Kur’an ve siyer’in seçmeli ders olması elbette önemli bir gelişme, ancak yeterli değil. Çünkü Türkiye’de Kur’an okuma oranı hala % 26 olarak tahmin ediliyor. Kayıt dışı olanlarla beraber bu oranı %30 kabul etsek bile, geride Kur’an bilmeyen % 70 lik büyük bir çoğunluk kalıyor. Yani hayatını Kur’an ve Kur’an hizmetine adayan bir milletin torunlarının üçte ikisi; manasını anlamak bir yana, Kur’an’ın nazmını okumaktan aciz… Şu halde buyurun.
Sloganımız: Kur’an bilen her kadın ve erkek öğretmeli, bilmeyen öğrenmeli. Bunun için müsait olan her zemin ve zaman değerlendirilmelidir. Cami, mescit, Kur’an kursu, vakıf, dernek, ev, iş yeri, tarla, bahçe fark etmez. Bizim evimiz müsait değilse komşumuz, akrabamız ve arkadaşımızın evinin bir köşesini fahri Kur’an kursu yapabiliriz. Hatta toplu ulaşım araçlarında bu işi çok güzel yapabiliriz. Beraber yolculuk yaptığımız aynı yöne giden arkadaşlarla çok rahat bir ders yapabiliriz. Nice insanlar çeyrek, yarım, bir saat hatta İstanbul gibi metropollerde bir buçuk iki saatlerini bir yolculukta geçirebilmektedirler. Bir Kur’an dersine on beş dakika yarım saat yeterde artar bile.
Söz buraya gelmişken üzülerek ifade edelim ki büyük şehirler başta olmak üzere insanımızın neredeyse hepsi toplu ulaşım araçlarında çok ciddi zaman israfı yapmaktadırlar. Ezher’e okumaya giden nice kardeşlerimizin anlattığına göre, hem de Hüsnü döneminde gençlerin, sosyal medya yerine zamanlarını Kuran okuma ve ezberlerini tekrarlamayla değerlendirme oranı, %85…
İslam baharından en az beş yıl öce bir makale okudum. Mısır ve benzeri ülkelerde gençlerin boş vakitlerini Kur’an la değerlendirmeleri o kadar yoğun ki CIA ve MOSSAD gibi şer odakları, bu İslam gençliğinin Kur’an’a aşinalığını, işgal ve sömürülerinin geleceği için tehlike olarak görüyorlar. Ve genliğin Kur’an yönelişini durdurmak için plan ve projeler üretmeye çalışmaktadırlar. Evet, İslam düşmanlarını, ne olduğu hala da net olmayan silahlı örgütler değil, Kur’anlı izanlı gençlik yetiştiren cemaatler korkutuyor.
Her Müslüman cebinde veya el çantasında küçük bir Mushaf veya kitap bulundurmalı ve müsait olduğu beş dakikasını dahi boş geçirmemeli. Otobüste, metroda yolculuk yaparken, durakta beklerken okuyabiliriz. Hatta yolda yürürken, tarlada fabrikada çalışırken dahi ezber tekrarıyla zamanı değerlendirmek mümkün… Böylece hem ibadet etmiş, hem ezberlerimizi pekiştirmiş oluruz, hem de nice yerlerde gözlerimizi ve zihnimizi haramdan korumuş oluruz.
Mümkün olduğu kadar erkekler erkeklere, bayanlar da bayanlara ders vermelidir. Ancak ihtiyaç durumunda bir erkek on – on bir yaşındaki kız çocuğuna, bayan da on iki – on üç yaşındaki buluğa ermemiş erkek çocuğuna ders verebilir. Bir, üç, beş, on fark etmez her birimiz Kur’an biliyorsak hemen komşu arkadaş ve akrabalarımıza haber verip onları müsait bir yerde Kur’an öğrenmeye davet edebiliriz. Şayet bilmiyorsak hemen öğreten bir yer tespit edip öğrenmeye başlayalım.
Özellikle okulların tatil olduğu dönemlerde anaokulunda üniversiteye varıncaya kadar neslimizin hayat kitapları olan Kur’anı öğrenmeleri için daha çok gayret edelim. Malumdur ki çocuklarımız okul döneminde maalesef temel dini bilgi ve eğitiminden mahrum kalmaktadırlar. Bari tatil dönemini bu konuda yeterince değerlendirelim.
Unutmayalım ki çocuklarımız yarınlarımızdır. Yarınlarımızın aydınlık, huzurlu ve güvenli, ahretimizin de kurtuluş ve saadet olmasını istiyorsak neslimizi hem maddi hem manevi donanımla donatmak zorundayız. Okul, internet, TV vs. kitle iletişim organları, çevre ve etkileyici faktörlerin onları ne denli olumsuz etkilediğini uzun uzun anlatmaya gerek yok sanırım. Geriye bizim şahsi, ailevi gayretlerimiz, STK girişimleri vb. mütevazı çalışmalarla onlar için bir şeyler yapmamız kalıyor.
