Sözlükte ticaret, kâr elde etmek için mal ve hizmetlerin alım satım işlemleri demektir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da örneğimiz, önderimiz, rehberimiz, liderimiz, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’dir (sav). Peygamberimiz (sav) bizzat kendisi de ticaret yapmış, insanlara rızkın onda dokuzunun ticarette olduğunu söyleyerek onları cesaretlendirmiştir. Ancak ticaret hayatında haksız kazanca yol açabilen faiz, karaborsacılık, yalan, hile gibi şeyleri yasaklamış, hak sahibinin hakkını alabildiği ve haksızlık yapmak isteyenin dışlandığı bir ekonomik sistem hedeflemiştir.

Bu imtihan dünyasını yaşarken rızkımızın temini insani ve İslami bir sorumluluğumuzdur. Rızkımızı elde etmenin başında da ticaret gelir. İnsanın başkasına muhtaç olmadan hayatını sürdürmesi ve aile fertlerinin nafakasını temin etmesi görevleri arasındadır. Allah rızasının, kul hakkının, helal ve haramın gözetilmediği her türlü alışveriş ise dinimizce yasaklanmıştır. Nitekim Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ölçü ve tartıda hile yapanlara yazıklar olsun. Onlar, insanlardan bir şey aldıklarında tam ölçüp tartarlar. Kendileri başkalarına vermek için ölçtüklerinde ise eksik tartarlar.” (Mutaffifîn, 1-3)

Müslüman, hayatını tüccar mantığıyla yaşar. Boşa harcayacağı bir dakikası bile yoktur. Çünkü o, malını da canını da cennet karşılığı Allah’a satmıştır. “Şüphesiz Allah, müminlerden canlarını ve mallarını kendilerine verileceği cennet karşılığında satın almıştır.” (Tövbe, 111)

Peygamberimiz de (sav) şöyle buyurur: “Korkan kimse erken yola çıkar. Erken yola çıkan da menzile ulaşır. Dikkat edin; Allah’ın metaı pahalıdır. Dikkat edin Allah’ın metaı cennettir.” Böylece Allah onlara mutlak kazanma umudu ve imkânı olan tacirler gibi kazanma imkânları lütfediyor ki onların da ticareti iman ve cihattır. Pazarları mihraplar ve meydanlar, sermayeleri günler ve ömürler, karları da af, mağfiret ve altından ırmaklar akan cennetlerdir.1

İslam’ın Yayılmasında Tüccarlarımızın Rolü.

Müslüman tüccarlar, hikmetli sözleri ve güzel öğütleri, ticaret ve diğer davranışlarındaki samimiyet, dürüstlük ve güzel ahlakları ile gittikleri her yerde İslam’ı yayma gayreti içerisinde olmuşlardır. Bu sayede birçok ülke halkı İslam’ı kabul edip Müslüman olmuştur. Müslüman tüccarların insanlarla olan ilişkilerindeki ahlak ve dürüstlük İslam’ın yeryüzünde yayılmasının en önemli etkenlerindendir.

Peygamberimiz (sav): “Dürüst, sözüne ve işine güvenilen tüccar, nebiler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir.”2 diyerek Müslüman tüccarları hep motive etmiştir.

Mehmet Paksu’nun “İman Hayata Geçince” adlı eserinde aktardığı bilgilere göre Endonezya’ya yerleşen ve ticaretini orada sürdüren bir Müslüman tüccar, bir gün iş yerine geç gelir ve dükkânını emanet ettiği çırağının hayli kârlı bir satış yaptığını görür. Çırağının metresi 5 akçe olan kumaşı 10 akçeden sattığını öğrenir. Bunun üzerine derhal satış yaptığı kişiyi bulmasını ister. Çırak satış yaptığı müşteriyi çok geçmeden bulur ve dükkâna davet eder.

