1900’lü yılların evrimini deviren adam Malcolm X, 19 Mayıs 1925 yılında ABD’nin Nebraska eyaletinde doğdu. Siyahilerin ABD’de gün yüzü görmeyeceği ve karanlık bir hayat içinde devam edilecek bir yaşam olduğunu düşünen Hristiyan bir babanın oğludur. Bu ideali onu Afrikalıları örgütleme ve Afrika’ya dönme fikri korkusundan ötürü ırkçı tavrı ve söylemleri ile bilinen Ku Klux Klan örgütü Malcolm’un babasının peşini bırakmadı ‘tramvay kazası’ süsü verilen bu acı cinayet Malcolm henüz 6 yaşındayken tarihe not olarak düşüldü.
Evlerinin kundaklanması, ölüm tehditleri ile korkutulmaları, babasının faili meçhul bir cinayete kurban edilmesi ve birçok travmatik olay ile karşı karşıya kalan Little ailesinin annesi bu yaşanılanlara daha fazla katlanamadan aklını yitirerek akıl hastanesine yatırıldı. Geriye kalan Malcolm ve 6 kardeşi farklı farklı ailelere verilerek birbirlerinden uzakta ve habersiz bir hayat yaşadılar. Malcolm’un beyaz insanlara karşı tavrı babasının ölümü ve aile üyelerinin dağılması ile zihninde derin bir iz bıraktı. Beyazlar karşı ilk sert tutumu bu yıllarda başladı.

Malcolm yaşıtlarına göre daha zeki, atılgan, hareketli, liderlik ve hitabet açısından ileri seviyede bir çocuktu. Hayali hep avukat olmaktı. Bir gün öğretmeni ona ‘Büyüyünce ne olmak istiyorsun? ‘diye sorunca avukat olmak istediğini söylemişti. Öğretmenin ona vermiş olduğu ırkçı ve gurur incitici cevap ile beyaz düşmanlığı harlanmış oldu. Neymiş, sen bir siyahi olarak marangoz olmalısın avukat olma hayali hiç gerçekçi durmuyormuş. Bu olayın kendisinde bıraktığı etki ile okulu bırakarak 14 yaşından 18-20 yaşına kadar ablası Betty’nin yanında hayatını devam ettirmiştir.

Askerlik yaşı gelince amacı sorulur. Verdiği cevap nedeniyle ‘zihinsel yetersizlik’ damgası vurularak askerlikten muaf tutulup sözde tedavi için ıslahevine gönderilir. (Siyahi askerleri organize etmek, biraz silah çalmak ve kraker öldürmek fikrinden ABD askerleri çok korkmuş ki zihinsel sağlığı yerinde olan tek bir insana bu damgayı vurmuş olmalılar.)
Askerlikten muaf tutulması ile sonuçlanan ıslahevindeki tedavisinden sonra ayakkabı boyacılığı ve garson olarak işe başladı.
İçki, kumar, hırsızlık, gece hayatı, fuhuş gibi birçok kötü alışkanlığın ve suçun olduğu Harlem’e yerleşti. Bir gün hırsızlık yaparken yakalanması üzerine 8 yıl hapis hayatı sürdü. Bu hapis hayatı ona kendini sorgulama, geliştirme ve arayış yılları olarak başlayıp Elijah Muhammed ile tanışıp Müslüman olması ile devam etti.
İçeride iken kendisiyle sürekli yazıştığı Elijah ona kendi öğretilerini gönderip İslam ümmeti adlı hareketin bir üyesi yapmak istiyordu. Hatta Malcolm kendini geliştirmek için o kadar çok ilimle meşgul oluyordu ki ‘bazen hapis hayatı yaşadığımı bile unutuyordu. “Hayatımda hiç bu kadar özgür olmamıştım” diye hapis hayatından kısaca bahsetmiştir. “İnsan kendini geliştirmek için üniversite veya hapishaneyi tercih etmeli” tavsiyesi de buradan kaynaklanıyor olmalı.

