İran’la Yeniden “Nükleer Teknoloji” Pazarlığı
ABD, 2015 yılında Barack Obama döneminde İran’ın nükleer teknolojiyle ilgili çalışmalarının uluslararası mekanizma tarafından denetlenmesine izin vermesi karşılığında bu ülkeye uyguladığı ambargoyu kademeli olarak kaldırma konusunda anlaşma yapmıştı. Bu anlaşmaya ABD’nin yanı sıra BM Güvenlik Konseyi’nin diğer daimi üyelerine ek olarak Almanya da dâhil olmuştu.
Ancak Obama’dan sonra ABD başkanlığına seçilen Donald Trump, İran’ın gizlice nükleer silah çalışmalarına devam ettiği iddiasında bulunarak 2018’de anlaşmadan çekilme ve İran’a yeniden ambargo uygulama kararı almıştı.
2020 seçimlerini Demokrat Partili Joe Biden’ın kazanması üzerine İran’da yeniden, ABD’nin anlaşmaya geri döneceği ümidi oluştu. Fakat Biden, anlaşmaya geri dönmek için İran’la yeniden pazarlık yapmak ve onu yeni birtakım tavizlere zorlamak istiyordu. İran ise anlaşmadan çekilen tarafın ABD olduğunu dile getirerek onun anlaşmaya dönmesiyle meselenin biteceğini, yeni bir pazarlık yapılmasına gerek olmadığını iddia ediyordu.
Buna rağmen İran ambargonun belini çok fazla bükmesi sebebiyle, ABD’nin baskılarına fazla dayanamadı ve geçtiğimiz ay Viyana’da yeniden pazarlık masasına oturmak zorunda kaldı. Ancak uzun süren pazarlıklarda bizim bu yazıyı hazırladığımız tarihe kadar herhangi bir sonuca varılamamıştı.
Not: Nükleer teknolojiyle ilgili uluslararası prosedür, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması, küresel emperyalizmin bu konuda izlediği politika ve Viyana’da yürütülen görüşmeler hakkında Vuslat dergisinin Mayıs 2021 sayısı için ayrıntılı bir dosya hazırladık. Konunun detayları hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlere bu dosyamızı gözden geçirmelerini öneririz.
Nil Konusunda Anlaşma Sağlanamadı
Etiyopya’nın, 2011’de başlattığı Hedasi Barajı’nı doldurma ve bu baraja bağlı sulama projesiyle Mavi Nil sularından kullanacağı miktarı artırma planı sebebiyle on yıla yakın bir süredir devam eden sorunun çözüme kavuşturulması amacıyla 3-5 Nisan 2021 tarihlerinde Afrika Birliği’nin aracılığıyla Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin başkenti Kinşasa’da, Mısır, Sudan ve Etiyopya’nın iştirak ettiği görüşmeler yapıldı. Ancak görüşmelerde bir anlaşmaya varılamadı. Mısır, Nil sularının paylaşımı konusunda Sudan’la 1959’da yapmış olduğu anlaşmanın esas alınmasını isterken Etiyopya kendisinin bu anlaşmada taraf olmadığını dile getirerek, paylaşımın yeni şartlara göre yeniden düzenlenmesi konusunda ısrar ediyor.
Görüşmelerden sonuç çıkmaması üzerine Mısır’daki cuntanın lideri Sisi tehditvari açıklamalar yaparken, Etiyopya barajı doldurma planının ikinci aşamasını başlatmakta kararlı olduğunu ortaya koydu. Dolayısıyla bu meselenin önümüzdeki dönemde bir gerginliğe neden olacağı anlaşılıyor. Ancak Mısır’ın bu konuda Etiyopya’yı zorlamak için askeri çözüme başvurmayı tercih edebileceğini sanmıyoruz. Uluslararası yargıdan da kısa sürede bir çözüm çıkması muhtemel görünmüyor.
