- Borcu yazma konusunda kimse kimseye darılmamalı, karşılıklı olarak, Yüce Allah’ın emrine uymalıdır. “Bana güvenmiyor musun?” ifadesini kullanmak, Allah’ın bu ayetine muhalefet olur. İbn Cüreyc der ki: Kim borçlanırsa yazsın, kim alış-veriş yaparsa şahit tutsun. Katâde der ki: “Bize anlatıldığına göre, Ebu Süleyman el-Mer’aşî Kâ’b’ın arkadaşlarından birisiydi. Bir gün arkadaşlarına şöyle sordu: “Rabbine dua ettiğinde duasına icabet edilmeyen mazlûmu biliyor musunuz?” ona “Bu nasıl olur?” diye sorduklarında: “Bir adam belli bir vade ile satış yapar, şahit tutmaz ve yazmaz, malının zamanı gelince sahibi bunu inkâr eder, o da Rabbine dua eder, ama duasına icabet edilmez. Çünkü o, Rabbine isyan etmiştir.” dedi.
- Borcumuzu ötelemeye değil, ödemeye çare aramalıyız. Hesabımızı borcumuzu bir an önce ödemek ve borçtan kurtulmak için yapmalıyız. Borç bizi huzursuz ve rahatsız etmelidir. Zira borcun gereksiz ve mazeretsiz olarak geciktirilmesi, İslam ahlakı ve İslam kardeşliğinin gereklerindendir. Bu konuda Hz. Peygamber şöyle buyurmuşlardır: “Zenginin borcunu geciktirmesi zulümdür. Biriniz (alacağı) bir zengine havale edilirse kabul etsin.” 15
- Bu konuda büyük bir yanlış da borcu zamanında vermemek, borç vereni pişman ettirmektir. Kimsenin “borç verirken iyi, borç isterken kötü olmak” durumuna düşmemek için borç meselesi istismar edilmemelidir. Toplumdaki hayırseverler, borç verdiğine pişman edilmemelidir. Toplumdaki güven ve itimat zedelenmemelidir.
- Bir kimse borç verdiği para vs. nin bir kısmını veya tamamını bağışlayabilir. Borçlusu güç durumda ise ona kolaylık gösterilmesi, hatta mümkün ise alacağın bağışlamasını teşvik etmiştir. Allah (c.c) şöyle buyurur: “Borçlu darda ise eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Bilmiş olsanız borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır” (Bakara, 280) Yani borçlu zor durumda kalmış ise “darda ise, eli genişleyinceye kadar mühlet veriniz.” Böyle bir durumda verilecek olan hüküm, onun borcunu rahatlıkla ödeyebileceği zamana kadar imkân tanımaktır. Hatta bazı durumlarda borcun tamamını bağışlamak teşvik edilmiştir. “Eğer bilirseniz sadaka olarak bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır. ” Nitekim Resulullah (sav) şöyle buyurur: “Kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmayacağı bir günde Allah’ın kendisini gölgelendirmesini arzu eden bir kimse, zor durumda kalmış olana kolaylık sağlasın veya onun borcunu indirsin.” Bu manada birçok hadis vardır.16 “İnsanlara borç veren bir tüccar vardı. Zor durumda kalmış birisini görünce çocuklarına, onun borcunu affedin, belki Allah bizi bağışlar derdi. Nihayet Allah da onu bağışladı.”17
“Duasının kabul olunmasını, kederleri gidip rahatlamayı isteyen, borcunu ödeyemeyen, zorda kalmış kimseyi bu durumdan kurtarsın.”18
“Borcunu ödemekte zorluk çeken birisine kolaylıkla ödeyeceği zamana kadar mühlet veren bir kimseye, Allah da günahı sebebiyle tövbe edinceye kadar mühlet verir.”
“Borcunu ödemekte zorluk çeken birisine mühlet veren veya borcunun bir kısmını bağışlayan kimseyi yüce Allah Cehennem ateşinden korur”19
“Borcunu ödemekte zorluk çeken birisine mühlet veren bir kimse her gün için onun gibi bir sadaka vermiş gibi olur.”20
- Ama tam aksine borçlu da önceden şart koşmamak şartıyla aldığı borcun üzerine, kendi isteğiyle ekleme yaparak da ödeyebilir. Çünkü Hz. Peygamber borç olarak genç bir deve almış ve bunu yedi yaşına girmiş iyi bir deve ile ödemiştir. Değerlilik yaş farkıyla olabileceği gibi, kalite farkıyla da olabilir.
