Gece sessizlik, gece tefekkür, gece dinlenme, gece güneşin doğuşuna gebe, gece kimse yok, sanki yalnızsın, sanki tüm sevdiklerin seni terk etmiş ve bir yetim gibi kimsesiz kalmışsın. O zaman düşünüyorsun, her gece beni terk edenler bir gün sonsuza kadar terk etmeyecek mi? Ben hayattayken bile yanımda olmayanlar kabirde nasıl yanımda olacak?
Düşüncelere dalıyorsun madem sonunda tek kalacağım bari öyle birini seveyim ki hiç benden ayrılmasın beni hiç tek bırakmasın diyorsun her zaman tek kaldığında, korktuğunda ve birine sığınmak istediğinde aklına gelen yine geliyor aklına.
Evet diyorsun, tabi ya neden birini bekliyorsun ki hep yanında olan biri var zaten ama yanında olana o kadar nankörsün ki yanında olduğunu bile çoğu zaman fark edemiyorsun.
Sana geceyi düşünmen, dinlenmen için veren Allah aklına sadece zor durumdayken geliyor. Rabbin sana diyor ki gecenin ardından gelen gündüz bir tesadüf değil, ben nasıl geceyi gündüze çevirdiysem içindeki karanlığı aydınlığa, huzursuzluğu huzura çevirir, fırtınaları da dindiririm. Genellikle zor durumda kaldığında ve işin düştüğünde beni hatırlasan da seni her daim affederim. İşte bu merhamet tüm yeryüzündeki canlılara yeter, bir annenin yavrusunu sevmesi insanların birbirine yardım etmesini sağlayan bu merhametin hepsi ise onun yüz merhametinden sadece bir tanesi değil mi? Bu kadar merhametli olan rabbin neden affetmesin ki seni?
O değil miydi ki yüz adam öldüreni iman yoluna adım attığı için affeden. Affeder rab affeder de af için tövbe, tövbe için de gerekli olan her şey, düşünmeyle başlar işte.
Düşünmeye devam edersin gecenin karanlığında, neden insan geceleri daha çabuk kaybolur da yolunu bulamaz diye. Bunun cevabını da bulursun hemen çünkü gözler kalp, vahiy ise nurdur ve doğru yolda bize ışık olur. Ancak karanlıkta insan nereye gideceğini bilmez, korkar ve dehşete kapılır. Bir sarhoş gibi sağa sola yalpalar durur, bu onu daha da korkutur.
Yani gece umutsuzluğun, nur ve ışık ise umudun sembolüdür. Gece her şey gizli, gündüz ise her şey açıktır.
Gecenin bu kadar karanlık ve korkunç olmasının da bir sebebi daha var diye düşünürsün. Bu gece değil mi kavimlerin helak olduğuna şahitlik eden, Hasan el-Benna gibi şehitlere ve katillerine şahitlik eden ve Kudüs’ün düşmanlar tarafından el konulduğuna şahitlik eden.
Birçok şeye şahitlik etmiştir gece ama gizlilik onun bir özelliği olduğu için hiç ses çıkarmadan bunları da sessizce gömmüştür içine. Ama bir gün gelecek tüm bunların hesabını soracaktır elbet. Çünkü onun tüm bunlara şahitlik ettiği yetmezmiş gibi rabbi onu tefekkür ve dinlenme için yaratmışken zalimler onu zaman edinmiş, her işlerini de o zamanda yapıyorlar. Bu defa Resulullah zamanını hatırlıyorsun, gece onlar için nelere şahitlik etmiş diye. Herhalde en çok mutlu olduğu zamanlar o zamanlardır diyorsun.
Başta Resulullah olmak üzere tüm sahabelerin göz yaşlarına şahitlik etmiştir diyorsun ama o göz yaşları ki sadece Rabbinden korktuğu için akıtanların göz yaşlarıdır. O korku öyle bir korkudur ki sadece Rabbinden korkanlarda vardır. Ve onlardaki öyle bir imandır ki gecenin şahitliğine farklı şeyler kaydederler. Her zaman zulme şahitlik eden gece o zaman sadece rahmete şahitlik etmiştir.
Dersin ki o zamanlara şahit olmadığım halde ben o huzura ve rahmete gıpta edip şu anda olmasını temenni ediyorsam gece nasıl özlemiştir o zamanları, belki de Resulullah’ın kardeşleri olarak böyle bir rahmete tekrar şahit olmak için bizden de tövbe ve tefekkür etmemizi bekliyordur. Çünkü rabbi onu, bunun için yaratmıştır. Belki de Rabbin’in her gün emrini yerine getirirken her gelişinde umutla geliyordur. Ancak biz o anda rahmet ve tefekkür yerine sadece sessizliği ve dinlenmeyi görüp güneş doğana kadar uyursak gecenin gündüzü peşinden getirdiği seher vaktini göremediğimiz gibi kalbimizi de sıkıntı ve umutsuzluk karanlığından çıktığını da göremeyeceğimizi düşünüp artık Rabbini tefekkür edip onun yolunda cennete doğru yürümenin vaktinin geldiğini düşünürsün.