“Kendimizi geliştirmek baltamızı bilemektir” der Sabahattin Uçar Hoca. Baltamızı bilemeliyiz ki onu Allah (c.c.) yolunda hakkıyla kullanabilelim. Kendimizi geliştirmenin en iyi yollarından biri de şüphesiz ki kitap okumaktır. Tabii her kitabın faydalı olduğunu söylemek de doğru olmaz. Lakin bazı kitaplar vardır ki bizi hedeflerimizin ötesine taşır. “Teşkilatçının Başarı Kılavuzu” adlı eser de bu kitaplardan biri.
Eserde her biri birbirinden değerli yirmi beş bölüm bulunuyor. Kimi yerde ufkumuzu göklere çıkaran; kimi yerde kendimizi, yaşantımızı, çevremizi sorgulatan; kimi yerde de davamız için yapmamız gereken olmazsa olmazlardan bahseden bu bölümler bir teşkilatçı için vazgeçilmez satırlardır. Ayrıca her bölümün sonunda o konuyla ilgili bazı ayetler; birtakım yazarların, filozofların, siyasetçilerin sözleri yer almaktadır. Tabii bu sözlerin az kelimeyle çok şey anlattıklarını söylemeye gerek bile yok.
Davamız için, kendimiz için, ailemiz ve daha birçok şey için başarı isterken sadece bir yönümüzü geliştirip diğer yönleri ihmal ederek hedeflerimize ulaşmamız oldukça zor olur. Nefsimizi terbiye ederken aynı zamanda Müslüman kardeşlerimizin ihtiyaçlarını da gidermeliyiz. İnsanları, Allah’a davet ederken aynı zamanda işimizde, okulumuzda, ailemizde insanlarla iyi geçinmeye, onlara örnek olmaya çalışmalıyız. Bunun farkında olmamı ve doğru hareket etmemi sağlayan bu kitabın bendeki yeri şüphesiz büyüktür. Ayrıca başarının bazı şartları olduğunu belirten kitap, uykudan uyanmamızı sağlayıp bizi hareket etmeye sevk etmekte. Nitekim kitabın bir bölümünde şu değerli satırların yazıldığını görürüz:
“…Karamsarlığa kapılmayın: Bilinçaltınızda tutup büyüttüğünüz sorunlar sizi karamsarlığa iter. Karamsarlığa düştüğünüzde de çözüm arama imkânınız kaybolur. Artık başarı düşünmeye fırsat bulamazsınız.
Kötü alışkanlıkları bırakın: Kötü alışkanlıklar başarı önündeki engellerden biridir. Çünkü başarı yeteneğini öldüren en büyük ve en tehlikeli düşman kötü alışkanlıklardır.
Ayıplanmaktan korkmayın: Bu çok büyük bir engeldir. Başarıya teşebbüsü bile engeller. Oysa cesaret teşebbüste bulunur, yoksa başarı yakalayamazsınız. Kazandığınız her yeteneğin büyük yanlışlarla başladığını unutmayın.
Kendinizi küçümsemeyin: Kendinize yapabileceğiniz en büyük kötülüktür. Kendilerini küçük görenler başkalarını büyük görenlerdir. Bunun da sorumluluk duygusunu kaybettirmesi kaçınılmazdır.
Stres ve sıkıntıya saplanmayın: Bunlardan dolayı işlerinizi ertelemeyin. Mutlaka yapılması gereken bir iş bekledikçe insanın içinde bir ıstırap olarak derinden onu tüketir.
Olumsuzluklara saplanmayın
Mazeret üretmeyin.
Tefekkür edin.
Tevekkül edin.
Acele etmeyin.
Tesadüflere inanmayın.
Sorumsuz olmayın.
Umutsuz olmayın.
İlgisiz olmayın
Duygusuz olmayın.
