Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi
9 Aralık 2022’de Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da “Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi” adıyla, Çin Cumhurbaşkanı Şi Cinping ve birçok Arap ülkesi liderinin katıldığı işbirliği toplantısı gerçekleştirildi. Bu toplantı, bu isimle düzenlenen ve Çin Cumhurbaşkanı ile Arap ülkelerinin önemli bir kısmının liderlerini buluşturan nitelikteki ilk toplantıydı. Daha önce tabii Çin’in Arap ülkeleriyle ikili görüşme ve anlaşmaları olmuştu.
Zirvede aynı zamanda Arap ülkeleriyle Çin arasında muhtelif işbirliği anlaşmaları da imzalandı. Zirvenin geleneksel hale getirilmesi ve bir sonrakinin Çin’in başkenti Pekin’de düzenlenmesi kararlaştırıldı. Zirve sonunda bazı konularla ilgili siyasi tavırları da yansıtan bir ortak bildiri yayınlandı.

ABD-Afrika Liderler Zirvesi
Çin’in Suudi Arabistan’ın başkentinde Arap ülkeleriyle zirve toplantısı gerçekleştirmesinden 4 gün sonra 13 Aralık tarihinde de ABD’nin başkenti Vaşington’da “ABD-Afrika Liderler Zirvesi” adıyla bir toplantı başlatıldı ve üç gün devam etti. Bu isimle ilk zirve toplantısı kendisi de Afrika kökenli olan eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde 2014 yılında gerçekleştirilmişti.
Biden’ın böyle bir zirve toplantısı düzenlemesi ve Afrika’ya bazı cazibeli teklifler sunması, aynı zamanda uluslararası platformda Afrika Birliği’nin statüsünün güçlendirilmesine yönelik birtakım önerilerde bulunması bu kıtayla biraz daha yakından ilgilenme düşüncesi içinde olduğunu gösteriyordu.

Sudan’da Çerçeve Anlaşması
Sudan’da cuntanın gitmesi ve sivil yönetime geçilmesi talebiyle kitlesel eylemlerin yaygınlaşmaya başlaması üzerine cunta yönetiminin liderleri, 5 Aralık’ta sivil kesimi temsil iddiasındaki bazı kişileri karşılarına oturtarak “Çerçeve Anlaşması” adını verdikleri bir anlaşma imzaladılar. Gerçekte anlaşma içine herhangi bir tablonun yerleştirilmediği ve sivilleşme talebinde bulunan halka hiçbir şey sunmayan oyalama anlaşmasından ibaretti. Bu anlaşmayla cuntacılar kendilerinin iktidarda kalma mühletlerini biraz daha uzatmış, vatandaşa da yeniden serap göstermişlerdi. Sivil kesim adına anlaşmaya imza atanlar da bunun bir şey sağlamadığının farkındaydı. Ama bölgesel ve küresel güçlerin baskısı karşısında böyle içi boş bir anlaşmaya imza atmak zorunda kalmış gibiydiler. Fakat onların böyle bir anlaşmaya imza atmaları, meydanları dolduran kitleleri temsil potansiyeline artık sahip olmadıklarını gösteriyordu.

Tunus’ta Seçim Komedisi
Tunus’un yeni diktatörü Kays Said hakim kılmaya çalıştığı tek adam diktatörlüğünün kazıklarını sağlamlaştırırken, İslam dünyasındaki tüm benzer diktatörlüklerin yaptığı gibi kurduğu sisteme demokrasi elbisesi giydirmeyi de ihmal etmiyor. Bundan sonra zulüm uygulamalarını “yasal” çerçeveye oturtma görevi görecek bir parlamento oluşturmak amacıyla 17 Aralık tarihinde bir genel seçim gerçekleştirdi. Siyasi partilerin ekarte edildiği bu seçimler yoluyla parlamentoya girebilmek için sadece ferdi adaylıklar kabul edildi. Böyle bir uygulamaya başvurulmasının amacı ise diktatörün işine yaramayacak adayların tümünün elenmesine imkan sağlamaktı. Seçimin halkın iradesini yansıtmayacağı bilakis tek adam diktatörlüğüne meşruiyet kazandırma amacına yönelik olduğu bilindiğinden halkın büyük çoğunluğu boykot etti. O yüzden katılım oranının %8.8’de kaldığı bizzat yetkili ağızlardan itiraf edildi.

