Bizleri yoktan var eden ve varlığından haberdar eden Allah’a hamd, mücahitlerin rehberi ve imamı Muhammed’e (s.a.s), âline, ashabına ve kıyamete dek yolunda gidenlere salât ve selam olsun.
Güç, kuvvet vb. anlamları haiz olan “cehd” kökünden türeyen “cihad” kelimesi, “Câhede” kelimesinin masdarı olup; Allah yolunda mücadele etmektir. Bu mücadele bazen söz ile bazen de eylem ile olur. Başka bir deyişle, İslam literatüründe cihad, Allah yolunda gösterilen tüm gayret ve çabaların adıdır.1 Cihad kavramı genel bir anlam içeren ve içerdiği anlamın da kendi içerisinde dereceler şeklinde olduğu ve bunun en zirve noktasının da Allah’ın dinini hakim kılmak için Allah düşmanlarıyla savaşmak olduğu ilgili ayet2 ve hadislerden anlaşılmaktadır. Allah yolunda cihad, halefiyle-selefiyle bütün İslâm ülemasının ittifakıyla her Müslümana farzdır.3 Kur’an’ı kerimde cihad kavramı sıklıkla vurgulanmış; isim olarak dört, fiil şeklinde, yirmi dört, cihad eden anlamındaki mücahid ise iki ayette zikredilmiştir. Bu ayetlerin bir kısmı “Allah yolunda savaşma ve mücadele etme” anlamını ifade ederken diğer bir kısmı ise “Allah’ın rızasına uygun bir şekilde yaşama çabası”nı ifade etmektedir.4
İnsanlık tarihinde hak-batıl mücadelesi hep var olmuş ve günümüzde de devam etmektedir. Bu mücadele bazı zamanlarda sıcak savaşlar, bazı zamanlarda soğuk savaşlar, bazı zamanlarda ise her iki tarzla da yapılmıştır. Günümüzde de İslam aleminin içerisinde bulunduğu duruma bakıldığında Müslümanlar aleyhine savaşın her iki tarzı da açık bir şekilde icra edilmekte ve birçok Müslüman bu durumdan habersiz durmaktadır. Allah (c.c) bir çok ayette kendi yolunda mücadele edenleri farklı şekillerle övmüş; bazı ayetlerde onların dünyadaki duruşlarını, bazı ayetlerde ise ahiretteki karşılıklarına vurgu yapmıştır. Mücahitlerin övüldüğü iki ayet ve bir hadis tahlil etmeye çalışalım:
1. “Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir.”5 Bu ayette Allah (c.c), kendisine verdiği söze sadık kalan, dini uğruna mücadele eden, iki grup insanı anlatmakta ve birinci grubun bu mücadele yolunda can verdiği diğer grubun ise mücadelesini sürdürdüğünü haber vermiştir. Seyyid Kutub (r.h), bu ayet ile münafıkların durumunu ve dönekliklerini ele alan aynı surenin önceki ayetleri arasında çok dikkat çekici bir bağlantı olduğunu ve önceki ayetlerde münafıkların dönekliğini ve Allah yolunda mücadele edeceklerine dair söz verdikleri halde mazeretsiz bir şekilde Allah (c.c) yolunda mücadele etmekten yüz çevirdiklerini, bu ayette ise münafıkların bulunduğu aynı toplumda bir de Allah’a verdikleri sözde sadık olan ve son nefesine kadar Allah’ın dini uğruna mücadele eden yiğitlerin de olduğunu ifade ettiğini söylemiştir.6
2. “Fakat Peygamber ve onunla beraber inananlar, mallarıyla, canlarıyla cihad ettiler. İşte bütün hayırlar onlarındır ve onlar kurtuluşa erenlerin kendileridir.”7 Bu ayette Allah (c.c) bir grup model insanı bizlere tanıtıyor. Onlar Allah’ın elçisi ve onunla beraber islam davasına gönül veren ve sahip oldukları her şeyi bu davada kullananlardır. Allah (c.c) onların karşılığını eşsiz bir ifade,ve beliğ bir cümle olan “İşte bütün hayırlar onlarındır ve onlar kurtuluşa erenlerin kendileridir” şeklinde dile getirmiştir. Bütün hayırlar demek, dünyada izzet, şeref, zenginlik ve üstün söz, ahirette ise en büyük mükafat ve Allah’ın rızasıdır.
