Hanım sahabiler arasında güzel ahlakı, fedakârlığı ve tevekkülü ile tanınan bir hanımdır. Asırlar boyunca ismi anılmış, yaptıkları ile tarihte bir iz bırakmıştır. Hayatı boyunca iyi olmanın yollarını aramış ve bu yolda gayret etmiştir. Güçlü bir iman ve tevekkül sahibiydi. Cesur ve mücadele eden, davasından vazgeçme

yen, öğrenmeye açık, zeki ve akıllı bir hanımdı.
Adının Rümeysa, Rümeyse, Rümeyle, Sehle ve Üneyfe olduğu zikredilir. Ümmü Süleym lakabı ile meşhur olmuştu, erkek kardeşinin adı Süleym olup Ümmü Süleym onun ismi ile anılmıştır). Nesebi Hazreç kabilesinin bir kolu olan Neccaroğluna dayanmaktadır. Mus’ab bin Umeyr’in Medine’de davet çalışmaları sayesinde İslam ile tanışmış ve Müslüman olmuştur. Bi’r-i Maune olayında şehid düşen sahabilerden Haram ve Süleym onun kardeşleridir. Hz. Rümeysa’nın hayatını okurken bizlere birçok konuda rehberlik ettiğini görürüz. Birincisi insan olma noktasında örneklik, ikincisi anne olma konusunda örneklik, üçüncüsü ise davetçi olma konusundaki örneklik…

Müslüman bir hanım duruşunun en güzel örneğini kendisinde görüyoruz. Cahiliye döneminde Malik bin Dinar ile evlendi. Bu evliliklerinden Bera ve Enes isimli iki evladı oldu. Mutlu bir evliliği vardı. İslamı kabul etmesi ve eşinin Müslüman olmamasından dolayı mutlulukları çok uzun sürmedi. Kelime-i tevhidi oğlu Enes’e öğretirken eşi bu duruma kızıp Medine’den ayrılmış ve yolda düşmanları tarafından öldürülmüştür. Genç yaşında dul kalmış kendini çocuklarının eğitimine adamıştır. Allah Raslünü çok seven ve ona hürmet gösteren biriydi. Ümmü Süleym ve Ümmü Haram, Rasûlullah’ın (s.a.s.) süt ve soy bakımından teyzeleri oldukları için, Hz. Peygamber (s.a.s.) onların evlerinde kaylule yapmakta bir sakınca görmezdi. Ümmü Süleym’in evinde istirahat edildiği sorulduğunda, onun kardeşlerinin şehid olmasından dolayı kalplerinin hüzünlü olmasından dolayı ona şefkat gösterdiğini söylerdi. Ümmü Süleym, Allah Rasûlü’nün onun evine her gelişinde ona hürmet etmekten çok mutlu olur, bu vesileyle evinin bereketlendiğini düşünürdü. Allah Rasûlü’nün alnında biriken terleri toplar bunu güzel koku şişesine koyarak değerlendirir ve evinin bereketli olacağına inanırdı.

“Allah anneme mükâfat versin, bana çok iyi bakıp beni çok iyi yetiştirdi”. (Hz. Enes r.a.)
Ümmü Süleym çocuklarının yetim olarak incinmemesi için kendisine gelen evlilik tekliflerini ertelerdi. Peygamber Efendimiz, Medine’ye hicret ettiği zaman Medineliler ona hediyeler sunuyor ve ikramlarda bulunuyorlardı. Ümmü Süleym de bir şeyler vermek istiyordu. Enes’i henüz on yaşlarında iken elinden tutarak Allah Rasûlüne getirmiş: “Ey Allahın Rasûlü, bu oğlum Enes’tir, akıllı ve sakin bir çocuktur, size hizmetkârlık etmekle şereflensin diye size getirdim ona dua buyurun” der. Peygamberimiz (s.a.s.) ise: “Allahım onun malını ve çocuklarını çoğalt. Ona her ne verirsen bereketli kıl.” diye dua eder. Peygamberimizin (s.a.s.) bu duası gerçekleşmiş Hz. Enes, ensarın en zenginlerinden olmuş, 103 yaşına kadar yaşamış ve seksen evladı dünyaya gelmiştir. Ümmü Süleym bir anne olarak evladının daha iyi bir şekilde yetişmesi için çabalamış ve onu hibe etmişti. Anne ve oğlu arasında kurulan sıkı bağ ve bir güven vardı. Küçük yaşta oğluna verdiği Peygamber sevgisinden dolayı Enes, annesinin bu kararına itiraz etmemiş ve Peygamberin evinde on yıl kalarak onun terbiyesinde yetişmiştir. Anne, oğlunun bu dönemlerde aldığı terbiyeyi desteklemiş ve onu motive etmiştir. Sabır ve sevgi ile oğluna destek olmuştur.

