Fransız ihtilalinden sonra Batıda insanlar dine karşı pozisyon almaya başladılar. Özgürlük düşüncesi adı altında insanlığın kendisini din dâhil bütün prangalardan kurtarması gerektiğini dile getirmeye başladılar. İnsanlar inançları sorgulamaya başladı. Böylece insanı özgürleştirme adıyla ortaya çıkan, aslında insanlığı karanlığa mahkûm eden, onları derin bir inançsızlık boşluğuna ve depresyona sevk eden, onların ahiret hayatını da yıkan Ateizm, Deizm, Pozitivizm, Panteizm, Kominizm, Agnostisizm gibi bor çok akım giderek taraftar bulmaya başladı. Müslüman ülkelerde kendisini dindar olarak tasavvur eden muhafazakâr kesimin de gerçek İslami bir hayatı yaşamaması ve iyi bir örneklik sergileyememesi bu akımların daha da güçlenmesine neden oldu. Bu akımlar bir süre sonra adeta ilahlaştırılmaya başlandı.
Bu durumu Muhammed Kutub şöyle özetler:
İnsanlar çeşitli cahiliye dönemlerinde babaya, toteme şimşek, yıldırım, rüzgâr, yağmur gibi çeşitli tabiat güçlerine; güneş, ay ve yıldızlar gibi gök cisimlerine; put ve heykellere, peygamber, aziz, haham ve rahip gibi birtakım insanlara yahut tabiata tapıyorlardı. Bundan sonra insan “çağdaş cahiliyyede”de bizzat kendisine tapmaya başladı. Peşinden, kendisine ibadet edilenler yine çoğaldı. Ve kiminin adı vatan, kiminin adı devlet, kavmiyet, ideoloji, parti veya lider ve benzeri oldu. (M. Kutub, Çağdaş Fikir Akımları, s. 25)
Bütün ülkelerde etkisi görülen bu zararlı akımlar Türkiye’de de giderek güçlenmeye başladı. Uluslararası İslam Düşünce Enstitüsü (International Institute of Islamic Thought [IIIT]) ve Mahya Yayınları tarafından yapılan Türkiye İnanç ve Dindarlık Araştırması (TİDA), 24 Mart 2023 tarihinde yayınlandı. Bu araştırmaya göre toplumda Allah (cc)’a inanmayanların oranının toplam nüfusa oranı % 5,7’dir. Bunun % 1,5’i ateistlerden , % 2,5’i agnostiklerden, % 1,7’si ise deistlerden oluşuyor.
Bu oranlar gençlerde çok daha yüksek çıkıyor. Bu araştırmaya göre, yüksek lisans veya doktora mezunlarının yüzde 18’i “Allah inancı olmadığını” belirtiyor. Üniversite öğrencilerinde inançsızlık oranı yüzde 13 olarak karşımıza çıkıyor. Düşünebiliyor musunuz? Üniversiteye giden her yüz gencimizden 13’ü Allah’a inanmıyor.
Gençliğin içine düştüğü bu durumun sebeplerine baktığımız zaman birçok etken karşımıza çıkıyor. Sosyal medyada bu tür akımlar hakkında güzellemeler yapılması, maneviyatsızlık, ailede iyi bir İslami eğitimin verilmemesi veya örneklik oluşturulamaması, teknoloji bağımlılığı, gelecek kaygısı ve işsizlik, İslam’ı yıkmayı hedefleyen hadis inkârcılığı, tekfircilik gibi zararlı düşüncelerin yayılması gençlerin bu akımlara yönelmesine neden olmaktadır.
Bu akımlar gençlerimizin bu yüzyıldaki en büyük imtihanıdır. Bu imtihandan geçmek tek başına gençlerin başarabileceği bir iş değildir. Ailelere, öğretmenlere, imamlara, İslami sivil toplum kuruluşlarına, İslami yayın ve neşriyata, ilahiyat fakültelerine, İslami hassasiyete sahip bilim adamlarına ve uzmanlara çok büyük işler düşmektedir. Üstad Bediüzzaman’ın “Medenileri galebe ikna iledir” düsturuyla hareket edilerek gençlerin aklına ve kalbine seslenilmelidir. Ayrıca en önemli husus iyi örnekliktir. “İslami hassasiyete sahibim” diyen herkesin iyi örneklik teşkil etmesi gerekir. Müslümanların toplumda en ahlaklı kişiler olarak görülmesi gerekir. Bunları başarırsak bu zararlı akımlar giderek yok olacaktır.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?