göstermeye devam edecek bir şahsiyete ihtiyaç vardı. İşte böyle zorlu bir süreçte ortaya çıkan şahsiyet İmam Hasan el-Benna’dır.
Son yüzyılımıza damgasını vurmuş, bütün İslami hareketlere tesir etmiş ve bundan sonrada tesir etmeye devam edecek bir şahsiyet. Bu tesirin birçok sebebi var elbet ancak biz en önemli iki sebebine değineceğiz.
Birinci sebebi hilafetsiz-şeriatsız bir zamanda tamamen sünneti esas alarak ortaya çıkan ilk İslami hareketi kurmasıdır.
Öyle ki; Sahabe ile Allah Resulü (sav)’in ilişkisini çok iyi anlamış ve işlemiştir. Sahabenin Medine’de sorumlu kardeş aileler kılındığı gibi İmam el-Benna’da kendisine tabi olanları kardeş kılmış ve cemaatin ders halkalarından üsreler (aileler) oluşturarak başlarına sorumlu tayin edilen müşrifler koymuş onlara Müslüman kardeşler demiştir ki zaten hareket de adını buradan alır. Yine Allah Resulü’nün diğer bölgelere gönderdiği davetçiler gibi İmam el-Benna’da belirlediği nakipleri Mısır’ın çeşitli illerine ve çevre ülkelere davet için göndermiştir. Allah Resulü nasıl ki risaletin ilk yıllarında bazı devlet başkanlarına mektuplar göndermişse, İmam el-Benna’da davetinin ilk yıllarında Mısır başta olmak üzere komşu ülkelerin devlet başkanlarına onlara hakkı anlatan ve onları irşad eden, nasihat eden mektuplar göndermiştir. Sahabenin Allah Resulüne biat ettiği gibi İmam el-Benna’da kendisine tabi olanlardan biat almış ve yine biat edilecek hükümleri sünnetten içtihat etmiştir. Ashabın suffe merkezinden, camilerdeki ilim derslerinden, askeri serriyye ve ketibelerine kadar her noktada sünneti esas alan İmam el-Benna, camilerde Cuma hutbeleri vermiş, Cemaat merkezinde Salı sohbetleri yapmış, İzcilik kamplarında da Ketibe uygulamalarını ortaya koyarak Filistin’de cihad edecek 10 bin mücahidi yetiştirmiştir. Hareketinde daha birçok konuyu gerek usul ve terminolojik olarak sünnetten içtihad ederek Selefi Salihin’in yolundan gidebilmek için işlemiştir.
Diğer en önemli ikinci sebep ise; İmam el-Benna’nın çağına yakın âlimlerden farklı olarak kaynak teşkil edecek ilk İslami hareketle ‘Davet Fıkhı Usulünü’ ortaya koymuş olması ve İslam medeniyetine yeni bir Usül geliştirmiş, kazandırmış olmasıdır.
Hilafetin hemen öncesi ve sonrası dönemde dünya çapında birçok Âlim öne çıkmıştır. Örneğin Kafkaslar’da Şeyh Şamil, Türkiye’de Şeyh Said-i Kurdi ve Bediüzzaman Said-i Nursi, Libya’da Şeyh Ömer el-Muhtar, Suriye ve Filistin’de Şeyh M. İzzettin el-Kassam, Mısır’da İmam Hasan el-Benna, Hindistan ve Pakistan’da İmam Mevdudi gibi zatlar aynı çağda yaşamış ve farklı İslam beldelerinde başta halifesizlikten, birliksizlikten ve devletsizlikten dolayı birçok problemle karşılaşmışlardır.
Her bölgenin kendine özgü sorunları ile birlikte ümmetin derdiyle de dertlenen bu zatlar bulundukları bölgede cihad, irşad ve ıslah çalışmalarında bulunmuş, hep bir mücadele içerisinde ve hareket halinde olmuşlardı. Bu zatların karakterlerinde, mücadelelerinde ve hareket tarzında çok fazla ortak noktalar vardı. Mesela; Şeyh Şamil, Şeyh Said-i Kurdi, Bediüzzaman Said-i Nursi, birer mücahit, müderris(öğretmen) , davetçi ve nakşi tarikatına mensup âlimlerdi. Yine Şeyh Ömer el-Muhtar bir mücahit, müderris(öğretmen), davetçi ve Senusi tarikatına mensup bir âlimdi. Şeyh İzzettin el-Kassam’da bir vaiz, mücahit, müderris(öğretmen), davetçi ve kadiri tarikatına mensup bir âlimdi. İmam Hasan el-Benna’da bir öğretmen, mücahit, davetçi ve Şazeli tarikatına mensup bir âlimdi. İmam Mevdudi’de Vaiz, Gazeteci, mücahit, davetçi ve Çeşti (çiştiyye) tarikatına mensup bir âlimdi. Evet, bu zatların ortak karakterleri mücahit, öğretmen, vaiz, davetçi ve tarikat mensubu âlimler olmaları idi.