- Meselâ bin TL borç alan bir kimse, borcunu bin yüz TL olarak verebilir. Yine ikinci kalite buğday borç alan, borcunu öderken birinci kaliteden ödeyebilir. Ancak bunun borç verme esnasında şart koşulmamış olması gerekir. Ama borç alınırken borcu daha fazlasıyla veya daha iyisiyle ödeme, ya da borçlunun alacaklıya fayda temin edecek başka bir şeyi yapması şart koşulursa bu caiz değildir; faizdir. Peygamber Efendimiz bir hadisinde “Menfaat sağlayan her türlü borç faizdir.” buyurmuştur21
- Borcu mümkün olduğu kadar, en iyi şekilde vermeye çalışmak, İslam ahlakındandır. Ebu Rafi’ (r.a) der ki: Resulullah (sav) genç bir deve borç almıştı. Kendisine, sadaka develeri geldi. Bana, (alacaklı) adama genç devesini ödememi emretti. Ben efendimize: “Develer arasında altı yaşını doldurmuş güzel bir deveden başkasını bulamadım” dedim. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz o deveyi satın aldı ve: “-Adama onu ver, şüphesiz insanların en hayırlısı borcunu en iyi ödeyendir. “ buyurdu22
- Bir insan borcunu ödeme konusunda samimiyse, Allah (c.c) onun ödemesini kolaylaştıracaktır. Nitekim Resulullah (sav) şöyle buyurur: “Kim insanların mallarını geri ödeme niyetiyle alırsa Allah onun ödemesini kolaylaştırır. Kim de malı tüketip, telef etmek (geri ödememek) niyeti ile alırsa Allah da onun malını telef eder.”23
- Kul ödeme konusunda samimi olup elinden geleni de yapmasına rağmen ödeyemeden ölürse, Allah (c.c) ve Resulünün (sav) onun borcuna kefil olması müjdesi de vardır. “Ben her mümine kendi nefsinden daha evlâyım. Her kim borç bırakırsa (borçlu ölürse) onu ödemek bana aittir. Kim de mal bırakırsa varislerine aittir.” buyurdu.24
Peygamber (sav) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Allah (c.c) kıyamet gününde borçluyu huzuruna çağırır ve ona:
-Ey Âdemoğlu! Bu borcu niçin aldın ve niçin insanların haklarını zayi ettin:” denir. O kimse:
“-Ya Rabbi! Sen biliyorsun ki, ben onu aldım, yemedim, içmedim, giymedim ve zayi etmedim. Fakat yandığı için yahut çalındığı için veya zararına satmamdan dolayı ödeyemedim.” Der. Bunun üzerine Allah (c.c):
“Kulum doğru söyledi. Borcunu senin yerine ödemeye ben daha layığım.” Buyurur. Daha sonra Allah bir şey isteyip onu terazinin sevap kefesine kor ve böylece sevapları, günahlarına ağır basar. Ve Allah’ın bol rahmetiyle cennete girer.” 25
- Borç insan için kelepçedir ve ağır bir bağdır. Bu kulun boynuna yükletilir. Bu durum insanı üzer, rahatsız eder. Borcunu ödeyinceye kadar rahat bir gün geçiremez ve rahat bir uyku uyuyamaz. Borcunu ödeyinceye kadar, borçlunun sevap kazanması devam eder. Saadet sebebi olur. Bu durum borcuna sahip kişi için geçerlidir. Bir de borcunu umursamaz, ödemek için planlar kurmaz, borcunu ödemek için çare aramazsa bu da onun için ahret şekavedi ve azabı olur. “Bir adam ki, hiç ödememek niyetiyle birisinden borç alırsa, Kıyamet günü bu adam Allah’ın huzuruna hırsız olarak çıkar” “Borç, yeryüzünde Allah’ın bayrağıdır. Allah bir kula baş eğdirmek isterse o bayrağı onun boynuna kor.”26
- “Günahlarını azalt ki, ölümün kolay olsun. Ve borcunu azalt ki, hür olarak yaşayasın.”27
Borçla İlgili Şu Nasları da Tefekkür Edelim
Allah (c.c) şöyle buyurur:
- “Eğer Allah’a (rızası uğruna) borç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Allah çok mükâfat verendir, ceza vermekte acele etmeyendir.” (Teğabun, 17)
- “Sadaka veren erkeklere ve sadaka veren kadınlara ve Allah’a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükâfat vardır.” (Hadid, 18)
- “Allah’a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere…” (Müzzemmil, 20)
- “Eğer Allah’a içten gelen bir istekle ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar.” 28
- “Eğer borçlu darlık içinde ise, eli genişleninceye kadar ona mühlet vermek gerekir. Eğer (gerçekleri) anlarsanız bunu sadaka (veya zekâta) saymak sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara, 280)
Resulullah (sav) şöyle buyurur:
- “Ödeme güçlüğü çeken borçluya zaman tanıyan, ya da alacağını bağışlayan kimseyi Allah, kendisininkinden başka hiçbir gölgenin (himayenin) olmadığı kıyamet gününde arşının gölgesinde gölgelendirecektir (özel olarak himaye edecektir).” 29
- “Kim Müslüman’ın dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da onun kıyamet günü sıkıntılarından birini giderir. Kişi din kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allah da onun yardımcısıdır.” 30
- “Sizden önce yaşayanlardan bir tüccar vardı. Halka borç verirdi. Borçluları arasında fakir görürse hizmetçilerine: “Onun borcundan vazgeçiverin, böylece Allah’ın (c.c) da bizim günahlarımızdan vazgeçmesini umarız” derdi. Allah (c.c) da onun günahlarından vazgeçti/affetti.” 31
- Bu konuda diğer bir rivayette şöyledir:
- “Bir adam hiç güzel (hayır) amelde bulunmazdı. Ancak halka borç verir ve borcunu toplayan elçilerine: “Borcunu kolay ödeyecek zenginden al, borcunu zor ödeyecek fakirden alma, vazgeç. Ola ki Allah da bizim günahlarımızdan vazgeçer” derdi.
