Şehadet bir çağrıdır, tüm nesillere ve çağlara…
Diyerek karanlık çağların Allah yolunda ölmek ile aydınlatılabileceğini öğretmişti bizlere şehit Metin Yüksel. Bu çağrıyı daha önce kimler yapmamıştı ki; Habil ile başladı bu mesaj. İlk kadın şehit Hz. Sümeyye’den, Allah’ın Aslanı Uhud Şehidi Hz. Hamza’ya… Hz. Hüseyin’den değişmeyen Mısır zindanlarının şehitlerine… Muhammed Mursi’den diğer aziz şehitlerimize… Hep bu çağrı yükseldi dillerden… Ve Şubat soğuğunda Fatih Camiinin avlusunda tekrar yükseldi bu çağrı: Şehadet bir çağrıdır tüm nesillere ve çağlara…
Haksızlığın, sömürünün, tuğyanın ve zulmün olduğu her yerden daima bir yiğit doğar. Aşkı ve davası uğruna gözünü bile kırpmadan canını verecek yiğitler… Bu öyle bir aşk ki, vuslatı cennet olur. Öyle erlerdir ki kanları ile karanlığa ışık, derdi olanlara umut olurlar.
Metin Yüksel, 17 Temmuz 1958 yılında Bitlis iline bağlı Kolongo yaylasında dünyaya geldi. Babası, zamanın tanınmış İslâm âlimlerinden Molla Sadreddin Yüksel, annesi ise Norşinli Şeyh Masum Efendi’nin kerimesidir.
Ömrünün ilk yıllarında Bitlis’te yaşayan Yüksel, ailesinin İstanbul’a taşınması ile birlikte ilkokulu Hüsam Bey mahallesindeki Akşemseddin İlkokulu’nda tamamlar. Daha sonra Sinan Paşa mahallesindeki Gelenbevi Ortaokulu’na kaydolur. Ortaokul ikinci sınıfa geçtiğinde ise okula devam etmek istemez ve okulunu bırakır.1
Yüksel ilk İslâmî çalışmalarına, henüz ilkokul sıralarında iken molla olan babasından öğrendiklerini arkadaşlarına anlatarak başlamıştı. Okul çıkışlarında arkadaşlarının evlerine giderek bildiklerini paylaşıyor ve onları öğretmeye çalışıyordu.
Hareketli bir genç olan Yüksel, İslâm davası için daha fazla işler yapma gayreti içerisindeydi. Bu yüzden kendisi gibi düşünen Müslümanlara ulaşmaya çalışıyordu. Bunları düşünürken kendisinden yaşça büyük olan mahalledeki ağabeylerinin gittiği bir yerden haberdar oldu. Bu yer Müslüman gençlerin genel olarak gittiği Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) idi. Bir dönem MTTB’nin içinde bulunsa da 1976 yılına gelindiğinde MTTB’deki çalışmalar artık kendisini tatmin etmez oldu ve o zamanlar yeni kurulmaya başlanan Akıncılar Teşkilatı’nın şube açma iznini aldı. Daha sonra bazı arkadaşlarıyla birlikte Fatih Akıncılar Teşkilatı’nı kurdu. Yüksel ve arkadaşlarının açtıkları şube, kısa bir zamanda Türkiye’nin en aktif Akıncılar teşkilatı haline geldi.
Metin Yüksel sağ-sol gibi ayrımı bırakarak, birlik ve beraberlik içinde bir ümmet olma çağrısı yapıyordu. Halkı bilinçlendirmek için mitingler düzenler ya da bu kapsamda düzenlenen mitinglerde en önde yer alırdı. Yüksel’in çalışmalarından sağcı ve solcu birtakım gruplar rahatsız olmaya başladı. 26 Ekim 1977 günü Darüşşafaka Lisesi’nin önünde Metin Yüksel ve 3 arkadaşı sol gruplardan 8 kişinin silahlı saldırısına uğradı. Yüksel bu saldırıda 3 kurşun yarası aldı. Ardından Vakıf Guraba Hastanesi’ne kaldırılıp tedavisi yapıldı.
Metin Yüksel ve arkadaşları bir taraftan İslâmî çalışmalara devam ederken, diğer taraftan da birtakım sosyal faaliyetlerde bulunuyorlardı. Haftanın iki günü çevredeki yoksul ailelerin hastalarını muayene edebilmeleri için Akıncılar Teşkilatı’na doktorlar getirilirdi. Doktorların tavsiye ettiği ilaçlar çevredeki eczanelerden yardım olarak temin edilir ve bölgenin fakir insanlarına dağıtılırdı.
Yüksel ve arkadaşları Fatih Akıncıları Derneği’nde azimle yorulmadan çalışmalar yürütüyor, bu kapsamda orta ve lise öğrencilerine sohbet programları düzenliyorlardı.
Metin Yüksel, her zaman kardeşlerinin yardımına koşmak ve dertlerine derman olabilmek için çaba sarf ediyordu. Hayatını İslâm ümmetinin dirilişine adamıştı.
Soğuk bir Şubat günü…
Tarih 23 Şubat 1979, günlerden Cuma. Ezanın okunmasıyla birlikte Fatih Camii yakınlarında bulunan Yüksel ve arkadaşları Fetih Yurdu’na giderek abdestlerini alır ve ardından Cuma namazını kılmak için Fatih Camii’ne giderler. Namaz çıkışı Metin’in arkasından 3 kere kısa aralıklarla ‘Metin dur!’ diye bir ses duyulur. Üçüncü bağırıştan sonra iki eli de parkesinin cebinde olan Yüksel, sağ elini çıkarıp öne doğru uzatarak üstünde silah olmadığını ima eder ve ‘Gelin konuşalım’ der. Yüksel’in sözünü bitirmesiyle birlikte karşısındakiler silahlarını çekerek ateş etmeye başlar ve Metin Yüksel orada şehit olur.
Kim bilir beni de bulur mu şehadet?
Bir şubat soğuğu,
Bir namaz çıkışı,
Bir cami avlusunda,
Bulur mu Metin Yüksel’ce bir şehadet beni?
Metin Yüksel’ce bir cihad sırasında,
Şehit kanına doysun istiyorum kaldırımlar,
Bulvarlar, soğuk betonlar
Mermiler yuva yapsın şehit yüreklerde,
Ölü demeyin onlara sakın,
Rab katında diridirler oysa!
İnsan için bir giz,
Kanlarıyla yazdılar bak,
Ölmedik,
Ölmeyeceğiz! 4
Şehitlerin ardından imrenerek bakan Yüksel, hep ”Şehadet inkılâbın habercisidir” derdi… Cihadı kuşanıp, şehadeti koymuştu dualarının başına. Çok arzuladığı şehadete kavuşmuştu artık. Diğer şehitler gibi Allah’a verdiği sözü o da yerine getirmişti. Şahit olarak yaşadı ve şehit olarak kavuştu Rabbine.
“Mü’minlerden öyle erler vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar ve şehid oldular. Kimileri de şehitlik beklemektedir. Onlar hiçbir surette sözlerini değiştirmemiştirler.” (Ahzâb, 23)

Kaynakça
1) Ferhat Özbadem, Metin Yüksel 2. baskı, İstanbul, Sude yayınları, 2018, s. 9.
2) https://www.yeniakit.com.tr/haber/hayatini-hakka-adamis-bir-sehid-metin-yuksel-137355.html
3) A.g.e s 73
4) Grup genç ezgisi

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?