Hapishaneden ABD başkanı Truman’a Kore savaşına karşı olduğunu ve başkanın komünist olduğunu belirten bir mektup yazması üzerine FBI tarafından takibe alınmıştır.
Malcolm Little daha sonra soyadını “X” olarak değiştirerek bu davanın isimsiz eri olmuştur.
Hapishaneden çıktıktan sonra Elijah Muhammed’in örgütüne katılıp dikkatleri kısa süre içerisinde üzerine çekmeyi başarmış ve örgütün kurucusu ve başkanı olan Elijah’ın önüne geçmemek adına da konuşmalarına hep onun adı ile başlamayı da unutmamıştır. Hitabetinin zirve olduğu az da olsa içindeki arayışın tam tatmin olmamakla birlikte azaldığı bu dönemde katıldığı örgütten Betty adında biri ile evlenerek 4 kızı kendisi hayattayken diğer ikiz kızları ise onun şehit olmasından sonra dünyaya geldiler…
Malcolm’un prestijinin arttığı bu dönem Elijah’ı çok tedirgin ederken Malcolm, Elijah’ın özel hayatını araştırmaya koyuldu. Sekreterleri ile yaşadığı evlilik dışı ilişkisi Elijah’ı Malcolm’un gözünde iyice küçültmüştü. Elijah’ın Malcolm’a 3 aylık bir konuşma yasağı koyması ortalığı iyice kızıştıran bir durum oldu.

1964 yılında bu örgütten ayrılan Malcolm’un beyaz adamın şeytan olduğuna dair anlayışı epeyce değişmişti. Müslüman ülkelerin diplomatları ile görüşerek İslam dini hakkında doğru bilgi toplamaya çalıştı. Bu değişim, adını Malik eş-Şahbaz olarak değiştirmesi ile devam etti.
Bu değişimin ardından önce Mısır’a sonra da Mekke’ye giderek ruhu duru bir şekilde döndü. Hatta hacda iken yaşadığı hayreti, eşi Betty’ye ‘beyazlarla aynı safta aynı sofrada oturup kalkıyoruz, aynı bardaktan su içiyoruz mavi, yeşil gözlü beyaz tenli insanlarla arkadaş oldum’ diyerek ifade etmişti ve beyaz adam şeytandır fikri tamamen değişmiş oldu. Tabi gittiği her yerde konuştuğu her kelime FBI ajanları ve Elijah’ın adamları tarafından dinlemeye ve takibe alınmıştı. Kutsal hac vazifesi sonrasında küçükken ailesine yapılan zulüm devam etti. Evi kundaklandı, ölüm tehditlerinin ardı sıra kesilmedi.
21 Şubat 1965 yılında hac dönüşü New-York’ta yaptığı bir basın açıklamasında sözlerine selam ile başladı. Bir anda ortalığı bir ses gümbürtüsü aldı, ne olduğunu daha anlayamadan kendisine doğru koşan adamın elindeki silahtan çıkan kurşunlar bedenine tek tek mıhlanarak çocukları ve karısı önünde kurşun sesleri arasında şehadete elini uzattı…
Çocukluğunda başlayan zorlu bir hayat gençliğinde devam eden hakikat arayışı yıllar sonra şehadet ile, hakikatin tecellisi ile sonuçlandı.
İşte Şehit Malik Eş-Şahbaz’ın hayatımıza şiar edebileceğimiz birkaç ifadesi:
>Irkçılık ideolojik bir düşünce değil, aksine psikolojik bir rahatsızlıktır.
>Eğer uğrunda ölmeye hazır değilseniz ‘özgürlük’ kavramını lügatinizden çıkarın.
>İnsanlar bir insanın bütün hayatının bir tek kitapla değişebileceğinin farkında değiller.
>Bütün uyuyanları uyandırmaya bir tek uyanık yeter.
>Eğitimli değilim, herhangi bir alanda da uzmanlığım yok ama samimiyim ve benim samimiyetim benim kimliğimdir.
>Ben bir şehit olacaksam, bu kardeşlik uğruna olacaktır. Bu ülkeyi kurtaracak tek şey budur.
>Müslümanlara göre fazla dünyeviyim, diğerlerine göre fazla dindarım.
Kendisine selam olsun… Şehadeti mübarek olsun.
Vesselam…

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?