Hamas’ın 35. Yıl Kutlamaları
İslami Direniş Hareketi (Hamas) 14 Aralık’ta kuruluşunun 35. yıl dönümü münasebetiyle Gazze’nin merkezinde büyük bir kutlama töreni düzenledi. Törene halktan büyük ilgi gösterilmesi, gerek işgal rejiminin ve gerekse onunla işbirliği içindeki Mahmud Abbas yönetiminin sıkıştırmasına, yıpratma çalışmalarına rağmen bu harekete halkın büyük bir kesiminin desteğinin devam ettiğini ortaya koyması açısından dikkat çekiciydi.
Hamas, 35. kuruluş yıl dönümü münasebetiyle Batı Yaka bölgesinde ve Filistin dışında Filistinlilerin yaşadığı bazı bölgelerde de muhtelif kültürel etkinlikler düzenledi. Batı Yaka’daki faaliyetlere Abbas yönetiminin güvenlik güçleri büyük ölçüde engel olmaya çalıştı ve bu amaçla hareketin ileri gelenlerinden özellikle üniversitelerdeki öğrenciler arasında yer alan taraftarlarından birçok kişiyi gözaltına aldılar.

Siyonistlerin Hükümet Kurma Çalışmaları
Siyonist işgal rejiminde “aşırı sağ kanat” olarak nitelendirilen siyasi partilerin parlamentoda çoğunluğu elde etmesi ve bunların başını çeken Likud Partisi’nin de birinci olması üzerine işgal rejiminin cumhurbaşkanı Likud’un lideri Netanyahu’yu hükümeti kurmakla görevlendirdi. Ancak onun kuracağı koalisyonda yer alacağı düşünülen ve parlamentoda çoğunluğu elde ettiği belirtilen partiler içinde aşırı ırkçı siyonist partiler de var. Onlar kendilerinin anahtar konumunda gördüklerinden Netanyahu’dan istediklerini alabileceklerini düşünüyorlar. Aşırı ırkçı siyonist liderlerin en çok sahnede görülenlerinden biri de Yahudi Gücü Partisi’nin lideri Itamar Ben-Gvir. Netanyahu bu adama kendisini Ulusal Güvenlik Bakanı yapma ve yetkilerini genişletme taahhüdünde bulundu. Tabii bunun amacı biraz da Filistinlileri korkutmak için en saldırgan köpeğini kapıya bağlamak. Ama Filistin direnişi hiçbir zaman işgalcinin bu tür oyunlarına teslim olmadı. Aynı taktiğe daha önce Şaron da başvurmuş ama 2005’te kuyruğunu toplayıp Gazze’den çıkmak zorunda kalmıştı.

Çin Zulmünün Yaktığı İnsanlar
Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi olarak isimlendirdiği bizim Doğu Türkistan olarak bildiğimiz bölgenin başkenti Urumçi’de 24 Kasım akşamı, Covid-19 salgınına karşı sürdürülen tedbirler çerçevesinde karantina altında tutulan bir apartmanda meydana gelen yangında resmi açıklamalara göre 10, gayri resmi kaynaklara göre ise en az 35 kişi dumanların ve alevlerin arasında kalarak hayatını kaybetti.
Çin zulmünün sözde karantina uygulaması yüzünden, bu insanların yangında bile dışarı çıkmaları engellendiğinden veya yaptırımlar sebebiyle korktuklarından böylesine korkunç bir felakete maruz kalmışlardı.
Aslında Çin zulmünün, sürekli baskı altında tuttuğu Uygur halkını kıskaca almada salgına karşı tedbir olarak yansıtılan uygulamalardan da yararlandığı biliniyor.
Çin zulmünün sebep olduğu felaket Urumçi başta olmak üzere muhtelif şehirlerde gösterilerle protesto edildi.

İran’da Ahlak Polisinin İlgası
İran’da Kürt asıllı Mehsa Emini isimli bir genç kızın, tesettürle ilgili kurallara riayet etmediği gerekçesiyle soruşturmaya alındığı sırada hayatını kaybetmesi üzerine çıkan olaylar karşısında, söz konusu ölüm olayına sebep olan ve tepkilerin de hedefinde yer alan irşad devriyeleri halk arasında bilinen adıyla ahlak polisi mahkeme kararıyla ilga edildi. Ancak bu karar olayların yatışmasını ve sükuneti sağlamak için yeterli olmadı.