Hareket tarzlarındaki ortak yanları ise; çalışma biçiminde Kuran-ı Kerim’i ve sünneti esas almalarının yanında cihadı ve tasavvufi yönleri meczetmiş olmaları idi.
İşte tam da bu noktada İmam el-Benna’yı çağının âlimlerinden ayıran özelliğini ortaya koyabiliriz. Çünkü onun belirlemiş olduğu ilke ve kaideler hilafetsiz bir dönemin mücadele yöntemini oluşturuyordu. Dolayısıyla İslam terminolojisine “Davet Fıkhı ve Usulü (el-Fıkhu’d Dava)” konusunu işliyordu. Oysaki hilafet devrinde de İslam’da tebliğ farzdı ve her yerde, her zaman rahatlıkla yapılıyordu. Dolayısıyla böyle bir yönteme ihtiyaç duyulmazken hilafet kaldırıldıktan sonra çeşitli ideolojik akımlar ve yönetimlerin işgalinin başlamasıyla böyle bir içtihada İslam dünyasında ihtiyaç doğmuştu. Bu ihtiyaçtan dolayı İmam el-Benna’nın davet fıkhını oluşturan ilk içtihatları ve yazıları “er-Risale” adıyla başlı başına bir eserde toplanmıştı. İmani meseleden ve akidedeki anlayış yöntemimizden tutunda tebliğe kadar, davanın esasları, davet yöntemi, nasıl bir davet, davetçinin özellikleri nasıl bir Müslüman olunması ve niçin İslami hareket gibi konularından tutunda İslami hareketin özellikleri, İslami hareketin teşkilat yapısının nasıl olması gerektiği ve hatta bu uğurda hangi amellerin işlenip, hangi duaların yapılması gerektiğine kadar davet, usul ve teşkilat yönünden hiçbir konuyu gözden kaçırmamıştı. İmam el-Benna’nın hareket tarzı ve er-Risalesi bu özellikleri ile İslam tarihinde yeni bir kaynak olarak yer edinmiş oluyordu. İslam tarihinde Tıpkı imam-ı Şafii’nin Peygamber efendimizin vefatından sonraki meseleler ile ilgili yapılacak içtihat ve verilecek hükümlerin uygulamasını metodlaştırdığı “er-Risale” adlı İlk “Fıkıh Usulü kaynağını” ortaya koymuş olması gibi, İmam el-Benna’nın “er-Risalesi ’de” ilk “Davet Fıkıh Usulü kaynağını” oluşturmuştur. Bundan sonra ortaya çıkan fıkıh âlimleri nasıl ki içtihatlarında İmam Şafii’nin Usulüne bağlı kalmak zorunda kalmışlarsa, İmam el-Benna’nın hareketinden sonra ortaya çıkan bütün hareket önderleri de el-Benna’nın usulüne bağlı kalmış, etkilenmiş ya da istifade etmek zorunda kalmıştır.
Bu yüzdendir ki hiçbir İslami hareket yoktur ki Şehit İmam el-Benna’dan etkilenmiş olmasın. İşte bu özellikleri ortaya koyabilmesi ile İmam el-Benna kendi coğrafyasının dışına taşıp ümmete tesir ederek yeni bir bakış, yeni bir ruh ve yeni bir güç kazandırmış ve bundan sonrada kazandırmaya Allah’ın izniyle devam edecektir.
Hiçbir İslami hareket yoktur ki Şehit İmam el-Benna’dan etkilenmiş olmasın.
Bu etkilenmenin en önemli iki sebebinden birincisi; hilafetsiz-şeriatsız bir zamanda tamamen sünneti esas alarak ortaya çıkan ilk İslami hareketi kurmasıdır. İkincisi ise; İmam el-Benna’nın çağına yakın âlimlerden farklı olarak kaynak teşkil edecek ilk İslami hareketle ‘Davet Fıkhı Usulünü’ ortaya koymuş olması ve İslam medeniyetine yeni bir Usül geliştirmiş, kazandırmış olmasıdır.