Not: Nil Irmağı, bu ırmağın sularının paylaşımı konusunda şimdiye kadar izlenen politika, yapılan anlaşmalar, Hedasi Barajı sorunu, Kinşasa görüşmeleri ve bu görüşmelerin sonuçsuz kalması sonrası ortaya çıkan durum hakkında Ribat dergisinin Mayıs 2021 sayısı için bir dosya hazırladık. Bu mesele hakkında ayrıntılı bilgilere sahip olmak isteyenlere de bu dosyamızı okumalarını öneririz.
Biden Afganistan’dan Çekilme Tarihini Erteledi
ABD yönetiminin Trump döneminde, 29 Şubat 2020 tarihinde Katar’ın başkenti Doha’da Taliban’la imzalamış olduğu anlaşmaya göre Mayıs 2021’e kadar Afganistan’daki askerlerini çekmesi gerekiyordu. Ancak Biden, başkanlık koltuğuna oturmasından sonra, belirlenen tarihe kadar askerlerini çekmelerinin imkânsız olduğunu belirterek takvim konusunda anlaşmaya bağlı kalmayacaklarını ortaya koydu. Onun bu tutumu tabii Taliban’ın sert tepkisine neden oldu ve ABD’nin anlaşmanın şartlarına uymaması durumunda kendilerinin de anlaşmaya bağlı kalmayacaklarını ve ABD güçlerine yönelik saldırıları başlatacaklarını bildirdi.
Biden yönetimi geçtiğimiz ay yaptığı açıklamada, çekilme işleminin 1 Mayıs’ta başlayacağını ve 11 Eylül’e kadar tamamlanacağını bildirdi. Taliban’ın yeniden saldırıları başlatmasının kendilerini zor durumda bırakacağını bildiği için de 11 Eylül’e kadar çekilme işlemini kesin tamamlayacaklarına dair güvence vermeye çalıştı.
Bizim gördüğümüz kadarıyla ABD’nin çekilme işlemini ertelemesinin en önemli sebebi söz konusu anlaşmanın imzalandığı tarihten sonra Taliban ile Kabil hükümeti arasında yapılan görüşmelerde bir ittifaka varılamamış olması. Çünkü ABD yönetimi Kabil hükümetini orada yalnız bırakarak çekilmesi durumunda onun Taliban karşısında iyice zayıf düşeceğini ve bu kez Taliban’ın masa başında pazarlığı değil cephede galip gelme yolunu tercih edeceğini düşünüyor. Çünkü ABD yönetimi söz konusu anlaşmayı imzalarken çekilme tarihine kadar Taliban ile Kabil hükümeti arasında bir ittifak sağlanacağını umuyordu. Ama bu gerçekleşmedi. O yüzden, Kabil hükümetini Taliban karşısında tamamen desteksiz bırakıp çekilmek istemiyor. Fakat askerlerini orada tutmaya devam etmesinin de bataklıkta debelenmeye devam etmek anlamına geleceğini biliyor. O yüzden Taliban üzerinde psikolojik bir tehdit gücüne sahip olmaya devam etmek için askerlerini Afganistan’a komşu ülkelerden birine çekmek istiyor. İşte bu erteleme süresinden de söz konusu ülkelerden biriyle ittifak sağlamak ve askerlerini oraya yerleştirmek için değerlendirmek istiyor. Fakat bu süre içinde çatışmaların yeniden başlaması kendisini sıkıntıya sokacağı için 11 Eylül’de tamamen çekileceğinden emin olması için Taliban’ı ikna etmeye çalışıyor.
Taliban belki ABD’nin anlaşmanın şartlarına uymamasına tepki gösterebilir ama bozulmasının onun da çok işine gelmeyeceği kanaatindeyiz. Dolayısıyla sözlü tepki gösterebilir ve ABD’nin tutumunu onaylamadığını dile getirebilir. Ancak çekilme işleminin 11 Eylül’de tamamlanacağı konusunda kesin kanaate varırsa çatışmaların yeniden başlatılmasını tercih etmeyebilir.
