Spor kişinin beden ve ruh sağlığını geliştiren, bireysel veya toplu olarak belli kurallar çerçevesinde gerçekleştirilen beden hareketlerini ifade eder. Spor insanın biriken enerjisini boşaltmasını, rahatlamasını, günlük hayatın gerginlik ve sıkıntılarından kurtulmasını sağlar.
Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. Mûsâ ile ilgili bir âyette Peygamber Şuayb’ın kızlarının dilinden istihdama en uygun kimsenin bedenî yönden güçlü, ahlâkî açıdan güvenilir kişiler olduğu belirtilerek (Kasas 28/26) insanın yetkinlik kazanmasında beden ve ahlâk gelişiminin önemine dikkat çekilmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde her müminin hayırlı olduğunu, ancak güçlü müminin zayıf müminden daha hayırlı ve Allah’a daha sevimli geldiğini belirtir ve inanan insandan kendisine yarar sağlayacak şeyler konusunda hırslı olmasını ister (Müslim).
Peygamberimiz (s.a.s.) zamanında yapılan sporlara göz atacak olursak;
Atıcılık (Okçuluk): Hz. Peygamber (s.a.s.), “Onlara karşı elinizden geldiğince kuvvet hazırlayın” (el-Enfâl 8/60) âyetindeki kuvveti, ok atma olarak açıklamıştır.
Binicilik: Hz. Peygamber’in (s.a.s.) devamlı teşvik ettiği, kazananlara zaman zaman maddî ödül verdiği, çoğu kere bizzat iştirak ettiği sportif faaliyetlerdendir.
Güreş: Rükâne adında biri bu spor dalında ün yapmıştı. Hz. Peygamber (s.a.s.) bu pehlivan ile güreşmişti. Rükâne İslam’ı kabul etmek için Hz. Muhammed’in (s.a.s.) bizzat kendisiyle güreşmesini ve bu güreşte kendisini yenmesini şart koşmuştu. Hz. Peygamber (s.a.s.) bu teklifi kabul etmiş, yapılan müsabakada, kendisine son derece güvenen Rükâne’yi şaşırtacak derecede güreşmiş ve onu üç kez mağlup etmiştir. Sonuçta Rükâne Müslüman olmuştur.
Atletizm (Koşu): Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Hz. Ayşe (r.a) ile yeni evlidirler. Beraber koşu yaparlar. Hz. Ayşe (r.anha) kazanır. Aradan birkaç yıl geçer. Hz. Ayşe (r.anha) kilo almış, biraz şişmanlamıştır. Tekrar yarışırlar. Bu kez Hz. Peygamber (s.a.s.) kazanır. Gülümseyerek, “Şimdi ödeştik” der. Asr-ı saadette erkeklerin koşu yarışı yaptıkları, sahabilerin Hz. Peygamber`in huzurunda kendi aralarında yarış düzenledikleri ve Hz. Ali`nin de çok hızlı koşan bir yarışçı olduğu bildirilmektedir.
Yüzme: Hz. Peygamber, yüzmeyi çocukluğunda annesiyle gittiği Medine’de öğrenmişti. Müslümanlara bu sporu tavsiye ederek, bir babanın çocuğuna öğretmesi gerekenler arasında, yazı yazmanın ve atıcılığın yanında, yüzme de zikredilmiştir. Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Mekke ve Medine gibi, yakınında deniz, göl ve akarsu bulunmayan bir çevrede yüzme öğrenmeyi tavsiye etmesi dikkat çekicidir.
Hz. Ömer’in de gerek hutbelerinde Medine halkına gerek mektup ve talimatlarında diğer bölge halklarına ve ordu kumandanlarına atıcılık, binicilik, yüzme, koşu gibi eğitici ve yetiştirici sportif faaliyetlere önem verilmesini, bunların çocuklara öğretilmesini istediği rivayet edilir.
Hayreddin Karaman “İslam’ın Işığında Günün Meseleleri” kitabında, “Dinimiz, bazı prensiplerin göz önüne alınması durumunda sportif faaliyetlerle uğraşmanın bir sakıncası olmadığı görüşündedir” demektedir. Bu şartları şöyle sıralayabiliriz: Sadece eğlenmek, dinlenmek ve zevk için oynanacak; namazın geçmesi veya gecikmesine sebep olmayacak; hiçbir menfaat beklenmeyecek; oyun sırasında dinimizin yasakladığı şeyler konuşulmayacak; tesettüre riayet edilecek; normal dinlenme ve eğlenme ölçülerini aşarak vakit israfına varan iptilâ halini almayacak ve en önemlisi oyunlar kumara âlet edilmeyecek.
Hasan el-Benna beden eğitimi hakkındaki düşüncelerinden bahsederken “Müslüman Kardeşler, ruhi ve akli eğitimin yanı sıra eğitimin bedeni olan kısmını da unutmamışlardır. Zira beden, insanı hedefine ulaştıran, insanın dini ve dünyevi yükünü taşıyan bineğidir” demiştir. Hastalıklı bedenin kişiyi görevlerini yerine getirmekten alıkoyacağını söyleyip sözlerine şu tavsiyelerle devam etmiştir; uzun süre uykusuz kalmamayı, sigara ve benzeri alışkanlıklardan uzak durmayı, kahveyi ve çayı azaltmayı çalışan kardeşlerin görevlerinden saymıştır. Beden sağlığının tek başına yeterli olmadığını; güçlü, esnek, hızlı ve kolay hareket etme kabiliyetinin de olması gerektiğini söylemiştir. Son olarak da kişinin bedeninin en zor durumlara bile dayanması gerektiğini söyleyip, bu doğrultuda geziler ve kamplar düzenlemiştir.
Taramış olduğum birçok dergi ve tezlerden alıntılayarak özet şekilde sporun faydalarını yazacak olursam:
• Spor yapmanın; kalp kasını sağlıklı ve dengeli bir şekilde büyüttüğünü, vücudun ihtiyaç duyduğu kan akışını daha kolay temin ettiği görülmüştür.
• Spor yapmanın; dolaşımı rahatlattığı ve tansiyon hastalığına yakalanma riskini azalttığı görülmüştür.
• Spor yapan kişilerin kalbi büyüdüğü için dinlenik durumda daha düşük sayıda nabzın kişiye yettiği görülmüştür.
• Spor yapan kişilerin dinlenik durumda daha düşük sayıda solunum sayısının varlığının kişiye yettiği görülmüştür.
• Spor yapan kişilerde myoglobin ve hemoglobin gibi oksijeni taşıyan proteinlerin kanda sayısı artar ve vücudun saturasyon değerlerini daha yüksek değerlere taşıyıp, kanın oksijeni bağlayabilme ve kasların oksijene ulaşabilme oranlarında artış görülmüştür.
Sporun dolaşım sistemine, solunum sistemine, kas ve iskelet sistemine olumlu katkıları olduğu görülmektedir.
Sonuç olarak, ayetlerde geçen ifadelerden, Peygamberimizin (s.a.s.) ve sahabilerin örnekliklerinden, önemli din adamlarımızın söylediklerinden yola çıkacak olursak, sporun dinimizce yasaklanmadığı ve teşvik edildiğini, hem fiziksel hem fizyolojik hem de ruhi bakımdan yararlarının olduğunu ve şu an yazamadığımız birçok faydasının bulunduğunu görmekteyiz. Spor yapmalı ve spor yapmayı teşvik etmeliyiz.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?