İslâm ümmeti üç asırdır iktisadi siyasal ve askeri alanda dünya tarih sahnesinden silinmiştir. Bu dönemde Türkiye’de Said Nursî, Arap dünyasında Şehit İmâm Hasan el-Bennâ, Güney Asya’da Seyyid Ebü’l-Âlâ Mevdûdî gibi yeni ihyacı olarak tanımladığımız mütefekkirlerimiz tarafından Ümmetin var olma mücadelesi verilmiştir.
Birinci dünya savaşından sonra İslâm ülkelerinin sayısı bir elin parmaklarını geçmezken birçoğu ikinci dünya savaşından sonra bağımsızlıklarını ilan etmiştir. İslâm ülkeleri ekonomik olarak İslâm İktisadı prensiplerine bağlı olamadan, kapitalist batı ekonomik sisteminin birer aparatı haline gelmiş bu alanda hiçbir varlık gösterememiştir.
Dünyadaki ülkeler iktisadi olarak üç farklı gelişmişlik düzeyindedir. Birinci grupta yer alan gelişmiş ülkelerin tamamı batı medeniyetini oluşturan Avrupa Birliği ve ABD gibi ülkelerden oluşurken ikinci grupta yer alan ülkeler gelişmekte olan ülkeler olup, refah seviyesi toplumun tamamında değil, sadece bir kısmında yüksek olurken diğer kısmında oldukça düşüktür. Üçüncü gruptaki ülkeler ise iktisadi olarak çağın çok gerisinde kalmış, işsizlik oranı yüksek, katma değerli ürünler üretemeyen dışarıya bağımlı olan ülkelerdir. İslâm ülkelerinin çoğu üçüncü grupta yer alırken çok az kısmı ikinci grupta yer almaktadır. Bu tablodan dolayı yaklaşık son yarım asırdır İslâm iktisatçıları ve finansçıları sermaye birikimini sağlamak, ekonomik refah seviyesini yükseltmek için yoğun bir mesai harcamakta, eleştirisel makaleler yazmakta ve yorumlarda bulunmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası 2018 yılında paradan para kazanarak vergi rekortmenleri listesinde yer almıştır. Oysaki global kapitalist finans sisteminin asıl amacı ekonomik organizasyonlara para akışını hızlı, ucuz ve verimli bir biçimde aktarmaktır. Ancak bu sistem ekonomik faaliyetlerden kopuk, hiçbir ahlaki değer tanımadan sermayenin dünyada çok az bir elitin elinde kalmasını sağlayan bir sistem haline gelmiştir. Sadece Müslümanların değil sömürülen tüm dünyanın farklı bir paradigma ile adil paylaşım esasına dayalı yeni değerler üzerinde kurulmuş bir finans sistemine ihtiyaç vardır.
Bu kapitalist finans sistemine alternatif arayışlar öncelikle İslâm ülkelerinde aranmaya başlandı. İlk faizsiz bankacılık denemesi lokal olarak 1963 yılında Mısır’da Mit Ghamr Savings Bank’ta başladı. Daha sonra 1972 yılında bu bankanın fon sahipleri tarafından devlet destekli Nasser Sosyal Bank kuruldu. 1970 yıllarından sonra Arap Ülkeleri tarafından yapılan petrol satışından elde edilen âtıl sermaye birikimini yatırıma dönüştürmek için faizsiz finans eksenli çalışmalar yapıldı. Faizden uzak, kâr zarar ortaklığına dayalı, riziko paylaşımlı İslâm bankacılığının önü açılmış oldu.