Ümmü Süleym, Ebu Talha’nın evlilik teklifini reddeder. Çünkü Ebu Talha henüz Müslüman olmamıştır. Israr eden Ebu Talha’ya “Sen reddedilmeyecek birisin ama seninle evlenemem, zira sen müşriksin ben ise Allaha şükürler olsun Müslümanım. Taptığın tanrı bir tahta parçası ve sen buna tapmaktan utanmıyor musun?” der. Ebu Talha’nın düşündüğünü, bu konuda kararsızlık yaşadığını görünce şu teklifte bulunur: “Eğer sen Müslüman olursan seninle evlenir ve İslam’ı kabul edişini mihrim sayar, senden mihir de istemem.”
Ebu Talha, imanlı ve zeki kadın olan Ümmü Süleym’den etkilenir ve İslam’ı kabul ederek Müslüman olur ve evlenirler. Bu olay Medine’de duyulur ve en değerli mehrin Ümmü Süleym’in mehri olduğu söylenir. Mihri İslam olan kadın olarak şöhret bulur. Ümmü Süleym, bu hareketiyle kendi zamanının ve sonradan gelecek olan hanımlara güzel bir örnek olmuştur. Müslüman bir hanımın öncelikleri, iman ve güzel ahlak olmalıdır. Kriterler arasında maddi imkânlar öncelikli olmamalıdır. İnanmayan bir erkek tüm imkânlara sahip olsa bile Müslüman kadının duruşu iman edeni tercih etmesidir. Ümmü Süleym, Ebu Talha’nın iman etmesine vesile olduğu için çok mutluydu. Onun daveti neticesinde bir kişi müslüman oluyordu. Ve bu olay dünyadaki herşeyden daha kıymetliydi. Parayı, nefsi isteklerini hiç önemsemeden onun iman etmesine odaklanmıştı. Ebu Talha da sevinçliydi. Gönlü ve kalbi iman nuru ile dolmuştu, hem de Ümmü Süleym gibi imanı güçlü, sevdiği bir hayat arkadaşı olmuştu. Mutlu bir evlilikleri vardı. Bu evliliklerinden iki tane oğulları olmuştu.

Ümmü Süleym’in metanet ve tevekkülüne güzel bir örneği oğlu Umeyr’in vefatında görüyoruz. Eşi Ebu Talha’ya: “Birinden ödünç bir şey alan kimse, aldığı şey geri istenince onu vermeyip yanında alkoyabilir mi?” diye sordu. Ebu Talha da mutlaka vermesi gerektiğini belirtti. Bunun üzerine Ümmü Süleym, Cenab-ı Hakk’ın kendilerine ödünç verdiği çocuklarını aldığını ve onu alıp defnetmesi gerektiğini söyledi. Anne yüreğinin sessiz çırpınışlarında emaneti sahibine teslim etmenin huzuru vardı. Metaneti ve sabrıyla örnek oluyordu. Tevekkülü ile eşini ve yakınlarını şaşırtıyordu. Evladını kaybetmenin hüznü kalbine ağır gelse de dayanmaya ve güçlü olmaya çalışıyordu. Günümüzde bunu anlamak biraz zor olsa da onlar bu zorlukları aşarak cennet yolunun yolcusu oldular. Kolay bir yol değildi bu ve başarı ile sonuçlanan bir yolculuktu…

Resûllulah (s.a.s.) ile birlikte savaşlara katılmış, Uhud savaşında yaralıları tedavi etmiş ve su dağıtmıştır. Hayber ve Huneyn gazvelerine katılarak islam ordusuna yardım ve destekde bulunmuştur. Ümm Süleym, hanımların sormaya cesaret edemediği özel ve mahrem soruları Resûlullah’a sorup ondan öğrenirdi. Bu konuda da hanımlara öncülük etmiştir. Suffa mektebinin öğrencisi de diyebiliriz kendisi için. Peygamber Efendimizden on dört hadis rivayet etmiştir. Vefat tarihi net olarak bilinmemekle beraber Hz. Osman’ın hilafet yıllarında vefat ettiği anlaşılmaktadır. Resûlullah (s.a.s.), pek çok vesile ile kendisine dua ettiği Ümmü Süleymi, rüyasında cennette gördüğünü haber vermiştir.

“Cennete girdim, önümde bir hışırtı işittim. Bir de ne göreyim Milhan kızı Rümeysa değil mi?”
Rabbim ondan razı olsun. Örnekliği ile bizlerin de cennet yolculuğunda yolumuzu aydınlatsın…

Kaynakça:
TDV İslam Ansiklopedisi

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?