Tüccar durumu müşteriye izah ederek kendisinden helallik istedikten sonra fazladan alınan 5 akçeyi de uzatır. Çok geçmeden bu olay ülkede dilden dile dolaşmaya başlar ve kralın kulağına kadar gider. Tüccarı huzuruna davet eden kral, bu davranışını neye borçlu olduğunu sorar. Tüccarsa sadece dininin emirleri gereği, kul hakkını gözettiği için bunları yaptığını söyler.  Kralın İslam hakkındaki soruları peş peşe gelmeye başlar. O güne dek böyle bir dinin varlığından haberdar olmayan kral olaydan etkilenir ve kısa sürede Müslüman olur. Halkı da yavaş yavaş onu takip eder. 5 Akçelik hassasiyet sergileyen tüccarın Peygamber ahlakıyla sergilediği bu tutum, bugün 273 milyonu aşkın sayıda bir Müslüman nüfusa sahip Endonezya’nın kaderini belirlemiştir.

İmam Gazali, ihya eserinde aktardığı bilgilere göre, Yunus b. Ubeyd adındaki bir tüccarın dükkânında 200 dirhemden 400 dirheme kadar muhtelif fiyatlarda kumaşlar varmış. Yunus b. Ubeyd bir defa kardeşinin oğlunu dükkânda bırakıp namaza gitmiş. Dönüşte birisinin elinde kumaş görmüş ve kendi dükkânındaki 200 dirhemlik kumaşlardan olduğunu anlamış. Adamla şöyle bir diyaloğu olmuş: “Kumaşı kaça aldın? Adam, 400 dirheme aldım. Aldanmışsın, kumaşın değeri 200 dirhemdir, Geri dön paranın üstünü al. Adam, bu kumaş bizim orda 500 dirhem de eder, aldanmış değilim. Yunus, hayır olmaz, götür kumaşı geri ver. Öğüt vermek, dünya kârından hayırlıdır, deyince adam kumaşı dükkâna götürmüş ve 200 dirhemini geri almış. Sonra Yunus yeğenine dönmüş; Allah’tan korkmadın mı, 200 dirhemlik kumaşı 400 dirheme verdin? Müslümanlara öğüt vermeyi terk ettin. Müşterinin bu konudaki bilgisizliğinden yararlanarak 200 dirhemlik kumaşı iki katına 400 dirheme sattın. Böyle olur mu? diyerek onu azarlamış. Yeğeni, Vallahi o malı kendi rızası ile aldı. Yunus b. Ubeyd: Peki, o razı oldu, senin vicdanın buna nasıl rıza gösterdi? dedi. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Ticaret Merkezleri Önemlidir.

Peygamberimizin (sav) hicretten sonra Medine’de yaptığı ilk işlerden biri, Medine Pazarı’nın, İslam’ın kurallarının geçerli olduğu bir ticaret merkezi haline getirmesiydi. Bugün bu ticaret merkezlerine ne kadar ihtiyacımız vardır. Bu ticaret merkezlerinde mal ve hizmet alım satımıyla birlikte, İslam’ı, ahlakı, doğruluğu, güvenirliği, dürüstlüğü gösterecek, kendisi için istediği iyiliği, güzelliği, kolaylığı, kazanç elde etmeyi diğerleri için de istemesi, sergilemesi ne kadar güzeldir. Nesimi ne güzel demiş:

Gülden terazi tutarlar,

Gülü gül ile tartarlar,

Gül alırlar gül satarlar

Çarşı pazarı güldür gül.

Malını, canını cennet karşılığı dünya pazarında Allah’a sattığına iman eden, sahip olduğu mal ile birlikte aklını, ruhunu, kalbini gözünü, kulağını, dilini, elini İslami kimlik olarak ortaya koymalıdır. Bu davranışlarıyla insanlar İslam’a teveccüh etmelidir. Müslümanın inancı, ameli, ahlakı ve muamelatı ile yaptığı ticaret, en karlı ticarettir. Ayrıca doğru sözlü ve güvenilir bir insan olmak, mümin olmanın gereğidir. Mümin, helal kazanç uğruna ter dökerken, attığı her adımda ibadet bilinci taşır ve hep kazanır.