3. Ebu Hüreyre (r.a) şöyle rivayet etmiştir: Resulullah’a (s.a.s) “Allah yolunda savaşmaya hangi amel eşit olabilir” diye sorulunca Resulullah, “buna gücünüz yetmez” dedi. Bunu iki yada üç sefer tekrar ettilerse de Hz. Resulullah (s.a.s) “buna gücünüz yetmez” dedi. Sonar şunları söyledi: “Allah yolunda cihad eden kimsenin durumu, bir mücahit savaştan dönünceye kadar ara vermeden oruç tutan, namaz kılan ve Allah’ın ayetlerine uyan kimsenin durumu gibidir”8 bu riaveyette de Allah resulü (s.a.s) cihad eden kişinin cihadında, diğer insanların yapamayacağı büyük bir amel yaptığını bizlere bildirmiştir.
Kardeşlerim! Yukarıda genel anlamda Allah yolunda mücadele etmek zirve noktada ise Allah’ın dinini hakim kılmak için Allah düşmanlarıyla savaşmak olan cihada günümüzde ne kadar da muhtacız. Zira din düşmanları bizi ve davamızı iyi tanıyor ve ona göre bizimle mücadelede stratejiler geliştiriyorlar. Bazen İslam’ın tamamen hoşgörü bazen de İslam’ın tamamen kaba, katı ve yaşanılmaz bir din olduğu algısını yaygınlaştırarak İslamın farklı yüreklerde yer edinmesini engellemeye çalışıyor ve bu doğrultuda planlar yapıp farklı birtakım faaliyetlerle kamuoyunu yönlendirmeye çalışıyorlar. Bizim de Müslümanlar olarak başta genel olarak İslam’ı özel olarak da İslam’ın yaşanırlığını ve izzetini sağlayan yegane esaslarından olan cihad kavramını iyi anlamamız ve bu anlayışın yaygınlaşması yolunda çaba sarf etmemiz gerekir. İslam davasının mücahitlerinden ve şehitlerinden Hasan el-Benna İslamı şöyle tarif etmektedir: “İslam, hayatın tüm olgularını kapsayan şümullü bir sistemdir. İslam; vatan, hükümet ve ümmet olarak devleti ifade ettiği kadar, güç rahmet ve adaleti ifade eden bir ahlak, kültür, kanun, ilim ve yargıdır. İslam madde ve servet olduğu kadar kazanç ve zenginliktir. Cihad ve davet olduğu kadar ordu ve düşüncedir. İslam sağlam bir akide ve samimi bir ibadettir. Bütün bunlar İslam için aynı şeylerdir.”9
İslam tarihinin her safhasında cihad sahasında büyük çoğunlukla gençler rol almışlardır. Zira onlar Allah Resulünün “Beş şey gelmeden evvel şu beş şeyi ganimet bilip değerlendir: İhtiyarlık gelip çatmadan evvel gençliğini…”10 tavsiyesini anlayabilmişlerdi. Cihad gibi kutlu bir konu ele almışken, Saadet devri olma şerefine nail olan devirde İslam davasını omuzlayan bir kaç örnek şahsiyetin zikredilmesi de yerinde olacaktır.
1. Hz. Hatice: Allah Resulünün “Allah bana ondan daha hayırlısını vermemiştir. Herkes benim peygamberliğimi inkâr ederken O bana iman etti. Herkes benim yalancı olduğumu iddia ederken O beni tasdik etti. Kimse bana bir şeycik vermezken o malını mülkünü benim emrime verdi. Üstelik Allah bana ondan çocuklar nasip etti.” Şeklindeki ifadesi Hz. Hatice’nin İslam davasındaki rolünü yeterince anlatıyordur.