- Allah Teâlâ hazretleri de bunu üzerine: “Haydi senin günahlarından vazgeçtim” buyurdu.” 32
- “Bir kimseye borç veren kimse, sonunda alacağını ondan aldığında ondan hoşnut olarak ayrılırsa, yeryüzünde yaşayan canlılar ve suda bulunan balıklar onun için dua ederler. Her kime de borç veren sonunda kendisinden hoşnut olmayarak, sıkıntılı, dargın ayrılırsa, ona her gün ve her gece, her Cuma ve her ay zulüm yazılır, günaha girer.” 33
- “İrade ve kudretiyle yaşadığım Allah’a yemin ederim ki, bir kimse Allah yolunda savaşırken öldürülse, sonra tekrar diriltilip yaşasa ve sonra öldürülse, sonra tekrar diriltilip yaşasa ve sonra yine üzerinde borç olduğu halde öldürülse, borcu ödeninceye kadar cennete giremez.”34
İslâm’ın insanlığa getirdiği güzel mesajlar; cömertlik, diğergamlık, kardeşlik, birlik beraberlik, müsamaha muhabbet, yardımlaşma ve dayanışmadır. İslâm, tamahkârlık, bencillik ve cimrilik sahrasında, insanoğlunun sığınabileceği yegâne gölgeliktir. Bu din hem borçlanan hem de borç veren için ve gölgesine sığınan bütün topluluklar için bir rahmet ve şefkat kucağıdır.
Kurtlar vadisinde büyümüş, Çağdaş cahiliyenin bencil duygularıyla yetişmiş olan kimselere bu kelimeler bir mana ifade etmez. Bilhassa faizle beslenmiş kapitalistlerin dünyasında, bu güzel duyguların hiç yeri yoktur. Bizi sıratı müstakim olan İslam’a hidayet eden ve ulvi duygularla donatan Allah’a (c.c) hamdolsun. Subhaneke… Bihamdike… Esteğfiruke…
Kaynakça
15) Buhârî, Havale 1-2; İstikraz, 12; Müslim, Müsâkât, 33 16) İbn Kesîr, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, İstanbul 1984, I, 491 17) Buhârî, İbn Kesîr, aynı yer 18) Ahmed b. Hanbel, II, 23 19) Buhârî, Buyû’ 17; Müslim, Zühd 74; Tirmizî, Buyû’ 67; İbn Mace, Sadakat 14; Ahmed b. Hanbel I, 327, II, 359 20) Ahmed b. Hambel 21) Suyutî, el-Camiu’s-Sağir, II, 94 22) Müslim, Musâkât, 118, 128; Tirmizî, Buyû’, 73; Nesâi, Buyû’, 64; İbn Mâce, Ticaret, 62; Dârimî, Buyû’, 31; Mâlik, Buyû’, 89; Ahmed b. Hanbel, VI, 375, 390 23) Buhârî, İstikraz, 2 24) Buhârî, Ferâiz 15; Müslim, Ferâiz, 16; Ebû Davûd, Buyû, 9; Tirmizî, Cenâiz, 69 25) İmam Ahmed, Bezzar, Taberani 26) Hâkim, Et-Terğib, 4/ 86 27) Beyhaki, Et-Terğib, 4/ 88 28) Et-Terğib ve’t-Terhib, II, 40 29) Tirmizi, Buyu’,67 30) Müslim, Zikir,38. İbn Mace, Sadakat,14 31) Buhârî Sulh, 10. Müslim, Müsakat, 19. Nesai, Büyu’104 32) Buhârî, Buyu’ 18, Enbiya 50; Müslim, Müsakat, 31. Nesai, Buyu’ 104 33) Taberani, Kebir; Et-Terğib, 4 / 110 34) Nesai, Taberani, et-Terğib ve’t-Terhib,4/94