Bu engelleri kalbinizden ve aklınızdan söküp pişmanlık çöpüne atın…”
“Teşkilatçının Başarı Kılavuzu” kitabını okurken bazen sürekli yaptığınız bir hatayı görüp pişman olacak ve ders çıkaracak; bazen bir hazineyi keşfetmiş gibi çok değerli bir bilgiyi öğrenip heyecanlanacak ve bazen de toplumsal hayatta aile ve arkadaş ilişkilerinde yapılması ve yapılmaması gereken davranışları öğrenip hayatınıza tatbik edeceksiniz. Burada söyleyeceklerimiz, kitabın değerine bir şeyler katmayacaktır. Ama adı geçen eserden bazı bölümleri buraya alıp takdiri okuyucuya bırakırsam sanırım elde etmek istediğim hedefe ulaşmış olacağım:
Hedefini İyi Belirle
Hedefe ulaşmak kolay değildir. İman dolu bir kalp, sağlam bilgi, samimi bir ihlas, çelik gibi bir irade, ileri görüşlülük, fedakârlık ister. Ayrıca hedefimizi belirlerken daima kendimizin farkında olmalıyız. Nitekim Star Jordan bir deyişinde: ‘Nereye gittiğini bilen kişiye yol vermek için dünya bir yana çekilir.’ der.
Hedefimize doğru ilerlerken daha yolun başlarında durup kendimize şu soruları sormalıyız:
1. Hedefimi doğru belirleyebildim mi?
2. Hayatımı buna göre planladım mı?
Soruları cevapladıktan sonra insan gerçekten inanarak hedefine doğru ilerlerse Allah (c.c.)’ın izniyle hedefine ulaşabilecektir. Çünkü bir işi GERÇEKTEN yapmak isterseniz beyin ne yapıp edip onu gerçekleştirecek bir yol bulacaktır.
Bazen olur ki hedefimize giden yolda afallarız, düşüp duraksarız. Eğer ki bu sorun bizden ise, hedefe kilitlenememenin bazı sebepleri vardır:
– Psikolojik problemler
– Herhangi bir olayın etkisinde kalmak
– Arkadaşların olumsuz etkileri, dedikodu
– Rehberlik edecek birinin olmayışı
– Başarısız olma endişesi ve stresi…
Hedefimizin doğru ve sağlam olduğuna emin olmalı, hedefimize ulaşacağımıza mutlaka inanmalıyız. Hedefimizin büyük olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Ayrıca şunu unutmamamız gerekir ki hedefimizi sevmeliyiz. Günlük, aylık, yıllık programlar yapmamız hedefimize ulaşmamıza çok yardımcı olur. Bu yolda sürekli analizler yapmalıyız. Şunu da aklımızdan çıkarmamamız gerekir ki bu yolda hedefleri gerçekleştirecek kişi yalnız biziz. Bu husus çok mühimdir. Ayrıca başarısızlık karşısında yılmamalıyız. Başarısızlık, başarı yolunda çok önemli bir başlangıçtır.
Geçmişten günümüze büyük işler başarmış ecdadımız bu yolda bizlerin en büyük rehberidir. Doğru arkadaş seçimi ise, bu işin olmazsa olmazlarındandır…”
Her bölümün sonunda tanınmış bazı değerli şahsiyetlere ait sözlerin bulunduğunu ifade etmiştim. Şu satırları benimle birlikte okumanın faydalı olacağı kanaatindeyim:
“Kalkarken bir şey öğrendiğiniz sürece yere düşmeniz sorun değildir.” John C. Maxwell
“Yolumuzu devamlı değiştirmekle hedefe zor ulaşırız.” Jeremy Bentham
“Kaptanı usta olmayan gemiye her rüzgâr kötüdür.” G. Herbert
Zamanınızı İyi Değerlendirin
“…Her gün kurulan pazarın en kıymetli malı, en büyük sermaye…
Başarmış insanların en büyük özelliklerinden bir tanesi zamanlarını iyi kullanmalarıdır. Onlar zamana çok değer verdiler, azimli oldular bu hususta. Zaman da onlara değer verdi… Şu nokta önemlidir ki kararlı olmalı ve seri hareket etmeliyiz. Hayatımız boyunca bu bize çok zaman kazandıracaktır. Bize zaman kazandıracak bir diğer husus da bir iş yapacakken o işin en kestirme ve en kolay yolunu bulup seçmektir.