Evimiz fabrikamız yansa, ticaretimizde iflas etsek, servetimiz deprem, sel vb bir felaketle yok olsa telafisi var. Arabamız devrilip hurdaya çıksa bir yenisini alabiliriz ama çocuğumuz haktan batıla devrilse, alkol, uyuşturucu veya dinsizliğe müptela olsa geri dönüşü yok dostlar. O zaman ne kadar dizimizi dövsek te fayda vermez. Yoksa siz ben farklıyım benim çocuğum öyle olmaz mı diyenlerdensiniz? Yanılıyorsunuz, hem de çok…
Ayrıca bu konuyu gündemimizde tutalım, birbirimizi teşvik edelim, birbirimizden bu konuda hesap soralım, bu konuyu çetleşmelerimizde!, sohbetlerimizde, ziyaretlerimizde hatta telefon görüşmelerimizde gündeme getirelim. Hal hatırdan sonra muhatabınız Kur’an biliyorsa kaç kişiye Kur’an öğretmekte olduğunu, şayet bilmiyorsa öğrenmeye başlayıp başlamadığını soralım ve usulüne uygun bir şekilde bu işi sürekli takip edelim.
Allah (cc) şöyle buyurur:
•“Gerçekten bu Kur’an en doğru olan yola götürür” (isra 17/9)
• “Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifa ve inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet (olan Kur’an) geldi.” (Yunus 10/57)
•“Şüphesiz, Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler.” (Fatır 35/29)
Resulullah (sav) şöyle buyurur:
•“Sizin en hayırlınız kuranı öğrenen ve öğretendir” (Buhârî, Fezâilü’l–Kur’an 21, Riyazus salihin H no= 995)
•“Kuran okuyun çünkü o kıyamet günü kendisine sahip çıkanlara şefaatçi olacaktır.” (Müslim, Müsâfirîn 252. Riyazus salihin H no= 993)
•“Kıyamet günü Kur’an ve onunla amel eden ehli getirilir. Bakara ve ali İmran sureleri öne çıkarak onun savunmasını yaparlar.” (Müslim, Müsâfirîn 253, Riyazus salihin H no= 994)
• Okumada mahir olup ta kuran okuyan Allah (cc) ın seçkin melekleriyle beraberdir. Acemi olup ta kekeleyerek okuyana ise iki misli sevap vardır.” (Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’an 16)
• “Kur’an’dan bir harf okuyana on sevap vardır. Dikkat edin elif lam mim bir harftir demiyorum elif bir harf lam bir harf mim bir harftir.” (Tirmizî, Fezâilü’l–Kur’ân 16, Riyazus salihin H no= 1001)
İnsanlar bu geçici dünyada mahkemeye düştüklerinde ceza almamak için avukat vs için her türlü masraf ve çabadan kaçınmıyorlar. Hâlbuki mahkemeyi Kübra’daki mahkûmiyet çok daha şiddetli ve ebedidir. Oradaki kazançta kayıpta çift kat olup bu dünyadakiyle kıyası mümkün değildir. Zira cenneti kazanmak cehennemden de kurtulmak demek, cehennemlik olmak ise cenneti de kaybetmek demektir. İşte bu zorlu günün zor mahkemesinde Kur’an’ın bize avukatlık yapması kurtuluşu garantilemek demektir. Ama birde bizim savcılığımızı yaparsa işte o zaman işimiz çok zor. Kur’an’ın ne avukatlığı ne de savcılığı reddedilir.
Düşünün ki mahşer yerindesiniz… Servet, makam, şan şöhret, amca, dayı hiçbir şeyin fayda vermediği, heyecan ve korkudan insanların anne-baba, ehlu iyalden kaçtığı, diz, gövde, gırtlak veya alt dudağına kadar ter deryası içinde kaldığı günde, Kur’an sizi şöyle savunuyor; “Allah’ım! akranlarının para pul, şan şöhret, moda, müzik, futbol vs. ma-la ya’nilerle / boş işlerle ömür tükettiği zaman, şu kulun beni öğrenme, okuma, anlama, yaşama, öğretme, anlatma ve yaşatmak için gereğini yaptı, bu kulunu affet Allah (cc) ım.
Takdir edersiniz ki Kur’an bu avukatlığı, para-pul veya hatır gönül karşılığı değil, sadece onun hukukuna riayet etme karşılığımda yapmaktadır. Bunun için yegâne fırsatımız şu anki ömrümüzdür. Bu fırsat kaçarsa bir daha gelmeyecektir. O halde bu fırsatı nefsimiz, evlatlarımız, arkadaş, akraba ve komşularımız için yeterince değerlendirelim. Sloganımızı tekrar edelim. Kur’an bilen her kadın ve erkek öğretmeli, bilmeyen öğrenmeli. Bunun için müsait olan tüm zaman ve zeminler değerlendirilmeli. Sübhaneke… Bihamdike… Esteğfiruke…
Haydi Çocuklar, Gençler ve Herkes Kur’an Öğrenmeye!
Muhammed Özkılınç