2. Hz. Ali: Hayber’in fethi öncesi “Yemin olsun, İslam bayrağını yarın öyle bir kimseye vereceğim ki, Allah ve Resulü onu sever Allah ona fetih ihsan edecektir”11 şeklindeki Allah Resulünün (s.a.s) müjdesine mazhar olan Hz. Ali müslüman olduğunda 10 yaşındaydı ve tüm ömrünü İslam davasına adamıştır.
3. Genç yaşta iman edip ömrünü İslam davasına adayan Hz. Zeyd b. Harise (15),12 Hz. Ömerin oğlu Abdullah (10), Abdullah b. Zübeyr (7), Câfer bin Ebî Tâlib (17), Abdullah bin Mes’ûd (16), Zübeyr bin Avvâm (16) ve Musab b. Umeyr (18) gibi başka nice yiğitler vardır.
Abilerim, kardeşlerim! Hz. Ali misali İslam sancağını bizler de bir süre taşıyıp, Allah ve Resulünün sevdiği ve Allah’ın nice fetihlere vesile kıldığı bir Müslüman birey olmak istemezmiyiz. Ablalarım, bacılarım! günümüzde bir çok kişi peygamberi inkar ederken, sünnetinden yüz çevirirken ve davasına aldırmazken Hz. Hatice misali sünneti seniyyesini tasdik etmeyi, davasına davetçi olmayı, onu desteklemeyi ve neticede de cennet ile serfiraz olmayı istemezmisiniz. Gelin! yaşımız, işimiz, mevki-makamımız ve ekonomik düzeyimiz ne olursa olsun hep beraber Allah’ın dini için mücadele edelim, cihad edelim, dular edelim, kalem gerekiyorsa kalem oynatalım, hitap etmek gerekiyorsa hitap edelim, çevremizdeki insanları bilinçlendirelim ve Allah’ın sevdiği kulların zümresine dahil olmaya çalışalım.

Dipnotlar
İbn Manzûr, Lisanü’l-Arab, 2,467-468; Ahmet Önkal, Resulullah’ın İslam’a Davet Metodu, 145.
Bakara, 216; Âli İmran, 156-158, 169-171; Nisâ, 71-78; Enfâl, 60-65;Tevbe, 14-15, 29, 41, 81-83, 88, 111; Muhammed, 20-21; Saff, 14.
Hasan Elbenna, Mecmuatü Resâili’l-İmâm Hasan Elbenna, 34.
Dia, cihad maddesi,
Ahzab, 23.
Seyyid Kutup, Fi Zilâli’l-Kuran, 9, 302-303.
Tevbe, 88.
Ebû Dâvud hariç diğer altı imam rivayet etmiştir.
Hasan Elbenna, 7.
Nesaî, Sünen.
Resulullah’ın (s.a.s) Doğumundan Günümüze İslâm Tarihi, İslâm Araştırmaları Komisyonu, I, 191.
Zeyd Harise’nin hayatı ile ilgili daha detaylı bilgi için bkz. Abdurrahman Rafet Paşa, Suver min Hayâti’s-Sahâbe, 217.
Kaynakça
Kuran-ıKerim
İbn Manzûr, Lisanü’l-Arab, mektebetü’t-Tevkifiyye.
Ahmet Önkal, Resulullah’ın İslam’a Davet Metodu, Kitap Dünyası Yayınları.
Hasan Elbenna, Mecmuatü Resâili’l-İmâm Hasan Elbenna,Darü’l-Kalem.
Diyanet İslam Ansiklopedisi
Seyyid Kutup, Fi Zilâli’l-Kuran, Hikmet Yayınları
Ebû Dâvud, Sünen
Nesaî, Sünen.
İslâm Araştırmaları Komisyonu, Resulullah’ın (s.a.s) Doğumundan Günümüze İslâm Tarihi, Beka Yayınları.
Abdurrahman Rafet Paşa, Suver min Hayâti’s-Sahâbe, Darü’l-Edebi’l-İslamî

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?