Zamanı değerlendirme hususunda düşebileceğimiz en büyük hastalık tehircilik hastalığıdır. Gereksiz sebeplerle işlerimizi ertelemekten şiddetle kaçınmalıyız. En azından daha sonra o iş için iki katı çaba harcamak istemiyorsak bunu yapmamız icap eder. Çünkü işler erteledikçe zorlaşır, şartlar bizim aleyhimize işler. Tehircilik hastalığı bizim irade gücümüzü zayıflatır, bizi korkak ve ürkek hale getirir. Böylece yeteneklerimizi kaybederiz. Tehircilik hastalığı bizi endişeye, şüpheye, strese, kararsızlığa ve tembelliğe sürükler. Tembellik ise, kişileri toplum içinde sevimsiz kılar. Tembelleri ne insanlar sever ne de Allah (c.c.). Ve tembellik bizi ‘seyreden bir seyirci’ yapar.
Tehirciliğin ilacı:
– Kendine güvenmek
– Hemen yapma alışkanlığı kazanmak…
Bunlar bize güçlü bir kişilik imajı verir. Böylece kişisel etkinliğimiz artar, iş bitirici oluruz tabiri caizse.
Değerlendirmemiz gereken zaman şimdiki zamandır. Geçmiş zaman için yapmamız gereken şey ders çıkarmaktır. Gelecek demek ise, zamanı planlamaktadır. Şimdiki zamanın değeri ise, paha biçilmezdir
“Fikirlerde kuvvet, işlerde sürat başarının şartlarındandır.”
“Zamanında bir adım atmayan tembel sonradan yüz adım atmak zorunda kalır.” Giovio
“Zamanın değerini yapacak işi olan bilir….”
Huzurlu ve Mutlu Bir Aile Oluşturun
Oluşturun ve devam ettirin. Huzurlu ve mutlu bir aile oluşturmazsanız huzurlu ve mutlu bir dünya kuramazsınız. Unutmamalıyız ki huzurlu ve mutlu bir aile oluşturmak için öncelikle bizim huzurlu ve mutlu olmamız gerekir. Bu husus bize bağlıdır ve önemi çok büyüktür.
Mutlu ve huzurlu bir aile kurma yolunda eğitim bu işin olmazsa olmazlarındandır.
Mutlu ailede eğitim metotları:
– Örnek olma
– Uygun çevre edinme, edindirme
– Yaptırıp yaşatma
– Kötülüklerden koruma
– Ödüllendirme
– Doğru kaynaklara yönlendirme
– Öğüt verme
Bu yolda küçük çocuklara davranışlarımız başarının anahtarlarındandır. Onlara değer vermeli, saygı duymalı, onları küçümsememeliyiz. Başkalarının yanında onları eleştirmemeli, onları dikkatle dinleyip fikir ve düşüncelerine değer vermeliyiz. Ayrıca bunu onlara hissettirmeliyiz. Çocukların dersleriyle ilgilenmeli, cami ve okul derslerine teşvik için ödüllendirmeli, onlara vakit ayırmalıyız. Ayrıca veli toplantılarını kaçırmamamız gerekir.
Ailede mutluluğun esasları ise şunlardır:
– Karşılıklı fikir birliği
– Karşılıklı sevgi
– Karşılıklı saygı
– Karşılıklı güven
– Karşılıklı anlayış
Şu hayatta bizlere en büyük iyilikleri dokunan anne ve babamızı kesinlikle unutmamalıyız. Onlara daima iyilikte bulunmalı, geçimlerini sağlamalıyız. Onları kesinlikle incitmemeli, öf bile dememeliyiz. Anne babamıza karşı daima güler yüzlü olmalıyız. Tatlı söz söylemeli, sert ve öfkeli bir şekilde bakmamalıyız onlara. Onların yanında yüksek sesle konuşmamalıyız. Önemli bir işi yapacakken yapmamız gereken öncelikli şey ise, onların rızasını almaktır. Unutmamalıyız ki anne babasına karşı asi olan evladı, Allah (c.c.) daha bu dünyada cezalandıracaktır.
