Herkes çocuğuna farklı bir şekilde eğitim verir. Peki, bunu en iyi şekilde nasıl başarabiliriz? Müslüman bir anne çocuğunu nasıl eğitmeli?
Aslında en zor sorulara dahi cevabı olan, muhteşem nizamı ile bize yön veren, her darda kaldığımızda bizi ferahlatan, her sorunumuzda danıştığımız Kur’an-ı Kerim’de her derdimize derman bulabiliriz. Yeter ki biz Kur’an’ı bir süs eşyası gibi duvara asmayalım. Evimizin en ulaşılabilir kısımlarını aksesuarlar ve teknolojik aletler kaplarken, Kur’an çeyiz sandıklarına hapsolundu. Büyükler Kur’an okumak için Ramazan’ı veya cenazeyi beklerken, küçüklerin kaderine de yaz tatilleri algısı düştü. Hiçbir insan hiçbir kitabı anlamadan okumazken, Rabbinin kelamı olan “hayat kitabını” anlamadan okumayı yeterli görüyoruz.
Müslüman bir annenin, çocuğunu eğiteceği vakit asla yanı başından ayırmaması gereken bir kitaptır Kur’an. O kitap ki her anımızda, her sıkıntımızda “hayat kitabımız” olsun. Gelin, çocuklarımızla beraber “Onlar her sözü dinler, sözün en güzeline tabi olurlar” (Zümer, 18) ayeti ile bütünleşerek Rabbimizin kelamına kulak verelim.
Öncelikle çocuğumuzu evvela “bismillah” ile yetiştirelim. “Her şeyin O’ndan geldiğini” bilmeli ve asla kibir deryasına kapılmamalıyız. Pek çok anne “Benim sözümü nasıl dinlemez? Bana nasıl karşı gelir?” gibi cümleler sarf ederken aslında ego savaşlarına yol açmış olur. Oysaki annenin “Ben yapamam, Rabbim yapar” gerçeğine boyun eğmesi gerekir. “Çocuğumu ben terbiye ediyorum” diyen bir anne, evladının en ufak probleminde kendini suçlayarak “Neyi yanlış yaptım?” vesvesesinin altında ezilecektir. Anne elinden geleni yapacak ama sonucu Allah’tan bilerek razı olacaktır.
“Yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” (Saff, 2)
Bu öğüt bir anne için çok önemlidir. Çünkü anne çocuğuna yapamayacağı şeyleri vaad ederek ona güvensizlik telkin etmektedir. Kitap okumayan anne çocuğun kitap okumasını, sigara içen baba çocuğun sigara içmemesini istemektedir. Oysaki çocuk onlardan ne görürse an be an bir kamera gibi kaydetmektedir. Çocuğumuza anlatmak, öğretmek, kazandırmak istediğimiz her halin satıcısı değil; bilakis taliplisi ve talebesi olmalıyız.
“Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” (Zümer, 9)
Çağımız, bilgiye en kolay ulaştığımız bir çağdır. Ama gelin görün ki bilgili anne, bilge bir anne olmayı beceremiyor. Çocuğuna hangi yaşta nasıl davranması gerektiğini okuyup bilen bir anne uygulamada zayıf kalıyor. En önemli ihtiyacımız bilgi ise bilgi neden işimizi kolaylaştırmıyor? Biz her şeyden önce haddimizi, kendimizi ve hedefimizi bilmeliyiz.
“Ey iman edenler! Allah’ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin.” (Hucurât, 1)
Öncelikle anne bir durum ile karşılaşacağı zaman “Rabbim nasıl yapmamı isterdi?” sorusunun peşine düşmelidir. Günümüz pedagojisi çocuklarla konuşurken onun göz hizasına inmeyi tavsiye eder. Aynı öğüdü 1400 yıl önce Nebevi metotta görürüz. Bu yüzden hiçbir ekolü ve metodu Allah’ın ve Peygamberinin önüne geçirmemeliyiz.
“Düğümlere üfleyenlerin şerrinden sana sığınırım.” (Felak, 4)
Her ne kadar “düğümlere üfleyenler” tanımı büyücüleri, falcıları aklımıza getirse de derinlemesine düşününce ayetteki “haset” okumasını idrak ederiz. “Çocuğum senin çocuğunu geçer” tarzında söylediğimiz cümleler aslında yavaş yavaş çocuğumuza sirayet etmektedir. Bu yüzden anne haset etmemeli ve haset ettirilmemelidir.
“İnsan pek acelecidir.” (İsrâ, 11)
Anne sürekli çocuğun hızlı olmasını ister. Yemek yerken, üstünü giyerken, ödev yaparken… Bu yüzden pek çok çocuğun ilk öğrendiği kelimelerden biri, kendi hızına tahammül edemeyen annesinin “hadi” sözcüğü olur. Bu hızlanma hali kişiyi duyarsızlık girdabına sokar. Kâinatın ritmini fark etmeyen, evinin önünde açan çiçekleri dahi göremeyen bir insana dönüşüverir.
“O takva sahipleridir ki öfkelerini yenerler.” (Âl-i İmrân, 134)
Yönetilmesi en zor duygu öfkedir. En ufak şeylerde çocuğa kızarak, bağırarak hatta döverek onun özgüven duygusunu azaltır ve korkak bir insan olmasına sebep oluruz.
“Sesini alçalt (alçak sesle konuş) …” (Lokman, 19)
Bir anne çocuğuna her daim saygı ile yaklaşmalıdır. Bağırmak kişiyi aşağılayan, mahcup eden, kıran bir davranıştır. Bir annenin masum sandığı bağırma, çocuğun ruhunda pek çok sıkıntıya neden olur.
“Gülüyorsunuz… Ağlamıyorsunuz.” (Necm, 60)
Ağlamak insana bahşedilmiş en özel duygudur. Çocuklar rahatlamak için ağladıklarında anne babasının onu desteklemesini bekler. Bırakın bazen çocuğunuz ağlasın. Çocuklarınızın gözyaşlarına tahammülsüz olmayın.
“Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara, 153)
Ve her şeyde olduğu gibi çocuk eğitiminde de sabrın önemi çok fazladır. Sabır ile çocuğumuzun karakterini oluşturur ve onu en iyi şekilde yoğurmuş oluruz. Elbette hepimiz biliyoruz ki çocuk eğitmek zor ve sabır gerektiren bir sorumluluktur. Ama şunu unutmayalım ki çocuklar dünyanın süsüdür: “Mal ve çocuklar dünya hayatının süsüdür.” (Kehf, 46)

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?