Örnek Müslüman Tüccar

Müslüman tüccar aldatma, hile ve yalandan uzak durmalı, helalden kazanmaya özen göstermeli, haramdan ve şüpheli şeylerden sakınmalıdırlar. Alışverişte tartıya dikkat etmeli, faizden ise kesinlikle uzak durmalıdır. Müslüman tüccar, ticaretinde yine Müslüman olan tüccarları tercih etmeli, aşırı kâr etme arzusunda olmamalı, mal kendisini Allah yolundan alıkoymamalıdır. Yoksullara sadaka vermeli, zekâtını ise eksiksiz olarak zamanında vermelidir. İnsanların güvenini kazanmalı, çokça infak etmeli ve Allah yolunda yapılan çalışmalara maddi olarak destek sağlamalıdır. Örnek Müslüman tüccar, şu ayet-i kerimeyi aklından hiçbir zaman çıkarmamalıdır: “(Öyle) kimseler vardı ki, onları ne ticaret ne de alışveriş Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar (dehşetten) kalplerin ve gözlerin döneceği bir günden korkarlar.” (Nûr, 37)

Ticarette Kar Olduğu Gibi Zararda Vardır.

Ticarette, birçok güzelliğin yanında bir de tehlikeli yönler vardır. Bu tehlikeli yönlerin sebepleri ise ticaret ahlakına uymamaktır. Ticaret ahlâkı denilince aklımıza doğruluk, dürüstlük ve helal kazanç gelmelidir. Alışverişte açık sözlü ve şeffaf olunmalı, yalan, hile ve aldatmadan kaçınılmalıdır. Müslüman, sadece dünya kârına değil, çok daha önemli olan ahiret yatırımına ağırlık vermelidir. Allah’ın haram kıldığı şeyleri alıp satmaz. Helal olmayan yollardan servet edinmez. Haksız kazançtan, faizden, karaborsacılıktan ve kamu malına el uzatmaktan uzak durur. Ötekini yok eden, rakibini ortadan kaldırmaya çalışan, tekelci ve fırsatçı bir anlayışı asla kabul etmez. “Kardeşim de kazansın” anlayışıyla hareket eder. Dürüst olmayan, aldatan, yalan söyleyen, yalanına yemin katan tüccar kısa bir dönem için kâr elde etse de uzun dönemde zararların en büyüğünü iflas etmek suretiyle yaşayacaktır. Bu iflas sadece dünyada malın mülkün bitmesi değildir. Kul hakkına riayet edilmediğinden ahiret hayatında da söz konusu olabilecektir.

Ticaret Kulluğa Engel Olmamalıdır

Ticaretimiz Allah’a karşı kulluk görevlerimize engel olmamalıdır. Ne acıdır ki, hayatımızda helal kazanç duyarlılığının, kanaat, tevazu, dürüstlük ve insaf gibi erdemlerin gün geçtikçe zayıfladığını görüyoruz. Hırs ve tamah, servete ve mala olan düşkünlük, lüks ve ihtiyaç fazlası tüketim çığ gibi büyüyor. Bugün birçok ailede bu sebeplerden dolayı, kavga, huzursuzluk, boşanmalar var hatta cinayetler işleniyor. Bu gidişata dur demek için hayatımızı gözden geçirmeliyiz. Kazancımızı doğruluk ve samimiyet üzerine inşa etmeliyiz. Helâle, iyiye ve temiz olana yatırım yapmalı; harama, kötülüğe ve sahteliğe giden yolları kapatmalıyız. Sadece Allah rızası için kazanan ve kazancını hayır yoluna harcayan müminler olmalıyız.

Sonuç olarak insanoğlu için ancak çalıştığının karşılığı vardır. Bu karşılık hem dünyevi hem de uhrevidir. Ticaretle uğraşan kardeşlerimiz Rabbimizin bildirmiş olduğu, Sevgili Peygamberimizin de (sav) hayatına tatbik ettiği ve bizlere örnek olarak aktardığı emir ve yasaklara uyarak bir ticari hayat sürdürmelidir. Böyle bir ticaret ayrıca ibadet mertebesinde olacaktır. Bir kişi Allah’ın emir ve yasaklarına uyarak, elinden geldiği kadar helallere ve haramlara riayet ederek, ibadetlerini de yerine getirerek bir ticaret hayatı sürdürürse namaz kılmak, oruç tutmak gibi ibadet yapmış ve sevap kazanmış olur.

Kaynakça

1) Prof. Dr. Yusuf el Karadavi, Beklenen Zafer Nesli, syf, 56-57 2) Tirmizî, Büyû 4; İbn Mâce, Ticârât 1

Bu yazıya yorum bırakmak ister misiniz?