Çad’da Otuz Yıllık Diktatör Cephede Öldürüldü
Çad’da 30 yıldan fazla süre iktidarı elinde bulunduran diktatör İdris Debi Itno 20 Nisan 2021 tarihinde cephede, silahlı gruplara karşı yürütülen savaşı komuta ederken aldığı yaraların tesiriyle 68 yaşında hayatını kaybetti.
İdris Debi 1 Aralık 1990’da gerçekleştirdiği askerî darbeyle Hüseyin Habre yönetimine son vererek yönetimi ele geçirmişti. Habre ülke dışına kaçtı. Debi, Mart 1991’de bir geçiş hükümeti oluşturdu. Normalde bu hükümet bir geçiş hükümetiydi ve darbe sürecinden sonra ülkede normalleşme sürecine geçilecekti. Ancak Debi son nefesini verinceye kadar saltanatını sürdürmeye devam etti.
Debi, Fransa’nın çıkarlarının bekçiliğini yaptığı için Fransa ona destek veriyor ve askeri yönden de yardım ediyordu. Bu arada Debi, demokrasiyi uyguladığı iddiasında bulunmak için göstermelik seçimler yapıyor ve diktatörlerin hüküm sürdüğü tüm ülkelerde olduğu gibi Çad’da da her keresinde halkın büyük çoğunluğu, başlarındaki zalimin saltanatını sürdürmesine onay veriyordu. (!) Son seçimlerini de ölümünden dokuz gün önce, 11 Nisan 2021 tarihinde yapmış ve oyların %79,32’sini alarak yeniden cumhurbaşkanı seçilmişti.
Fakat bir yandan da onun saltanatına son vermek için silahlı örgütler savaş veriyorlardı. O yüzden Debi saltanatını aslında sandıkta aldığı oylarla değil cepheye sürdüğü askerlerle, silahın gücüyle sürdürüyordu.
Debi, Kasım 2018’de siyonist işgal rejimini ziyaret etmişti. İşgal rejiminin başbakanı Netanyahu da buna karşılık Ocak 2019’da Çad’ı ziyaret etti ve işgal rejimiyle Çad arasında elli yıldan beri kopuk olan diplomatik ilişkiler yeniden başlatıldı.
İdris Debi’nin öldürülmesinden sonra oğlu Muhammed Debi geçici cumhurbaşkanı olarak tayin edildi. Ayrıca üyelerinin çoğunluğu Debi’ye yakın generallerden oluşan ve ülkeyi 18 ay süreyle yöneteceği açıklanan bir Geçiş Konseyi oluşturuldu.
KKTC’deki Fanatiklerin Kur’an Kursu Rahatsızlığı
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki (KKTC) Anayasa Mahkemesi, Hizmet Sendikası (Hizmet-Sen) tarafından devlete açılan dava dolayısıyla, Kur’an kurslarının faaliyetlerinin durdurulmasına karar verdi. Konuyla ilgili kararda Din İşleri Dairesi’ne bağlı Din İşleri Komisyonu’nun halk arasında bilinen ismiyle Kur’an Kursu düzenleme yetkisinin elinden alındığı duyuruldu. AYM’nin gerekçesi ise Kur’an kurslarının laikliğe aykırı olduğu iddiasıydı.
KKTC’de laiklik fanatizmine kendilerini kaptırmış olanlar Kur’an ve din eğitimine karşı uzun yıllardan beri savaş veriyor. Bu fanatizmin başını çeken Öğretmenler Sendikası, 2009 ve 2010 yıllarında bazı Kur’an kurslarını basarak kapılarına kilit vurmuştu. O zamanki yöneticiler ise onların bu Kur’an karşıtı terör ve şiddet eylemlerini soruşturmak ve cezalandırmak yerine Kur’an kurslarının Kıbrıs’a yakışmadığını söyleyerek fanatiklerin yanında yer almayı tercih etmişlerdi.