Lübnan’da Cumhurbaşkanı Seçimi Krizi
Lübnan’da 31 Ekim 2022 tarihinde görev süresi dolan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın yerine seçilecek kişi konusunda parlamentoda bir ittifak sağlanamaması sebebiyle şimdi de bir cumhurbaşkanı seçimi krizi ortaya çıktı.
Lübnan’daki sisteme göre cumhurbaşkanının Maruniler olarak bilinen Arap katoliklerden olması gerekiyor. Ancak bir kişinin cumhurbaşkanlığına seçilebilmesi için Anayasadaki prosedüre göre parlamentoda yeterli desteği elde etmesi gerekiyor. Bunun için de bir uzlaşmaya ihtiyaç var.
Lübnan’da bundan önceki dönemde de cumhurbaşkanı seçilmesi konusunda uzun süren bir kriz yaşanmıştı. O zaman iki buçuk yıla yakın bir süre devam eden cumhurbaşkanlığı seçimi meselesi sonuçta Hizbullah’ın desteklediği Mişel Avn üzerinde ittifak sağlanmasıyla çözülmüştü.

Endonezya’da Zinayı Suç Sayan Yasal Düzenleme
Endonezya’nın zinayı suç sayan yasa çıkarması bayağı yankılandı. Bunun sebebi ise çağdaş emperyalizmin, aileleri yıkan ve muhtelif hastalıkların da kaynağı olan zinayı gayet normal göstermeye çalışmasıdır. İlginç olan da budur.
Fakat “çağdaş Batı uygarlığı” zinayı normalleştirme uygulamasını geride bırakarak bir sonraki aşamasına geçmiş durumda. O yüzden eşcinselliği tüm dünyada normalleştirmek hatta “dokunulmaz bir hak” haline getirmek için çok yönlü bir propaganda savaşı yürütüyor.

Afganistan’da Bir Medresenin Bombalanması
30 Kasım’da Afganistan’ın Samangan vilayetinin merkezi durumundaki Aybek şehrinde kız öğrencilerin devam ettiği Cihadiye Medresesi isimli bir dini medresede bombalama eylemi gerçekleştirildi. Eylemde çoğu kursta öğrenim gören çocuklardan olan onlarca kişi hayatını kaybederken onlarcası da yaralandı. Bombalama eylemi için özellikle medresede bulunanların öğle namazını kıldığı bir vakit tercih edilmişti. Bunun amacı da tabii ki can kaybı ve yaralanmanın mümkün olduğu kadar çok olmasına sebep olmaktı.
Afganistan yönetimi saldırıdan, Türkiye’de IŞİD veya DAİŞ olarak bilinen örgütün bu ülkedeki yapılanmasını sorumlu tuttu. Ancak asıl amaç bu ülkede yeni yönetimin bir istikrar sağlamasının ve sistemini oturtmasının önüne geçmekti. Adı geçen örgütten de küresel güçlerin bu tür politikalarında ve stratejik oyunlarında yararlandığı bilinmektedir.

İstanbul’da 44 MOSSAD Ajanının Yakalanması
MİT ve polis teşkilatının ortak çalışması neticesinde İstanbul’da, İsrail işgal rejiminin istihbarat teşkilatı durumundaki MOSSAD hesabına, Türkiye’de yaşayan Filistinliler ve onların organize ettiği sivil toplum kuruluşları hakkında bilgi toplayan 44 casus ele geçirildi. İşgalci siyonist rejimle diplomatik ilişkileri normalleştirmeniz sizi onların karanlık çetelerinin kirli faaliyetlerinden güvenceye kavuşturamıyor. Siyonist işgalci zaten başlı başına bir mafya çetesidir. Böyle bir çetenin “meşru devlet” olarak tanınması ise çağdaş dünyanın bir ayıbıdır.

Leys Şebilat’ın Vefatı
Ürdün’de yönetimin yanlış uygulamalarına ve özellikle siyonist işgal rejimiyle anlaşmalar imzalamasına karşı sesini yükseltmesiyle ünlenen ve Mühendisler Sendikası’nın eski başkanı Leys Şebilat 18 Aralık’ta, kalp krizi sebebiyle 80 yaşında Amman’da vefat etti. Cesaretli tavırlarıyla öne çıkmış ve bu yüzden hapse atılmak da onun cesaretini kıramamıştı. Herhangi bir siyasi oluşumla bağlantısı olmayan, ancak İslami kimliğe sahip olan Leys Şebilat Filistin davası konusunda da duyarlılığıyla tanınıyordu. Yüce Allah’tan kendisine rahmet ve mağfiret diliyoruz. Allah mekanını cennet eylesin.

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?