Toplumumuz gayesiz bir yola sapmış, beşeri ideolojilerin safsatalarıyla zihinleri bulanmış bir vaziyettedir. Bu gayesiz ve bunalımlı durum önlenemediği takdirde geleceğimizin felaketine işarettir. Maalesef ki toplumumuz inanç eksikliği yaşamakta ve hayatını emperyalist güç- lerin kirli rejimlerine göre dizayn edip yüce Rahman’ın kurtuluş nizamını unutmuş bir haldedirler. Allah’ın ayetlerini inkar eden, küfür topluluğu için hizmette bulunan Müslüman evlatlarının ço- ğunluğu kendinden önce örnek bir nesil bulamamış, dolayısıyla inançları incecik ip gibi aşınmış ve zayıflamıştır. Allah ve Resulü’nün yolundan farklı yollara sapan ve başta kendilerine olmak üzere ümmete zulmeden böyle bir neslin kolayca Allah’ın (c.c) ayetlerini ve Resûlullah’ın sünnetini inkarı mümkündür. Bugün gençlik eğer ki Allah’ın (c.c) ayetleri ve Rasûlullah’ın (s.a.s) sünneti okunduğu vakit umursamayıp, duyduğu halde itaat etmeyip yüz çeviriyorsa suç İslam düşmanlarının olduğu kadar aynı zamanda İslam davetçilerinindir. Eğer gereği gibi görevimizi yapmış olsaydık belki de akrabalarımız, kardeşlerimiz olan bu gençler bu yollarda olmayacaktı.
Bu toplumun hidayeti zorda olsa imkansız değildir. Çünkü Üstad El-Benna’nın meşhur sözünde söylediği gibi: “Ümitsizlik Müslüman‘ın ahlakından değildir.” Bizler ümitsizliğe kapılmadan Allah’a çağırmaya devam edeceğiz. İyi biliniz ki küfür ve nifak ehli İslam şuuruna sahip, kendini davetçi diye nitelendiren zümreden misliyle bıkmadan ve usanmadan hızlı ve etkili çalışmaya devam etmekte ve başarıyı kısa sürede elde etmektedirler…
Kardeşlerim her şeyden önce acılar içinde kıvranan, uçsuz bucaksız boşluğa düşen, hiçbir inanç ve değere sahip olmayan, psikolojik bunalım yaşayan, sağa sola saldırıp toplumda musibet haline gelen gençliğin biz davetçilere ihtiyacı vardır. Biz davetçiler olarak kendimizi medreseye ya da camiye kapatarak veyahut kendini İslam gençliği diye tanıtan gençlerin zihninde kalıplaşmış , ağızlarına sakız gibi yapışmış “Mehdi’yi bekliyoruz” propagandasıyla kendimizi aldatarak İslam’ın üstün gelmesi sonucuna varamayız. Bizler sözde İslam gençliği diye adlandırılan gençliğimizi davetçi gençler olarak kazanmayı hedef edinmeliyiz. Bu yolda dusturumuz yalnızca Kur’an, rehberimiz ise Rasûlullah olmalıdır. Gençliği İslam’a kazandırmak için ise gençliği tatmin edecek yolları belirlemeliyiz. Onları ikna etmeli niyetimizi açık bir şekilde ifade etmeliyiz. Niyetimizde kardeşlikten, iyi niyetten başka bir şey bulamayan gençlik çağrımıza umut ediyorum ki en kısa sürede karşılık verecek ve ondan başka kurtuluş yolu olmayan iman çağrımıza şevkle yaklaşacaktır. Hiçbir zaman gençliği kazanmak zor değildir, emin olunmalıdır ki gençliği kazanmak camiye tefekkürü bilmeden katı kurallarla dini yansıtan yaşlımızdan daha kolay olacaktır. Şunu da bilmeliyiz ki gençliğe yaptığımız çağrı, genç kardeşimizde Müslüman’ın zelil olduğu, aşırı yumuşak olduğu veya korktuğu anlayışını şekillendirmemelidir. Aksine Hz. Ömer in özelliğinden olan süratli ve heybetli yürüme, konuşunca sesini işittirme özelliklerini şahsımızda bulundurmalıyız. Gençliğe İslam ın insanı nasılda değiştirip olgunlaştırdığını, başı- boş insan olmaktan ziyade onu yaratan gerçek hükümdar olan yerin ve göğün sahibi Allah (c.c) ın rızasını kazanıp ebedi cenneti kar etme gayesi taşıyan Mü’min gençliğin istikrarını, kararlılığını ve çabasını davette bulunduğumuz gençliğe inandırmalıyız. Mü’min’in inançla, kötülüğün ,toplum düzenini ve huzurunu bozan alçak zihniyetin topluma yerleştirdiği her türlü maddi ve manevi pisliğin üstesinden inançsız bir kimseden çok daha kolay geldiğini ve insanların kalbine küfür gençli- ği gibi korku ve tehdit değil huzur ve güven verdiğini göstermeliyiz. Aynı zamanda davetçi; İmanın olduğu yerde korkudan söz edilmeyeceğine kanaat getirmiştir. Bundan dolayı kimseden korkmaz, küfür davetçilerinden çekinmez, sözünü işittirir, hakkı aşikar edip batılı hak ettiği yere, yani ayaklar altına alır. “Hakkı batılın üzerine salarız, bir bakarsın canı çıkmıştır. De ki: Hak geldi batıl zail oldu, zaten batıl daima zail olagelmiştir.”
Genel olarak davetçi gençlikte imanın kazandırdığı bu eşsiz güzellikleri gören genç kardeşimiz eğer kalbi kılıflaşmadıysa, fıtrat gereği davetçi gençlerde gördüğü imanın kazandırmış olduğu güzellikleri, küfür gençliğinin yaptığı çirkin, sonucu kötü olan huzursuzluk ve korku veren davete tercih edecektir. Bunu açık bir nasla hak ve batılı birbirinden ayıran Kuran-ı kerimde görmekteyiz Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır
“Fakat Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde müzeyyen kıldı. Küfrü, fıskı ve isyanı size kerih gösterdi…” (Hucurat, 7)
“Kardeşlerim! İşte bu gün bütün dünya içinde bulunduğu acılardan onları kurtaracak hidayet, esenlik ve barış çağrınızı beklemektedir.” (El benna)
Allah (c.c) bu yolda başarıyı elde eden hayırlara çığır açan bir davetçi kimliğini hepimize nasip etsin…
Kasım Özgüç