Kur’an eğitimine karşı böyle tavır alınan KKTC’de kumarhaneler serbesttir ve Türkiye’ye bakan sahil şehri Girne’nin Las Vegas’tan geri kalır bir yanı yoktur. Bu şehirde camilerin sayısı bir elin parmaklarının sayısını geçmez ama kumarhaneleri saymak neredeyse imkânsızdır. Rum bölgesinde ve işgalci siyonist rejimde kumar yasak olduğundan buraların kumarbazlarının buluşma yeri de Girne’dir.
Sudan, İsrail’i Boykot Yasasını İptal Etti
Siyonist işgal rejimine karşı “Üç Hayır” ültimatomunun yayınladığı ülke olan ve yıllarca siyonist işgali kesin reddeden, bunu çıkarmış olduğu “İsrail’i boykot yasası” ile de ortaya koyan Sudan’da maalesef yarı cunta yönetimin, küresel emperyalizmin talimatlarına göre hareket etmesi sebebiyle söz konusu yasa iptal edildi.
Ürdün’de Darbe Teşebbüsü İddiaları
Ürdün’de eski veliaht prens ve şu anki kralın üvey kardeşi Hamza’nın darbe teşebbüsü içinde olduğuna dair istihbarat bilgileri ülkede bazı gerginliklerin yaşanmasına neden oldu. Planı etkisiz hale getirmek için hızlı harekete geçen güvenlik ve istihbarat teşkilatı darbe hazırlığı içinde olduğu iddia edilen Hamza’yı sorgulamaya çekerken, ona yakın durdukları tahmin edilen birçok kişiyi de gözaltına aldı. Olayların başlangıcında kendisine yapılanlara tepki gösteren ve yönetime itaatte bulunmayacağını söyleyen Hamza daha sonra yönetime bağlılık belgesini imzalamak zorunda kaldı.
Darbenin arkasında Arap dünyasında mafya usûlü çalışan dikta rejimleriyle birlikte İsrail ve ABD’nin bulunduğu iddia edildi. Hatta siyonist medyada Netanyahu’nun Kral II. Abdullah’ın gideceğinden çok ümitli olduğu dile getirildi. Ancak planın başarısız olması üzerine ABD yönetimi Kral II. Abdullah’a destek verdiğini açıkladı.
İhvan’ın Genel Mürşid Vekili Mahmud İzzet’e Ömür Boyu Hapis
Sisi cuntası, Müslüman Kardeşler cemaatinde, Muhammed Bedi’i’nin tutuklanmasından sonra genel mürşid vekili seçilen Mahmud İzzet’e ömür boyu hapis cezası verdi.
1944 doğumlu yani 76 yaşındaki Mahmud İzzet, Müslüman Kardeşler’le 1953’te tanışmış ve 1962’de de bu cemaatin saflarına katılmıştı. Eski diktatör Cemal Abdünnasır döneminde 1965 yılında hapse atıldı ve 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 1974’te serbest bırakıldı. 1981’de Müslüman Kardeşler’in en üst kademedeki idari mekanizması niteliği taşıyan İrşad Bürosu’nun üyeliğine seçildi.
Mısır’daki dikta rejimi 1993 yılında onu yeniden tutukladı ve Müslüman Kardeşler davasından yargıladı. İki yıl süren yargılamanın ardından cemaatin Şura Meclisi seçimlerine katılmasından ve İrşad Bürosu üyeliğine seçilmesinden dolayı 5 yıl hapis cezasına mahkum etti. 2000 yılında hapisten çıktı. Sisi cuntasının adamları 28 Ağustos 2020 tarihinde onu yeniden tutuklayarak “teröre karışma” suçlamasıyla yargıya sevk etti.
- Yazara Yaz