En büyük destekçilerimizden olan kardeşlerimize karşı da borçlarımız bulunmaktadır. Kardeşlerimize karşı samimi ve sevgi dolu olmalı, onlar ile birlik olmalıyız. Birbirimizin eksiklerini tamamlayıp maddi şeylerin aramıza girmesine asla izin vermemeliyiz. Birbirimize karşı saygılı ve sevgi dolu olmalı, birbirimize daima iyilikte bulunmalıyız. Şunu unutmamamız gerekir ki onların menfaati bizim menfaatimizdir. Küçük kardeşlerimize anne baba gibi davranmalı, büyüklerimizi saymalıyız.
“Bir çocuk sütle ve övgüyle beslenir.” Lamp
“Hoşlanmadığınız şeye sabretmedikçe hoşlandığınızı elde edemezsiniz.” Hz. İsa (a.s.)
“Akıllı ve uyanık olun, sizi ümitsizliğe götüren hadiseler saadete de götürebilir.” Delaunay
Davanız İçin Cömert Olun
Unutmayın, rızkı veren Allah (c.c.)’tır. Sahibi bulunduğumuz malın gerçek sahibi olan Allah (c.c.)’ın rızasını kazanmak için cömert olmalıyız. İnsanlara uygulanan zulmü durdurmak için cömert olmalıyız. Çünkü şümullü olan davamızın içinde, dünyada uygulanan zulmü durdurmak da vardır. Dünyada yaşanan yoksulluk ve olumsuz sağlık koşullarını düzeltmek için cömert olmalıyız. Maddi fedakârlık yapmadan bunu düzeltemeyiz, maalesef gerçek bu…
Daima veren el olmaya gayret etmeliyiz. Çünkü bir hadisinde Efendimiz (s.a.s.) ‘Veren el, alan elden daha hayırlıdır.’ buyurmuştur. Cömertlik bizi kıyamette ve ahiret gününde kurtaracaktır. Bu bir alışveriştir, Allah (c.c.)’a verilen bir borç…
Korkmamız gereken husus şudur ki: ‘Allah (c.c.) yolunda vermemek büyük tehlikedir. Elimize geçen her malın zerresinin hesabının verileceğini unutmamakta büyük fayda vardır. Davamız için daima cömert ve fedakâr olmalıyız. Ayrıca en çok sevdiğimiz malları Allah (c.c.) yolunda harcamamız en güzelidir. Harcayabilelim ki nefsimizi de terbiye edebilelim. Harcarken riyakârlıktan ve verdikten sonra başa kakmaktan şiddetle kaçınmalıyız.
Malın sadakasını vermenin bize kazandırdıkları çoktur.
Dünyada:
– Malı temizler ve bereketlendirir.
– Günahları temizler.
– Hastalık ve beladan korur.
– Muhtaçları sevindirir.
– Rızkı artırır.
Ahirette:
– Kıyamet dehşetinden korur.
– Cehennemden kurtarır.
– Sevabı arttırır.
– Sırattan kolay geçirir.
– Malın hesabını vermeyi kolaylaştırır.
“Allah cömerttir, cömertliği ve güzel ahlakı sever.”
“Cömertliğin afeti başa kakmadır.”
“Cömert, nasihat vermekle yetinmeyip yardım eder.” Vauvenargues
“Cömertlik dostluğun özüdür.” Oscar Wilde
“Cimrinin gümüşü kendisi gömülünce topraktan çıkar.” İmam Şafi
Kitabın yirmi beş bölümünden birkaçını özet şeklinde size aktarmaya çalıştım. Daha önce değindiğim gibi kitabın her bir bölümü birbirinden değerli… Kişisel gelişim alanında yazılmış olan bu kitabı okuduğumda kendisinden son derece istifade etmiştim. İstedim ki kıymetli okuyucularım da elde ettiğim bu değerli bilgileri öğrensinler ve edebi zevki son derece yüksek olan bu kitaptan faydalansınlar. Umarım ki kitabı okumaya karar verdiğiniz zaman kitap sizin için de çok faydalı rehber olacaktır.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?