1975’te Suudi Kraliyet ailesinin katkısıyla ve çoğunluğunu Müslüman ve Arap ülkelerin oluşturduğu 22 fon sahibi üye ülkenin desteği ile İslâm Kalkınma Bankası hayata geçti. Bu tarihten itibaren faizsiz bankacılık hızla gelişti. 1975’te Dubai İslâm Bankası, 1977’de Kuveyt Finans Evi, 1977’de Mısır ve Sudan Faisal İslâm Bankası, 1981’de Dar al Mal İslâmî ve 1982’de Al Baraka Grubu kuruldu. 1977’de İslâm Konferansı himayesinde İslâm Bankaları ve finansal kurumları koordine etmek ve faizsiz bankacılığı tanıtmak için Uluslararası İslâm Bankaları Teşkilatı kuruldu. 1981’de İran’da, 1983’te Pakistan’da faizsiz bankacılık düzenlemeleri ile faizli bankacılık, finansal sistemden tamamen yok edilmeye çalışılarak, faizsiz bankacılık çalışmalarında önemli bir aşama kaydedildi. ¹
Ülkemizde faizsiz bankacılık Merhum Necmettin Erbakan Hocamızın bireysel gayretleri ile 1975’te başlamış, ancak 1978’ten itibaren yeniden faizli olarak çalışmaya devam edilmiştir. Faizsiz finans endüstrisi ciddi manada ancak 1983 yılında özel finans kurumlarıyla başlanmış, 2005 yılında çıkartılan 5411 sayılı bankacılık kanunu ile faizsiz finans kurumları katılım bankalarına dönüştürüldü. Türkiye’de hükümet 2019 yılında global konjektöre dayalı ekonomik krizlere ve risklere karşı İslâmî finansın güvenli bir liman olduğunu kavramış, bu alanda mihenk taşı olacak birçok kanuni düzenleme yapılmıştır. Bankacılık kurumunun ilgili hükümlerince kurulmuş olan Türkiye Katılım Bankaları Birliğinin (TKBB) etkinleştirilmesi faizsiz finans sektörü için atılmış en önemli adımlardan biridir. Bununla birlikte 21 Mayıs 2019 tarihinde Kamu Gözetimi, Muhasebe Denetimi Standartları kurumu (KGK) tarafından Faizsiz Finans Muhasebe Standartları (FFMS) yayınlanmıştır. Bu standartlar ile mali verilerin daha net bir şekilde okunur hale gelmesi sağlanmıştır.
14 Eylül 2019 tarihinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından faizsiz bankacılık ilke ve standartlarına uyuma ilişkin tebliğ resmî gazetede yayınlanmış, bu tebliğ ile faizsiz bankacılık “Danışma Komitelerinin” kurulması ve şartları belirlenmiş olup, faizsiz bankalara olan güven devlet eliyle sağlanmıştır. Son olarak 14 Aralık 2019’da 30978 sayılı resmî gazetede Kamu Gözetimi, Muhasebe Standartları Kurumu tarafından yayımlanan Faizsiz Finans Kuruluşlarının bağımsız denetimini yürüten denetçiler için etik kurallarının yayınlamasıyla ilk kez Türkiye’de şeriat hükümlerine göre bir alanda hüküm verme yetkisi tanınmıştır. Böylece parasını faiz ve haram faaliyetlerden uzak tutan muhafazakâr kesimde Faizsiz Finans sistemine olan güven tazelenmiştir.
İslâmî Finans dünya ölçeğinde artık karşılığı olan bir finansal sistem haline gelmiştir. “Türkiye’de İslâmî Finans, finansman sektörünün yüzde 5-6 düzeyinde, bununla birlikte Suudi Arabistan’da bu oran yüzde 78 oranındadır. Bu oranlar Kuveyt’te yüzde 40, BAE ve Katar’da yüzde 27-30, Malezya’nın ise çok kısa bir süre sonra İslâmî Finans’ın sektördeki payını yüzde 40’çıkarma hedefi ve tutkusu var.” ²
Özellikle 2008 ile 2011 yıllarında dünyadaki ekonomik krizlerde global kapitalist finans sistemi hızlı bir biçimde düşme eğilimine girerken İslâmî Finans sistemi krizlere ve risklere karşı gücünü kanıtlayıp hızlı bir şekilde büyüme trendine girmiştir.
Finans uzmanlarına göre İslâmî Finans sektörü 2020 yılı sonuna kadar 4 trilyon dolarlık büyüklüğe ulaşacak. İslâmî Finans çok hızlı büyüyen bir sektör olmasına rağmen, çok yavaş kurumsallaşan bir sektördür. Tüm bu yapısal, yasal ve altyapı eksikliklerine rağmen İslâmî Finans Ümmetin ekonomik sefaletten kurtulmanın yegâne reçetesidir.
1) Hüküm Dergisi, S. 70, Ekim, 2018. 2) https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/islami-finans-dunyada-10-ulkede-yogunlasti/1582880